O, sizi “Korku Seansı/The Conjuring”de dehşete düşürdü ama Annabelle için her şey esas burada başlıyor.

Tarifsiz kötülüklere muktedir gerçek oyuncak bebek Connecticut’ta gizli bir müzede kilit altında tutulmakta ve sadece bir rahip tarafından ziyaret edilerek ayda iki kez kutsanmakta.

New Line Cinema’nın doğaüstü gerilimi “Annabelle”, kötülüğün serbest kalmasının öncesinde başlıyor.

John Form hamile eşi Mia için mükemmel hediyeyi bulur: Saf, beyaz bir gelinlik giymiş, güzel, nadide bir antika oyuncak bebek. Fakat Mia’nın Annabelle konusundaki mutluluğu uzun sürmez. Korkunç bir gecede, şeytana tapan bir tarikatın üyeleri Form çiftinin evini basıp, onlara hunharca saldırırlar. Saldırganların arkalarında bıraktıkları tek şey kan ve dehşet değildir. Tarikat üyeleri öylesine kötü ruhlu bir varlığı çağırmışlardır ki yaptıkları hiçbir şey artık var olan o lanetli şeyin sinsi aracısıyla, Annabelle’le, karşılaştırılamaz.

Annabelle Wallis ve Ward Horton filmde Form çiftini canlandırdılar. Oscar adayı Alfre Woodard kitapevi sahibi komşu Evelyn rolünde. Oyuncu kadrosunu tamamlayan diğer isimler ise şöyle: Komşular Sharon ve Pete Higgins’i canlandıran Kerry O’Malley ve Brian Howe, Peder Perez rolünde Tony Amendola ve Dedektif Clarkin’i canlandıran Eric Ladin.

“Annabelle” 2013’ün muazzam başarılı doğaüstü gerilimi “Korku Seansı/The Conjuring”i hayata geçiren sinemacıları bir araya getirdi: O filmin görüntü yönetmeni John R. Leonetti bu kez yönetmenlik koltuğuna oturdu. Küresel hit “The Conjuring”i yönetmiş olan James Wan ise, Peter Safran’la birlikte “Annabelle”in yapımcılığını üstlendi. Filmin senaryosunu Gary Dauberman kaleme aldı.

YAPIM HAKKINDA

 [box type=”shadow” align=”aligncenter” ] Oyuncak bebekler, ezelden beridir, çocuklar tarafından sevilmiş, ilkel insanlar tarafından tapınılmış, iyilik ve kötülük için sihirli silahlar olarak kullanılmıştır.  [/box]

Beni özledin mi?

Paranormal uzmanlar Ed ve Lorraine Warren’ın en bilinen vakalarından birinin merkezindeki kötü şöhretli oyuncak bebek Annabelle, beyaz perdedeki dehşet verici başlangıcını James Wan imzalı gişe devi “The Conjuring”le yaptı. Filmi çekerlerken bile, Wan ve yapımcı Peter Safran bu pek de masum olmayan oyuncak bebeğin tamamen kendine ait bir filme ihtiyacı olduğunu düşünmeye başlamışlardı.

ANNABELLE AfişAnnabelle vakasına her zaman büyük ilgi duymuş olan Wan, “Biliyoruz ki, o, bunca zamandan sonra hâlâ kilit altında tutulmayı gerektirecek kadar kötü… peki ama nasıl bu hâle geldi?”

Safran ise şunu ekliyor: “Böylesine sevimli, böylesine tatlı bir şey nasıl oldu da katıksız kötülük ve yıkıma aracı oldu?”

İkili, filmi yönetmesi için, Wan’ın uzun süredir birlikte çalıştığı görüntü yönetmeni John R. Leonetti’ye başvurdu. “Filmlerimin çoğunu çekerken, John yanı başımda olduğu için çok şanslıydım, dolayısıyla ‘Annabelle’i yönetmesi doğal bir süreçti” diyor Wan ve ekliyor: “Görsel tarzı, hikayeye duyduğu tutku ve gerek oyuncular gerek çekim ekibiyle bağlantı kurmadaki doğal yeteneği onu dört dörtlük yapıyordu. Bu filmde yer aldığı için çok talihliyiz.”

