ABD dışı ülkelerin gerilim filmlerinden oluşan “yakın tarihli sağlam gerilim arayanlara öneri listesi” serimize devam ediyoruz. Aşağıdaki giriş kısmında herhangi bir değişiklik yapmadım, öncekilerde okuduysanız direkt seçkiye geçebilirsiniz.
Öteki Sinema için yazan: Murat Kızılca
Eleştirmenlerce biraz “hafif” bir tür olarak değerlendirilen gerilim, sıklıkla diğer türlerle ilişkiye geçerek birbirinden farklı melez yapılanmalara gider ama ana yapısı çok da fazla değişkenlik göstermez. Sonuçta ana amaç, seyircide yoğun heyecan, şüphe, yüksek seviyede beklenti, belirsizlik, endişe ve sinirleri bozacak denli gerginlik gibi belli başı adrenalin salgılatan duyguları uyandırmak ve bu duyguları finale kadar canlı tutmaktır. Seyirciyi ve/veya başkarakteri asıl önemli olan mevzudan uzaklaştırmak için ortaya atılan yemler, ana gidişatı değiştiren şaşırtıcı sürprizler ve bomba etkisinde bir final, sağlam bir gerilimin olmazsa olmazlarıdır.
Aşağıdaki listede yakın zamanda izlediklerim arasından seçtiğim, ABD dışındaki ülkelerden, biraz daha kıyıda köşede kalmış, yakın tarihli gerilimleri bir araya getirdim. Sizler de yorumlar kısmına benzer gerilimleri ekleyerek listeyi genişletebilirsiniz.
Not: Filmler yapım tarihlerine göre sıraya dizilmiştir.
Steel Rain (2017)
Güney Kore yapımı Steel Rain, yönetmenliğinin yanı sıra çizerliğiyle de tanınan Yang Woo-suk’un, iki altın bileziğini tek pakette bir araya getirmeye karar vermesiyle doğan bir proje. Woo-suk’un aynı adlı ‘webtoon’undan* uyarlanan film, Kuzey ve Güney Kore arasındaki bitmez tükenmez gerginliği, ‘what if’ olarak adlandırılan kurmaca dünyanın içine atıyor ve çeşitli “ya eğer böyle olursa” varsayımlarından yola çıkarak farazi ama ne yazık ki olası bir savaşın ötesini berisini kurcalıyor. Kuzey Kore’de gerçekleşen organize darbe girişimi kapsamındaki bir saldırı sonrasında büyük plan içerisinde küçük bir piyon görevi gören eski Kuzey Kore ajanı Eom, saldırıdan ağır yaralı kurtulan Kuzey Kore liderini hayatta tutabilmek için Güney Kore’ye kaçırır. Olası bir nükleer savaşın siyasi ve askeri taraflarıyla karşıtlarının mücadelesi, Kuzey Kore liderinin hayatı üzerinde düğümlenir. Eom, kimin dost kimin düşman olduğunun belirsizleştiği ortamda liderini korumak için canını dişine takar. Aksiyon sahneleriyle de öne çıkan bir gerilim olan Steel Rain, art arda gelen akılalmaz gelişmelerle çılgınlığın sınırlarını zorluyor zorlamasına ama Kuzey ve Güney Kore’nin siyasi gündemlerinin çılgınlık katsayısını da unutmamak gerekir. Örneğin 2-3 yıl önce ABD başkanı Donald Trump ile Kuzey Kore lideri Kim Jong Un arasındaki nükleer atışmalar, en az bu film kadar fantastikti.
[box type=”note” align=”” class=”” width=””]
Güney Kore orijinli ‘webtoon’ için kabaca herhangi bir dijital platformda sunulmak üzere hazırlanmış çizgi roman denebilir. Basılı çizgi romandan en büyük farkı, bütün bölümün dikey bir bant gibi tasarlanmış olması. Böylece cep telefonu, tablet veya bilgisayar aracılığıyla sadece aşağıya doğru kaydırarak rahatça okunabilmesi sağlanıyor. Ayrıca gerekli görülen yerlere çeşitli animasyonlar veya müzikler eklenebiliyor.
