Türk sinemasının tayt üzerine don giymiş kahramanlarla imtihanı!
Yeşilçam sürprizlerle doludur. Kendi imkânlarının çok ötesinde bir deli cesaretine sahip bu sektör, seyircinin Türk Filmi’ne olan hoşgörüsünü sonuna kadar sömürmüş ve ortaya bir sürü hilkat garibesi çıkarmıştır. Bunların en tuhafları ve belki de bu yüzden de en eğlencelileri Yeşilçamlı “Süper Kahraman” filmleridir.
Turist Ömer Uzay Yolunda, G.O.R.A, A.R.O.G gibi filmlerde gördüğümüz üzere “Fantastik” duygusuna uzak bir toplumun mensubu olan “Türk” ancak bir yabancılaştırma efekti olarak girebilir bu maceraların içine… Ama taytlı, pelerinli kahramanlardan yana aslında epey bolca bir üretim vardır Yeşilçam sırtlarında… Süpermen uyarlamalarında ya da uydurmalarında Türk sinemasının tüm teknik imkânsızlıklarına rağmen gösterdiği cesaret hayranlık verici ve dehşet uyandırıcıdır. Dev bütçelerle, storyboard’larla, kalabalık bir teknik ekip kadrosuyla film çekmeye alışmış Hollywood sineması için bile çok riskli bir deneyim olan “süper kahraman” teması, cesaretini ucuz İtalyan Replikaları “Three Fantastic Superman” ve eski B seriyalllerinden alan Yeşilçam maceracı takımına oldukça kolay bir yapım gibi görünmüş olabilir.
Neyse, biz geçmişi kurcalamak yerine, gelin bu gariban sinemanın, imkânsızlıktan uçamayan ama havası, pozu yerinde süper kahramanlarını birlikte analım.
[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
Yılmayan Şeytan / Yılmaz Atadeniz / 1972
Meksikalı süper kahraman Santo’ya özenen “Bakırbaş”ın maceralarının anlatıldığı şahane bir film… Filmin kahramanı Tekin kendi yolunda yürüyen zararsız bir gençtir ama bir gün gerçek babasının Bakırbaş adlı bir süper kahraman olduğunu öğrenir. Babasını ‘Doktor Şeytan’ öldürmüştür. Tekin babasından kalan maskeyi takarak yeni Bakırbaş’lığa terfi eder ve Doktor Şeytan’dan intikam almak için yemin eder. Bu arada Doktor Şeytan’da boş durmamaktadır. Doğada çok az bulunan Tangayt! madenini kullanarak geliştirdiği uzaktan kumandayı robotlarına takarak dünyayı ele geçirmeyi planlamaktadır. Neyse ki Bakırbaş Tekin buna izin vermeyecektir. Bu arada “Robotlar” deyince aklınıza öyle muhteşem şeyler gelmesin. Galvanize boyanmış bir koli kafa var karşımızda sadece…
Bakırbaş Tekin’in süperliği laftadır elbette… Maskesi ve pelerini vardır ama bitirim bir külhanbeyi gibi önüne geleni tokatlamaktan, yumruklamaktan ve tekmelemekten öte pek bir numarası yoktur. Filmin en muhteşem anlarından birinde, Bakırbaş kötü adamlardan birisini dövmektedir. Dayak yiyen adam “Dur, yapma, her şeyi anlatacağım” diye yalvardığında Bakırbaş’ın cevabı muhteşemdir: “Ben seni konuşturmasını bilirim!” der ve adamı dövmeye devam eder.
Söz konusu Süper kahraman filmleri olduğunda Yeşilçam’da herhangi bir özgünlüğe rastlamak imkânsızdır. Yılmayan Şeytan’da aslında 1940 yapımı Mysterious Doctor Satan adlı bir filmin hikâyesini aynen taklit etmektedir. Filmin yapımcı ve yönetmeni Yılmaz Atadeniz’dir ama film kendisinin bilgisi dışında Yılmayan Adam adıyla bir İtalyan şirketine satılır. Film İtalya’da L’invicible Bedman / Görünmez Batman adıyla afişe çıkar. Sonra kurnaz İtalyanlar, aynı filmi Ölümsüz Şeytan adıyla ve Amerikan filmi diye tekrar Türklere satarlar.