“Korku Seansı/The Conjuring” “Ruhlar Bölgesi/nsidious” ve daha birçok filmde Wan için tüyler ürpertici çekimler gerçekleştirmiş olan Leonetti de, bu kez yönetmen olarak, sinsi oyuncak bebeğe ve onu beyaz perdeye aktarmaya aynı ölçüde ilgi duyuyordu.

“Korku türünün ateşli bir hayranıyım. James ve Peter’la birlikte çalışmayı ben de seviyordum; ve filmi yönetme konusunda bana inandıkları için çok sevindim. Korkunun ustası James’le çekim yaparken edindiğim tüm deneyimleri bu projeye katmak için sabırsızlandım” diyor Leonetti.

Safran ise şunları kaydediyor: “John ve James birlikte o kadar yoğun çalıştılardı ki aralarında hakikaten bir telepati var; ayrıca, üçümüz ‘The Conjuring’de omuz omuza çalıştığımız için yaratıcı ekip olarak aramızda belli bir güven mevcut. John ve James’in süreçteki ortaklıkları müthiş.”

Leonetti, Gary Dauberman’ın oyuncak bebeği şeytani bir varlığa dönüştüren senaryosunu okur okumaz beğendiğini belirtiyor: “Gary’nin tüm bu olayların nasıl başlamış olabileceğine dair fikri harikaydı; hikaye merak uyandırıcıydı ve muazzam bir psikolojik katmana sahipti.”

Dauberman önceki filmde kendini ciddi anlamda korkutmuş olan ekiple çalışmaya istekliydi. “Bu adamlarla bu oyun alanında beraberce oynamak için sabırsızlandım. İyi bir korku filmini herkes sever; bu da bizim bir numaralı hedefimizdi” diyor.

Leonetti ise şunu ekliyor: “Annabelle korku uyandırmak için inanılmaz bir yol çünkü gerçek; ve hiçbir şey bundan daha korkunç olamaz.”

Annabelle 01

Filmde, oyuncak bebek koleksiyonu yapan, hamileliğinden dolayı evde oturan eşi canlandıran Annabelle Wallis, “Herkesin geceleri canlandığını düşündüğü bir oyuncağı olmuştur. Bu bana çok yakın geliyor; sanırım pek çok insana da aynı şekilde gelecektir.”

Wallis’e kamera önünde eşlik eden Ward Horton hikayenin kendi üzerinde de büyük bir etki yarattığını aktarıyor: “Senaryoya bayıldım. Beni iliklerime kadar ürpertmenin yanı sıra, karakterleri de umursamamı sağladı.”

Alfre Woodard daha önce hiç doğaüstü bir gerilim filmi yapmamıştı, ama “eğlenceli olacağını düşündüm. Dürüst olmak gerekirse, bu film beni gerçekten rahatsız etti çünkü hakikaten korkutucu paranormal olayların gerçekleştiği çok ikna edici bir gerçeklik yaratıyor” diyor.

Leonetti de şunları kaydediyor: “Duyularımızın ötesinde anlayamadığımız alemler ve kavrayamadığımız varlıklar var. Demonoloji (iblis ve cinlerin varlığını araştıran bilim) söylencesi insanları daima büyüleyecektir ve akıllarını allak bullak edecektir… özellikle de aynı anda hem güzel hem de ürkütücü, içine şeytan girmiş bir oyuncak bebek. Bununla çok eğlendik.”

Burada açıklanamaz şeyler dönüyor.

-Mia 

Bebek bekleyen karı koca John ve Mia evlerine yapılan vahşice bir saldırıya maruz kalınca, gitgide tehditkar bir hâl alan ama açıklaması daha da zor olan bir takım olaylar meydana gelmeye başlar. Her şey Mia’nın kafasında mı? Travma sonrası stres mi yaşıyor? Yoksa kötü bir varlık ailesinin peşinde mi?

Leonetti, “Ana karakteri kadın olan hikayelere bayılıyorum ve Mia da bu filmin kilit karakteri” diyor. Oyuncu seçme yönetmenleri altına bakılmadık taş bırakmadılar ve Leonetti’ye Amerika Birleşik Devletleri’nden Güney Afrika’ya kadar seçenekler sundular. O sırada Birleşik Krallık’ta bir filmde çalışan Annabelle Wallis’i videoya kaydedip yapımcılara gönderdiler.

