Yasemin Demirci: ‘Her şehir değiştirdiğimde yaşadığım o yabancılaşma hissini unutamam’

23 Eylül 2021

İklim Değişimi filmiyle çoğu festivalde karşımıza çıkan, ödüller kazanan, yurt dışında öğrenci olmaya dair ilk tecrübeleri anlatan kısa filmci Yasemin Demirci sorularımı yanıtlayarak birçok gence deneyim olması açısından samimi düşüncelerini bizlerle paylaştı… İyi okumalar.

Öteki Sinema için söyleşen: Banu Bozdemir

İklim Değişimi çokça karşıma çıkan, ismiyle de dikkat çeken bir kısa film… Senin de yurt dışında öğrencilik yaptığını biliyoruz, nasıl bir aktarım oldu senin hayatından filme? Ya da İklim’in yaşadıklarına abartı diyenlere neler söylersin?

blankBen beş sene yurt dışında farklı şehirlerde yaşadım, farklı okullarda okudum. Benim için çok güzel bir deneyimdi açıkçası. Kendime dair, hayata dair, alanım olan sinemaya dair çok şey öğrendim. Fakat her şehir değiştirdiğimde yaşadığım ilk günleri, o yabancılaşma hissini unutamam. Sonuçta akıp giden, asla durmayan bir düzenin içine dahil olmaya çalışıyorsunuz, sokakları, insanları tanımıyorsunuz, hangi otobüse bineceğinizi bile bilmiyorsunuz. Ve düzen sizin alışmanız için kendini yavaşlatmıyor. Ben aslında yurt dışında bir yabancı olarak var olmaktan çok, o ilk şoku aktarmaya çalıştım. Zaten film İklim’in ilk birkaç gününe odaklanıyor. Filmde İklim’in yaşadıklarına abartı diyenlerle çok karşılaşmadım açıkçası. Genelde tam tersine yurt dışı deneyimi olan ve benzer duygular yaşamış insanlarla karşılaştım. “Tam hissettiklerimi anlatmışsınız” diyen çok oldu. Bu da beni çok mutlu etti açıkçası. Hatta “Şu sahne var ya, birebir yaşadım onu” diyenlerle de sohbet ettim. Zaten bu sancıları yaşamış çok insanla tanıştıktan sonra böyle bir hikaye anlatmak istemiştim. O yüzden bu geri dönüşler benim için çok heyecan verici oldu.

Yurt dışı öğrenciler için cazip bir okuma ve yaşama alanı. Birçok gencin kafasında bu var, deneyimli biri olarak onlara neler önerirsin?

Kesinlikle imkanı olanlar deneyimlemek için tereddüte düşmemeli. Başta belki adaptasyon sorunu yaşanıyor, belli başlı zorluklar çekiliyor, kolay değil sonuçta bambaşka bir ülke ve yeni bir kültürle tanışıyorsunuz. Özellikle büyük şehirlerden birine gidiyorsanız kendinizi kaosun ortasında ne yöne yürüyeceğinizi bilemeyecek bir halde bulabilirsiniz. Ama bunlar dişinizi sıkarsanız geçiyor, siz de bir anda o kalabalığın bir parçası oluyorsunuz. Tabii evinizde gibi hissedeceksiniz diyemem, o kişiden kişiye çok değişken bir durum.

Yurt dışında film yapma koşullarıyla ülkemizin koşullarını kıyaslama değil belki ama karşılaştırırsak ortaya nasıl bir sonuç çıkıyor? İklim Değişimi’ni yurt dışında çektin, neler deneyimledin?

İklim Değişimi’nin çekim dönemi yurt dışında çekim yapmaya artık iyice alıştığım dönemlerdi. Fakat yine her şehri aynı kefeye koymak zor olur. Mesela Prag’da öğrenci olarak bir okuldan verilen izin kağıdıyla istediğiniz yerde çekim yapabiliyorsunuz. Londra’da öğrenci olsanız bile yüksek fiyatlar talep ediliyor. Ya da Prag’da oyuncu sayısı oldukça az, deneyimli oyuncu bulmak zor oluyor ama Londra’da oyunculara ulaşmak, iletişime geçmek çok kolay. İklim Değişimi için iki ayrı okuldan oldukça destek aldık. Biri benim okulum, biri de yapımcı ve görüntü yönetmenim Adrian’ın okuluydu. Onun dışında çevremizdeki birçok sinemacı arkadaşımızın da desteği ve yardımını aldık. Fakat ciddi bir disiplin istiyor çekim süreci. Okullar her çekim gününün her dakikasına dair rapor ve hazırlık görmeden yeşil ışık yakmıyorlar projelerinize. Bürokratik tarafı oldukça yoğun diyebilirim.

Nezaket Erden iyi bir performans ortaya koyuyor. Deneyimli bir oyuncuyla / oyuncularla çalışmak bir tercih miydi yoksa tesadüfen mi oldu?