3 Dev Adam / T. Fikret Uçak / 1973
Fantastik Türk sinemasının en nev’i şahsına münhasır filmidir 3 Dev Adam… Anlatmak için kelimelerin kifayetsiz kalacağı tam bir tribal bir vakadır. Tamamen copy-paste olmasına rağmen eşsiz derecede özgündür. Telif hakları ile sınırlanmış gelişmiş sinemaların asla üretemeyeceği bir cesarete ve bir çocuk katilin hayal gücüne sahiptir. İtalyanların bile yüreğini cız ettirtecek kadar da gore’dur. Türk sinemasının tüm fantastik örnekleriyle sonu gelmeyecek şekilde alay edilebilir ama 3 Dev Adam gerçek bir başyapıttır.
Rahmetli Metin Demirhan bu müstesna film için şunları yazmıştır: “Çılgın bir çizgi romanlar ve “B” filmleri uyarlaması. Marvel Comics’in iki süper kahramanı Kaptan Amerika ve Örümcek Adam ile Meksikalı ünlü “Lucha Libre” kahramanı El Santo sinema tarihinde ilk defa bu filmde bir araya geliyorlar. Onlara bir de Türk polis komiseri eşlik ediyor. Asıl inanılmaz olan bu filmde Örümcek Adam’ın kötü karakter olması ve 13. Cuma filmlerinin Jason’ı gibi hunharca cinayetler işlemesi. Suat Yalaz’ın Karaoğlan filmlerinde çalışmış bulunan T. Fikret Uçak’ın aksiyon sinemasını ne kadar iyi bildiğini gösteren, imkânsızlıklar dâhilinde çektiği ilginç bir örnek.”
3 Dev Adam içerdiği şiddet ve cinsellik yükü ile 18+ bir filmdir. Daha filmin başında zalim Örümcek Adam ve çetesi zavallı bir kadının kafasını bir tekne pervanesini çalıştırarak seyircinin gözünün önünde parçalar. Özensiz bir şekilde saklanıp tüm makaralarını fareler yediği için de düzgün bir kopyası bulunmamaktadır. İnternet üzerinde yorgun bir VHS kaydı bulunmaktadır ama elin Hollywood’lusu 1945 yılında yaptığı filmlerin Blu-ray’ini çıkarırken bu şekilde katlettiğimiz filmlerimiz için ne kadar utansak azdır!
Süper Adam İstanbul’da / Yavuz Yalınkılıç / 1972
Ülkemizde çevrilen Tüm Süper adam filmleri, Amerikan orijinli bir çizgi roman kahramanını yerlileştirme mecburiyeti, düşük bütçe (olmayan bütçe demek daha doğru olur) ve senaryo kolaycılığı sebebiyle aşırı serbest uyarlamalardır. Örneğin Erdo Vatanın oynadığı Süper Adam İstanbul’da filminde Süpermen’in sivil kimliği Clark Kent değil, Kent Clark’dır. Ayrıca gazeteci değil, uyuşturucu ve cinayet işlerine bulaşmış mafyayı çökertmek için yollanan bir ajan’dır. Bu anlaşılabilir bir durum çünkü dönem itibariyle en gözde tür polisiye çatışmalarla dolu avantürlerdi. Filmin fantastik duygusu oldukça zayıf ve orijinal hikâye ile isim benzerliği dışında bir alaka içermemekte… Dönemin teknik kabiliyetleri sebebiyle Süpermen uçmaktan çok akrobatik figürler yapmakta, bol, bol yumruk sallamaktadır ve düşmanları arasında süper olan biri de yoktur.
Bütçesizlik bahaneleriyle dolu olan filmden bir diyalog
”Neden geri dönmek için uçmak yerine uçağa binmeyi tercih ediyorsun?”
”Çünkü ben sadece kötülere uçarım sevgilim.”
Böylece film boyunca “Süper Adam neden uçmuyor uçakla gelip, uçakla gidiyor” diyen izleyicinin de ağzının payı verilmiş olur.
