ABD dışı ülkelerin gerilim filmlerinden oluşan “yakın tarihli sağlam gerilim arayanlara öneri listesi” serimize devam ediyoruz. Yalnız bu sefer bir defalığına mahsus olmak üzere ufak bir ayrıcalık yapmak zorunda kaldım ve çok sevdiğim bir ABD yapımı gerilimi de listeye ekledim. Aşağıdaki giriş kısmında herhangi bir değişiklik yapmadım, öncekilerde okuduysanız direkt seçkiye geçebilirsiniz.
Öteki Sinema için yazan: Murat Kızılca
Eleştirmenlerce biraz “hafif” bir tür olarak değerlendirilen gerilim, sıklıkla diğer türlerle ilişkiye geçerek birbirinden farklı melez yapılanmalara gider ama ana yapısı çok da fazla değişkenlik göstermez. Sonuçta ana amaç, seyircide yoğun heyecan, şüphe, yüksek seviyede beklenti, belirsizlik, endişe ve sinirleri bozacak denli gerginlik gibi belli başı adrenalin salgılatan duyguları uyandırmak ve bu duyguları finale kadar canlı tutmaktır. Seyirciyi ve/veya başkarakteri asıl önemli olan mevzudan uzaklaştırmak için ortaya atılan yemler, ana gidişatı değiştiren şaşırtıcı sürprizler ve bomba etkisinde bir final, sağlam bir gerilimin olmazsa olmazlarıdır.
Aşağıdaki listede yakın zamanda izlediklerim arasından seçtiğim, ABD dışındaki ülkelerden, biraz daha kıyıda köşede kalmış, yakın tarihli gerilimleri bir araya getirdim. Sizler de yorumlar kısmına benzer gerilimleri ekleyerek listeyi genişletebilirsiniz.
Not: Filmler yapım tarihlerine göre sıraya dizilmiştir.
Betibu (2014)
İlk filmimiz Arjantin’den! Miguel Cohan’in yönettiği film, Claudia Pineiro’nun 2011 tarihli aynı adlı romanından uyarlanmış. Filmin adı ise ünlü çizgi film karakteri Betty Boop’un okunduğu biçimde yazılmasından geliyor. Betibu, Agatha Christie’nin en bilinen karakterlerinden Miss Marple’ın başından geçen maceralardan biri olabilecek minik bir ‘murder mystery’ (cinayet muamması) gibi başlıyor. Son çeyreğe kadar bu havada giden film, finale yaklaştığında hiç umulmadık ani bir U dönüşüyle öyle bir yön değiştiriyor ki şaşırıp kalıyorsunuz. Romanda olaylar nasıl gelişiyor bilmiyorum ama bir anda oldubittiye getirilen bu dönüşümün filmin lehine çalıştığını söyleyebilmem güç. Watergate skandalından sonra 70’ler sinemasında sıkça karşılaştığımız devlet odaklı komplo filmlerini sevenlerin kesinlikle ilgisini çekecektir.
Rattle the Cage (2015)
Geçen yılın en iyi korku filmlerini seçtiğim listede Ortadoğu’daki Arap ülkelerinde yaşanan tür sineması hareketlenmesinden söz etmiştim. Birleşik Arap Emirlikleri / Ürdün ortak yapımı Rattle the Cage de aynı hareket içinde değerlendirilmesi gereken önemli bir film. Şu anda Netflix’te gösterimde olan Paranormal (2020) adlı dizinin üç bölümünü yöneten Majid Al Ansari’nin ilk uzun metraj filmi, tam bir sürpriz yumurta. Biraz ıssız bir yere konuşlanmış, neredeyse tek odadan müteşekkil küçük bir polis karakolunun zindanında tutuklu bulunan Talal, başında bekleyen tek polisin, ziyaretine gelen bir başka polisle sohbetini izlerken bir yandan da kendi hayatının muhasebesini yapmaktadır. Bir anda ortalığın kan gölüne dönmesiyle Talal’in tek derdi canını kurtarmak olur. Dabaan rolündeki Ali Suliman’ı muhakkak görmelisiniz.
Missing You (2016)
Mo Hong-jin, 2007 yılında senaryosunu yazdığı ve oyuncu olarak yer aldığı Our Town’dan 9 yıl sonra yazdığı yeni senaryoyu bu sefer kendi yönetmeyi tercih etti. Aslına bakarsanız iki film arasında bir hayli benzerlik var ama yeniden çevrim seviyesinde de değil. Kopya cinayet, seri katilin tarzını taklit ederek kendi cinayetini aranan katilin hanesine yazdırmaya teşebbüs ya da katillerin birbirinin peşine düşmesi gibi temalar, farklı biçimlerde olsa da iki filmde de önemli yer kaplıyor. Missing You, birçok cinayetten yargılanan bir seri katilin mahkeme sahnesiyle açılıyor. Yeterli delil olmadığı için sadece işlediği son cinayetten suçlu bulunuyor ve 15 yıl hapse mahkûm oluyor. Bu giriş bölümünün ardından 15 yıl (yani katil hapisten çıktıktan) sonra olanları anlatmaya başlıyor. Fakat filmin en büyük eksiği karakterlerin hiçbirinin altını doldurmayı başaramaması. Arada geçen yıllarda neler olduğuyla ilgili hiçbir bilgi verilmediği için birçok karakterin bulanıklaşan gelişimleri, herhangi bir mantık dizgesine oturmuyor. Güney Kore yapımı Missing You, bu eksikliği göz ardı ederek izlemeniz gereken, biraz hafif sıklet ama heyecanlı bir gerilim. Yeri gelmişken başta bahsedilen Our Town’ın da benzer özellikte bir film olduğunu, bunu severseniz onu da tercih edebileceğinizi belirtmiş olalım.
