Çocukken 21. yüzyılı, bilim kurgu geleceği olarak görürdük. Robot uşaklar ve uçan arabalar henüz icat edilmedi ama milenyumun ilk 16 yılında bunları beyazperdede bolca gördük.
Bilim kurgu, sinemada oldukça eski, 1902’de Georges Melies’ın A Trip to the Moon filmi türün ilk örneği ama popülerliğini 20. yüzyılda Star Wars ile sağladı. Birçok gişe rekortmeni film, aksiyon ve fantastik öğeler içerikli bilim kurgulardan oluşuyor.
21.yüzyılın en iyi bilim kurgu filmleri listesi şu şekilde…
25.Edge of Tomorrow – Yarının Sınırında (2014)
Doug Liman’ın, Groundhog Day’i bilim kurguya çevirip ortaya attığı Edge of Tomorrow’da, Tom Cruise D-Day tarzı bir savaş alanında uzaylı yaratıklara karşı olan savaşını, sürekli başa dönüp tekrardan yaşıyor. Filmin gizli silahı hiç yaşlanmayan Tom Cruise, video oyunlarını çağrıştıran teması, Starship Troopers’dan sonra yapılmış en iyi uzaylı savaşı, Liman’ın olayları net bir şekilde ele alması ve Emily Blunt’ın gelmiş geçmiş en iyi oyuncu statüsünü hak ettiren güçlü performansı filmin en iyi noktalarını oluşturuyor. Film, sinema salonlarında beklenen seyirciyi yakalayamadı, ancak DVD raflarında yerini aldığında gerçek izleyicisine kavuşup tekrar tekrar kendisini seyrettirdi.
24.Donnie Darko – Karanlık Yolculuk (2001)
Richard Kelly’nin bağımsız türde çektiği film, tam 15 yıl önce piyasaya çıktı ve efsanesine gölge düşüren Director’s Cut yapılmasına rağmen, filmde yer alan sorgulatıcı noktalar, orijinalliği ve eğlenceli yanları filmi en iyiler noktasına getiriyor. Sanki John Hughew, David Lynch ve Albert Einstein, 80’lerde geçen, kötü bir tavşanın ziyaretine maruz kalıp zaman yolculuğu yapmasını sağlayan sorunlu bir gencin hikâyesini ele almış gibi, film zengin, komik, romantik sahneleri ve iyi oyuncu seçimleriyle (Patrick Swayze ve Katharine Ross’un geri dönüşleri, filmin prodüktörlerinden Drew Barrymore’un göründüğü ve genç Seth Rogen’ın zorba olarak yer alması) şaşırtıcı derecede melankoli havasına sahip. Filmi çektiğinde 26 yaşında olan Kelly başarılı bir şekilde, her ne kadar Director’s Cut filmi anlaşılmaz hale getirse de izleyiciye büyüleyici bir yapboz sunuyor.
23.Battle Royale – Ölüm Oyunu (2000)
Toplumun desteklediği, çocukların birbirini öldürmesini konu alan Hunger Games serisi, son yıllarda oldukça popüler, ama bu tür filmler içinden sadece bir tane seçme hakkımız var ve onu da Battle Royale’den yana kullanıyoruz. Kinji Fukasaku’nun çektiği son filmde, üst sınıf öğrencilerin patlayıcılarla çevrelenip birbirlerini öldürmek için zorlanmaları işleniyor. İnce, kanlı ve dehşet derecedeki aksiyon sahneleri (Quentin Tarantino, son yıllardaki en çok sevdiği film olarak bahsediyor) türden beklenenden fazlasını sunuyor: üç boyutlu çekilmiş ve metaforu kuvvetli film de şiddetin gücünü ve gençliğin şeytanlığını Katniss ve arkadaşlarından daha iyi aktarıyor. Columbine katliamından sonra film 11 yıl boyunca Amerika’da gösterilmedi ve halen Almanya’da yasaklı filmler arasında yer alıyor.