Annabelle 03

“Annabelle pencereden vuran doğal ışıkla yarı yarıya aydınlanıyordu ki bu iki yanı keskin bıçaktır” diyen yönetmen, şöyle devam ediyor: “Bir yandan, gözlerini görmek biraz zordu çünkü ışık doğrudan gözlerine vurmuyordu, ama oldukça da dramatikti. Annabelle’in okumalarında hem güç hem de kırılganlık vardı; bunların ikisi de Mia’nın yolculuğunda önemliydi. Bir ara hafifçe öne eğildiğinde gözlerini gördüm ve bu kadarı yetti. ”

Safran ise şunu söylüyor: “John içgüdüsel bir şey hissetti ve, ‘Aradığımız kişi o’ dedi. Onun bizim Mia’mız olduğu açıktı.” Yapımcılar Wallis’e Mia rolünü daha şahsen tanışmadan verdiler.

Wallis canlandırdığı karakteri şöyle tanımlıyor: “Sevimli, sessiz bir fırtına gibi bir kadın. Gerçekten ilgimi çekti. Zeki ve hassas. Tek başına bir savaş veriyor çünkü herkes onun annelik yüzünden endişe ve paranoya yaşadığını varsayıyor. Fakat durum bundan daha karmaşık; Mia da öyle.”

Leonetti, “Tek bir kişinin kamera süresinin bu kadar büyük kısmını üstlenmesi ve izleyiciyi karakterinin savaşına çekmesi ağır bir sorumluluk. Ama Annabelle bunu kolaylıkla başardı” diyor.

Wallis de yönetmen için şunu söylüyor: “John çok sıcak ve coşkulu. Ayrıca, sinemaya ilişkin bilgisi ve tutkusu öyle çok ki ister istemez bunu çevresine yayıyor. Vizyonunu çok güzel aktardı ve oyuncuları sürece harika bir şekilde dahil etti. Kendimi büyük ölçüde bir ailenin parçası olarak hissettim. Onunla çalışmak büyük bir zevkti.”

Ward Horton’ın Mia’nın kocası John için seçmelerdeki performansı da yapımcıların hafızasında yer etti. Horton seçmelere karaktere bürünmüş olarak, gözlükleri ve saç kesimine varana kadar, 70’lerde bir tıp öğrencisinin giyineceği şekilde gelmişti.

“Ward içeri girdiğinde sanki o dönemden çıkıp gelmiş gibiydi; bir bakıma 1970’lerin Brooks Brothers tarzındaydı. Aradığımız genç tıp öğrencisiydi” diye anımsıyor Safran.

Yapımcılar, Wallis ile Horton’ı birlikte gördükleri anda, oyuncak bebek Annabelle’le temasta bulunmalarıyla hayatları alt üst olan genç Form çiftini bulduklarını anladılar.

Annabelle 05

Wan bunu şöyle aktarıyor: “Bence Mia ve John olarak ikisi harika bir eşleşmeydi, çok hakikiydi. Sonuçta, birbirini seven genç bir çift olarak onlarla özdeşleşebiliyor, korku verici serüvenlerine eşlik edebiliyorsunuz. Duygusal olarak kendinizi verdiğiniz için, korku daha da huzursuz edici oluyor. Bana göre, Annabelle ile Ward’un bu filme beraberce kattıkları şey bu.”

Gerek Wallis gerek Horton anında bir bağ hissettiler. Wallis, beyaz perdedeki kocası için, “Bu çiftin birbirlerini sevdiğine gerçekten inanmak çok önemli; izleyici ancak bu şekilde onların yanında olur. Ward harikaydı; onunla çalışmak muhteşemdi” diyor.

Horton ise şunları söylüyor: “Anında kaynaştık. Annabelle harika biri; acayip zeki ve çok komik. Onunla çalışmak çok eğlenceliydi. Mia ve John çok farklı insanlar; bu bir zıtların çekimi durumu —bir şekilde, öylesine ‘yin ve yang’lar ki mükemmel bir çift oluşturuyorlar. Bence birbirleri olmadan kaybolurlardı.”

Çift, başlangıçta, istedikleri her şeye sahip gibi görünmektedir. Mia bebek heyecanı içindedir; John tıp kariyerine adım atmıştır. Önlerinde güzel bir gelecek uzanmaktadır. Ama çok geçmeden Mia ve John’un parlak geleceği tehlikeye girer; ve, ironik bir şekilde, tüyleri diken diken eden olaylar dizisini başlatan şey, John’un eşini seven bir erkek olmasıdır.