[/box]
Close Enemies (2018)
David Oelhoffen’in yönettiği Fransa / Belçika ortak yapımı filmde azınlıkların yaşadığı aynı toplu konutlarda büyümüş üç çocukluk arkadaşının ayrı cephelerde karşı karşıya gelmesi anlatılıyor. Imrane ve Manuel, mahallede yetişen pek çokları gibi yasadışı işlere bulaşmış, “mahallenin çocukları” olarak birbirlerine sıkı sıkıya sevgiyle bağlı aile ortamının gücünü arkalarına alarak daha çok Fas’tan gelen uyuşturucunun iç pazara satışıyla geçinmektedir. Driss ise narkotik şubede çalışan bir polistir ve işi gereği mahalleyle ilgili bildiklerini eski dostları aleyhine kullanmaktadır ama bir azınlık mensubu olarak teşkilat içinde asla o aile sıcaklığını bulamamaktadır. İşin kötüsü ailesi dâhil mahalledeki herkes ona hain gözüyle bakmaktadır. Uyuşturucu sevkiyatına giden Imrane ve Manuel’in kullandıkları arabaya yapılan silahlı saldırı sonrasında mahalledeki dengeler altüst olur. Aslına bakarsanız filmde daha önce görmediğimiz hiçbir şey olmuyor, finali bile daha önce başka filmlerde gördüklerimizle birebir aynı. Fakat oyuncuların ekstra yardımıyla vitrine çıkan çaresizlik, korku, güven gibi duyguların didiklenmesine alışılagelenden fazla zaman ayırması, filmi çekici kılıyor. Matthias Schoenaerts’ın çizgi üstü oyununa Reda Kateb de eşlik ediyor.
Volition (2019)
Kanada yapımı Volition için süresinin büyükçe bir kısmında ilgi çekici olmayı başarabilen ama kimi defoları nedeniyle tam not vermenin mümkün olamadığı, düşük bütçeli bir zamanda yolculuk filmi denebilir. Zamanda yolculuk mevzusuna düşkün bünyelerin baş tacı ettiği Timecrimes’ı (Los Cronocrimenes, 2007) andıran Volition da benzer şekilde kısa bir zaman dilimi içerisinde gerçekleşen kimi istenmeyen olayları değiştirmeye çalışan başkarakterin çabalarına yoğunlaşıyor. Tony Dean Smith’in yönettiği film, açıkçası üzerini örtmeyi çok da beceremediği sürprizlerini, kurduğu mantık dizgesine uygun biçimde yerli yerine koymada sıkıntı yaşamıyor ama finalde önemli bir sorunla karşı karşıya kalıyor. Şaşırtıcı bir sürprizle bomba bir final yapmak yerine “mutlu son” tuzağına düşmeyi tercih ediyor ve bütün film boyunca kurmak için uğraştığı yapıya da ihanet ediyor. Volition, zayıf finale çok kafayı takmazsanız hiç de fena sayılmayacak bir seyirlik.
Steel Rain 2: Summit (2020)
Yine Yang Woo-suk’un yönettiği Steel Rain 2: Summit, ilk filmle herhangi bir organik bağı bulunmayan, ayrı bir film olarak değerlendirilebilecek, yine Kuzey ve Güney Kore arasındaki gerginliği kurcalayan ama ilkinden çok daha çılgın atan bir film. Kuzey Kore’de gerçekleşen bir darbe girişimi sırasında barış zirvesi için bir araya gelen ABD başkanı, Kuzey Kore lideri ve Güney Kore cumhurbaşkanı, esir alınıp Kuzey Kore’ye ait nükleer denizaltıya hapsedilir. Bahsi geçen üç ülkenin dışında Japonya ve Çin’in de dâhil olduğu beş ülkeden çeşitli güç odakları, birbirleriyle diğerlerinden habersiz yaptıkları gizli anlaşmalarla bir dizi savaş senaryosunu uygulamaya koyarlar ama yapılan planlara uyduğu zannedilen ülkelerin her biri, aslında kendi ajandasına göre hareket etmektedir. İlk filme göre biraz daha zayıf kalan Steel Rain 2: Summit, mevzuyu anlaşılır kılabilmek adına tasarlanan diyalog ağırlıklı ilk bölümden sonra gelen aksiyona dayalı bölümü tamamen denizin altına taşıyor. CGI ağırlıklı denizaltı aksiyon sahneleri, Das Boot (1981) ya da The Hunt for Red October (1990) gibi filmlerle yarışacak düzeyde değil. ABD başkanı ve Kuzey Kore liderini abartılı karikatür tiplemeler olarak sunan film, Güney Kore cumhurbaşkanını “barış için gerekirse canımı feda ederim” tarzı bir fedakârlığa hazır bir kahraman gibi resmediyor. Bu da filmin milliyetçi damarını kabartıp objektifliğine zarar vererek değerini düşürüyor. Yine de ‘what if’ senaryolara düşkün bünyeleri kısmen de olsa memnun edecektir.
