“Kendi halinde dövüşken bir genç olan Tekin bir gün babası olarak bildiği kişinin aslında gerçek babası olmadığı, gerçek babasının Bakırbaş adlı bir süper kahraman olduğunu öğrenir. Babasını ‘Doktor Şeytan isminde habis ruhlu bir adam’ öldürmüştür. Tekin babasından kalan maske ve oyuncak yılanı alarak Doktor Şeytan’dan intikam alma çalışmalarına başlar.”
“Bu arada Doktor Şeytan’ın da ilginç planları vardır. Bir profesörün ‘doğada çok az bulunan tangayt madenini kullanarak’ geliştirdiği lambalı uzaktan kumanda cihazını çalıp elindeki robotlara takarak dünyayı ele geçirmeyi planlamaktadır. Ama Bakırbaş Tekin buna izin vermeyecektir.”
Filmde gelmiş geçmiş en gereksiz süper kahraman yardımcısı olarak Erol Günaydın’ı görüyoruz. Kendisi kafiyeli konuşma uzmanı ve hiç bir işe yaramıyor. Uzman dediysem sertifikası falan yok, sadece saçmalıyor film boyunca. Sinir bozucu bir karakter olduğu su götürmez. Süper kahraman yardımcısı dediysem Bakırbaş da aslında pek süper kahraman sayılmaz. Sadece arabayla gidip -bazen de hareket eden trenin üzerinde koşup- kötü adamları döven bir karakter. Ve nedense maskeyi aldıktan sonra oradan oraya hoplayıp zıplamaya başlıyor. Tabii sadece maskeyi aldığı halde üzerindeki kostümü nereden bulduğu da hala bir sır. Kötü adamlar demişken aslında Doktor Şeytan da öyle güçleri olan bir kötü adam değil, icat yapıyor o kadar. Adamları var ve bu adamlara sürekli emir veriyor. Bu adamların emirleri yerine getirme sebebi ise üzerlerinde takılı olan ölüm bombası. Tabii bu ölüm bombasını takmak için Doktor’un o adamları nasıl ikna ettiği de ayrı bir merak konusu. Okuyunca sıradan insanların olduğu bir film gibi görünse de karakterler aslında çok renkli.
Bakırbaş ismi “Kalaylanma vakti gelmiş bunun” gibi esprilere mahal verebilecek bir isim olmasına rağmen birebir ingilizceye çevirdiğimizde Copperhead adıyla karşılaşıyoruz. Copperhead tehlikeli bir yılan türü, Bakırbaş’ın bıraktığı yılan figürüyle de örtüşüyor. Bu bilgiler doğrultusunda uzun araştırmalar sonucunda filmin aslında 1940 yapımı “Mysterious Doctor Satan” adlı bir filmin yeniden çevrimi olduğunu buldum. Daha sonra IMDB’ye girdiğimde zaten bu bilginin orada yer aldığını görerek kahroldum. Orjinalini daha izleyebilmiş değilim, o yüzden bir karşılaştırma yapamıyorum. Fakat Yılmaz Atadeniz’in bu filme çok büyük umutlar-hayaller ile giriştiğini de biliyorum. Kendisi “Turkish Pop Cinema” Dövüş sahnelerini burada tarif edebileceğim kelime yok. Gerçekten yok. Baş karakterin kötülerden birisini döverken üzerine atladığı koltuğu devirip düştüğü başka bir filmi bulabileceğimi sanmıyorum. adlı 25 dakikalık belgeselde -ki bu belgesel Yılmayan Şeytan DVD’sinin içinde var- aslında filmdeki robotun insan görünümünde olup kolundaki deriyi kopardığında alttaki devrelerin görüneceği şekilde olmasını istediğini söylüyordu. Bu android fikrinin filmi izlemeyenleri etkilemesini istemiyorum, çünkü filmdeki doğaçlama dövüş koreografileri olsun, gereksiz ve manasız diyaloglar olsun -birazdan bir kaç örneğini vereceğim-, filmin fazla özen gösterilmiş bir film olmadığını gösteriyor ama filmi güzel yapan unsur da bu. Zaten Yılmaz Atadeniz aynı röportajda bir sürü görüntü çekip bu görüntüleri montajlayarak 5 tane film çıkardığını da söylüyordu.
Filmdeki diyaloglardan da bahsetmiştim, biraz da olsa spoiler vererek bir kaçına örnek veriyorum. Bakırbaş kötü adamlardan birisini dövmektedir. Dayak yiyen adam “Dur, yapma, her şeyi anlatacağım” diye yalvardığında Bakırbaş’ın cevabı muhteşemdir: “Ben seni konuşturmasını bilirim!” der ve dövmeye devam eder.
Ya da profesörün bir gangsteri vücudundaki ‘ölüm bombası’ndan kurtarma sahnesinde “Şu lastiğin üzerine bas, artık seni elektrik çarpamaz” diyen profesör yaptığı işten ne derece emindir, bunu da çok merak ediyorum. Çünkü adı üzerinde ölüm bombası insanı elektrik şoku vererek değil de patlayarak öldürmektedir. Aynı bomba ile Doktor Şeytan’ın polise her şeyi anlatan bir elemanını neden olayları itiraf etmeden önce değil de her şeyi anlattıktan sonra patlatarak öldürdüğü de ayrı bir soru işaretidir.
Ayrıca doğada çok az bulunan tangayt madeninin nerede bulunabileceği sorulduğunda profesörün “Bizim evde biraz olacaktı” şeklinde verdiği cevap da çok enteresandır. Bir de Doktor Şeytan’ın iyi karakterlerden birisinin üzerine gizli kamera yerleştirip profesörü izleme sahnesi var ki bunu ne kadar anlatmak istesem de bozmamak için anlatmıyorum, gözlerinizle görmeniz gerek.
Filmin müziklerine gelirsek Pembe Panter ve James Bond filmlerinin müzikleri kullanılmış. Birisi telif hakkı mı dedi? Yok öyle bir şey. Kısacası Yılmayan Şeytan, fantastik Türk sineması severler için eşi benzeri bulunmaz bir cevher. Film aslında Maskeli Şeytan adlı bir filmin devamıymış, ama bunu bulmak mümkün olmadığı için izleyemedim. Fırsatınız olursa yönetmenin diğer filmlerine, özellikle de Kilink serisine bir göz atın diyor ve herkese sinema dolu günler diliyorum.
Yazar : XKYOYA