Çılgın Kız ve 3 Süper Adam / Cavit Yürüklü / 1973
Çılgın Kız ve 3 Süper Adam, Batılı ‘kötü film’ tutkunları arasında epey tutulan 1973 yapımı bir Cavit Yürüklü filmi… Bir başka fantastik ‘kötü film’ olan Üç Süpermen Olimpiyatlarda filminin ilginç ve izlenebilir yegâne bölümleri, Üç Süpermen’in yeşil cübbeli kötü adamlarla dövüştüğü, robot Fludi’yi etkisiz hale getirip Alpanu ile karşılaştığı bölümlerdir. Ama bu bölümler aslında Çılgın Kız ve Üç Süper Adam filminden aşırılmış ve aynen kurgulanmıştır. Yani film bir nevi stok film muamelesi görerek kendi bütünlüğünü epey yitirmiş… Aynı şey Yılmaz Atadeniz’in Yılmayan Şeytan’ının başına da gelmiştir. Atadeniz’in kendi beyanatına göre, bu filmin avantür sahnelerini aynen ekleyip kalan sahneleri çekerek 5 film daha yapmıştır.
Yeşilçam’ın Nubar babası rahmetli Nubar Terziyan, burada kendisinden beklenmeyecek bir şekilde filmin kötü adamını oynuyor. Yılmayan Şeytan’dakine benzer hatta daha acemice yapılmış bir robot bütün kötülüklerin sebebi… Filmin “çılgın kız”ının da pek bir çılgın tarafı yoktur esasen… Bir iki şımarıklık yapar ve bazı yarı erotik sahnelerde görülür hepsi bu… Türk sinemasının en kötü filmi olma konusunda Dünyayı Kurtaran Adam ile kapışabilecek kadar kötüdür ve bu yüzden seyretmesi çok zevklidir!
Bedmen Yarasa Adam / Günay Kosova – Savaş Eşici / 1973
Yine zıplayan hoplayan ama uçamayan bir süper kahraman filmi… 1973’de çevrilen filmin yönetmeninin kim olduğuna dair iki farklı isme rastlanmaktadır. Bu isimler Savaş Eşici ve Güney Kosova’dır. Rahmetli Metin Demirhan filmin yönetmenin Savaş Eşici olduğu konusunda ısrarlıydı. Biz de öyle kabul edelim. Filmde Bedmen’i, Üç süpermen olimpiyatlarda, Çılgın Kız ve 3 Süper Adam, Kızıl Maskenin İntikamı, Zagor Kara Bela gibi fantastik filmlerde başrol oynayan Levent Çakır canlandırıyor.
Çizgi romanlarda olduğu gibi bu filmde de Bedmen’in en büyük yardımcısı olarak Robin (Hüseyin Sayan) karşımıza çıkıyor. Filmin konusu ise bir zamanların Dick Tracy romanlarından aşırılmış gibi duruyor: Senenin En Şık 10 Kişisi”ni seçmiştir ve bu kişiler sırayla öldürülmeye başlanır. Yarışma sebebiyle sigortalanan her yarışmacının ölümü dergiye yüklü sigorta ücreti kazandırmaktadır. Batman ve Robin ölümlerin önüne geçmek ve bu olayların sorumlusunu bulmak için harekete geçer. Sonra gelsin yumruklar, gitsin tekmeler!
Bedmen Yarasa Adam’ın en eğlenceli tarafı film boyunca bitmek bilmeyen, akrobatik sirk numaralarıyla bezeli kavga sahneleri… Bir süper kahraman filmi olarak çok yetersiz ve acınacak derecede komik olmasına karşın ‘kötü film’ meraklılarına en azından sıkı bir avantür izlencesi sunuyor. Ayrıca tüm zamanların en çapkın Bedmen’i de bu filmde… Ucuz prodüksiyonunu ölçülü bir cinsellik iması ile kapatmak isteyen filmde striptizci kızlar ile başlayan ve Bedmen’in çapkınlıkları ile devam eden sahnelere bolca yer verilmiş. Eğer sabırlı bir izleyiciyseniz Bedmen’in otobüs durağında bekleyen bir bayanı tavlayıp eve attığını da görebilirsiniz!