The Decline (2020)
Yine Kanada’dan ama bu sefer Fransızca çekilmiş bir gerilim. Patrice Laliberte imzalı film, kamerasını doğal ya da insan eliyle vuku bulacak herhangi bir felaketin kapıda olduğuna inanan, yani yakın zamanda gerçekleşeceğinden emin oldukları kıyamete karşı hazırlıklar yapan bir grup insana çeviriyor. İnternette yayınladığı kıyamete hazırlık videoları ile önemli bir takipçi sayısına ulaşan Alain, altı takipçisini gözlerden ırak bir araziye kurduğu gizli yerleşkedeki eğitim programına davet eder. İlk başlarda gruptaki herkes, Alain’ın öngörülerine ve yeteneklerine saygı duyar ve otoritesini koşulsuz şartsız kabul eder. Ancak eğitim sırasında gerçekleşen bir kaza sonrasında grupta fikir ayrılıkları baş gösterir ve tırmanan gerginlik neticesinde ipler kökünden kopar. The Decline, ucundan insan doğasını kurcalar gibi yapıyor ama daha çok karlarla kaplı mekânı da lehine kullanarak ustaca yarattığı gerilimi ön plana çıkartıyor. Çok iyi başlayan film, ikinci perdede biraz yönünü kaybeder gibi olsa da tatmin edici finaliyle sağlam bir gerilim olarak anılmayı hak ediyor.
Beasts That Cling to the Straw (2020)
Beasts That Cling to the Straw, birbirinden bağımsız gibi duran üç ayrı hikâyeyi üç ayrı koldan anlatarak başlıyor. Maddi sıkıntı içerisindeki bir temizlik görevlisi, kendisini habersizce terk edip sırra kadem basan sevgilisinin mafyaya borcuna kefil olduğundan acil paraya ihtiyaç duyan bir gümrük memuru ve her gece eve alkollü gelen kocasından dayak yiyen bir konsomatrisin başından geçenler, uzunca bir süre birbirine değmeden ilerliyor. Tam orta yerde de üç karaktere de ilaç gibi gelecek, sahipsiz gibi görünen bir çanta dolusu para duruyor. Kim Yong-hoon’un yazıp yönettiği Güney Kore yapımı film, Coen Biraderler imzalı filmlerdekilere benzer sıradan insanlardan oluşan bir avuç karaktere odaklanıp, açgözlülük çatısı altında şans, tesadüf ya da kader gibi bakış açısına göre adı değişebilen kavramla oynuyor. Birbirinden bağımsız gibi duran hikâyeler, “zaman” konusunda üçkâğıda getirildiğimizi anladığımız final bölümüne doğru başarılı bir kurgu çalışmasıyla bir araya getiriliyor. Beasts That Cling to the Straw, birçok tür klişesinden faydalanan, temposu bir an bile düşmeyen, eğlenceli bir gerilim.
Devam Edebilir…
[box type=”info” align=”” class=”” width=””]
Diğer Listelere de Göz Atmak İsterseniz:
[/box]
Harika, yeni liste gelmiş! İçlerinden bir tek Decline’ı izlemiştim, diğerlerini not aldım, izleyeceğim, çok teşekkürler.
“SPOILER! ” Demeniz gerekmez mi?
Volition eleştirisindekii şu satırlar diğer eleştirileri okumamı engelledi:
“Şaşırtıcı bir sürprizle bomba bir final yapmak yerine “mutlu son” tuzağına düşmeyi tercih ediyor ve bütün film boyunca kurmak için uğraştığı yapıya da ihanet ediyor.”
Lütfen biraz daha dikkat.