Halen yaşadığım şehirde bulunan Saray sineması, 80’lerin gençleri için can simidi mekanlardan biriydi… Lise zamanı, okulu her kırmamızda soluğu burada alır, “2 film birden” sinemalarının doğasına uygun olarak gösterilen, her tarafı çizik içinde kalmış  ucuz dövüş, bilim kurgu filmlerine, İtalyan erotiklerine gömülürdük. Lise müdür yardımcısı Tekin hoca sinemayı basmadığı sürece her şey sorunsuz gider bazen de sıkı bir dövüş filminden önce gösterilen Gökhan Güney’li, Küçük Emrah’lı, Ceylan’lı Arabesk çöplerine tahammül etmek zorunda kalırdık…

blank

İşte 1989’un yine böyle bir öğleden sonrasında rastladım ona: Altın Yumruk! Hem de ne yumruk… Zımba gibi, başından sonuna hareketin dinmediği müthiş dövüş sekanslarının sunulduğu bir tür Rocky’vari azim öyküsü… Dalyan gibi ama fikren ezik bir genç olan Jason ailesiyle birlikte Seattle’a taşınır. Babası mafya tarafından sakat bırakılmış bir karate hocasıdır ve dövüşmemeye yeminlidir. Fakat Jason  karate meraklısı serseriler tarafından sürekli taciz edilir. Delikanlı, babasından gizli dövüş sanatlarına merak salar. İşin sanatını ise pek alışılmadık bir hocadan, bizzat Bruce Lee’nin hayaletinden öğrenecek ve Rus şampiyonu Ivan karşısında kendini ateşle imtihan etmek zorunda kalacaktır.

Tabi şimdi yıllardan sonra baktığımızda görünen film: 80’lerin video rüzgarından da sebeplenmeye çalışan, Karate Kid ve Rocky öykülerini kötü Rus’una kadar taklit etmiş, B bile olmaktan uzak bir dövüş avantürü… Ama sinema dünyasına Ivan Kraschinsky/Jean Claude Van Damme’ı ve “tam bacak açma” gibi efsane bir hareketi armağan etmiş film de budur yani… Başka bir farkı da; 2 yumruk atmak bahanesine saatlerce dövüşen dansör Wuxia’cıların sıkıcı filmlerinin aksine “kodum mu oturtan” bir dövüş stilinin ve gerçekten sert sahnelerin perdede gözükmesi idi… Sonraları Michelle Khan’lı In the Line of Duty’lerde Brandon Lee’li Legacy of Rage‘lerde çok gördük bu sert dövüş tekniğini… O zamanlar anlayan bir kaç abiye sormuştuk “Full kontakt karete olm bu…” demişlerdi.  Doğru mudur bilmem!

Bu filmi seyreden hiç kimse bir daha eskisi gibi olmadı. Altın Yumruk‘un hatırına evlere kum torbaları asıldı, kanka yanında ağır idmanlar yapıldı, bir ayak ipe takılıp tekme atma peşindeyken az kafalar kırılmadı… En kötüsü de; tam bacak açmak uğruna bir neslin çocuk yapması tehlikeye girdi. Eğer ki, 35 yaş civarı, evli ve çocuk sahibi olmayan insanlara rastlarsanız bu filmi izleyip izlemediklerini mutlaka sorun! 90’ların başı tam bacak açan ama başka da bir numarası olmayan karatecilerle, Taekwandocularla doludur.

blank

Jean Claude Van Damme bu Ivan Kraschinsky rolünden sonra aldı yürüdü. Kavga kralı olarak, Time Cop, Sudden Impact gibi epey pahalı A sınıfı filmlerde başrol oynasa da eninde sonunda aksiyon sinemasının ve kas adamlarının tükenişi sebebiyle eski zamanların sermayesinden yiyen bir aktör oldu çıktı. Yine de hali bizden iyidir herhalde… JCVD filminde kendini oynaması da eleştirmenlerden de seyirciden de epey iyi tepkiler aldı. Yine de eski şaşaalı günler bir daha gelmez bence… Bu arada filmde ki herkes iyiydi de Bruce’un hayaletini oynayan adam çok kasıntıydı. Tamam Bruce’da öyledir ama Bruce, Bruce olmayınca adama gıcık olmamak elde değil. Zaten sonra altyazılısını seyredince gördüm ki hadımoğlan gibi de ince bir sesi varmış, hepten ayar oldum! Neyse, bu Altın Yumruk filmi Avrupa ülkelerinde Karate Tigers olarak bilinir ve sevilir. Sonra yine aynı yönetmen (Corey Yuen) tarafından No Retreat No Surrender 2 diye bir devam filmi çekilse ve Cynthia Rothrock gibi efsane bir dövüş ablası da oynasa da Kurt McKinney ve Van Damme’siz  kadrosu ve lay lom hikayesi yüzünden tırt bir film olmaktan öte gidemedi. Altın Yumruk, 80’ler çocukları, gençleri için her daim candır, canandır.

