C. Nolan’dan THE DARK KNIGHT RISES Finali Hakkında Açıklamalar
The Dark Knight Rises’ın (Kara Şövalye Yükseliyor) gösterime girmesinin ardından, Christopher Nolan film hakkında belirsiz açıklamalar yapmaktan vazgeçmeye başladı ve Film Comment’e filmin sonuna dair muhteşem bir röportaj verdi. Röportajda Batman serisinin geçmişine bakan, Batman Begins (Batman Başlıyor), The Dark Knight (Kara Şövalye) ve The Dark Knight Rises ile ilgili konuşan Nolan her filmin etkisinden, hikayelere yaklaşımından, üçleme boyunca Bruce Wayne’in hareketlerini nasıl düşündüğünden bahsetti. Bunların yanı sıra, The Dark Knight Rises’daki siyasi unsurları, itici bir güce sahip olan final kısmını ve “açık uçlu” sonu anlattı.
(Yazının bundan sonraki bölümü SPOILER içeriyor.)
Film Comment’e röportaj veren Nolan, The Dark Knight Rises’ın sonunun Joseph Gordon-Levitt’ın yeni Batman rolünü oynaması için bir kapı açmadığını belirtiyor. Bu düşünce “arkası yarın” durumu yaratmak için değil, filmin tematik noktasını vurgulamak içinmiş:
CHRISTOPHER NOLAN: Bana göre, The Dark Knight Rises özel olarak ve kesin bir şekilde Batman hikayesinin sonudur. Filmin açık uçlu sonu filme katmak istediğimiz çok önemli bir tematik fikirdi ki bu fikir de Batman’in bir sembol olmasıdır. Herkes Batman olabilirdi ve bu bizim için çok önemliydi. Batman hayranlarının bir kısmı karakterin felsefesinin böyle yorumlanmasını kabul etmeyebilir. Ama bence bu Bruce Wayne ile Alfred’in Batman Begins’te özel jetteki sahneleriyle başlıyor. Batman’e dönüşen bir adamın güvenilir bir tanımlamasını yapmak için bulduğum tek yol gerekli bir sembol olması ve kendisini değişim katalizörü olarak görmesi, bu nedenle bunun geçici bir süreç olmasıydı. Belki Gotham’ın iyiliği için şehri geri almak adına simgesel olarak cesaretlendirildiği beş yıllık bir plandı. Bana göre, bu misyonun başarılı olması için hikayenin sonlanması gerekiyordu. Yani benim için sonlanmıştır. Açık uçlu son unsurlarını kullanmanın amacı Batman’in bir insan olarak önemli olmaması ve bundan çok daha fazlası olması fikriyle ilgiliydi. O bir sembol ve semboller var olmaya devam eder.
Bu hiçbir şekilde katılmadığım bir açıklama. Düşünce güzel olabilir ama ondan önce gelen konunun gözden kaçırıldığını düşünüyorum. Batman bir sembol olabilir ama yarattığı dünyanın gerçekliğini vurgulayan bir yönetmen için Bruce Wayne’in eğitimi önemlidir. Bu Batman Begins’in ilk bölümünü kapsamaktadır. Bu, Batman’in hokey dizlikleri giyen bir adam olmamasının nedenidir. Herkes Batman olamaz. Batman ancak fiziksel olarak uygun ve ciddi kaynaklara erişimi olan biri olabilir. Gerçek bu.
Nolan filmin siyasi unsurlarına dair açıklamalar da yaptı ve siyasi yelpazenin karşıt taraflarından savunma olarak yorumlanmasına neden olduğunu belirtti.
The Dark Knight Rises’a gösterilen tepkileri görmek çok ilginç oldu. Bazıları filmin yeni muhafazakar ve oldukça sağ görüşlü bir film olduğunu, bazıları ise radikal solcu bir film olduğunu ileri sürdüler. Filmin konuşulan bir diğer özelliği ise bir tarafın siyasi retoriğinin tamamen karşıt tarafla nasıl yürütüldüğünü göstermesidir.
NOLAN: Kesinlikle! Daha sonra ise şu felsefi soru geliyor: bir enerji veya hareket kötülük adına yürütülürse, bu başlı başına hareketin eleştirisi midir? Birbirinden farklı yorumlar mümkün. Beni şaşırtan şey uzmanların filmi kendi siyasi görüşlerine göre yorumlamaları ve filmin önemli kısımlarını görmezden gelerek ortaya çıkan hiçbir siyasi yorumu anlamamaları idi. Bu nedenlerden ötürü, filmi konumlandırdığımız yer konusunda kendimi iyi hissettim. Çünkü siyasi olarak özel bir film olması gibi bir amacımız yoktu. Günlük yaşamın prangalarından kurtulmaya çalışıp her şeyin mümkün olduğu daha korkunç bir yere gitmek gibi bir konuyla siyasi olarak özel bir film yapmayı denemek absürt olurdu. Geleneksel siyasi yelpazeden uzaktayız ve bu nedenle film yoruma veya yanlış yorumlanmaya gayet açık.
The Dark Knight Rises’da en sevdiğim nokta bitmek bilmeyen bir enerjiyle sizi sarması ve senaryodaki zayıflıkları unutabileceğiniz bir yere sürüklemesiydi. Nolan, Batman üçlemesinin sonuyla tatmin edici bir aksiyon artışı yakalayabildiğini hissettiğini belirtiyor
NOLAN: Olaylara ve aksiyonlara karşı çığ gibi büyüme yaklaşımı dediğim konsepti üç filmde de uygulamaya çalıştık, özellikle de The Dark Knight Rises’da. Bunu aksiyonun Batman Begins’teki gibi temiz ve açık set parçaları üzerine kurulmadığı The Dark Knight’ta denedik. Ama son filmde daha da geliştirdik. Aksiyonun kapsamı ve boyutu, bir araya gelince çığ gibi büyüyen küçük parçalardan oluşturuldu. Yani paralel editleme yapıyoruz ki bu benim çok sevdiğim bir şey. Bunun dışında müzik ve ses efektleriyle bağlantılı bir ritim bulmaya çalışıyoruz. Filmin uzun soluklu bir kısmında sürekli gerilimi arttırıyoruz ve son çerçeveye kadar bunu yayınlamıyoruz. Riskli bir strateji çünkü izleyiciyi yorma gibi bir olasılığı var. Ama bana göre aksiyon filmi yapmanın en canlandırıcı yöntemi bu. Bu Inception’da da sürekli artan tansiyonun paralel gitmesi ve sonra birleşmesi için kullandığım bir yöntemdi. The Dark Knight Rises’da müzik ve sesin kesildiği bir yerde küçük bir çocuk “The Star-Spangled Banner”ı söylemeye başlıyor. Bu kılıçların çekilmesi gibi bir an. İnsanların işlerin gittiği yerin aşırılığını bu şekilde kabul etmesine şaşırdım ve çok sevindim.
Haber: Nisan Benzergil