Horton gülerek şunları söylüyor: “Evet. Her şey onun suçu. Mia oyuncak bebek koleksiyonu yapıyor ve John da onun koleksiyonu için her zaman istediği çok nadide bir bebek bulmak için kapsamlı bir araştırmaya girişiyor. Bulduğu oyuncak bebeği, aileye katılacak bebeklerini kutlamak için eşine hediye olarak veriyor. Mia bebeği çocuk odasına koyuyor. Çok mutlular. Ah, bir bilseler.”

Fakat meydana gelmek üzere olan olayın, kısacık bir gecede, mükemmel hayatlarını paramparça edeceğinden tamamen habersizdirler. Mia yan evden gelen bir çığlık duyarak uyanır; John bakmaya gider ve Mia’yı —uzun bir süre için olmasa da— evde yalnız bırakır. Satanist bir tarikatın üyeleri eve girer ve iblis çağırma amacıyla, çocuk odasının duvarına kanla eski germen dilinde bir şeyler yazarken, Mia’nın hediye oyuncak bebeğinin üzerine kan damlatırlar. Çift hayatta kalır ama o geceden sonra, uğursuz olaylar gitgide tırmanır.

Mia o kadar huzursuz olur ki evi terk edip, Pasadena’ya taşınmaya karar verirler. Bu yeni bir başlangıçtır… yoksa değil midir?

“Her ikisinin de farklı farklı şeyler deneyimlemesi onları zor bir duruma sokuyor” diyor Wallis ve ekliyor: “Mia saldırıdan beri annelik içgüdüsüyle hayatta kalma moduna geçiyor ve bencilce bebeğini korumaya yöneliyor; bu yüzden de, bir anlamda John’u dışlıyor.”

Horton da, “Doktor olduğu için, John’a her şey siyah ya da beyaz geliyor; gri alan yok. Dolayısıyla, Mia ona yaşadığı tuhaf olaylardan bahsettiğinde, inanmakta güçlük çekiyor. Akılcı bir açıklama istiyor” diyor.

Ama öyle bir şey yoktur. Belki yeni bir ortamdadırlar ama Mia dünyalarını alt üst eden tuhaf “kazalardan” kurtulamıyor gibi görünmektedir. Kendini soyutlanmış hisseden genç kadın geri dönüp, o korkunç gecede evlerini basan tarikatın iblis çağırmayı denemekle kalmayıp, başarmış oldukları olasılığını araştırmaya karar verir. Bu araştırma onu Evelyn’e götürür.

Kitapevi sahibi bir komşu olan Evelyn’i Alfre Woodard canlandırdı. “Evelyn sormadığımız ya da sormaya korktuğumuz şeylerin cevaplarını biliyor” diyor Leonetti ve ekliyor: “Alfre müthiş bir insan ve inanılmaz bir aktris. Sette gerçekten eğlenceli bir ortam vardı ama Alfre, karakteri konusunda çok ciddiydi. Kendisi Evelyn’imiz olduğu için minnettarım.”

Woodard ise şunu söylüyor: “Evelyn’le tanıştığımızda, biraz gizemli bir yanı var; onda daha fazla bir şeyler olduğunu anlıyorsunuz. Aydınlık tarafta olabilir de olmayabilir de… karanlık tarafta olabilir de olmayabilir de.”

Wallis rol arkadaşı için, “Alfre çok yetenekli” dedikten sonra, Evelyn’i şöyle tanımlıyor: “Mia’nın aklını çok karıştıran doğaüstü dünyaya ışık tutan ve Mia’ya etrafında gerçekten neler döndüğünü daha iyi anlamakta yardım eden biri.”

Mia, film boyunca, kendisine saldıran sinsi güçle yüzleşirken, kocası John’la birlikte bir rahibe de başvuruyor. Peder Perez’i Tony Amendola canlandırdı.

Leonetti şunları aktarıyor: “Ben Katolik Kilisesi’nde büyüdüm; rahibimize elimden geldiğince yardım ederdim; bütün Latince duaları bilirdim. Bu eski ekol hassasiyetini uyandırabilecek bir aktör istedim. Tony’nin sesinde doğal olarak rahatlık hissi veren bir şey var. Role hakiki bir ağırlık kattı ve yardım etmek isteyen ruhani danışman unsurunu gerçekten hayata geçirdi. Muhteşemdi.”