Süpermen Dönüyor / Kunt Tulgar / 1979
Süper kahraman filmlerini en kendini bilmez, en cüretkâr filmi budur kesinlikle… Kunt Tulgar filmin yapımcı ve yönetmenidir. Senaryoyu da eşi Emel Tulgar’a yazdırmıştır ve ortaya Neredeyse “aile içinde çekilmiş” ‘0’ bütçeli bir Süpermen filmi çıkmıştır. Yönetmen, parası olmadığı halde böyle bir filmi çekmek için nereden cesaret bulduğunu şöyle anlatıyor:
“1979 senesinde Paris’te Süpermen filmini seyrediyorduk. Yanımda eşim ve babam (Selahattin Tulgar) vardı. Filmin arasında babam bana “Süpermen gibi bir film çek!” dedi, “bakarız” dedim. İstanbul’a döndüğümüzde kızımın oyuncak Barbie bebeğe eşim Süpermen kıyafeti dikti. O bebeği “background” önünde, yani aydınger kağıdını bir çerçeve içine gererek kağıdın arka yüzüne koyduk, ön tarafından da bizim projeksiyonla oynatarak kamerayla negatife çektik, çalışma kopyası, bizim tabirimizle iş kopyası basarak elde ettiğimiz netice olumluydu ve Süpermen uçuyordu! Hemen senaryo yazım işlemine başladık. Eşim senaryoyu yazdı ve filmi çektik… Film sansasyon yapmadı ama sükse yaptı, zira ilk defa bir Türk filminde adam uçuyordu.”
Süpermen Dönüyor’u diğer yerli fantastik filmlerden ayıran şey kahramanın Türk sinemasında “ilk” kez gerçekten uçmasıdır ama “ehh işte” denecek türden bir başarıyla kotarılmış bu sahneler dışında film tam bir sefalet örneğidir. Süpermenin babasını oynayan ağzında diş kalmamış zavallı aktörden tutun da, sonu gelmez sıkıcılıktaki güç gösterilerine kadar izlemesi sabır isteyen bir film çıkmıştır ortaya ve filmin süperini oynayan Tayfun Demir’in bir miktar Clark Kent’e benzemek dışında hiçbir oyunculuk marifeti yoktur. Uçma sahnelerinde kullanılan Süpermen bebeği bile daha fazla jest ve mimiğe sahiptir. Yine de Kunt Tulgar en azından senaryo adaptasyonu konusunda elinden geleni yapmıştır. Yerli izleyicinin kabullenme sürecini kolaylaştırmak için “Clark Kent” ismini Tayfun olarak değiştirmiştir. Ayrıca teknik imkânsızlık yüzünden buzdan bir “Yalnızlık Kalesi” inşa etmek ya da modellemek mümkün olmadığından Tayfun karakteri güçlerine bir mağarada kavuşur.
Meraklısının çok seveceği, müsamere tadında bir film olmasına rağmen zaman içinde kıymetlenmiş bir filmdir Süpermen Dönüyor… Onar Films tarafından geçtiğimiz senelerde restore edilip, DVD formatında satışa sunulmuştu.
Süpermenler / Italo Martinenghi / 1979
Kötü bir Türk fantastik filmini daha da kötü yapmanın tek yolu onu yine uyduruk filmler çekmekte usta olan İtalyanlarla birlikte yapmaktır sanırım. Süpermenler, İtalya’da ki adıyla Tre Superuomini contro il padrino’ da böyle bir film işte…
Aslında filmin çıkış noktası tutarlıdır. Eldeki bütçe ile bir “Süpermen” filmi yapmak mümkün olmadığından bunun parodisini yapmaya girişilir. Filmin öyküsü bir buluşla başlar: Einstein’ın formüllerini inceleyen Prof Vak Von Vong bir zaman makinesi icat eder ve ilk denemesini İstanbul’da yapar. Profesörü ve bir bilim adamını eski Bizans’a geri getiren makine, aynı zamanda Bizans hazinesinin yerini saptamaya da yarar. Zaman makinesinin peşindeki kötü adamlar ve onları durdurmaya çalışan haylaz Süpermenlerin maceraları seyirciyi neşeden neşeye sürükler!
