Yakın Tarihli Sağlam Gerilim Arayanlara Öneri Listesi 13

27 Nisan 2022

ABD dışı ülkelerin gerilim filmlerinden oluşan “yakın tarihli sağlam gerilim arayanlara öneri listesi” serimize 13. bölümle devam ediyoruz.

blank

Öteki Sinema için yazan: Murat Kızılca

Aşağıdaki listede yakın zamanda izlediklerim arasından seçtiğim, ABD dışındaki ülkelerden, biraz daha kıyıda köşede kalmış, yakın tarihli gerilimleri bir araya getirdim. Sizler de yorumlar kısmına benzer gerilimleri ekleyerek listeyi genişletebilirsiniz.

Not: Filmler yapım tarihlerine göre sıraya dizilmiştir.

Magali (2019)

blank

Başkarakteriyle aynı adı taşıyan Arjantin yapımı film, yönetmen Juan Pablo Dibitonto’nun ilk uzun metraj denemesi. Buenos Aires’te hemşire olarak çalışan ve kıt kanaat geçinen Magali, annesinin ölüm haberi üzerine apar topar memleketine döner. Annesiyle yaşamakta olan 10 yaşındaki oğlu Felix’i yıllardır görmemiştir ve cenazeden sonra yanına almayı planlamaktadır. Film, aralarında kan bağı dışında neredeyse hiçbir bağlantı kalmamış anne oğulun yüzleşmesini ve akabinde yeniden bir araya gelme çabasını merkeze koyuyor. Büyük şehirdeki “modern yaşama” entegre olmaya uğraşan Magali, ait olduğu yerli halkın dini ritüelleri, kökü kıtadaki uzun geçmişlerine dayanan âdetleri gibi kimlik belirleyici gelenekler ile arasına geniş mesafe koymuş bir karakter. Bu da kendi halkından iyice uzaklaşmasına neden oluyor. Başta oğlu olmak üzere kasaba halkının cenaze için yapılması gerektiğine inandığı ritüeller ve kasabadaki kimileriyle yaşadığı anlaşmazlıklar gibi detaylar, bu çatışmanın altını kalınca çiziyor. İşini kaybetmemek için bir an önce şehre dönmek isteyen Magali, kısıtlı zamanda taviz vermeden çözmesi mümkün görünmeyen problemler ile uğraşırken, filmin içinde hayalet gibi gezinen ve yarı vahşi hayvan, yarı gezgin ruh olarak tasvir edilen dağ aslanı miti devreye giriyor. Böylece film, büyülü gerçeklik sularına dalıyor ve başkarakterinin terk ederek unuttuğu, unutmaya çalıştığı köklerine dönüş ya da kökleriyle uzlaşma hikâyesini aktarmak için farkını ortaya koyan ilginç bir anlatı yolu seçiyor.

Valan: Valley of Angels (2019)

blank

Romanya’nın Transylvania bölgesindeki büyük şehirlerden Brașov’da görevli dedektif Peter, küçük bir kasaba olan memleketi Valan’da yıllar önce ölmüş bir kız çocuğuna ait ceset bulunduğu haberini alır almaz yola çıkar. Peter’ın kız kardeşi 22 yıl önce kaybolmuştur ve cesedin ona ait olma ihtimali vardır. Bela Bagota’nın yazıp yönettiği Macaristan yapımı Valan: Valley of Angels, niyeyse Romanya’da geçiyor. Macaristan’da böylesi polisiye vakalar olmaz demeye mi getiriyorlar, bilemedim. Şaka bir yana, filme de adını veren ve artık faal olmayan bakır madenlerine ev sahipliği yapan kasaba, kışın karlarla kaplı sert arazisi nedeniyle İskandinavya bölgesini fazlasıyla andırıyor. Filmin belli bir popülerliğe ulaşan İskandinav polisiyelerine öykünen yapısı nedeniyle olası en uygun mekânlardan biri seçilmiş denebilir. Kasaba nüfusunun %30-40 oranında Macar barındırması da cabası. Aslına bakarsanız çizgi üstü İskandinav polisiye gerilimlerinden çoğunu izlemişseniz, Valan: Valley of Angels ağzınızda bir parça keçiboynuzu tadı bırakacaktır. Ama ortaya neredeyse pürüzsüz bir polisiye gerilim çıktığı da reddedilemez bir gerçek. Bugüne kadar Macaristan’dan tür sinemasına ait birçok ayrıksı örnek izledik. Valan: Valley of Angels ise biraz daha popüler sinemaya yakın duruyor. Bu tarz “iyi” örneklere çok rastlamadığımız Macar sineması için önemli bir film olduğunu düşünüyorum.