Amendola ise, “Olaylar şiddetlendikçe, Peder Perez bir şeyler olduğuna inanmaya başlıyor. Genç çifte iblislerin nesnelere bağlanabildiğini… o nesneyi amaçlarına ulaşmak için kullandıklarını söylüyor; ve amaçları, bir masumu almak” diyor.

Bir çocuktan daha masum kim olabilir ki?

“Peşinizde bir iblisin olması yeterince korkutucu. Fakat bir çocuğun tehlikede olması çıtayı daha da yükseltiyor ve Mia’yı ruhundaki her şeyle savaşmaya itiyor” diye açıklıyor Leonetti.

Bu, Annabelle’le ölesiye savaşmak anlamına gelse bile.

Oyuncu kadrosunu tamamlayan isimler şöyle: Komşular Sharon ve Pete Higgins rolünde Kerry O’Malley ve Brian Howe; korkunç suçun soruşturmasını yürüten Detektif Clarkin rolünde Eric Ladin.

Ve, elbette, bir de Annabelle var…

Oyuncak bebek. Ondan kurtulmalıyız.

-Mia

Gerçek oyuncak bebek Annabelle’in 1970’lerde bir üniversite öğrencisine doğum günü hediyesi olarak bir ikinci el mağazasından alındığı söyleniyor. Bebeğin, sahibine eziyet ettiği, kendi kendine yer değiştirdiği, kağıtlara notlar yazdığı, kimliği hakkında yalan söylediği ve canlıları tırmaladığı rivayet ediliyor; hatta en az bir kişinin ölümüne neden olmakla suçlanmış. Annabelle şu anda Warren çiftinin Connecticut’taki Okült Müzesi’nde cam bir kasa içinde tutuluyor. Önündeki levhada, “Uyarı: Kesinlikle Açmayın!” yazıyor.

Annabelle 04

Wan’ın oyuncak bebeği “The Conjuring”le beyaz perdede ilk sunuşu titizlikle tasarlandı. “Bir şekilde insan gibi görünmesi gerçekten önemliydi” diyen Wan, şöyle devam ediyor: “Bence bu tür bir hassasiyet filmin korkutucu psikolojik unsuruna katkı sağlıyor. Onu odanın köşesinde bir sandalyeye oturtulmuş olarak gördüğünüzde, ‘Aa, bu, insan değil, oyuncak bebek’ diyebilmeniz için dönüp tekrar bakmanız gerekiyor.“

“Annabelle”de oyuncak bebeğin dönüşü için, Wan’ın “The Conjuring”de kullandığı orijinal bebeğin kalıplarını hazırlayan Kuzey Carolinalı sanatçı, birbirlerinden çok farklı iki Annabelle versiyonu daha hazırladı. Birinci bebek yeni, kullanılmamış ve masumdu; bu, filmde John’un hediye olarak verdiği, seyircinin ilk gördüğü bebekti. Daha yıpranmış ikinci bebek ise, filmdeki doğaüstü olaylar gerçekleşirken kullanıldı: İblis güçlendikçe, bebeğin teninin rengi koyuldu; gözleri o karanlığı ve ele geçirilmişliği daha fazla yansıttı.

Leonetti, yeni Annabelle bebeklerin tüyler ürpertici ayrıntılarından etkilendiğini belirtiyor: “‘The Conjuring’de bebek Annabelle’le tanışmadan önce, ‘Altı üstü oyuncak bir bebek, ne var ki bunda?’ diye düşünüyordum. Ama sonra onu gördüm. Küçük bir çocuk boyunda —bu bile tek başına sizi sarsıyor. Ve size baktığında, size bakıyor. Onun sevimliden tüyler ürperticiye dönüşümünü izlemek daha da korku vericiydi.”

Annabelle’le en çok çalışmış olan Wallis şunları söylüyor: “İnanılmaz ürkütücü çünkü en son beklediğiniz şey bu. İnsanı dehşet verici bir şekilde çaresiz bırakıyor çünkü ona baktığınızda, iyi ve masum olan her şeyin bir simgesini görüyorsunuz; ama onda bir şeyler var …o bir tehdit.”

