ABD dışı ülkelerin gerilim filmlerinden oluşan “yakın tarihli sağlam gerilim arayanlara öneri listesi” serimize devam ediyoruz. Aşağıdaki giriş kısmında herhangi bir değişiklik yapmadım, öncekilerde okuduysanız direkt seçkiye geçebilirsiniz.
Öteki Sinema için yazan: Murat Kızılca
Eleştirmenlerce biraz “hafif” bir tür olarak değerlendirilen gerilim, sıklıkla diğer türlerle ilişkiye geçerek birbirinden farklı melez yapılanmalara gider ama ana yapısı çok da fazla değişkenlik göstermez. Sonuçta ana amaç, seyircide yoğun heyecan, şüphe, yüksek seviyede beklenti, belirsizlik, endişe ve sinirleri bozacak denli gerginlik gibi belli başı adrenalin salgılatan duyguları uyandırmak ve bu duyguları finale kadar canlı tutmaktır. Seyirciyi ve/veya başkarakteri asıl önemli olan mevzudan uzaklaştırmak için ortaya atılan yemler, ana gidişatı değiştiren şaşırtıcı sürprizler ve bomba etkisinde bir final, sağlam bir gerilimin olmazsa olmazlarıdır.
Aşağıdaki listede yakın zamanda izlediklerim arasından seçtiğim, ABD dışındaki ülkelerden, biraz daha kıyıda köşede kalmış, yakın tarihli gerilimleri bir araya getirdim. Sizler de yorumlar kısmına benzer gerilimleri ekleyerek listeyi genişletebilirsiniz.
Not: Filmler yapım tarihlerine göre sıraya dizilmiştir.
A Day (2017)
Cho Sun-ho’nun yazıp yönettiği Güney Kore yapımı A Day, aynı Groundhog Day (1993) filmindekine benzer bir zaman döngüsünün içine giren ünlü doktor Kim Joon-young’ın mücadelesini anlatıyor. Doktorumuz neyle mi mücadele ediyor? Defalarca yeniden başladığı aynı gündeki, küçük kızı Eun-jung’u öldüren trafik kazasını engellemeye çalışıyor. “İntikam almak” ve “affetmek” gibi zıt temaları aynı terazinin farklı kefelerine koyarak tartan film, çıkışsız kalacak gibi duran finaline beklenmedik bir sürpriz iliştirerek tatmin edici bir son nokta koymayı becerebiliyor. Hollywood’un hâlâ yeniden çevrimini yapmadığına şaşırdığım filmlerden.
The Place (2017)
Paolo Genovese’nin Türkiye dâhil (Cebimdeki Yabancı, Serra Yılmaz, 2018) ondan fazla ülkede yeniden çevrimi yapılan popüler filmi Perfect Strangers’tan (2016) sonra ne çekeceği merak ediliyordu. Bu sefer Genovese, belki de çok fazla riske girmemek adına, bir yeniden çevrimde karar kıldı. İki sezonluk ABD yapımı gizem dizisi The Booth at the End’in (2011-2012) büyük oranda ilk sezonunun sinematik versiyonu denebilecek The Place, tek mekânda geçen ve aksiyona değil sadece diyaloglara yer veren bir gerilim/gizem denemesi. Alacakaranlık Kuşağı dizisine aşina olanlar için yavan bir deneyimden ötesini vadetmeyebilir ama Perfect Strangers ile aynı damardan yol almaya çalıştığından benzer ilgiyi görmesi olası.
Let the Corpses Tan (2017)
Helene Cattet ve Bruno Forzani‘nin önceki filmleri Amer (2009) ve The Strange Color of Your Body’s Tears (2013) ile çok sevdiğimiz ‘giallo’ türüne yaktıkları güzellemelere doyamamıştık. Fransa / Belçika ortak yapımı Let the Corpses Tan ise daha çok 1970’lerin Avrupa sinemasının o birçoğu unutulup gitmiş ucuz suç-gerilim filmlerinin önünde saygıyla eğiliyor. Yine müthiş stilize bir işle karşı karşıyayız. Yani biçim on numara. Fakat öze geldiğimizde bahsi geçen dönemin bahsi geçen ucuz filmlerine karşı ufacık da olsa bir gönül bağınız olması lazım sanki. Yoksa “bu ne lan!” hafifliğinde bir senaryoyla karşılaştığınızı sanabilirsiniz.
The Boat (2018)
Malta’dan farklı bir gerilim! Winston Azzopardi’nin yönettiği filmin tek oyuncusu ise oğlu Joe Azzopardi. Ufak teknesiyle sise yakalanan bir balıkçı, terk edilmiş bir yelkenliye rastlar. Kontrol için yelkenliye çıktıktan sonra kendi teknesinin ortadan kaybolduğunu görür. Denizin ortasında bir anda ortaya çıkan gizemli bir yelkenlide, hayatına kasteden görünmeyen bir düşmana karşı mücadele etmek zorunda kalan balıkçının adrenalin yüklü tek mekân macerası, soluksuz izleniyor.
The Dig (2018)
Kız arkadaşını öldürdüğü için 15 yıl hapis yatan Ronan, yaşadığı kasabaya döndüğünde pek sıcak karşılanmaz. Genç kızın cesedi bulunamamıştır ama olay gecesine dair hiçbir şey hatırlayamayacak kadar sarhoş olan Ronan’ın tırnaklarının arasında genç kıza ait deri parçaları (DNA) bulunmuş, cesedi de evinin arka tarafındaki geniş arazide bir yere gömmüş olabileceği kanısına varılmıştır. Geçen 15 yıl boyunca araziyi didik didik kazmaya devam eden genç kızın babası Sean, cesedi hâlâ bulamamıştır. Yaşadıklarının üzerini tamamen örtebilmek için evinin arkasındaki yaşlı adamdan kurtulması gerektiğini fark eden Ronan da eline kazmayı küreği alır ve kazmaya başlar. Andy ve Ryan Tohill biraderlerin yönettiği İrlanda yapımı The Dig, travma ve travmayla başa çıkma mevzularını eşeleyen, sağlam bir ilk film.
The Witness (2018)
Sıradan bir yurttaş olarak tanımlanabilecek Sang-hoon, vahşi bir cinayete tanık olur ve kendini bir anda kontrolü dışında dallanıp budaklanan olayların içinde boğulurken bulur. Polisiye ve/veya suç filmlerinde cinai hikâye, sıklıkla ya polisin, ya kurbanın, ya da katilin bakış açısından anlatılır. Cho Kyu-Jang’ın yönettiği Güney Kore yapımı The Witness ise hikâyesini cinayete şahit olan tanığın bakış açısından anlatıyor. Filmi izlerken “susma, sustukça sıra sana gelecek!” sloganını en az bir kere anacağınız garanti!
Devam Edebilir…
[box type=”info” align=”” class=”” width=””]
Diğer Listelere de Göz Atmak İsterseniz:
[/box]