Son zamanlarda dijital mecrada Yeşilçam tekrar anılır oldu. Adeta yeniden keşfedildi. Yıllarca sinema okulları Yeşilçam’ı küçümsediler aslında. Neyse, bu yazımda Yeşilçamcıların takıldığı mekânlar ile ilgili anılarımı ele almayı düşündüm.
Babam tiyatro, perde sanatçısı olduğundan hep Osman’ın kahvesini duyardım. Tam Galatasaray kulübünün karşısındaydı. Tiyatrocu tayfa oraya takılırdı, lokal gibi yani, meslek kahvesi. Ünlü tiyatrocular da giderdi. Renan Fosforoğlu, Mürüvvet Sim, yönetmen Yavuz Figenli, Ajlan Aktuğ. Çocukken babamı aramak için uğramışlığım vardır. Baya kahve işte. Bira bile satılırdı o zamanlar. Oyuncular okey oynarlardı daha çok, şak şuk, şakır şukur. Genelde tiyatrocular, filmlerde karakter oyunculuğu yapanlar giderdi.
Yıllar sonra sinemaya yeni başladığımda Ayhan Işık Sokak’taki (Erol Dernek Sokak diye geçer orası) Azmi’nin kahveye takılmaya başladım. Tabi ki ürkerek, çünkü içerisi ünlü oyuncu doluydu. Tabi ki kapı girişindeki yan masaya geçerdim. Burada birkaç genç otururduk.
Aman tanrım, içerde kimler var: Öztürk Serengil, Fikret Hakan, Zeki Ökten, Şerif Gören, Bülent Kayabaş, Mehmet Ali Erbil.
İçeriye Kadir İnanır girdi mi bir sessizlik olurdu. Omzundaki paltosunu Kahveci Ali alırdı. Askıya asardı. Kadir İnanır da okey masalarından birine çökerdi. Aydemir Akbaş kahveye girmezdi. Hep kapıda durur, Galatasaray tespihini sallardı. Ünlü yapımcılar da vardı. Abdurrahman Keskiner, Nazmi Özer gibi.
Mehmet Ali Erbil ile Öztürk Serengil atışmaları herkesi güldürürdü. Mehmet Ali bağırır: “Baba, baba!”, Öztürk cevap verirdi filmlerdeki tipiyle: “Ne var lan eşşolueşek?”
Zaten Öztürk Serengil gazino şovlarından kalan şakalarını kumar oynarken yapardı. “Haşırt dı bilekbord” gibi. Bazen şarkılar da uydururdu.
Aynı ekip akşamları Çiçek Bar’da takılırdı. Orası gerçek bir şölen yeriydi. Meşhur Arif’in yeri. Bütün ünlüler ve ünlü görmeye gelenler, gazeteciler falan. Çiçek Bar, sinema tarihimizde çok önemlidir. İşler burada konuşulur, hatta kadrolar burada yapılırdı.
Bu sıralarda meşhur Papirus Bar gözden düşmüştü. Eski artist ve sinemacı barı, sahibi değişmişti ama yine de giden vardı. Kartal Tibet öğlenleri viskisini içer, yarım bırakır, oradan kahveye gidip okey oynar, sonra viskisine devam ederdi.
Azmi’nin kahvesinin yanında bir meyhane vardı. Oraya da Baykal Kent gibi oyuncular takılırdı. Süheyl Eğriboz, İhsan Gedik demlenirlerdi, piizci babalar.
Bir de en eski barlardan Kulis vardı. Buraya da Erol Günaydın, Mücap Ofluoğlu gibi eski babalar giderdi. En eski artist barı burasıymış. Gitmişliğim vardır son dönemlerinde.
Tabi ki Reşit’in kahvesini unutmamak lazım. Burada yönetmen Semih Evin gibi eski Yeşilçamcılar takılırdı. Işıkçılar, küçük video yapımcıları, setçiler falan. Sokak tam bir piyasaydı, meşhur görmeye gelenler, ayrıca meşhur olmak isteyenler. Recep Bülbülses sokakta elinde poşet, içinde beyaz gömlek dolaşırdı. Akşam düğün salonunda şarkı söyleyecekmiş. Kötü Zeki Müren taklidiydi. Manyaklar da vardı, yani meczuplar.
Son gittiğimde sokaktaki bu mekânlar çoktan kaybolmuşlar, zamana yenik düşmüşlerdi. Azmi’nin kahvesi rock bar olmuş. Hüzünle duvarlara baktım. Papirus falcı tarotçu olmuş. Sadece Çiçek Bar yaşıyor ama o da konsept değiştirdi. Eski müdavimler her Pazartesi toplanıyor yine de. Her gün biri eksiliyor ama.
Öteki Sinema için yazan: Osman Cavcı
Güzel bir yazı olmuş keyifle okudum osman abi yazıların devamını bekleriz yazı için teşekkürler.
Osman bey, Yavuz Yalınkılıç’ın seneryoyu sette yazdığını belirtmişsiniz. Türk sinema tarihinde özenilmiş senaryo pek azdır. Sefa Önal bir gecede bir şişe viski ile iki senaryo bitirgiği söylenir.