Horton da, “Onu ilk olarak makyaj sandalyesinde gördüm. Gerçek olmadığından ya da hareket etmediğinden emin olmak için iki kez bakmam gerekti” diyor gülerek. Oyuncak bebek Annabelle ne zaman sete gelse, bir divanın sahneye çıkışı gibiydi; oyuncular ve çekim ekibi fısıldaşıyordu. “Aslında birkaç kez sette onu beklememiz gerekti; gerçekten oyuncu kadrosunun bir üyesiydi. Ve bir korku unsuru getirdi. Onun etrafında her zaman tedirgindim” diye ekliyor Horton.

Woodard da bebeği “ürkütücü” olarak tanımlıyor ve, “Sette birkaç kez yerimden zıpladım, sırf orada oturduğu ve beklemediğim bir anda beni şaşırttığı için” diyor.

Oyuncak bebekle dehşet dolu sahneleri olan Amendola da aynı hissi taşıyor: “Beni gerçekten çok korkuttu.”

“Ne kadar şüpheci olduğunuz umurumda değil: Eğer biri bebek Annabelle’in sizin evinizde uyumasını teklif etse, bu ihtimali kesinlikle reddedersiniz” diyor Safran gülümseyerek ve ekliyor: “Annabelle hâlâ herkesi korkutuyor. O etraftayken kötü bir şey olacağına ikna olmuş durumdayım.”

Aslında, yapım sırasında oyuncuların ve çekim ekibindekilerin başına birkaç tuhaf şey geldi.

Senarist Dauberman kilit öneme sahip eve baskın sahnesini çektikleri geceyle ilgili tuhaf bir olayı şöyle aktarıyor: “Tarikat üyeleri bir eski germen harfi de içeren kanlı bir iblis çağırma ayini yapıyorlardı. Çok yoğun, karanlık ve şiddet dolu bir sahneydi. Çekimi sabah 5:30 gibi bitirdik. O gün öğleden sonra uyandığımda, yatak odamın tavanında tam tepemde o germen harfi duruyordu —kendine has görünümlü o A harfi. Bir lambadan yansıyan güneş ışığı olabilir mi? Tabi. Ama o günden beri bir daha hiç görmedim. Bu beni kesinlikle huzursuz etti. Hem de çok.”

Horton kötü amaçlı bir varlığın sette peşine takılarak, geçici olarak kiraladığı eve (kendi evi New York’ta) geldiğine inanıyor. Bu evde eşyalar onun koyduğu yerlerden kaybolup başka yerlerde ortaya çıkmış. Üstelik, daha ilk gece, makyaj masası büyük bir gürültüyle duvarda asılı olduğu yerden düşmüş, masa sağlamlaştırıldıktan sonra aynı şey tekrar olmuş. “Belli ki bu film sırasında daha büyük bir şeyler olup bitti” diyor Horton.

Sette de, Mia ve John’un apartmanında daha ilk gün herkesi tedirgin eden bir olay meydana geldi: Öteki dünyadan güçleri içeren doğaüstü sekansların çekimleri sırasında, kocaman bir cam avize yerinden çıktı ve yere düşüp paramparça oldu.

Leonetti, ayrıca, Langham binasının sekizinci katında bir pencerenin dışında tırmık izleri gözlemledi; bu izler birisi elle camı tırmalamış gibi duruyordu. “Gerçek Annabelle’in kurbanlarını tırmaladığı düşünülecek olursa, bu oldukça rahatsız ediciydi” diyen yönetmen, şöyle devam ediyor: “Herkes fotoğraflar çekti; bunun kısmen nedeni kimsenin onlara inanmayacağını düşünmeleriydi; kısmen de, sanırım öylesine sarsıldılar ki kendileri bile buna inanmak istemediler. Şahsen ben istemedim.”

Yandaki evden bir çığlık duydum, sanırım yolunda olmayan bir şeyler var.

-Mia

“Annabelle”in çekimleri Los Angeles’ın içindeki ve çevresindeki gerçek mekanlarda çekildi. Leonetti filmin neredeyse tamamını sıralı olarak çekmeyi tercih etti.

