Bruce Lee için gereksiz birkaç giriş cümlesi ile yazıya başlayacak olsak şöyle derdik: Wushu pantolonunun, beyaz atletin, nunchaku’nun, dövüş çığlıklarının ve Kung Fu’nun bu kadar yakıştığı bir başka insan yoktur. Ve hiçbir insan aksiyon sinemasına bu kadar yakışmamıştır. Russian Telegraph’ın hazırladığı Dragon of Afghanistan adlı belgesel Bruce Lee’ye benzerliği sayesinde şöhret olan bir Afgan sporcunun, Abbas Alizade’nin hayatını anlatıyor.
Kabil’de yaşayan Alizade’nin Bruce Lee’ye olan müthiş benzerliğini ilk farkeden, yakın arkadaşı Ali Hüseyin oluyor. Başka sporlarla uğraşmakta olan Alizade, Bruce Lee’nin filmlerini izleyerek dövüş hareketlerini öğrenmeye başlıyor. Bir taraftan Kung Fu ve vücut geliştirme çalışarak fiziğini geliştirirken diğer yandan kozmetik olarak da Bruce Lee’ye olan benzerliğini artırmayı ihmal etmiyor.
Alizade’nin çabaları babası tarafından destek görüyor. Sosyal Medya, şöhretinin büyümesine yardımcı oluyor. Devlet ve Afgan medyası Alizade’yi el üstünde tutarken yerel dini otoriteler Kabil sokaklarında Avrupai saç kesimi, avrupai elbiseler ve havalı güneş gözlükleri ile gezen bu adamı “kafirlere özenmek” ile suçlayıp eleştiri oklarını çevirmiş. Tabi ki “bu adam çok para kazanıyordur” mantığı ile onu tehdit edip para sızdırmaya çalışanlar da olmuş.
Afganistan, dış müdahaleler, terör, köktendincilik ve sefaletin pençesinde kıvranan bir ülke. Abbas Alizade’yi bu yola sevkeden de ülkenin içinde yaşadığı ağır şartlar. Evet Alizade Bruce Lee’ye çok benziyor. Bu konuda şunları söylüyor: “Kimse Bruce Lee gibi olamaz. Ama kimse Abbas Alizade de olamaz.” Ama şurası bir gerçek ki Abbas Alizade, insanı kendisi olmaktan alıkoyan zor bir coğrafyada bir başkası olarak var olma çabasının cisimleşmiş bir örneği.
Çeviri: Özgür Ilgın