Hiç kuşku yok ki seks furyasının yarattığı oyunculardan en çok ünlenen ve rekorlar kıran, işletmeciler tarafından garantili görülen, hiç umursamadan ister başrol ister ikinci kadın oynayan, dönemin erotik sinemasının içinde her tür rolü deneyen, rahatlığı ve Anadolu’ya uygun fiziksel nitelikleriyle hoş karşılanan isim Zerrin Egeliler olmuştur.
Zerrin Egeliler 1977’den son filmini çektiği 1981’e kadar 60 kadar film çeviriyor ki bunlardan 21 tanesini 1978’de, 37’sini de 1979’da, bir bakıma 16mm’lik sinemanın imparatoriçesi konumuna gelerek yapıyor. Diğer meslektaşları gibi cömertçe soyunuyor, özgürce sevişiyor, güldürülerden melodramlara geçiyor, başta Bülent Kayabaş olmak üzere daha çok tiyatro oyuncularıyla oynuyor (Hadi Çaman, Aydemir Akbaş, Şemsi İnkaya). Her rolün kadını olarak kameranın karşısına çıkartılıyorsa da o daha çok fahişeleri, hayat kadınlarını, doyumsuzları oynuyor. O bir köylü kızı oluyor (Can Hatice, Sırrı Gültekin, 1978; Madrabaz, Yavuz Yalınkılıç, 1979), o iğfal ediliyor (Uçurum, Yücel Uçanoğlu, 1978), ciddi bir rolde ve Halit Refiğ’in yönetiminde, komşusu olan Can Gürzap’ı baştan çıkartıyor (Yaşam Kavgası, 1978). Bazen ateşli bir hizmetçidir (Yedi Yürekli Şaban, Çapkınlar Kralı, Yavuz Figenli, 1978), bir dolandırıcı (Acemi Dolandırıcılar, Yücel Uçanoğlu, 1979), kocasını aldatan bir kadın (Ahlaksız Utanç, Savaş Eşici, 1979), kaçırılan bir dansöz (Ay Aman Of, Ülkü Erakalın, 1979), bir işçi kızı (Bal Badem, Çetin inanç, 1979), deli bir kız (Canın İsterse, Yavuz Fi¬genli, 1979), cinsiyet değiştiren bir kadın (Minnoş, Aram Gülyüz, 1979), bir sevici (Kadın isterse, Savaş Eşici, 1979), bir pavyon sahibi (Sürtük/Hayat Kadını, Çetin İnanç, 1979) ve sık sık bir hayat kadını (Günahkâr Kadın, Ülkü din, 1979; Lekeli Kadın, Ülkü Erakalın, 1979; O Kadınlardan Biri, Alev Skandal, Ülkü Erakalın, 1979)Zerrin Egeliler bir marka oluyor ve kimi ucuz filmler oyuncuyu bir aksesuar olarak kullanarak ya da afişteki adım sömürerek bu markadan yararlanıyorlar.
Zerrin Egeliler 1981’de Kibariye ile Fikret Hakan‘ın başrollerini paylaştığı Kimbilir’de (Temel Gürsu) bir yan rol oynayarak son filmini çeviriyor. Sonraysa sinemayı ve erotik sinemanın kendisine getirdiği ünü unutarak bir gece kulübü sahibiyle evleniyor ve Bursa’ya yerleşiyor.
Her ne kadar çoğu filmlerinde başrole çıkıyorsa da zaman zaman işlevi bir iki sahnede çırılçıplak görünmekten ya da sevişmekten öteye gitmiyor. Örneğin 70’li yıllardaki TRT’nin Amerikan dizileri arasında çok ilgi gören Charlie’s Angels‘in (Charlie’nin Melekleri) taşlamasını yapmak isteyen bir film olan Çarli’nin Kelekleri’nde (1978) ön planı Aydemir Akbaş, Hadi Çaman ve Erdinç Akbaş alınca, her ne kadar iki sahnede çırılçıplak ve bir başka sahnede bikinili görünüp görevini yerine getiriyorsa da genelde giyinik olarak oturan, ayakta duran, sigara içen, emir veren bir çeşit aksesuar oluyor.
Bir “seks” filmi değil de temelde bir varoş filmi olmak isteyen Kadersizler’de (1979) Zerrin Egeliler bir “seks” oyuncusu olarak beklenileni verir, ama filmin ikinci yarısında ortaya çıkar. Bir gecekondu mahallesinde geçen, senaryosu ve yönetimi Aykut Düz’e ait olan filmde de küçük kirli işlerle geçinmeye çalışan üç arkadaş var… Filmde, Şermin’i canlandıran Zerrin Egeliler, kendisine ayrılan sahnelerde, soyunur, sevişir, dağ başında soğuktan tir tir titrer, ama ne yaparsa yapsın, ön plana geçemez, ön plana geçmesi de zaten istenilmez.
