Ciklet gibi uzayan dizelerden, Arapsaçına döndükten sonra “nedenler ve nasıllar” konusunu sonuca kavuşturayım derken sizleri horul horul uyutan serilerden bunaldıysanız eğer, 28 dakikalık draje süresi ile iki laf arasında rahatlıkla tüketebileceğiniz Zombieland The Series isimli diziye bir şans tanımanızda yarar var!
Ruben Fleischer’ın yönettiği 2009 yapımı Zombieland, zombi parodilerinin suyunun çıkmadığı bir dönemde, akıllıca fikirlere ev sahipliği yapan bir komedi örneği olarak karşımıza çıkmıştı. Kıyametzede Columbus’un, zombi salgınında uyulması gereken kurallar silsilesini, deneyimleri ile eş zamanlı paylaştığı bu parodi filmi, Shaun Of The Dead’e okyanusun diğer ucundan verilmiş bir cevaptı aynı zamanda. Tıpkı Shaun Of the Dead gibi Zombieland de, zombi parodileri arasında sağlam referans noktalarının önemli bir kısmını parsellemişti. Geçtiğimiz yıllarda, yapımcıların devam filmi için kolları sıvadığının haberlerini alsak da, projeyi televizyon yapımcılarının masasına taşıyan yapım ekibi önce davrandı ve filmin nişlerini koruyarak, benzer fikirleri dizi formatına taşımaya karar verdi.
Projenin arkasındaki en önemli isim, geçtiğimiz yılların en başarılı parodisi olan Tucker And Dale vs Evil’ın senaristi ve yönetmeni olan Eli Craig. Öyle ki, dizinin açılış sahnesinden de anlaşılacağı üzere, bir taraftan filmin mirasına sahip çıkan, diğer taraftan da Craig’in kendine has üslubundan nasibini alan bir mahsul ile karşı karşıya olduğumuzu daha ilk dakikada hissediyoruz.
Dizi süresince, filmden aşina olduğumuz kuralların bir kısmını kabaca hatırlıyoruz. Columbus, Tallahassee, Wichita ve Little Rock’dan oluşan ekip yeniden karşımıza çıkıyor. Tabi eski dostları yeni suretlerde izleyebiliyoruz. Bu durumda gözlerimiz her ne kadar Harrelson’un Tallahassee portresini arasa da Kirk Ward’ın performansının da aynı sinir bozuculuk iddiası taşıdığını ve zamanla kendisine sevdirme ihtimali olduğunu da hesaba katmak lazım.
Sinema filmi, daha ziyade hayatta kalmaya dair kurallara yönelirken; dizideki ana mantık, 4 kişilik ekibimizin, zombi salgınından kurtulan diğer insanlarla iletişim kurma çabası üzerinden işliyor. Fakat temasa geçtikleri herkes, kısa bir süre sonra, talihsiz bir şekilde zombi yemi olmaya başlayınca, bizim dört kafadarın, takımlarını genişletmelerinin pek de kolay olmayacağını anlıyoruz. Dizi, bu tür fikirler ile yoluna ne kadar devam edebilir orası şimdilik merak konusu fakat seyir süresini optimum bir sit com aralığında tutması hiç kuşkusuz ki Zombieland The Series’in en önemli artısı.
Zombi parodilerinin kuşatması altındayken, “yeni bir tanesine daha ihtiyacımız var mıydı?” sorusunu sormayanlardansanız eğer Zombieland The Series’in beyaz cam çıkarması sizi oldukça memnun edecektir.
Dizi pek basarili degil sanirim zira okudugum her 10 yorumdan 9u kötü bulmus diziyi. Dizinin sorunu bence asiri laubali olmasi. tamam komedi unsuru olsun ama zombiler var etrafta filmdeki gibi hafif bir korku da olabilirdi. Makyaj ve atmosfer desen zaten yerlerde.