Small Town Crime (2017)
Bazı yönetmenleri geç keşfettiğinizde filmografilerine tersten başlarsınız. Eshom ve Ian Nelms biraderlerin aşırı eğlenceli fantastik aksiyon filmi Fatman’i (2020) izledikten sonra daha eski tarihli filmlerine göz attığımda minik bir hazine buldum. Alkolizmin pençesinden bir türlü kurtulamayan (belki de kurtulmak istemeyen) eski polis Mike Kendall’ın dibe vurmuş monoton hayatı, ölsün diye yol kenarına atılmış genç kızı bulduktan sonra bir hayli hareketlenir. Genç kızın katilinin peşine düşen Kendall, yanına eksantrik pezevenk Mood (Clifton Collins Jr.) ile genç kızın dedesi Steve’i (Robert Forster) alarak renkli bir intikam çetesine liderlik etmeye başlar. Rahatlıkla ‘neo-noir’ olarak etiketlenebilecek Small Town Crime, kara film sularında gezen, birçok farklı tür klişesini adabınca kullanan, bütüne yayılan hüzün sayesinde eğlenceli kısımları bile buruk bir biçimde sunan, sağlam bir dedektif gerilimi. Sadece John Hawkes’ın uygun bir rol geldiğinde nasıl döktürdüğünü görmek için bile izlenir.
The Translators (2019)
Regis Roinsard’ın yönettiği Fransa / Belçika ortak yapımı The Translators (ya da orijinal adıyla Les Traducteurs), daha konusunu okur okumaz ilgi çeken filmlerden biri. Dünyanın birçok ülkesindeki çoksatan listesinin bir numarasında yer alan üçlemenin son kitabı tamamlanmıştır. Korsan çevirileri önlemek adına her ülkede aynı anda satışa çıkmayı planlayan yayınevi, dünyanın farklı ülkelerinden gelen dokuz çevirmeni hapishane şartlarının geçerli olduğu bir sığınağa kapatarak çeviri bitmeden dış dünyayla ilişki kurmalarını engelleme niyetindedir. Kısa bir süre sonra kitabın ilk on sayfası, kimliği meçhul biri tarafından internette yayınlanır ve sığınakta işler karışır. Çeviri, çevirmenin mesaisi, çoksatan kitapların yayın süreci ve yayınevi-yazar ilişkisi gibi ilgi çekici konuları, fazla derine inmeden de olsa eşeleyen The Translators, bulmaca çözer gibi film izlemeyi sevenlerin bayılacağı bir deneyim vadediyor. En büyüğünü finale saklıyor ama arada da izleyeni şaşırtmayı başaran birçok sürpriz barındırıyor.
Me and Me (2020)
1964 doğumlu Güney Koreli oyuncu Jung Jin-young’un ilk yönetmenlik denemesi Me and Me, ilgi çekici konusu nedeniyle radarıma girmişti. Kırsaldaki küçük bir kasabanın ilkokulunda öğretmenlik yapan Su-hyeok’un herkesten gizlediği bir sırrı vardır. Karısı, her gece başka birinin ruhu tarafından ele geçirilmektedir. Bütün gece o kişi gibi davranan Yi-yeong, ertesi sabah hiçbir şey olmamış gibi uyanmaktadır. Me and Me, yeterince gizem barındıran alışılmadık hikâyesine süresi içinde öyle taklalar attırıyor ki en “ben her şeyi izledim” sinefili bile afallatmayı beceriyor. Filme verebileceğim tek eksi, tam “en heyecanlı yerinde” bitmesi olabilir. Jung Jin-young bundan sonra film çekmeye devam eder mi bilmiyorum ama “ben kimim” sorusunu cesurca sormaya davet eden ilk filmi için gayet iyi bir başlangıç diyebilirim.
Devam Edebilir…
[box type=”info” align=”” class=”” width=””]
Diğer Listelere de Göz Atmak İsterseniz:
- Öneri Listesi 1
- Öneri Listesi 2
- Öneri Listesi 3
- Öneri Listesi 4
- Öneri Listesi 5
- Öneri Listesi 6
- Öneri Listesi 7
- Öneri Listesi 8
- Öneri Listesi 9
[/box]
Filmleri izlenecekler listesine ekledim, teşekkürler.
merhaba me and me filmini ingilizce altyazılı mı izlediniz?hicbir yerde bulamadım.merak ettigim bir film.yazıyı okuyunca daha cok merak ettim.liste her zamanki gibi guzel.
Merhabalar, öncelikle güzel yorumunuz için teşekkür ederim. Sorunuza gelince evet, İngilizce altyazılı izledim. Maalesef böyle biraz daha kıyıda köşede kalmış ama ilginç filmlere Türkçe altyazılı ulaşmak her zaman mümkün olmuyor.
Örneğin yine bu listede yer alan Rattle the Cage’i Netflix’in Türkiye kütüphanesinden izledim ama ne yazık ki onun da Türkçe altyazısı yoktu. (En azından ben izlediğimde yoktu, belki şimdi vardır.)