22.Interstellar – Yıldızlar arasında (2013)
Son yıllardaki en başarılı filmlerden olan Christopher Nolan’ın Interstellar’ı hem politik, hem de duygusal geri dönüşler aldı. Bazıları yönetmenin en kötü filmi olarak yorumlarken, bazıları da cennetten bir parça sunduğunu savundu. Nolan, Interstellar’da çitler çekti ve tartışmasız bir önceki filmlerinden çok farklı bir şey ortaya koydu. Hiç kimse bu malzemeyle daha güçlü bir film yapamazdı. Film hala göz kamaştırıcı, sevginin, zamanın, uzayın ve daha derinliklerdeki evrenin bilinemezliğinin büyüleyici görselliğine sahip. Kalbin ve kuantum fiziğinin birleştiği yere ev sahipliği yapıyor. Bu garip kesişmede, Nolan’ın eseri görselliğe saygı duyan ve kesinlikle nefes kesici, insanlığa yazılmış bir aşk mektubu niteliğinde. Hiç kuşkusuz bazı eksik noktalar var, ama zamanla daha da büyüyecek bir film.
21.Dawn of the Planet of the Apes – Maymunlar Cehennemi: Şafak Vakti (2014)
Tim Burton’ın 2001’de çektiği korkunç versiyonundan sonra, çok az bir kesim klasikleşmiş Planet of the Apes’in ikinci yapımına büyük umut bağladı. Ama film çabucak ve hiç beklenmedik bir şekilde zafer kazandı ve Matt Reeves’in takip eden çekimleriyse orijinal serideki çekimlere gönderme yapar nitelikteydi. Maymun kıyametinden sonra, Caesar (Andy Serkis) insanlığa tekrardan karşı koymaya karar veriyor, hem de yeni tehditlerle. Film teknolojinin yardımıyla birçok avantajı elinde bulunduruyor. Bunun ötesinde, hatırlanabilir iyi bir hikâyeye sahip: şiddete karşı geçilen, Shakespearvari bir insan olmayan anti kahraman ve Reeves’in kendine has yönetimiyle film olduğundan güzel görünüyor.
20.Beyond the Black Rainbow – Kara Gökkuşağının Ötesinde (2010)
Bir çeşit gece yarısı filmi ve niyetini belli eden Beyond the Black Rainbow, Berberian Sound Studio ve Amer giallo için ne yaptıysa, film 21. yüzyıla bomba gibi düştü. Rambo: First Blood Part II ve Tombstone filmlerinin yönetmeni George’un oğlu olan Panos Cosmatos, yeni nesil bir bilim adamı, telepatik güçlere sahip genç bir kızı kaçırır: durum, atmosfer ve hayalin iç içe geçtiği bir film. Düşünce hızı ve hipnotize edici görselleri acı çekiyorsanız dahi güçlü bir şeye sahip olduğunuz hissi veriyor. Kesinlikle, özünde yüksek olan film, Jodorowsky ve 2001’den, Michael Mann ve George Lucas’a kadar ilham aldıklarından güzel, büyüleyici parçalar barındırıyor.
19.Sunshine – Gün Işığı (2007)
28 Days Later’ın başarısından sonra, Oscar ödüllü yönetmen Danny Boyle uzaya cesur bir giriş yaptı, film tamamen başarılı olmasa da birçok açıdan üstün olmasıyla bu listede yerini alıyor. Uluslararası bir ekip, umutsuzca güneşi patlatmak için yola çıkarlar, son yılardaki türün en iyi oyuncu topluluklarından (Cillian Murphy, Chris Evans, Michelle Yeoh, Rose Byrne, Cliff Curtis, Hiroyuki Sanada, Mark Strong) ve tartışmasız Danny Boyle’un en çarpıcı ve en göz yakıcı görselliğe sahip filmi. Filmin yönelimi, kafa karışıklığı ve sanrı yaratması türde karşılaşılan bir durum, 2001vari özellikler filme çok gitmese de ilerleyen sahnelerle daha çok derinlik ve zenginlik kazanıyor. Yüzeysel olarak Interstellar ile gösterişli ve tatmin edici benzerlikleri olmasına rağmen Sunshine burada gösteremeyeceğimiz kadar oldukça tutkulu bir film.
