Gülten Taranç’ın ‘Dönüşüm’, ‘Çilek Zamanı’, ‘Obezonlar’ ve ‘Consensus’ gibi kısa filmlerini daha önce izlemiş, özellikle ‘Consensus’ ile birlikte sinemaya teknik hakimiyetinin oldukça yükselmiş olduğunu görmüştüm.

Geçtiğimiz gün, Antalya Film Festivali’nde bir kez daha izleme fırsatı bulduğum, yönetmenin ilk uzun metrajı olan Yağmurlarda Yıkansam, izleyebildiklerim içinde Taranç’ın en iyi çalışması. Bu filmde, sözünü ettiğim teknik yetkinlikte (senaryo, oyuncu yönetimi, mizansen, kamera hareketleri vb.) bir düşüş söz konusu değil, aksine artış var. Uzun metraj ile birlikte, yönetmenin, daha önce kısa filmlerinde rastladığım, hikayelerindeki ani dalgalanmaların, duygu durumu (mood) değişikliklerinin de belli bir dengeye kavuştuğu gözlemleniyor.

Yağmurlarda Yıkansam, bir kadın hikayesi. Taranç, Türkiye’deki kadın cinayetlerini merkeze alıyor filminde. Sorunun meydana getirdiği etkileri de geniş çaplı biçimde incelemeyi hedefleyen film, bunu büyük ölçüde başarıyor.

İki ayrı çizgide akan zamanı Angelepoulosvari bir biçimde tek bir zamanda birleştiren anlatısı, kanımca filmin en sanatlı, seviyesi en yüksek yanlarından. Buna, filmin müzikleri de rahatlıkla eklenebilir. Müzikler tahmin edilebilenin ötesinde bir katkı sağlıyor filme. Özellikle kimi parçaların (bizzat yönetmen tarafından yazılmış olan) sözleri, Yağmurlarda Yıkansam filminin anlatım gücünün önemli bir parçası haline geliyor.

Olumsuz cephede sayılabilecek bir konu ise film temposu. Filmin akış hızının ağırlığı, ele aldığı konuların ağırlığıyla belli ölçüde örtüşüyor. Yine de temposu az da olsa arttırılsaymış daha iyi olacakmış gibi sanki. Bir de bazı duyguların sözler (diyaloglar) yerine, eylemler ya da kurgu marifetiyle, kimi görsel imgeler aracılığıyla anlatılma yoluna gidilmesi -Tereddüt (Ustaoğlu, 2016) filminde, denizdeki dalgaların karakterlerin ruhsal durumlarını dışavurmak için kullanılması gibi örneğin- bazı dramatik anları vurgulamak için daha doğru bir seçim olabilirmiş. Her şeye rağmen bunun biraz da bütçe meselesi olabileceğini düşünüyorum.

Doğrusu, filmin güçlüklerle, borç harç finanse edildiğini biliyorum. Bu yönü göz önüne alındığında, sinema yapmak adına böylesine riskler alan insanlara özel bir saygı duymaktan başka çare bulamıyorum. Hele ki yaptığı işi ciddiye alan, son derece temiz bir uzun metraj üretmiş, potansiyelinin tamamını henüz kullanmadığı sezilen, Gülten Taranç gibi genç bir yönetmenden söz ediyorsak.

Öteki Sinema için yazan: Oğuzhan Ersümer

yagmurlarda-yikansam-2

blank

Misafir Koltuğu

Öteki Sinema ekibine henüz katılmamış ya da başka sitelerde yazan dostlarımız her fırsatta harika yazılarla sitemize destek veriyor. Size de okuması ve paylaşması kalıyor...

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Society (1989)

Brian Yuzna'nın ilk filmi Society gücünü seksenli yıllardaki korku filmlerine
blank

Netflix Orijinal Filmlerinin Cazibesi

İzleyenlerine kahkaha garantisi veren, bir yandan da dramatik yapısını doğru