80’lerin ortası ama sanki başlarına biraz daha yakın… Ne zamandır tanışmak istediğim kızla, yakın bir arkadaşımın çöpçatanlığı vesilesiyle sinemadayım. Çocukluktan yeni çıkmış yüreğim, vücudumda üreyen tuhaf kimyasalların karışımından mütevellit bir heyecan ve korku içerisinde… Daha bir kaç yıl önce mahallede dalga geçip tartakladığımız, sopayla eteğini kaldırıp utandırdığımız kız ırkının henüz serpilmiş bu temsilcisi karşısında şimdi aciz ve sıtmalı bir köleyim.
Tüm organizasyon bana ait… Sinemaya gitme fikri ve hatta gideceğimiz film… Zaten öyle çok fazla seçme şansımız da yok çünkü sinemalar şimdiki gibi değil… Tek salon, tek film! Şansımı, beni afişiyle bakıştığımız anda cezbeden filme, yani bu yazının da konusu olan The Young Warriors’a kullandım. Motosikletinin üzerinde elinde makineli tüfeğiyle, kafası bandanalı, genç ve asi bir Amerikalı, arkadan ona sarılmış bir fıstık. Bir nevi “at, avrat, silah”… İşte film budur!
Ben saatler öncesinden sinemanın önündeyim zaten… Derken flört namzedimiz geldi, ürkek merhabalar, saçmalamış bir beden dili, ekstra sakarlıklar eşliğinde salona girdik, içeceklerimizi aldık, koltuğumuza kurulduk ve film başladı. Ama benim aklım filmden başka her yerde, daha doğrusu kumralımın elini tutmakta… Beynimin tüm kıvrımları, ne yapsam da şu küçücük elleri kendi ellerimle sarsam derdinde… Bu arada film devam ediyor etmesine de bir anda karşımıza çıkan görüntüyle beynimin iğnesi plağa sert bir çizik çekiyor!
Perdede, anadan üryan genç bir kız salonun ortasında diğer gençlerin arasında gülerek fingirdiyor ve benim müstakbel sevgilimin buna tepkisi “Allah belanızı versin sapıklar!” oluyor. Şimdiye kadar hiç bu kadar çıplak bir kadın vücudu görmediği için kola şişesini ağzına dayadığı haliyle donakalmış bedenimi itip dışarı çıkmaya çalışmakta… İlk şaşkınlığı attıktan sonra ben de peşinden tabi… Fuayede kendisini Maria Magdelena zanneden bu kızdan esaslı bir fırça yiyorum ki filmin yönetmeni ben olsam bu kadar utanırım! Sonra “Bırak beni, bi daha da çağırma bir yere!” diyerek sırtını dönüp gidiyor. 2 seçeneğim var; Bayinizden ısrarla isteyiniz felsefesine sadık kalarak nazlı yarimi yalvara yakara ikna edebilir ve o minicik elleri öpüp koklayabilirim ya da dibine kadar çıplaklık, şiddet ve intikama bulanmış bu 80’ler avantürünün içinde kaybolabilirim.
1 dakika sonra…
Şimdikinden 27 kilo daha cılız bedenim sinema koltuğuna gömülmüş bir vaziyette, kendimden geçmişçesine bu harika filmi, bu defa hiç bir kafa karıştıran olmadan izlemeye koyuluyorum. Katıksız bir intikam öyküsü bu… Pis serseriler tarafından terörize edilen ve kız kardeşini onlara kurban veren, babası da bölgenin polis şefi olan W.A.S.P gencin, kendi gibi temiz aile çocuğu, okumuş arkadaşlarından kurduğu intikam ekibi ile şehri pisliklerden temizlemeye çalışmasını ve işler çığırından çıktığında yükselen trajediyi anlatan, bol bol çıplak kadın ve sevişme sahnesi içeren, kerosen patlamalı, barut kokusunun her yeri sardığı müthiş bir vigilante!
Neden aklımda büyüyen ve kültleşen tüm 80’ler filmlerinin altından Yoram Globus ve Menahem Golan’ın Cannon Films ‘i çıkar hiç bilemem ama bu çılgın İsrailliler olmasa 80’ler sineması epey bir eksik kalacakmış! Onları şu Cannon Films yazımızda daha önce anmıştık. Amerikalılar filmleri birbirine benzetmeyi sever ya, Young Warriors’ da yine aynı şirketin Lemon Popsicle sex komedisi ile Charles Bronson’lu ünlü Death Wish serisinin bir kokteyli adeta… Film Amerikan ellerinde The Gradutes of Malibu High adıyla da bilinmekte ama bence 80’lerin sulu zırtlak gençlik komedilerini çağrıştıran bu isim filmin ruhuna uzak düşüyor.