İtalyan sinemacıların vaadleri güçlüdür ama yönetmen Martinenghi’nin yetenekleri filmi kurtarmaya yetmemektedir. İyice sıkışan prodüksiyon batma noktasına gelmiş, yönetmen ağlama krizlerine tutulunca filmin bazı sahnelerini Cüneyt Arkın ve Aldo Sambrell çekmek zorunda kalmıştır. Bana kalırsa bu, filmdekine nazaran daha büyük bir Süpermenlik olsa gerek… Fakat sorunlar kurgu masasında da devam edince ortaya biraz daha yetenekli bir yönetmenin elinden epey başarılı olabilecek prematüre bir film çıkmıştır. Yine de marifetli İtalyanlar sayesinde, video furyası sırasında film neredeyse tüm dünyayı dolaşmış, Hala grup izlemelerin eğlencelikleri arasında kendine yer bulan bir yapım haline gelmiştir.
3 Süpermen Olimpiyatlarda / Stefano Martinenghi / 1984
Akıllanmayan İtalyan sinemacılar 5 yıl sonra Süpermenler serisinin bir başka bölümü için İstanbul’a gelirler. Üstelik bu defa paraları da yoktur. Italo Martinenghi filmin yönetmenliğini yapmakla kalmayacak başrolde de fiziğine çok güvendiği oğlu Stefano Martinenghi’yi oynatacaktır. Fakat bu İtalyan sinemacının kaprislerinden bıkan hiç bir yerli yapımcı kendisiyle çalışmak istemez. Martinenghi sonunda yapımcı-yönetmen Yavuz Yalınkılıç ile anlaşmayı başarır ve senaryosunu Yalınkılıç’ın yazdığı Üç Süpermen Olimpiyatlarda ile Türk sineması en akıllara zarar filmlerinden birine kavuşur.
Fantastik Sinema kitabının yazarı Pete Tombs’a göre “Ed Wood’un bile nefret edeceği kadar kötü…” olan bu yapım, neye hizmet ettiği belli olmayan senaryosu, oyuncularının şaşkınlığı, figüranların zavallılığı gibi sette bir yönetmenin olduğundan şüpheye düşüren her hali ile seyredenleri hayretlere sürükler. Filmin aksiyon sahnelerinin ve efektlerinin neredeyse tamamı Çılgın kız ve 3 Süper Adam filminden aşırılmıştır.
https://www.dailymotion.com/video/x7c4i5f
Öteki Sinema’nın ilgili yazılarından yararlanılmıştır.[/box]
Adına yakışır süper yazı…
3 satırlık giriş cümlesi için bile bir kitap yazılabilir tahminimce. Ben konu hakkında o kadar bilgi sahibi değilim, olduğumun yarısı izlediğim gördüğüm filmlerse yarısı da ötekisinemadır. Ama ciddi anlamda Türk sinemasının özellikle 80 öncesi günümüzde asla göremeyeceğimiz türlerde onlarca filmin olması çok şaşırtıcı gelir bana. Westerni, erotiği, aksiyonu, korkusu, fantastiği hatta bilimkurgusu. Şimdi ara ki bulasın. Hem de o zaman ki samimiyet ve emekle yapılanını…
Günümüz şartlarında yapılanların eldeki imkanlara rağmen rezalet ötesi ve ucuz filmler olmakla beraber yapımcılarına kazandıran zengin getirili yapımlar olması ayrıca üzücü. Bu zamanda çekilen filmler ve bu adamların sinema sevgisi keşke günümüz film yapımcılarına biraz ilham verse…
Zaman zaman gülerek okudum.Bu yazı içimdeki özlemi ve umudu da açığa çıkarmadı değil.
Bizimde uluslararası standartlarda korku ve bilim kurgu filmlerimiz ,yazın örneklerimiz olacak bir gün.
Genelde bu yönde girişimler komik yada hayal kırıcı oldu.Farklı bakış açıları olan usta yazarlar var,her şeyden önemlisi yetişen genç yazarlar çok daha umut verici.Sinemadada bir şeyler yapılıyor.Zaman içerisinde özgün bakış açıları ve yorumlarla kendini kabul ettirecek üretken potansiyellerimiz olduğuna benim inancım tam.
Bunun çok önemli olduğuna inanıyorum ,bir toplumun ufkunu açmakta ,özgüvenin bambaşka kulvarlarda coşturmada bir kaldıraç etkisinin olduğuna inanıyorum.
