Zombi: La creazione, 2007 yılı mahsulü, Bruno Mattei tarafından yönetilmiş olan İtalya yapımı bir film. Uluslararası piyasadaki İngilizce ismi ise Zombies: The Beginning. Bruno Mattei burada da bir öncekinde olduğu gibi onlarca isminden biri olan Vincent Dawn’ı kullanmış.

zb3Zombies: The Beginning, 2007 yılında 76 yaşında beyin tümöründen ölen Mattei’nin son filmi. Aynı zamanda L’Isola dei Morti Viventi’nin de (Island of the Living Dead, 2006) devamı niteliğinde. (Tolga Demirtaş imzalı incelemesini bu linkte bulabilirsiniz.)

Island of the Living Dead’in sonunda Sharon (Yvette Yzon), yaptıkları sal ile adadan kaçabilen tek kişi olmuştu. Kendisini okyanusun ortasında bulan bir helikopter yardımı ile kurtarılmış ama zombiye dönüşüp kameraya doğru dişlerini göstererek öğürürken perde kararmıştı. Zombies: The Beginning ise Sharon’ın kurtarılma anından başlıyor. Zombiye dönüşme olayını Sharon’ın gördüğü bir rüya olarak geçiştiriyor ve kahramanın yine aynı kişi olduğunu gözümüze sokarak gösteriyor. Hastaneden çıkan Sharon adada yaşadıklarını, en başta çalıştığı şirket olmak üzere, hiç kimseye inandıramaz. Bunun üzerine her şeyden vazgeçer, kendini bir tapınağa kapatarak iç huzur peşinde koşar. Ama gördüğü kâbuslar peşini bırakmaz. Altı ay kadar sonra bir Tyler Inc. yetkilisi yanına gelerek iş teklifinde bulunur. Sharon’ın bahsettiği ada bulunmuş, adadan zombilere ait örnekler alınarak başka bir adaya gidilmiş, bu adada deneyler yapılmaya başlanmıştır. Fakat bir süredir bu yeni adadan haber alınamamaya başlandığından, askeri bir ekip kurularak adaya gönderilmesine karar verilmiştir. Sharon’dan da bu ekibe danışmanlık yapması istenir. Kâbuslarından kurtulamayan Sharon, teklifi isteksiz de olsa kabul eder. Hep beraber bu yeni adaya bir denizaltı ile giderler. Adada onları yeni sürprizler beklemektedir.

Konusuna bakıldığında anlatılan hikâye çok da yabancı gelmeyecektir. Sharon’ın yerine Ripley, zombilerin yerine yaratıklar, denizaltının yerine uzay gemisi, adanın yerine gezegen koyduğumuzda göreceğiz ki aslında anlatılan hikâye Aliens (1986) ile birebir örtüşüyor.

blank

Birçok Mattei filminde olduğu gibi burada da giriş kısmı gereğinden uzun tutulmuş ve çok sıkıcı. En çok can sıkan kısımlar ise kâbus sahneleri. İlk 15 dakika içinde Sharon’ın sanrılı dönemlerinde kâbus gördüğü üç geceye tanık oluyoruz. Kâbus sahnelerinin birbirleriyle plan sektirmeden tıpatıp aynı olduğu görülüyor. İşin kötüsü bunlar, herhangi bir önem teşkil edecek (ya da en azından ilgi çekici, korkunç) sahneler değil, görüntülerin tamamı Island of the Living Dead’den birebir alınmış zombi görüntüleri. (Aynı görüntüleri üç kez arka arkaya seyretmek: sanırım Mattei burada bizi aptal yerine koymaktan ziyade, Sharon’ın içinde olduğu sanrılı moda sokmaya çalışarak filmin içine daha çok dâhil etmeye çabalamış(!) ya da ben bu sahnelere gereğinden fazla sinir olmuşum.) Filmdeki askeri ekip için de bir çift lafım var; hayatımda hiç bu kadar salakça hareket eden ve bu kadar aptalca diyaloglara giren bir ekip görmemiştim. Kayıplarının birçoğunu sırf bu yüzden verdiler.