Filmin yönetmeni Lawrence D. Foldes aynı intikam temasını 1985 yılında çektiği Linda Blair’li Night Force’da kullanmış ama onu videodan izleyip de çok sevmediğimi net bir şekilde hatırlıyorum. Bireysel şiddetin grotesk tadını sonuna kadar alacağınız bu filmin benden başka düşkünleri olduğunu öğrendiğimde ise çok mutlu olmuştum. Arka Pencere’den Burak Göral’ın da unutamadığı filmlerden biri olan Young Warriors, bir yerleri patlatmak, birilerine ateş etmek ve sevişmek için hiç bir fırsatın kaçırılmadığı, bir yandan da epey güçlü bir hikayeyi anlatan nefis bir film… En azından o yaşımda öyle düşünüyordum ki, İlk Kan/First Blood bile kişisel beğeni listemde Young Warriors’dan sonra gelir.
Aslında şimdiye kadar çoktan Öteki Sinema arşivine girmesi gereken Young Warriors, 80’ler ruhunun müthiş bir temsilcisi… Gerçi tam da Öteki Sinema’nın ruhunu Şeytana satmakla suçlandığımız şu sıralarda iyi bir geri dönüş /günah çıkarma yazısına sebep oldu. Film Cinemageddon mahzenlerinde bulunabilmekte… Bir şekilde ıskalayan tüm 80’ler çocuklarına ya da eski tip aksiyon ve intikam filmi severlere şiddetle tavsiye ederim.
Murat Tolga Şen
Sevgili Murat, bu ne şahane, ne keyifle okunan bir muhabbet olmuş.
Young Warriors’u ben de seneler evvel seyredip (bayan halimle :)) aynı keyfi almıştım. Hatırlattığın için çok teşekkür ederim.
bu muhteşem yazı için ne kadar teşş. etsek azdır!!!!!
filmin yapımcısı değilü dağıtımcısı cannon imiş: http://www.imdb.com/title/tt0086625/companycredits ancak çok bir güzel yazı. ilk fırsatta izleyeceğimdir. teşekkürler..
Herşeyden önce bu nadide filmi bulupta tozlu film arşiv hafızalarımızdan çıkartıp naftalin kokmaya yüz tutmuş eski sinema delilerini(bir taneside benim) ortaya çıkarttığın için çok teşekkür ederim.bu filmde benim çocukluktan ergenliğe geçiş dönemimim en has vede hassas filmidir.ortaokul yıllarımın sinemaya kaçış dönemine rastgeliyordu.kadıköy as sinemasında seyrettiğimi çok iyi hatırlıyorum.çünkü sinema bileti parasını çıkarabilmek adına balıkçılar çarşısında poşet satarak günde 3 sinema bileti parası kazanacak kadar para kazanıyor ve o dönemin ne kadar bilimum amerikan avantür(o zamanlar aksiyon kelimesi kullanılmıyordu)filmlerini sektirmeden gidiyordum.young warriors,da bu furyanın önde gidenleriydi.muratında dediği gibi filmdeki çıplaklık genç bedenimiz ve ruhumuzda birtakım değişimlere maruz bırakılıyordu.emektar ernest borgninein bile bu çıplaklığa dayanacağını zannetmiyordum açıkcası ama filmde oğlunu zaptedemeyen emekli polis rolünüde çok iyi beceriyordu doğrusu.charles bronsonlu death wish,i andıran konusuki o dönemde bronsonun deat wish 2,side revaçtaydı.80,ler döneminin en şaşalı filmleri arasında olan genç savaşçılar o yılların asi gençlik temalı ruhunu beyazperdeye b kalitesinde olsa dahi benim için vazgeçilmezlerdendir.ayrıca bu filmi seven sinemaseverler içinde perry king,in başrolünü oynadığı insan değildiler adlı filmide şiddetle öneririm.e nede olsa bu filmler şiddeti ön plana çıkaran yapımlar değilmi?
Son dönemde iyice seksenlere kafayı takmış biri olarak (Site yazarlarının katkılarıyla) çok teşekkürler. Yarım yamalak ingilizcem tam böyle zamanlarda fena halde üzüntü veriyor.
80’lerde sinemada izlemiştim.bununla üçleme saydığım birde “class of 1984/insan değildiler” ve “the exterminator/intikam alacağım” vardı.