Yavuz Figenli’nin yönettiği, senaryosunu Aydemir Akbaş’ın yazdığı ve başrolünü üstlendiği Yedi Yürekli Şaban Çapkınlar Kralı’nda (1978) Zerrin Egeliler filmin ikinci yarısından sonra hizmetçi Zehra olarak ortaya çıkar, ilkin fonda kalır fakat Aydemir Akbaş (Şaban) ile bir aşk ilişkisine girdikten sonra ondan beklenileni verir, soyunur, sevişir. Bir “seks” güldürüsü olarak film, daha çok Aydemir Akbaş’ın kendine özgü esprileriyle süslenmiştir, ama arada çıplak bir kadının da eksik olmadığı ağır bir başlangıçtan sonra Zerrin Egeliler’in ön plana geçmesiyle işlevini sürdürmeye başlar. Egeliler’in çıplaklığı yeterli değilmiş gibi ya da bir çeşitleme olarak Aydemir Akbaş’ın bir başka kadınla sevişmesini, kadının bir duş sahnesinde görülmesini de sağlar.
“Gerçek” Zerrin Egeliler’i, arzulu, şehvetli kadınları oynayan Zerrin Egeliler’i bu kez Savaş Eşici’nin yönettiği Onsuz Olamam’da (1978) buluruz. Bu yarısı kapalı (iki yatak odası, bir banyo odası, bir oturma odası) ve yarısı açık (Boğaz yolu, Şile kayalıkları) mekânlarda gayet ekonomik bir tarzda geçen üç kişilik bir filmdir.
Çetin İnanç’ın yönettiği, senaryosunu Engin Temizer’in yazdığı Sevmek mi Ölmek mi’de (1978), filmin üçte ikisinde çırılçıplak kalan Zerrin Egeliler belki de sinema hayatının en iyi oyununu vermektedir. Sevmek mi ölmek mi, zamanla unutulmuş olmasaydı bir sado-mazo sinema örneği olarak “kült” film olma niteliğini rahat kazanabilirdi. İnanç’ın o dönem filmlerinin çoğu gibi dar bir oyuncu kadrosuyla az sayıda mekânda çekilmiştir, ama öykü ve anlatımın tüm aşırılığına rağmen ya da bunun yüzünden, belli ki uğraşılarak, belki de İnanılarak” gerçekleştirilmiştir. Bir “seks filmi” olarak türün meraklısı seyirye beklediğinden de fazla çıplaklık ve sevişme vermekte ve bunların ötesinde aşırılığından dolayı zaman zaman sanki gerilim dolu bir vahşet gösterisini de sunmaktadır. Tam bir kanlı, şehvetli “Grand Guignol” havasındaki film, hiçbir şiddet gösterisinden, hiçbir ayrıntılı cinsel görüntüden kaçmadan bir kabus gibi başlar ve dönemin seks sinemasına belki de benzeri olmayan neredeyse klinik bir örnek vererek biter.
“Marka” sayılan, iyi afiş olan Zerrin Egeliler böylece kimi filmlerde arka planda kalır, kimilerinde de yıldızlığını sürdürür. Kuramsal olmaktan çok o dönemin seyirci beğenisini çeken iki ayrı kutbun değerlendirmesi amacını güden Arzu Okay-Zerrin Egeliler karşılaştırmasında ilki genç kız görünümü, doğal cinselliğiyle belirli bir seyirci kitlesini çekip bir çeşit komşu kız, düşlenen sevgili imgesini yaratırken diğeri kadın-şehvet ikilemini her filminde yaşar.
Zerrin Egeliler, Muhterem Nur-Türkan Şoray çizgisinin Türk seks-erotik filmlerindeki devamıdır. Öncelikle, bedensel olarak bu çizgidedir. Boyuna denk eni vardır. Dudakları Türkan Şoray gibi ıslak ve aralık durur. Gözleri uzaklara bakar, hem de davetkâr bir ifadeyle… Fakat Egeliler bu fiziğinden ötede bir yerde konumlanır. O, tüm davetkârlığına, vaat ediciliğine karşın erkek egemenliğini kabul etmiş, o egemenliğin istediği sınırlarda kalan kadın-öznedir. Bu kabullenmiş kadın-öznenin olumlu bir yanı var elbette: Cinsel eylemin her anında erkek-öznenin tahakkümü altındadır Egeliler.” diye yazıyorlar Cem Bakır, Kadir Kıvılcımlı, Altay Aktürk ve Şahin Uruk dörtlüsü müştereken hazırladıkları Ahlakın Mütemmim Cüz’ü Pornografi adlı çalışmalarında…
Zerrin Egeliler Film afişleri galerisine buradan ulaşabilirsiniz.
Gövde yazısı : Metin Demirhan (kısaltılarak yayınlamıştır.)
Gövde Yazısı için faydalanılan Kaynak : Erotik Türk Sineması – Kabalcı Yayınları