Xtro, 1983 yılı mahsulü, Harry Bromley Davenport tarafından yönetilmiş olan İngiltere yapımı bir film. Judas Goat ya da X-tro olarak da bilinir. Çok sık adını andığımız seksenler video furyası döneminde, ülkemizde de kült statüsüne ulaşmış filmlerden biri.
Sam ve Rachel Phillips, oğulları Tony ile beraber mutlu bir aile tablosu çizmektedir. Bir gün Tony ve babası evlerinin bahçesinde çelik çomak oynarken, önce güçlü bir ışık ortalığı kaplar, arkasından karanlık bastırır. Kimse ne olduğunu anlayamadan Sam kaybolur. Görünüşe göre uzaylılar tarafından kaçırılmıştır. Aradan üç yıl geçer. Bu üç yıl boyunca Sam’den ses çıkmaz. Rachel, Joe Daniels ile birlikte yaşamaya başlar ama Joe, Tony için bir baba figürü olmaktan çok uzaktır. Bir gece vakti İngiltere kırsalına bir uzay gemisi iner. İçinden çıkan uzaylı yaratık, karşısına çıkan insanları öldürür. Yakınlardaki bir eve gider, evde yalnız başına oturan bir kadına (Susie Silvey) saldırır, kadın bayılır. Ayıldığında uzaylı yaratıktan geriye kalanları görür: kabuk değiştirmiş yılanın geride bıraktığı eski deriye benzeyen yaratığın posası. Acı içindeki kadın dakikalar içinde hamile kalır ve sinema tarihinin belki de en garip sahnelerinden biri olan doğum sahnesi başlar. Sam Phillips kaybolduktan üç sene sonra kaybolduğu andaki fiziği ve yaşı ile yeniden doğar. (Doğal olarak kadın doğum esnasında ölür.) Sam ailesinin yanına geri döner. Bu dönüşe Tony dışında sevinen yok gibidir. Sam’in ise bambaşka planları vardır.
Öncelikle yönetmen Davenport tarafından yapılmış sinir bozucu elektronik müziklere dikkat çekmek isterim. Elektronik müzik dediysem yanlış anlamayın, en dandik org ile ilkokul çağındaki birinin bestelemiş olabileceğine kanaat getirilmesi muhtemel, sinir bozucu bir müzikten bahsediyorum. Ama nedendir bilinmez, bu kötü müzik, görüntüler ile inanılmaz yakışıklı bir uyum sağlıyor. Zayıf bir kurgu ve ışık kulanımı, vasat oyunculuklar ve bol gedikli bir senaryo gibi negatif öğelerin nedense hiçbiri bu filmin büyüsünü bozmaya yetmiyor. Özellikle sıra dışı doğum sahnesi başta olmak üzere birçok garip sahne barındıran bu farklı film, özel efekt ve makyaj açısından artık günümüze göre biraz basit kalsa da, sahnelerdeki yaratıcılık sebebiyle hala etkileyici olmayı başarabiliyor.
Birçokları Xtro’dan E.T.‘nin (1982) kötücül versiyonu diye bahseder. “This Alien is Pure Evil” (Bu Uzaylı Safkan Kötü) ya da “Not All Aliens are Friendly” (Bütün Uzaylılar Dost Değildir) gibi sloganları afişine taşıdığı düşünülürse, bu yorum için yanlıştır diyemeyiz.
Filmde kendine özgü birçok gariplik bulunmasına rağmen, bazı sahneler Alien‘ı (1979) fazlasıyla anımsatıyor. Yaratıkların yumurtadan çıktıktan sonra direkt insanın suratına saldırması ve saldırdığı insanın içine çöreklenmesi (döllenmesi) ya da yumurtaların toplu halde bulunduğu yerin keşfi gibi sahneler.
Daha sonraları James Bond filmlerinden The Living Daylights (1987) ile ünlenecek olan bond kızı Maryam d’Abo’nun ilk filmi olduğunu gereksiz bir not olarak ekleyelim. d’Abo’yu Rachel’a ev işlerinde yardımcı olan Fransız kız Analise rolünde izliyoruz.
Gene Davenport tarafından yönetilmiş olan Xtro II: The Second Encounter (1990) ve Xtro 3: Watch the Skies (1995) isimli iki adet devam filmi bulunmaktadır. Kanada yapımı ikincisi ile ABD yapımı üçüncüsü, ilkinin kötü ünlü başarısının ardından, sömürü tandanslı çekilmiş zayıf devam filmleridir. Beklenti çıtanızı alçak tuttuğunuz müddetçe her ikisinin de eğlenceli olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca ikinci halkanın başrolünde, zamanında ülkemizde de popüler olan Airwolf (Hava Kurdu) dizisinden tanıdığımız Jan-Michael Vincent var.
Buram buram seksenli yılların garip yaratıcılığı kokan bu kült filmden kendinizi mahrum bırakmayın. Böylesine pek sık rastlayamazsınız.
Öteki Sinema için yazan Murat Kızılca
Bu filmi geçen sene burda İngiliz bir arkadaşım izletmişti bana. Bütçesine göre harika bir film diyebilirim. Böyle filmler yapmıyorlar günümüzde.
1985 yılında sanırım, Levent’de Apple Video diye bir yer vardı. Umarım ismi yanlış hatırlamıyorum. Orada ismi ilgimizi çekip kiralamıştık. Doğurma sahnesinde annem ve babam beni kenara çekip konuşmuşlardı, ne biçim filmler izliyorum diye. O zaman anlamamıştım ama şimdi düşününce küçük bir çocuğun izlemesinde hiçbir fayda yok. Nasıl olup da benden (bizden?!) seri katil çıkmamış ilginç. Her neyse, Xtro bence kendine has bir havası olan, beğeni yelpazenizi geniş tuttuğunuzda izlemesi daha zevkli olan bir film.
Alper Video? Akmerkez’in karşısında. Şimdi de DVD kiralıyor. Hala var yani.
“Ha, ne?!” derken eksik yazdığımı farkettim. 4. Levent olacaktı. :)
4. Levent’teki yok.
Xtro serisi güzel filmlerdir gerçi ben onları Star Tv’nin ilk zamanlarında izledim, gece vermişlerdi. Bildiğim kadarıyla üç bölüm bunlar ve üçü de güzel, ikincisinde Jan Michael Vincent var, sonuncusu da bilim/kurgu-dram gibi bi şeydi. Xtro’nun B filmi severlerin memnun kalacağı bir seri olduğunu düşünüyorum.