Nezaket ile öncesinden de tanışıyordum ve yakın bir dostluğum vardı. Aslında Nezaket’in ilk kamera önü performansıydı bizim çekim yaptığımız dönemde. Tabii sonrasında birçok projede yer aldı, bu hiç şaşırtmadı da. Nezaket gerçekten çok yetenekli. Ama açıkçası oyuncu seçiminde karşı tarafın deneyimli veya deneyimsiz olması benim için çok önemli değil. Karakteri içselleştirebiliyor mu, hikaye üzerinden bir bağ kurabiliyor muyuz, samimiyeti bana geçiyor mu, bunlar daha önemli benim için.

blank

İnsanların başka ülkelere ve ülke insanlarına karşı önyargılarını da kısa bir an olarak taşıyorsun filmine. Bu çok karşılaşılan bir sohbet mi gençler arasında?

Tabii, hem de çok. İlk kez tanıştığınız çoğu kişi size ‘Nerelisin?’ sorusunu soruyor. Türkiye dediğiniz anda aldığınız her cevap farklı oluyor. Bazıları sinir bozabiliyor, bazıları güldürüyor. Mesela çoğu tanıştığım insan benim Arapça konuştuğumdan emindi. Ya da Türkiye’den olduğunuzu duyduklarında ‘Benim de Mısırlı bir arkadaşım var’ diyen oluyor. Farklı farklı yüzlerce tepki. Bir yerden sonra alışıyorsun tabii. Bu arada tam tersi bir durum da oldu. Çok yakın yabancı bir arkadaşım beni ziyarete İstanbul’a geldi. Türkiye’deki herkesin benim gibi olduğuna ve benim gibi yaşadığına inanmıştı sanırım. O da çok şaşırmıştı.

Pandeminin filmini çeksen ortaya nasıl bir şey çıkardı? İnsanların bu kadar çevrimiçi olduğu zamanlar, İklim Değişimi filmine ters düşen bir denklem içeriyor sonuçta?

Pandeminin filmini çekmek hiç istemedim sanırım. Bu sürece alışmak ve onu var etmek istemiyorum içten içe. Gelip geçici bir süreç olduğuna inanmak istiyorum bazı izler bırakacağı kesin olsa da. Çevrimiçi olmak hiç bana göre değil. Hala her zoom öncesi geriliyorum. İklim Değişimi’ne ters düştüğü bir tarafı evet var ama bir taraftan şöyle de düşünebiliriz, ya İklim ilk Londra’ya vardığında pandemi başlasaydı ve bir de onun sıkışmışlığını yaşasaydı? Böyle hikayelere de denk geldim, pandemiden hemen önce yeni ülke veya şehir değiştirmiş ve bir anlamda olduğu yerde mahsur kalmış arkadaşlarımız oldu. Bu da çok zorlu bir durum elbette.

Yurt dışını da işin içine katarsak çok fazla kısa film festivali var, bunun olumlu ve olumsuz yanları var mı senin için? Çektikten sonra başka bir yol başlıyor, festivallere yollama telaşı. Bu süreci nasıl yaşıyorsun?

Eskiden festival ve dağıtım süreçlerini de ben yönetmeye çalışmıştım ama hem çok hakim olmadığım bir alan hem de bu alanın farklı bir iş kolu olduğunu düşünüyorum. O yüzden son projelerimde dağıtımcım oldu. Festival başvurularını ve festival stratejilerini o belirliyor. Ben de ona güveniyorum.

Bundan sonraki projelerin neler, kısa film çekmeye devam mı yoksa uzun metraj yolculuğu mu başlayacak?

Kısa bir süre önce tamamlanan kısa filmim Gece Kuşağı bu sene prömiyerini Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde yapacak. Bu son kısa filmim olacak gibi duruyor. O festival sürecine başlarken ben de bir süredir üzerine çalıştığım uzun metraj filmimin senaryosuna ağırlık vereceğim.

Son olarak neler söylersin?

Güzel sorularınız ve bu güzel söyleşi için çok teşekkür ederim.

blank

Banu Bozdemir

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunu... Sinema yazarlığına Klaket dergisiyle adım attı, Milliyet Sanat muhabirliği yaptı. Skytürk TV’de sinema, sanat ve "Sevgilim İstanbul" programlarında yapımcı, sunucu ve yönetmenlik yaptı. TRT için Bakış isimli bir kısa film çekti. Yayınlanmış yirminin üzerinde çocuk kitabı var. Halen cinedergi.com’un editörü, beyazperde.com ve Öteki Sinema yazarı.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Engin Türkyılmaz: ‘Bu karanlıkta bir mum olmak istedim’

Engin Türkyılmaz ve belgeseli Gözyaşı Yolu’yla Bozcaada Film Festivali’nde tanıştık
blank

Ali Kemal Çınar: ‘Beden üzerine düşündüğüm çok oluyor’

Kurte Film (Kısa Film) ile dikkatimizi çeken Ali Kemal Çınar,