Yönetmen, hikayenin 70’lerde geçtiğini yansıtmak için, görüntü yönetmeni James Kniest’e başvurdu. “Jimmy inanılmaz yetenekli. Ayrıca, benim kendimce katkı sunmama izin verecek kadar açık fikirli; üstüne üstlük, benim vizyonumu ve hassasiyetimi hayata geçirebilecek kadar iyi anladı” diyor Leonetti.

Annabelle 06

1970’lerden bir film gibi görünmesine yardımcı olmak için renkleri soldurmaya karar verdikten sonra hangi renk değerlerinin işe yarayacağını bulmak ve buna göre ayarlamak için için kamera testleri yaptılar. Genel renk şeması dönem özgünlüğüyle başladı ama daha ilk günlerden itibaren belli belirsiz bir zamandan bağımsızlığa da eğilimliydiler. Hem Leonetti hem de yapım tasarımcısı Bob Ziembicki 1970’lerde Los Angeles’ta büyüdü ve her ikisinin de kendi kişisel referans noktaları bulunuyordu. Aslında, Mia ile John’un karşımıza mutlu bir çift olarak çıktıkları evlerinin iç dekorasyonu için ilham kaynağı Leonetti’nin kendi babasının eviydi. “Onu bir mihenk taşı olarak kullandık ve oradan ilerledik” diyor Ziembicki.

Form çiftinin evi gerek “korku değeri” gerek teknik zorluk açısından filmdeki en yoğun sekanslardan birine mekan oluşturdu. Ev baskını Mia ile John’un yatakta olduğu sırada, Mia’nın bir çığlıkla uyanarak pencereden bakmasıyla başlıyor. Böylece seyircinin bakışı dışarıya, tarikat üyelerinin ilk saldırılarının ortasında olduğu komşu eve çevriliyor. Kamera, daha sonra, tarikat üyelerinin hamile Mia’ya yaptıkları saldırının gerçekleştiği Form çiftinin evine dönüyor.

Leonetti sette “kesintisiz çekim” (bir sekansın tek seferde tek kamerayla çekilmesi) olarak bilinen şeyi yapmak istedi. Leonetti görüntü yönetmeni olarak bu tekniği pek çok kez kullanmıştı. “Seyircileri yakalamak, sanki yatakta uyanıp çığlığı duyan kendileriymiş gibi, olayın içine dahil etmek istedim. Onları şiddet dolu kargaşanın tam ortasına götürmeyi hedefledim. Bu tekniği kullanarak tüm film için gerçek ve organik bir atmosfer yarattık” diyor yönetmen.

Yapım tasarımı ekibi her şeyin başladığı komşu evin yatak odası setini Form çiftinin evinin mekanının arka bahçesinde kurdular. Fiziksel efekt ekibi, daha sonra, hem Leonetti’yle hem de oyuncu kadrosu ve çekim ekibiyle omuz omuza çalıştı. Leonetti şunu vurguluyor: “Bu çekimin her anını herkesle koordine etmek zorundasınız. Bunu başarabilirseniz, ödülünüz çok büyük oluyor.”

Leonetti bu kesintisiz çekimi başarabilmek için bir MoVI kullandı. Leonetti süreci şöyle tanımlıyor: “Uzun bir çekim. Ne bir sabit kamera ne de bir el kamerası tüm şeyi gerçekleştirmek için tek başına yeterliydi. MoVI kamerayla, her iki kameranın da en iyi özelliklerine sahip oluyorsunuz: MoVI kamera bir sabit kameraya benzer şekilde hareket ediyor. Eğer kulplarını dirseklerinizle kavrar ve kilitlerseniz, bir el kamerasının sabitliğini elde edebiliyorsunuz.”

Annabelle 02Wan ise şunları aktarıyor: “John, ‘En iyi fikir kazanır’ demeyi sever. Psikolojik gerilimi nasıl oluşturacağımız ve tırmandıracağımız konusunda hemen hemen aynı görüşteydik. Ama ‘kesintisiz çekim’ John’un fikriydi ve bu teknik izleyiciye daha fazla korkunun yolda olduğu hissini gerçekten veriyor.”

Leonetti, yönetmen koltuğundan kalkarak, sahnenin çekimini gerçekleştirdi. Bu sırada, Kniest de kayıt için B kamerasının başına geçti.