18.A.I: Artificial Intelligence – Yapay Zeka (2001)
Steven Spielberg, takdir gören usta yönetmen Stanley Kubrick’ten projeyi ele alınca bir kesim kaçınılmaz olarak hayal kırıklığına uğrayınca takdir görmesi oldukça uzun zaman aldı. Neyse ki sinefilllerin desteğini çok geçmeden kazandı ve eğer bu Spielberg’ün en sevimli işi olmasa bile kesinlikle en ilginç olanı. Pinokyo’nun bilim kurgu hikâyesinde, Haley Joel Osment ailesi tarafından reddedilen ve gerçek bir çocuk olmaya çalışan mekanik çocuk rolünde. Yayınlandığı tarihlerde eleştirmenler tarafından yanlış yorumlandı ve şimdiyse iki vizyon sahibi insanın harika birleşimi ve Spielberg’ün titiz, kompleks ve içe dokunan işlerinden biri, eğer ilk izlediğinizde filmi beğenmediyseniz, tekrardan şans vermenize değecektir.
17.Ex Machina (2015)
Türün en iyi yazarlarından olan Alex Garland (Sunshine, 28 Days Later, Dredd, Never Let Me Go) bu filmle ilk yönetmenlik denemesini gerçekleştirip listemizde en yeni film olarak yer alıyor. Zeki patronu (Oscar Isaac) tarafından Alaska’nın derinliklerine çağırılan bir yazılımcı (Domhnall Gleeson), Turing testinin yöneticilerinden bir olduğunu öğrenir. Bu resmin hileli kısmı, araştırmalar sonrasında yaratılanın duygusal hayatı ve erkeğin kadını korkunç şekilde kullanmasından Garland’ın yönetimi kaybettiği anlaşılmasın. Ne senaryosu, ne de yönetimi onu yolundan saptırıyor, aksine seyirciyle keman gibi oynuyor. Üç kişinin parlayan oyunculuğu ve unutulmaz dans sahnesiyle, bu yıl çıkan daha iyi bir bilim kurgu filmi yok, eğer varsa listeyi yeniden düzenlememiz gerekecektir.
16.A Scanner Darkly – Karanlığı Taramak (2006)
Normallerinden daha popüler olan bilim kurgu filmleri, efsanevi yazar Philip K. Dick’ın romanlarından çıkmaktadır ama yapılanların bir kısmı Richard Linklater’ın A Scanner Darkly gibi sadık veya garip olabiliyor. Yakın zamanda geçen bir çetenin içine gizlice sızan bir polis memuru, Dickvari bir şekilde kimlik çatışması yaşar. Linklater, Waking Life’ta çalıştığı animasyon ekiple yeniden çalışmış, muhteşem görsel efektleri iç içe geçirmiş ve filmini çılgına geçiren bir komedi ve varoluşsal bir korku filmine döndürmüş. Robert Downey Jr, Woody Harrelson ve Winona Ryder gibi dehşet verici yan rollerle, Before serisi veya Boyhood gibi yüzünüze duygusal bir yumruk yedirtmiyor ama yönetmenin kariyerinde yaptığı en iyi işlerden biri.
15.Minority Report – Azınlık Raporu (2002)
Steven Spielberg’ün bilim kurguda ikinci bölümü olan Minorty Report, Jurassic Park’tan beri gişeleri altüst eden bir yapım oldu ama bundan daha önemli, kurgunun yaptığı ciddi ahlaki değerler ve felsefeci konuları çok yaratıcı ve beklenmedik derecede komik yaklaşımlarla ele aldı. Philip K. Dick’in hikâyesinden çıkan film, gelecekte geçmektedir; cinayetler işlenmeden önce onları engellemekle görevli bir dedektif, sıradaki cinayette ismi çıkınca kaçmaya başlar. Scott Frank’in dehşet verici hikâyesi, gizemle harmanlanmış, aksiyon dolu ve ağzı açık bırakacak cinsten. Spielberg’den beklediğimizden daha zor bir film, ama elindeki seçeneklere renk katarak, eğlenceli bir dille filmi ele alıyor. Bu korkutucu şekilde ileriyi gören film, bir gün bile yaşlanmıyor.