blank

Murat Tolga Şen

Murat Tolga Şen, sinema eleştirmeni, senarist ve oyuncudur. Öteki Sinema'nın kurucusudur ve OFCS (Online Film Critics Society) üyesidir. 2012-2023 yılları arasında Medyaradar sitesinde TV sektörüne dair eleştiriler kaleme almış, 2014-2016 sezonunda Okan Bayülgen’in Dada Dandinista adlı programının yazı grubunu yönetmiştir. Ayrıca 2017-2019 yılları arasında Antalya Sinema Derneği’nin danışmanlığını yapmış ve 2014-2023 yılları arasında Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası’nda oyunculuk yapmıştır. Şen, "Bir Notanın Hikayesi" adlı belgeselin senaryo yazarı ve "Bir İz - Madımak" belgeselinin danışmanıdır. Yazılarına Beyazperde ve Öteki Sinema'da devam etmektedir.

10 Comments Bir yanıt yazın

  1. Yine de hali bizden iyidir herhalde… ahahahahahhahahahahahhahahahhahahahahahahahahahhaha

  2. Ahah bitanesin Murat abi sen! Van Damme ile tanıştığım filmdir. Hatta çocuk aklımla Van Damme’ı başroldeki genç çocuk sanmıştım uzun süre. Ablam tüm uğraşlarına rağmen ikna edememişti beni. Hayır Van Damme kötü adam değil, olamaz, olmamalı dedim hep ısrarla.. Sonra Van Damme’ı tanıyınca vay be kötü adammıymış diye hayıflanmıştım, içerlemiştim.. Aklımda ilk yarattığım Van Damme filmdeki genç çocuktu kısacası. Adını hep duyduğum ama hiç seyretmediğim Van Damme iyi rolde olmalıydı çocuk aklıma.

  3. Ellerine klavyene sağlık Murat Abi. Aynen o günleri tarif etmişsin. Gerçi ben bu filmi bir elimde kürt böreği kahvehane camlarına sülük gibi yapışarak izlemiştim. Aklımda kalan tek şey kahvehanede son dövüş sırasında hayatın durduğu. Oyunlara ara verilir, çay yudumlanırken gözler tavanda çelik kafesteki TV’den asla ayrılmazdı.

  4. Bir dönem, abi odası duvarında sergilenen Van Damme posterlerinin de habercisi film. Az maruz kalmadım göz kamaşmasına aylar boyunca… Dağlara taşlara o günler :-)

  5. Ben bu filmi ilk once RTL’de Almanca olarak izlemistim cocukken. Tabii Almanca falan bilmiyorum, ama karate var, Van Damme var falan. Keske Turk kanallarindan birinde de ciksa da seyretsem diye dusunmustum hatta. Sonra ozel kanallardan birinde yayinlandiginda cok sevinmistim :). Bir de filmdeki break dansçi siyah abinin yeri de apayridir bence!

  6. İlker, o kahvehaneyi o son dövüş esnasında görmek çok isterdim yahu!

  7. Bu filmi ben de zamanında pek çok kez yerli kanallarda izlemiştim. Ölmek var dönmek yok diye az gaza gelmedik tabi. Pek çok kişide Bruce olmasada tanıdığı karetecilerin mezarlarını ziyaret etmiştir ehehe. Şu gün bile izleyeceğiniz çok az film bu filmden alacağınız hazzı, heyecanı size yaşatabilir.

    yazı için teşekkür ediyorum, devamını bekliyorum.

  8. filmin son dövüş sahnesinde kurt mckinney in van damme a “DÜDÜK MAKARNASI”” dediğini hatırlıyorum….. :)))

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Kiltro (2006)

Quentin Tarantino’nun Kill Bill’inin izinden giden Kiltro, Uzakdoğu dövüş filmleri,
blank

İrfan Atasoy’un Anısına: Zalim (1973)

Zalim, İrfan Atasoy’un safkan avantürlerinden biri. Kara Cellat’ın, Beş Hergele’nin