Çağı yorumlamada hatta ona anlam katmada,katkıda bulunmada Bilim Kurgu hatta korku filimlerinin , ilgili yazının bir topluma önemli ölçüde birikim sağlıyacağına inanıyorum.
Süper kahramanların ,hatta hemen hemen klasik çizgi roman kahramanlarının altında yatan felsefe,tüm olumsuzluklara karşı bir insan bir şeyleri değiştirmek için mücadele verebilir hatta inancıyla bunu başarabilir.Aslında sahip olduğumuz her yeteneğin bize bir parçada sorumluluk yüklediğini anımsatır bu kahramanlar.Bir yandanda evrenin geniş olasılıkları karşısında aslında süper güçlü olmakla sıradan insan olmak arasında pek farkın olmadığını ,insanı kahraman yapanın hayatın getirdiklerine karşı aldığı pozisyon olduğunu anlatır kendi dilinde.Bir anlamda birey olmanın o ağır sorumluluğunu ve yüceliğini önümüze serer.
Evet benim inancım var.Hayatın ne kadar harikulade bir şey olduğunu bir vampirin kankırmızı dudaklarından anlatabilecek Anne Rice i kıskandıracak yazarlarımız,Solaris,2001 uzay macerası kadar klasik tek başına ekol olabilecek bilim kurgu film ve romanlarımız ,Hatta dünyayı farklı bir ilhamla kurtarabilecek süper kahramanlarımız olabilecek.
Çokmu hayalperestim…Evet bence hepimiz öyleyiz ve ben buna güveniyorum…
Son cümleyi yazmayı unutmuşum. Türk yapımcılarına demem o ki madem bu işten para kazanmayı biliyorsunuz içinizden bir Quentin Tarantino bir Robert Rodriguiez gibi işi bilen adamlar da çıksın…
Sevgili gorcun maalesef bu dönem yapımcıları hap yap para kap mantığında işini bilen pamuk tüccarı-kabzımal vs. diğer mesleklerdeki insanlar oldukları için geriye kalanlardan ise Tarantino çıkmasına imkan kalmıyor …
Ya Murat ben “taytı arasına kaçmış filmler” diye bir yazı düşünüyordum :) özellikle ana resim güzel olmuş ben daha fazla örnek vermiştim yazıyı yayınlayınca linkini buradanda veririm :)
Yorum yapan arkadaşlara ise birşey söylemek istiyorum. Ben bu filmleir yapan adamalrı hala anlayamıyorum anlamamda imkansız zaten o dönemi yaşamak gerekli ve 30-60 arası genç olmak gerekli.
herşey çizgi roman çıkışlı bence adamalr içleirndeki çocuğu ve çocukluk hayallerini yaşatmaya çabalmış tabi bu çözüm 3 süpermene değil o ciddi başarısızlık onun teknik meknik durumlarla uzaktan yakından alakası yok
Şu sitede gördüğüm kadarıyla en güzel yazılar sizin kaleminizden çıkıyor: M.T. Şen. Yalnız şöyle bir ifade var: “Kötü bir Türk fantastik filmini daha da kötü yapmanın tek yolu onu yine uyduruk filmler çekmekte usta olan İtalyanlarla birlikte yapmaktır sanırım” şeklinde. İtalyanların kötü filmleri var ama ne yazık ki en kötü filmler Türk Sineması’ndan çıkmıştır ayrıca İtalyan filmlerinde başka filmlerden sahne kullanmak yaygın değilken, biz de ise yeşilçam dini filmlerinden tutun, fantastiklere kadar sanki o filmleri biz çekmişiz gibi bir rahatlık sözkonusudur. Yazı için gene de teşekkürler.Selamlar, sevgiler.
Bir fırsatını bulup filmi izlerseniz o cümlenin kuruluşuna hak vereceğinizi düşünüyorum. 80’ler boyunca video piyasasına düşmüş tüm İtalyan rip off’larını izlemiş biri olarak yazdığımın arkasındayım. En sevdiğim filmler de bunlar olsa gerek. İlginiz daim olsun :)
Bu listede ki filmleri izleyebilecegimiz online bir site varmi acaba?