1980 yılı mahsulü Zombie Holocaust, Marino Girolami tarafından yönetilmiş olan, İtalya yapımı bir korku filmi. Özellikle seksenli yıllarda çevrilmiş İtalyan filmlerinden aşina olduğumuz üzere bunun da birden fazla ismi var. Birkaçını sıralarsak: Doctor Butcher M.D., Island of the Last Zombies, Medical Deviate, Queen of the Cannibals, Zombie 3, Zombies unter Kannibalen.
Bu isimlerden özellikle Amerika DVD piyasasında kullanılan isim ilginç. Orijinalinde Dr. Obrero olan karakterin ismi, İngilizce dublajlı ABD versiyonunda Dr. Butcher olmuş. Bununla da kalmamışlar, filmin ismini Doctor Butcher M.D. olarak değiştirmişler. Amerikalıların kendi çekmedikleri bir filmden bile “kötü karakter” yaratma çabasına girişmeleri manidar. (Günümüzde ‘remake’ modası varsa, o günlerde de ‘rename’ modası vardı.)
Benim en sevdiğim isim ise Almanya’da kullanılan Zombies unter Kannibalen. Kabaca Zombies vs. Cannibals olarak çevirebiliriz. Bence filmi en iyi tarif eden isimlerden birisi bu. (En azından filmde yamyam göreceğimizi önceden haber veriyor.)
Filmimiz New York’daki bir hastanenin morgunda başlar. Kıyafetinden gizem akan bir adam, elinde komik bir bond çanta ile morga girer. Cesetlerden birine yanaşır ve bond çantadan çıkardığı ekmek bıçağı ile cesedin elini keser, çantasına koyar ve hastaneden ayrılır. Bu hastanede son günlerde sıkça vuku bulan cesetlerden uzuv kaybolması hadiselerinden biridir. Hastane yetkilileri (yetkili diyorsam bizim muhattap olduğumuz sadece bir profesör ile onun seksi asistanı) nedense bu olayı polise bildirmek istemez. İşi kendileri çözmeye karar verirler. Pusuya yattıkları bir gece hademelerden birini cesetlerden birinin kalbini söküp yemeye çalışırken suçüstü yakalarlar. Ellerinden kurtulan hademe kendini pencereden aşağı atar ve ölür. Ölmeden önce yanına ulaşan seksi asistanın “neden? neden?” sorularına “Kito istedi.” gibisinden bir şeyler söyleyerek gizemli bir ipucu vermeyi de ihmal etmez. Olaya dahil olan polis bu tip yamyam vakalarına son günlerde sıkça rastlandığından bahseder. Antropoloji ile de yakından ilgilenen seksi asistan (Alexandra Delli Colli) ile davaya bakan dedektif birlikte kısacık bir araştırma yaptıktan sonra olayların kökünün Kito adında bir adada gizli olduğuna karar verirler. Dedektif, dedektif yardımcısı, seksi asistan ve ekibe neden katıldığını anlamadığım kadın gazeteciden oluşan dört kişilik ekip, vakit kaybetmeden adaya giderler. (New York Polis Departmanının ABD’den uzaklardaki ıssız bir adada ne işi var anlayabilmiş değilim.) Orada uzun süredir araştırma yapmakta olan Dr. Obrero ekibimizi evinde konuk eder. Ekibimizi yamyamlar ve zombilerle bezeli heyecanlı ve kanlı bir macera beklemektedir.
Sadece konusu okunduğunda bile kolayca anlaşılacağı üzere senaryo gedikleri ile dolu bir film Zombie Holocaust. Gerçi Zombie Holocaust isminde bir film izleyen kimse bir başyapıt beklemiyordur herhalde. Senaryoyu rafa kaldırdığımızda (ya da aklımızı bir kenara koyduğumuzda da diyebiliriz) elimizde ‘gore’ sahnelerde hiçbir fedekarlıktan kaçınmayan, Öteki Sinema aşığı herkesin memnun kalacağından emin olduğum eğlenceli bir yamyam filmi kalıyor. Evet yanlış okumadınız, yamyam filmi dedim. Filmde ilk zombiyi 49. dakikada görüyoruz, ama sadece görüyoruz, hırlayarak yamyamları korkutmaktan başka bir şey yapmayan birkaç zombi. Bir de filmin sonlarında çılgın profesörümüzün emirlerini yerine getiren salak yardımcıları tadında birkaç zombi görüyoruz. Hepsi o kadar. Zombie Holocaust’da beyin veya sakatat peşinde yürüyen (ya da koşan) zombiler yok. Hele isminin imlediği gibi bir zombi istilası hiç yok.
Açıkça görülüyor ki filmin ismi dönemin kötü ünlü iki hiti Zombi 2 (Zombie Flesh Eaters, 1979, Lucio Fulci) ve Cannibal Holocaust (1980, Ruggero Deodato) filmlerinin aritmetik ortalaması alınarak oluşturulmuş. Gerçi ikinci filme fazlasıyla kıyak geçilmiş ama nedense filmde olmayan zombiler isme yapışıp kalmış. Bu da doğal olarak benim gibi her zombi severi yanlış yönlendiriyor.
Lucio Fulci’nin zombi başyapıtı Zombi 2 filminin setleri aynen bu filmde de kullanılmış. Hatta aynı filmden iki oyuncu bu filmde de oynuyor. Zaten filmin kabaca Zombi 2 filminin senaryosu üzerine kurulduğunu da rahatça söyleyebiliriz.
Teknik açıdan filmi eleştirmeye gerek yok, çünkü amiyane tabirle mal budur diyerek bu konuda hiçbir iddiası olmadığını daha ilk sahnelerde avaz avaz belli ediyor. Ama oyuncular için ekstra bir cümle yazmak zorundayım. Uzun zamandır bu kadar oynayamayan oyuncuyu bir arada görmemiştim. Peki bütün bunlar filmin eğlenceli olmasını engelliyor mu? Aksine daha da eğlenceli hale getiriyor.
En sevdiğim kötü filmlerden biri olan Zombie Holocaust, kırmızı seven, ‘gore’ sahnelere aç, Öteki Sinema düşkünü bünyeleri fazlasıyla memnun edecektir.
Öteki Sinema için yazan Murat Kızılca
Zodiac motoruyla kafa parcalama sahnesi bu filmin en parlayan ve unutulmaz ani!
Evet haklısın, o motorun pervanesi ile kafa parçalama sahnesi, bu filmin unutulmaz karelerinden biri olarak hep kalbimizde yaşayacak…
Şimdi Danny Boyle… Yok yok Romero….
Kaka şaka. Filmin “kötü sanılıyor” gibi savunulacak bir tarafı yok. Ama çok çekici, ve seyrederken de bu çekiciliğini ispatlıyor. Günah derecesinde sapına kadar sömürü. Bayılıyorum bu filme. Yalnız filmin Nico Fidenco’ya ait müziklerini cesur elektronik müzik sevenlere tavsiye ederim. Filmden ayrı tutulacak kadar iyi bence. Bir de tema parçasının herhangi bir shoegazer parçasından farkı yok.
uzun yillar once izlemi$tim. ilginctir, bunyem bu filmi son yillarda cekilen buyuk butceli horror filmlerine yegliyor.
şu plastik makyajın tadı hala yok ya ve insanın daha çok midesini kaldırıyor