14.Looper – Tetikçiler (2012)
Sunshine ile benzerlik taşıyan Looper, Rian Johnson’ın üçüncü gişeleri yıkan filmi ve gerçekten başarılı bir bilim kurgu klasiği. Danny Boyle filminin aksine, ikinci yarısından itibaren tatmin edici ve bundan dolayı yüksek bir yerlere geliyor. Zaman yolculuğu artık icat edilmiştir, düşmanlarını geçmişe gönderip onları anında yok eden Joseph Gordon-Levitt’in hayat verdiği cellât, bir gün gelecekteki liderinin (Bruce Willis) yaşlı halini geçmişe gönderdiğini fark ediyor. Emily Blunt’ın da eklenmesiyle film beklenmedik ve melankolik bir şekilde bilim kurgu klişesini bir başyapıta dönüşüyor.
13.Gravity – Yerçekimi (2013)
Alfonso Cuaron’ın Gravity gerçeği, tam olarak bilim kurgu kategorisinde yer almıyor, bize göre bilim kurgunun merak ve şaşkınlığını içeren bir uzay kurtarma filmi. Oscar ödüllü Emmanuel Lubezki’nin çekimi, kırılma noktası açılış sahnesi ve inandırıcı performansıyla kendinden emin ve sempatik oyuncu Sandra Bullock olmasına rağmen, bazı aksak diyaloglar ve serseri George Clooney gibi birkaç kusuru var. Uzayda tek başına kalmanın büyüleyiciliği tüm sahneleri şiirselleştiriyor ve yapılmış en iyi IMAX 3D teknolojisine sahip film. Donanımı, seti ve tüm bilim kurgu özellikleriyle şimdiden efsane oldu.
12.Attack the Block – Uzaylıların Şafağı (2011)
Düşük bütçeli İngiliz filminde yer alıp kendisini kanıtlayan John Boyega, neredeyse dünyadaki en iyi bilim kurgu yıldızlarından biri haline geldi. Joe Cornich’in kesinlikle harika filmi Attak the Block’ta, Boyage’un karakteri çete lideri Moses’ın, yaşadığı yerde terör estiren lider bir liderdir ve bir akşam uzaylıların saldırısına uğrar. Bu filmde yükselmeye devam ederken kahramanı asla sollamıyor ve film yazar ve yönetmen harikası ve açık anlatım yeteneği uzaylı istilası hakkında yapılan büyük bütçeli ve ses getiren filmlere ödün vermiyor. Dışarıdan gelen tehdit ittifaklarla gerçek düşmanlar arasında zorlanınca düşünce ve kurtulma içgüdüsü ve karakterin sınavıyla kalitesiz görünümü filme önemli ölçüde etki ediyor.
11.Inception – Başlangıç (2010)
21.yüzyılın gelmiş geçmiş en cesur en orijinal ve en beklenmedik gişeleri altüst eden filmi Inception, Christopher Nolan’ın kendi gücünü geçen, dünya çapında 800 milyon dolar gişe elden ve görsel anlamda şahane bir aksiyon. Leonardo DiCaprio’nun rüya hırsızı olarak boy gösterdiği filmde karakteri, kariyerinin en büyük soygununu yapıp evde çocuklarına kavuşmak ve ölen karısını geride bırakmak niyetindedir. Bondvari bir macera ve 21. yüzyıl sinemasından parçalar taşıyan, koridor kavgası, sahildeki dalgalar, dönen topaç filmin akılda kalan noktaları. Aynı zamanda Nolan’ın en dışavurumcu yaklaşımı, olabilecek en iyi oyuncu seçimi, Hans Zimmer’ın ikonik müziği ve bir üst düzey kurgusu kafaların içinde bir senfoni oluşturuyor. Onca yıl geçmesine rağmen, Nolan’ın yaptığı en iyi başyapıt.
