Gizem Ertürk ile Evrensel Bilim Kurgu ve Fantastik Film Festivali Üzerine

25 Eylül 2024

Bilim kurgu ve fantastik filmlerin büyülü dünyasına açılan kapılardan biri olan ‘Evrensel Bilim Kurgu ve Fantastik Film Festivali’, üçüncü yılında yine sinemaseverleri eşsiz bir yolculuğa davet ediyor. Festivalin sanat yönetmeni Gizem Ertürk ile bu büyüleyici dünyanın estetik temasından, festivalin gelişim sürecine kadar birçok detayı konuştuğumuz bu özel röportajda, festivalin arkasındaki ilham verici hikayeye yakından bakıyoruz.

blankGizem Hanım öncelikle bu yıl 3.kez düzenlenecek olan ‘Evrensel Bilim Kurgu ve Fantastik Film Festivali’ hakkında festivalin sanat yönetmeni olarak, sizden kısaca bilgi alabilir miyiz?

Elbette, oldukça heyecanlıyız. Her geçen yıl ülkemizde çekilen türe ait üretimlerin artışı bizi çok mutlu ediyor. İlk yıllarda yok denecek kadar az yerli film olmasına rağmen her geçen yıl hem nitelik hem de nicelik olarak arttığını görüyoruz. Böylece biz de geçen iki seneden farklı olarak yerli ve yabancı filmleri tek bir seçkide toplama kararı aldık. Bu senenin en heyecan verici taraflarından biri bu oldu bana kalırsa. Ayrıca bu yıl yola Bilgi Üniversitesi ile çıktığımız için akademik anlamda da festivalimizi zenginleştirme fırsatı bulduk. Üniversitenin değerli hocalarıyla fikir alışverişi yapabiliyor, birçok açıdan festivalimizi derinleştiriyoruz. Festivalin açılışında da üniversite ile iş birliğimiz sonucu programımıza dahil ettiğimiz yaratıcı söyleşileri görebileceksiniz. Ayrıca her yıl olduğu gibi film ekipleriyle söyleşilerimiz olacak. Kısa filmin programa dahil olması da festivale ayrı bir heyecan kattı.

Festivalin genel estetik temasını nasıl belirlediniz? Bu temayı oluştururken nelerden ilham aldınız?

Distopik, fütüristik temalı kitaplar, filmler, müzikler, sanat eserleri en büyük ilham kaynaklarımız… Özellikle çağdaş sanat alanında yapay zeka ile çalışmaya mesafeli ya da kaygılı olan birçok sanatçının eserlerinde birlikte yaptıkları üretimlerde ne kadar büyüleyici sonuçlar aldıklarına şahit oluyoruz. Bu deneyimler muazzam ufuk açıcı oluyor. Örneğin son dönemde Refik Anadol’un eserleri beni çok etkiledi. Filmlerimizde ise sinematik evrenin gücünü ve cazibesini kullanarak kendine alternatif bir evren yaratan yapımlarımızın çabası görülmeye değer.

Festivalde sergilenen filmlerle sanat yönetimi açısından nasıl bir uyum sağladınız? Tematik bir bağlantı kurmaya çalıştınız mı?

Önceki yıllarda türe ait direkt bir film bulmakta zorlandığımız için her türlü “saygı duruşunu” değerli bir adım olarak kabul ediyor ve festivalimizde görmek için kapılarımızı sonuna kadar açıyorduk. Bir filmin bilim kurgu ya da fantastik olarak sınıflandırılması için milyon dolarlar harcanması gerekmiyor. Bunu anlamak için kafamızı hemen ardımızdaki hazine Yeşilçam’a çevirmemiz yeterli. Dünyanın geleceğine dair duyulan kaygıların ortak noktamız olduğunu düşünüyorum.

Festivalin sanat yönetimi sürecinde size ilham veren sanat akımları ya da diğer festivaller oldu mu?

Transhümanizm bu sene festivalimizin temasını oluşturuyor. Bu temayı yalnızca bilim tarafında değerlendirmiyor entelektüel ve kültürel bir hareket olarak ilham verici buluyoruz. Londra Uluslararası Bilim Kurgu ve Fantastik Film Festivali bu açıdan yakından takip ettiğimiz ve gelecekte güç birliği yapmak istediğimiz festivallerin başında geliyor.  Edebiyat ve müzik de hem türü hem de festivalimizi besleyen çok önemli başlıklar. Bu sebeple jürilerimizde de farklı türlerin önemli temsilcilerine yer vererek ufukları genişletmeyi hayal ediyoruz.

Sanat yönetmenliği açısından, bilim kurgu filmlerinin diğer türlerden en büyük farkı sizce nedir? Hangi unsurlar bu türde özellikle zorlayıcı?

Aslında sanat yönetmenliği açısından bu oyuncaklı türün içerisinde hareket halinde bulunmak müthiş zihin açıcı ve çok da eğlenceli… En büyük zorluk maalesef ülkemizin ekonomik şartları sebebiyle az içerik üretilebiliyor olması. Ancak bu yıl kısa filmlerin seçkimize dahil olmasıyla gençlerin hayal gücünün sınırsız olanaklarını kullanarak ne kadar harika işler ortaya koyduğunu görmek muazzam oldu. Bilim kurgu daha niş bir tür gibi görünse de aslında diğer türleri de içinde barındıran çok katmanlı bir janr… Dolayısıyla her yeni filmde matruşka sürprizlerle karşılaşıyoruz. Asıl zorlayıcı olan tarafı drama yapımların ağırlıkla olduğu “festival filmi” diye adlandırılan ve “taşra” içine sıkışıp kalmış sinemamızı belli bir alana sıkışması… Tür festivallerinin de ne kadar kapsayıcı ve ses getirici olduğunu ispatlamak istiyoruz.

Eklemek istedikleriniz….

Bir gönderme yapmak istiyorum Yeşilçam’dan

’-Neden geri dönmek için uçmak yerine uçağa binmeyi tercih ediyorsun?  -Çünkü ben sadece kötülere uçarım sevgilim. ‘’ Süper Adam İstanbul’da (1972)

blank

Öteki Sinema

Öteki Sinema editörleri Prometheus'un David'i gibi... Siz uyurken bile, hoşunuza gidecek yazıları buluyor, itinayla hazırlıyor ve yayına sunuyor. Öteki Sinema çalışıyor!

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Andrew Leavold’la The Search For Weng Weng Hakkında

Andrew Leavold, 90'larda, bir VHS'den izlediği, çakma 007 filmi For
blank

Baha Serter: ‘Sorun sosyal, politik ama en çok da ekonomik’

1989 yılında açılan Beyoğlu Sineması sürekli dayanma sınırlarını zorlayarak ve