Asya korku sinemasının yükselişi değilse de, bilinilirliği artarak sürüyor. 2000’lerin başında, Hollywood işi sentetik korku filmlerinin iyice tadının kaçtığı bir zamanda, internet üzerinde popülerleşen ve hemen Hollywoodlaştırılarak devşirilen Ringu, Ju-on, Dark Water gibi filmler bu coğrafyadan gelen tür filmlerine seyirci ve eleştirmen gözünde hatırı sayılır bir kredi kazandırdı. Aslında Asya sinemasının oldukça güçlü bir korku geleneği ve bu türe ait verilmiş Onibaba, Kaidan (1964) gibi güçlü erken zaman örnekleri var. Türk seyircisinin de korku filmlerine ve özellikle “supernatural” denen doğaüstü fenomenlere meraklı olduğunu da düşünürsek bu filmlerin iyice sıkıcılaşmış fantastik sinemaya ciddi katkı yaptığını kabul etmek gerek… Fakat “Ringu” ve benzerleri ile gelen; kadim lanetler, ıslak, uzun saçlı kızlar, ölmüş ikiz kardeşler gibi ögelere sıkışan yeni Asya korku sinemasının çabuk bir tükeniş yaşadığı da ortada… Ölüm Peşimizde, Asya korku sinemasının ürettiği klasik reçetelerin dışına çıkmak isteyen, bunun için de şehirli bir öykü kurgulayarak, lanetli bir yoga okulunu ve onun genç ve güzel kadınlardan oluşan öğrencilerinin/kurbanlarının başına gelenlerden medet uman ve korkunç olmaya çalışan bir film…
Temmuz tenhalığında vizyonun stok filmler festivaline dönüşmesinden faydalanılarak ansızın gösterime sokulan ve yönetmen Jae-yeon Yun‘un 6 yıl aradan sonra ikinci filmi olan 2009 yılı yapımı Ölüm Peşimizde, Güney Kore sinemasının artık iyice ustalaştığı ince zanaata sonuna kadar sahip bir film. Kore’li sinemacılar, Hollywood tarzı anlatımı sonuna kadar benimsemiş ve teknik anlamda taklit ettikleri bu sinemayı neredeyse aşmış durumdalar. “A Bittersweet Life” gibi eşi benzeri olmayan filmlere imza atabilecek kadar yetkin, gerçek bir sinema endüstrisi kurmayı başarmışlar… Fakat ne kadar zorlarsanız zorlayın, başta hırsı yüzünden çıldırmış Jae-yeon Yun olmak üzere oldukça karikatürize edilmiş karakterlerden oluşan bir gurup güzel kadının teker teker öldürülüşünü izlemenin pek de ilginç bir tarafı yok! İtalyan giallolarında, Amerikan slasherlarında kesilmiş biçilmiş binlerce kadını/adamı görmüş tür meraklısı seyirci için artık bir korku filminin daha fazla çabalaması gerek!
Ölüm Peşimizde, yine tüm Asya filmlerinin sahip olduğu abartılı duygusallığı, grafik açıdan zengin bir şiddet ile harmanlayor. Plastik makyajların başarımı üst seviyede bir işçiliğe sahip… Asya sinemasından da makyaj ve efekt ustası Tom Savini’lerin, Rick Baker’ların, Stan Winston’ların çıkacağı günler yakındır artık ve film bunların da yardımıyla, fabrikasyon Hollywood işlerinden bir nebze olsun öne çıkmayı başarıyor ama yine de daha önce bu diyarlardan gelen seleflerinin yanında çok parıltısız ve sıkıcı kalıyor. Artık önümüze çıkan her Asya korkusunu bağrımıza basmamamızın hayrımıza olacağının bir işareti gibi adeta…
Bu arada orijinal adı “Yoga Hakwon” olan ve dünyayı “Yoga Class”, “Yoga Institute”, “Yoga Academy” gibi isimlerle gezmiş bir filmi, oldukça baştan savma bir tavırla “Ölüm Peşimizde” diye isimlendirmeyi, filmi getirenlerin ısrarla yaptığı bir tuhaflık olarak görüyorum. Aynı isimde Türk sinemasında 1960, 1972, 1994 ve 2000 yıllarında çekilmiş tam 4 film olduğunu söylersek isimlendirmenin özensizliği konusunun altını iyice çizmiş oluruz.
Eğer, sıcaktan bunaldığınız bir Temmuz gününde klimalı bir sinema salonunun serinliğine ve yalnızlığına ihtiyacınız varsa, aynı zamanda iflah olmaz bir korku filmi meraklısı iseniz “Ölüm Peşimizde” sevmeseniz de katlanabileceğiniz bir tercih olacaktır. Bunun dışında çok önemli bir film değil, görülmese de olur.