10.Snowpiercer –Karküreyici (2014)
Bu günlerde, “çizgi romandan uyarlandı” sözü az çok yapaylığı garantileyen, ruhsuz yapımlardan oluşuyor, Bong Joon-ho’nun muhteşem garip filmi Snowpiercer’ı akıllara getiriyor. Fransız kaynaklı (Transpierceneige) filmde, insanların hayatlarını trende geçirdikleri distopik bir evrende, zenginler fakirleri bu yolla kontrol ediyor. Eğlenceli Kaptan Amerika Chris Evans ve grotesk oyuncu Tilda Swinton bu uluslararası filmde yer alıyorlar, açık ara en orijinal ve kesinlikle kendine has yapılmış en iyi filmlerden. Bazı zorlayıcı tarafları var, Bong’ın en iyi filmi (The Host), bu korkunç bir yolculuk hikâyesine sahip filmin büyüyen statüsüne katıda bulunduğu hissi veriyor.
9.Solaris (2002)
Steven Soderbergh’in Stanislaw Lem’in romanından uyarlanan, Andrei Tarkovsky’nin mükemmel filminin gölgesinden çıkaran farklı bir versiyonu karmaşık ama son derece sakin bir film. George Clooney ölü karısı (Natasha McElhone) sürekli olarak gerçeklikten uzak bir gezegende ona geri döner, zor, aşırı felsefeci, hassas ve sorgulayıcı bir hikâyeye sahip Solaris, Soderbergh’in zeki tarzı sayesinde labirentte kaybolmamızı engelliyor. Filmin eleştirildiği nokta Soderbergh’in anlattığı ilişkiyi ele alıp diğer noktalara gerekli önemin verilmediği yönünde ama bu şekilde sınırlar arasında evrensel gerçeklere değinilmiş oluyor. Solaris’in içeriği, esrarengiz duyuları ve görüntüleri, türün belirledikleri gibi inceden inceye düşünülmüş.
8.District 9- Yasak Bölge 9 (2009)
2010’da komadan uyanan biri, basitçe yapılmış Elysium ve alay konusu olan Chappie gibi filmler yapan Neill Blomkamp’a karşı neden büyük umutlar beslediğimizi sorgulatabilir. Bunun etkisi hiç kuşkusuz nedeni, şahane çıkışını yaptığı düşük bütçeli filmi uzaylıların dünyaya yerleştirildiği ırkçı, ekonomik ve sosyal yabozluk metaforlarıyla dolu District 9. Güney Afrika’da geçen film, ırkçılığın ve ulus çatışmasının utanç dolu hikâyesini, üst düzey teknoloji, düşük bütçesi ve Alien’dan ilham alan noktalarla anlatıyor. Bu sadece Blomkamp’ın kendisini kanıtladığı bir film değil, Sharlo Copley’in de tanınmasını sağlıyor. Bilim kurgu filminin nasıl yapılması gerektiğine dair ders veren bir film.
7.Primer – Kapsül (2004)
Shane Carruth’ın ilk filmi Primer şaşırtıcı ve karmaşık, zaman yolculuğu filmlerine yeni bir soluk getiren ve türü öne çıkaran bir film. Bu şirin lo-fi filmde bir grup mühendis yanlışlıkla onları zamanda geriye götüren bir alet icat ederler. Tabii hikâyede bariz görülen bazı eksiklikler var: baş döndürücü sıkı bir film, boyutu ilk başlarda anlaşılmıyor ama yolculuk sırasında karakterler, izleyiciye zaman yolculuğu yaptırıyor. 16 mm ile çekilen film uzlaşılmaz, tamamen büyüleyici ve Carruht’ın diğer bilim kurgu klasiğinden oldukça farklı ve muazzam yeteneğini kanıtı.
6.Timecrimes – Suç Zamanı (2007)
Primer’ın zaman yolculuğu yapan favori filmimiz olmadığını söyledik, bu onur bir başka düşük bütçeli, İspanyol yönetmen Nacho Vigalondo’nun Timecirmes filmine gidiyor. Evi terk eden karısının ardından bilinmeyen bir figür tarafından bıçaklanan komşusunun davasını araştıran Hector (Karra Elajalde), bir bilim adamının zaman makinesi keşfetmesiyle zamanda geriye gider. Dolambaçlı, sıkı olay örgüsü ve şaşırtıcı derecede esprili film, yönetmenin hokkabazlığı ve türün özelliklerini filmde yansıtıyor. Düşük bütçeli ama Primer gibi olmayan bu marifetli film, Memento, Pi ve Dark Star bile filme yanıltan alan ve ölçekle olayları çözmek oldukça eğlenceli.