Bir başka enteresan nokta ise ekibin adaya yolculuk yaptığı sahne. Denizaltıyla yolculuk sahnelerinin tamamı Crimson Tide‘dan (1995) araklanmış. Hatta birkaç sahnede Viggo Mortensen’i görürseniz şaşırmayın.

Sonuç itibarıyla Zombi: La creazione şahsına münhasır bir film. Berbat ötesi oyunculuklar, saçma diyaloglar, ucuz prodüksiyon, bol kanlı gore sahneler yani bir Bruno Mattei yapımından beklenen her şey mevcut. Herkese hitap etmediği aşikâr. Bruno Mattei üstadın öyle de bir huyu vardı. Herkese hitap etmeyi sevmezdi sanki. Benim gibi isminin içinde zombi kelimesi geçen her şeye karşı özel bir zaafınız yoksa, Zombi: La creazione’yi seyretmek tamamen sizin tercihinize kalmış.

Öteki Sinema için yazan Murat Kızılca

blank

Murat Kızılca

1971 İstanbul doğumlu. Aylık online sinema dergisi CineDergi ve aylık kültür sanat dergisi kargamecmua için sinema yazıları kaleme alıyor. 2008 yılından beri katkı sağladığı Öteki Sinema’da bir yandan da editörlük görevini sürdürüyor.

9 Comments Leave a Reply

  1. Can, yumuşamaya başladın sen! :)
    Bak bu Çağan Irmak’ta Fantastik ve korku hastası bi adammış zamanında ama tuttu ‘Issız Adam’ı çekti. Senin sonun ona benzemez umarım. ‘My Grandmother and my Pony’ gibi filmler falan çekersen hakkımızı helal etmeyiz! :)

  2. Bu arada filmle ilgili yorum yapmak gerekirse Bruno Mattei belki de sevmediğim tek İtalyan yönetmendir. (En sevdiğin kim diye sorarsanız Antonio Margheriti derim)
    Bu adamın bütün işleri bana göre tatsız tuzsuz bir sömürü gösterisidir. Ama Zombie kültü açısından önemli biridir orası ayrı.

  3. ahahah yok yok rezalet ama tabi Bruno Mattei’ye hayraniz abi.
    Hakkinda yazi yazdim iste, daha ne olsun! Bu kadar Bruno Mattei filmi yazisi cikti ne guzel, hepsine link vericem.

    Bu arad ISSIZ ADAM’i malesef hala izleyemedim ama ilerde bir kac tane cocuk filmi cekmek cok istiyorum.

  4. abicim yazmayın şu filmleri. siteyi dondurun bir süre. askerim ben. canım çekiyor, beni düşünen yok anasını satayım…

  5. En “öteki” asker, bizim asker!
    Mert nasıl gidiyor askerlik? Sağlığın sıhhatine yerinde mi? Bir şeye ihtiyacın var mı? film falan lazımsa söyle yollayalım. :)

    Mert bu aralar yazmıyorlar, yavaşladılar zaten! Sen aslında kafayı toplayıp yazıp yollasana oradan bir şeyler!

    Zalim editörün Murat Tolga Şen :)

  6. abi gayet iyiyim. ingilizceden dolayı meslekçi seçildim, ay sonunda dağıtımım olacak. sanırım güney sahillerine göndereceklermiş, komutanlar öyle diyor. 2 ay geçti elime silah almış değilim, idari kısımdayım. böyle bir askerlik işte. fakat kendimi hiç askerde gibi hissetmiyorum, sanki lise zorunlu olarak uzatılmış gibi geliyor. öyle bir durum.
    herkese selamlar.

  7. Sevgili xkyoya iyi haberlerini duyduğuma sevindim. Askerliğin rahatı olmaz derler ama yine de durumun iyi gibi:) Gidişin suskun olmuştu ama dönüşün muhteşem olsun inşallah:)

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Secuestrados / Dehşet Evi (2010)

Dehşet Evi, Miguel Ángel Vivas'ın ilk uzun metrajlı filmi... Avrupa
blank

Green Room (2016)

Jeremy Saulnier imzalı Green Room, hikayede bazı pürüzler olsa da