The Oak Room (2020)

blank

Sırasıyla Antisocial (2013), Antisocial 2 (2015), Let Her Out (2016) ve Vicious Fun (2020) filmlerini çeken Cody Calahan, yakından takip ettiğim yönetmenlerden biri. Antisocialları pek sevmem ama Vicious Fun gerçekten çok eğlenceli bir korku komedidir, onu da arada tavsiye etmiş olayım. The Oak Room ise muamma yanı ağır basan, sağlam bir gerilim. Neredeyse tek mekânda geçen Kanada yapımı film, Peter Genoway’ın aynı adlı ödüllü oyunundan uyarlama, senaryo da yine Genoway’ın elinden çıkma. Rahatça tahmin edilebileceği üzere diyalog ağırlıklı bir film ama yeri geldiğinde sert şiddet sahnelerine yer vermekten de çekinmiyor.

Hunted (2020)

blank

Türkiye’de de birçok hayranı olan Persepolis’in (2007) yönetmen ikilisinden biri olan Vincent Paronnaud’nun bu sefer tek başına yönettiği Hunted, afişinden bile kolayca anlaşıldığı gibi Kırmızı Başlıklı Kız masalına benzer bir yapı üzerine kurulu. Masalın kötüsü büyük koca kurt olabilir ama bu filmin kötüsü kesinlikle kurt ya da ormandaki diğer hayvanlar değil. Avcı olarak konumlanan iki erkek ile av olarak konumlanan bir kadın arasındaki kovalamaca hikâyesi, bir barda (şehirde) başlayıp ormanda (doğada) devam ediyor. Hunted, benzerlerini defalarca izlediğimiz, ataerkil toplum kültürüyle yoğrulmuş, insanda iğrenme duygusu uyandıran erkek figürüne saldıran filmlerden biri. Evet, ortada orijinal bir hikâye yok ama sertlikten taviz vermeyen, tempoyu hiç düşürmeyen Hunted, türe düşkün bünyeleri yarı yolda bırakmıyor.

Enforcement (2020)

blank

Birçok Batı metropolünde azınlıkların toplu olarak yaşadığı (ya da yaşamaya mecbur bırakıldığı) ve polisin girmeye dahi çekindiği kimi mahalleler/semtler vardır. Danimarka yapımı Enforcement’ın hikâyesi de sinema için uygun oyun alanlarından biri olarak kabul gören böylesi bir mekânda geçiyor. Frederik Louis Hviid ve Anders Ølholm’un beraber yazıp yönettiği film, Assault on Precinct 13 (1976) ve The Warriors (1979) gibi B klasiklerinden ödünç aldığı fikirler yardımıyla yabancı düşmanlığı, polis baskısı altında yaşamak, ırkçılık gibi (ne yazık ki güncelliğini koruyan) konuları tartışmaya açıyor. Enforcement, tür sineması dinamiklerinden akıllıca faydalanan, aksiyon düzeyi yüksek, sağlam bir gerilim.

Undergods (2020)

blank

Doğu Bloku ülkeleriyle özdeşleşen iç karartıcı toplu konutları andıran terk edilmiş, yıkık, belki bombalanmış yapıların arasında külüstür bir kamyon ile gezen iki kişi, sokaklarda buldukları cesetleri toplamaktadır. Sonra biri diğerine devamlı gördüğü rüyayı anlatmaya başlar. İngiltere’de yaşayan/çalışan İspanya doğumlu Chino Moya, çeşitli reklam filmleri ve müzik videoları çektikten sonra Undergods adını taşıyan ilk uzun metraj filme imzasını attı. Moya, her haliyle iddialı ilk filminde totaliter rejimin sadece ders kitaplarında unutulmaya yüz tutmuş okunmayan kelimeler kadar uzaklarda olmadığına dikkat çeken distopik bir gelecek kurguluyor ve biraz bildik bir toplum/insanlık eleştirisine girişiyor. Birbirine rüya, uykudan önce anlatılan hikâye gibi çok ince bağlarla hafifçe tutturularak iç içe geçirilmiş epizotlardan oluşan Undergods, her şeyden önce görselliği ön plana koyuyor. Başta mavinin açık tonları olmak üzere pastel renklerin hâkimiyetindeki kareler, izleyeni hipnotize ediyor ve aslında her biri tek başına güçlü hikâyeler barındıran epizotların tek bir finalde birleşmemiş olmasının yarattığı ortada kalmışlık hissinin üstünü örtmeyi bir nebze de olsa başarıyor. Genel plan karelerin her biri “masaüstü arka planı” olacak güzellikte. Film boyunca aynı tonda devam eden ‘synth’ ağırlıklı harikulade müzikler ise sinir bozucu atmosfere omuz veren önemli unsurlardan bir diğeri.

[box type=”info” align=”” class=”” width=””]

Diğer Listelere de Göz Atmak İsterseniz:

[/box]

blank

Murat Kızılca

1971 İstanbul doğumlu. Aylık online sinema dergisi CineDergi ve aylık kültür sanat dergisi kargamecmua için sinema yazıları kaleme alıyor. 2008 yılından beri katkı sağladığı Öteki Sinema’da bir yandan da editörlük görevini sürdürüyor.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

John Waters Seçti: 2021’in En İyi Filmleri

John Waters, 2000 yılından beri düzenli olarak her yılın Aralık
blank

Top 10: Korkudan Zıplatan Sahneler

Bloody Disgusting’de ilginç bir korkudan zıplatan sahneler seçkisine rastladık ve