5.Moon – Ay (2009)
Her jenerasyonda bir ya da iki bilim kurgu klasiği ortaya çıkar, 21. yüzyılda birçok böyle film var ve Duncan Jones’un harika tasarlanmış, mükemmel yapılmış filmi Moon bunlardan biri. Spartalı yalnız bir astronot (Sam Rockwell) aya uzak bir istasyona yerleştirilir, Kevin Spacey’in sesini verdiği, bulundukları yerde başkalarında olduğuna inandığı bir bilgisayar, ona eşlik eder. Film komediden korkuya, meraka kadar inceden durumları değiştiren, olayların içinde ve evden uzakta, tamamen yalnız bir adam olan Sam Rockweel’in etrafında geçiyor. Jonas, bilim kurguya Souce Code ile devam etti ama eğlence, korku, pırıltılı ve esrarengiz atmosfere sahip ilk filmindeki havayı yakalayamadı.
4.Her – Aşk (2013)
Türün dağılarak yayılması, Spike Jonze’un sevimli, samimi bağımsız aşk hikâyesi ve kendini keşfetme mottosuna sahip geleneksel bir bilim kurgu filmi tarafından bir kez daha kanıtlandı. Joaquin Phoenix kariyerindeki en iyi ve en sempatik karakterle karşımıza çıkıyor ve Scarlett Johansson’ında sesi olduğu Samantha olabildiğince gerçek bir işletim sistemidir. Jonze kullandığımız makinelerle aramızdaki ilişkiyi derinlemesine ve zekice bir yaklaşımla ele alıyor, ama asıl olarak teknolojiye olan bağımlılığımızın farkına varmamıza dikkat çektiriyor ve her nasılsa eskiden daha çok yanılgıya düşüyoruz.
3.Eternal Sunshine and the Spotless Mind – Sil Baştan (2004)
Michel Gondry’in aşk, pişmanlık ve hatıra üzerine bu üstün araştırmasına hayranlık duyuyoruz. İnsanlığın sıcaklığını ve kederini film yansıtırken, hikâyenin zekiliği ve zarafeti daha fazla abartılamaz. Charlie Kaufman’ın hikayesi Gondroy’a verildiğinde ortaya enteresan görüntüler çıkıyor, Jim Carrey’nin daha önceki rollerine aykırı olarak kalbi kırık bir âşık olarak karşımızda. Sevgilisi Clementine’nin (Kate Winslet) hatıralarını kovaladığı filmin komikliği, güzelliği ve melankolisi olabildiğince yukarıya taşıyor. Bu kadar çok sevginin yer aldığı film çok bulunmuyor.
2.Upstream Color – Gizli Kimya (2013)
Sadece üç yönetmenden birinin iki tane filmi bu listede yer alıyor, Shane Carrutt’ın Primer’i ve olağanüstü zeki, geniş kapsamlı ve kalpleri ve aklı bölen Upstream Color’ı. Oldukça sıra dışı bu aşk hikâyesinde, çaresizce birbirlerine âşık alan bir adam ve domuz sürüsüne simbiyotik şekilde bağlı bir kadın, Walt Whitman’ın şiirselliğini ve tuhaf hipnoz/soygun düzenini keşfederler. Bilimsel merakla dolu, aşkın esrarengizliği ve inceden inceye araştırmak işi daha da güzelleştiriyor. Tüm bunları ne olduğunu açıklamak zor, ama filmin yaygın durumu ve kalıcılığı yapbozu tamamlama isteği şimdi bile devam ediyor.