“Çok zorlu ve heyecan vericiydi” diyor Wallis ve ekliyor: “Pek çok şey olup bitiyordu; pek çok şey hareket halindeydi; ve her şeyin o tek çekimde başarıya ulaşması gerekiyordu. Çok ilginç bir süreçti.”

Horton da aynı görüşte: “John’la ilk kez oturup konuştuğumuzda, başlangıçtaki saldırıyı nasıl çekeceğinden söz etti. Kulağa çok havalı geliyordu; gerçekleştirmek ise daha da havalıydı.”

Form çiftinin mutfağı bir otoparkın çatısında yeniden inşa edildi çünkü burada hamile Mia oyuncak bebek Annabelle’le evde yalnızken, tüyler ürperten bir sekans çekilecek ve fişekler kullanılacaktı.

Yapım ekibi programın büyük bir kısmında Kore Mahallesi’ndeki Langham binasında çekim yaptı. Ziembicki’nin ekibi Form çiftinin dairesi için çocuk odasını ve gerekli diğer odaları Langham binasının çatı katında inşa etti. Langham’ın bodrumuna ise, asansör ve ardiyelerin yanı sıra, Peder Perez’in ofisi ve Evelyn’in kitapevinin iç mekan setleri kuruldu.

Karakterinin kıyafetlerine bayılan Wallis’e göre, setler için yapılan incelikli seçimler gibi, kostüm tasarımcısı Janet Ingram da Mia’nın karakterini yansıtmak için klasik, zamandan bağımsız tarzlar seçti. “Kostümler, duruş ve hareket etme biçimi anlamında bile, Mia’yı anlamama çok yardımcı oldu. 1970’ler moda olarak ikonlaşmış bir dönemse de, John, Mia’nın başkalarından farklı durmasını istedi. Mia çekingen bir genç kadın; ve, zevklerinde adeta Avrupalı. Janet’ın, bir Grace Kelly havasında, klasik kıyafetler seçmesi, Mia’yı o dönemdeki diğer genç kadınlardan biraz daha kapalı giydirmesi harikaydı.”

Tüm filmlerde, özellikle de seyircileri çok korkutmayı hedefleyen filmlerde olduğu gibi, “Annabelle”in müziği de son derece önemliydi. Leonetti müziği bestelemesi için, “Insidious” ve “The Conjuring” filmlerinin de müziğine imza atmış olan Joseph Bishara’ya başvurdu. Bishara, ayrıca, filmde korkutucu küçük bir rol de üstlendi ki bu bir ilk değildi. Müzisyen, daha önce Wan için müziklerini yaptığı filmlerde de böyle küçük roller üstlenmişti. “Joe’yu seviyorum. Ne inanılmaz bir adam; ne yetenekli bir besteci. Geleneği sürdürmeliydim” diyor Leonetti.

Wan ise şunları kaydediyor: “John bir yandan bazı aşina öğeleri kasıtlı olarak korurken, bir yandan da filme gerçekten benzersiz ve ürkütücü bir korku unsuru kattı. Muhteşem bir iş çıkardı. Seyircilerin filmi izlemesi için sabırsızlanıyorum. ‘Annabelle’ gerilim ve heyecan yüklü; ve bu da onu çok eğlenceli kılıyor.”

Safran’ın yorumu da şöyle: “Korkuda gerçekten bir ilerleme, bir tırmanma var. John hiç durmadan ilerliyor, ta ki her şey bir cehenneme dönüşene kadar. Yoğun bir macera.”

Son sözü Leonetti söylüyor: “Umarım ‘Annabelle’ içinize sızar; sonra kafanıza, ruhunuza, kanınıza nüfuz eder. Ve eğer kanınız karıncalanıyor, kollarınızdaki tüyler diken diken oluyorsa, işimizi yapmışız demektir.”

blank

Öteki Sinema

Öteki Sinema editörleri Prometheus'un David'i gibi... Siz uyurken bile, hoşunuza gidecek yazıları buluyor, itinayla hazırlıyor ve yayına sunuyor. Öteki Sinema çalışıyor!

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Ölümcül Labirent: İpuçlarını Bul ya da Öl

Ölümcül Labirent, ipuçlarını yakalamak için zekâlarını kullanmadıkları takdirde ölecek olan
blank

Kara Kule Hakkında Merak Ettiğiniz Her Şey

Stephen King uyarlaması The Dark Tower / Kara Kule hakkında