1.Children of Men – Son Umut (2006)
Sadece son 15 yılın gelmiş geçmiş en iyi bilim kurgu filmi değil, aynı zamanda Alfonso Cuaron’un distopya türündeki başyapıtı. P.D. James’in romanında uyarlanan film, neredeyse iki asırdır çocukların doğmadığı bir dünyada geçiyor ve toplum çökmüş, ölümü bekliyor. Theo (Clive Owen) yıllardır kimsenin çocuk sahibi olmadığı bu evrende hamile kalmış genç bir göçmenle (Claire-Hope Ashitey) yolculuk ediyor. Children of Men hakkındaki her şey akla yatkın, VFX ve Emmanuel Lubezki’nin en başarılı çalışması sorunsuz bir şekilde Cuaron’ın bakış açısını yansıtıyor. Oyuncular Julianne Moore, Michael Caine, Chiwetel Ejiofor, Charlie Hunnam, Peter Mullan, ve Danny Huston kusursuz, komik, üzücü, heyecan verici, film sonuna kadar politik ve son derece özgünler. Çok kasvetli olduğuna dair yorumlar yapanların atladıkları bir nokta var: Children of Men bir umut hikâyesi ve 21. yüzyılda olabildiğince umut etmeliyiz.
[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
Saygı Duruşu: Bilim kurgu olmasa bile birkaç özelliğini taşıyan filmler şu şekilde Melancholia, Contagion, Hanna ve Holy Motors, bunların dışında tuttuğumuz Cloud Atlas ve The Fountain. Süper kahraman filmleri bu listenin dışında ama onları es geçmemek gerek: Spider-Man 2, X-Men 2, The Dark Knight ve Guardians Of The Galaxy.
J.J Abrams’dan Star Trek önemli, Mark Romanek’in klon draması Never Let Me Go, Gareth Edwards’dan Monsters, John Hillcoat’dan The Road, M. Night Shyamalan’den Signs, ve yine Abrams’dan Super 8. Aynı zamanda Edgar Wright’ın The World’s End’ini, Hunger Games serisinden Catching Fire’ı, Joss Whedon’ın Serenity’sini, düşük bütçeli Coherence’ı, sıradışı The Man From Earth’ü, rekor kıran Avatar’ı, ilgi görmeyen B-film Reign of Fire’ı ve yaratık filmi Cloverfield’i bu listede düşündük.
Bunların dışındaki filmler şöyle; Steven Spielberg’den War Of The Worlds, bağımsız film Europa Report, Cameron Crowe’dan Vanilla Sky, Brad Anderson’dan Happy Accidents, Alan Moore uyarlaması V For Vendetta, VIncenzo Natali’den Splice, Brit Marling’in resmi olmayan üçlemesi Another Earth, Sound of My Voice, ve I Origins, Duncan Jones’dan Source Code, Josh Trank’dan Chronicle, Colin Trevorrow’dan Safety not Guaranteed, Gareth Edwards’dan Godzilla, Luc Besson’ın Lucy’si, Wong Kar-Wai’nin 2046 ve İsveç yapımı Cargo.[/box]
Kaynak: Indiewire
Çeviri: İrem Naz Güvel
Coherence kesinlikle listede yer edinebilmeliydi kanaatimce. Another Earth de keza görmek isterdim; en azından EsotSM’dan daha iyiydi. ( :
Uzaylıların şafağı ve solaris dışında güzel bir liste olmuş. Bu iki film yerine yaşam şifresi ve kader ajanları daha uygun olabilirdi. Tabi herkesin 25 filmi aynı olamaz. Bu listenin bir de korku versiyonunu bekliyorum. Liste için çok teşekkürler.
Güzel bir liste olmuş. Gözüm limitsiz filmini aradı, bu film de olmalıydı, bence gizli kimya yerine yazılabilirdi. Liste için teşekkür ederim.
Gerçekten güzel liste. Çoğuna katılmamdan dolayı Melancholia’nın listede olmayışını sınıf üstü oluşuna bağlıyorum, aksi halde bence pek liste dışı kalacak bir film değil.
matrix serisi olmadan bir liste hazırlamak :) ya da TRON
İnterstellar gibi bir başyapıtı 22. sıraya koymak büyük haksızlık olmuş.