Seks ve ölüm, erotik gerilim filmlerinin cankurtaranıdır. Bir durumdan çok baştan çıkarmanın ve cinayetin patolojisiyle bağlantılı bir türdür. Yüksek derecede suç, polis yöntemleri ve zalim femme fatale hikayenin merkezinde yer alırlar, bu anlatım tarzı film noirdan gelmektedir. Daha doğrusu, takıntı, aldatma ve intikam temalarıyla bağlantılıdır.

Erotik gerilimler ortaya çıkarken, Baby Boomer dönemiyle Yuppies in Peril oluşur. Bu alt tür, savaş sonrası noirı dönüştürerek kapitalizme, tehlikeli kadınlarla yaşadıkları yasak ilişki yüzünden hayatları alt üst olan maço iş adamlarına odaklanır. Fatal Attraction (1987), Basic Instinct (1992), Single White Female (1992 – türde az rastlanan lezbiyen hikaye sunar) ve Disclosure (1994) gibi femme fatale filmlerde ekonomik özgürlüğe cinselliklerini ve ahlaki bozukluklarını kullanan birer iş sahibi kadınlardır.

Erotik gerilimler her zaman sık sık cinsellikleri yüzünden cezalandırılan ya da ucuz filmler hatırına acımasızca davranılan kadınlara yer vermiyordu. Oysa femme fatale rolü oldukça eğlencelidir, oyunculara ataerkil toplumdan intikam alma ve cinsel zevklerini memnun etmek için bir fırsat sunar.

Her durumda, erotik gerilim filmlerinin kaba gerilimleri pizza gibi, ucuz ve yağlı olsa bile zevkli. Ancak, günümüzde pornografiye ulaşmak çok kolay olduğundan, bu filmlerin modası geçmiş durumda. Bu filmleri geri getirmek için sebep olacak 10 harika örnek şu şekilde.

Dressed to Kill (1980)

Yönetmen: Brian De Palma

Dressed to Kill (1980)

Brian De Palma ahlaksızlığın ustası. Önceki gerilim filmi Carrie (1976), porno temalı Body Double (1984) ve ucuz suç filmi Passion’da (2012) olduğu gibi Brian De Palma, kadın bedenini göstermeyi seviyor. Dressed to Kill’in açılış sahnesinde Angie Dickinson’ın göğüslerini sergilemesi hiçte şaşırtıcı değil. (Carrie’nin unutulmaz duş sahnesini çağrıştırıyor.)

Gizemli sarışın bir kadın, azgın ev kadınını öldürür ve cinayete şahit olmuş telekızın peşine düşer. Michael Caine ve Nancy Allen düzgün bir şekilde performanslarını sergilerler ve De Palma düşük bütçeli B filmlerden bazı noktaları ödünç alır. New York’un Metropolitan Müzesi’ndeki erotik kovalama sahnesi, Alfred Hitchcock’un Vertigo’sundaki (1958) Carlotta’ya göz kırpıyor.

Body Heat (1981)

Yönetmen: Lawrence Kasdan

Body Heat (1981)

Ateşli ismi ve doğasıyla Body Heat, bunaltıcı yaz gecelerinde geçiyor. Kathleen Turner’ın ilk büyük rolü. Hayat verdiği femme fatale Matty Walker’ın tüm kariyerini etkileyeceğini tahmin etmiyordu. (Turner daha sonra animasyon seks sembolü olan Jessica Rabbit’in sesi olacaktır.)

Baştan çıkarıcı şekilde saçını savurması ve derin ses tonuyla, yaşlı ve zengin kocasını öldürmesi için sevgilisini kışkırtır. Kasaba avukatı William Hurt’ün kulağına “Çok akılsın değil mi? Bir erkekte sevdiğim şey.” diye mırıldanır. Yönetmen Lawrence Kasdan, 1944 yapımı Double Indemnity’nin hikayesini geliştirip çıplaklık, koca saçlar ve sax-heavy soundtracki ile 80’li yıllara uyarlamıştır.

Matador (1986)

Yönetmen: Pedro Almodóvar

Matador (1986)

Matador üç karakterin etrafında geçiyor: emekli olmuş ölüm fetişisti boğa güreşçisi, cinsel anlamda tecrübesiz öğrencisi ve şiddet ve cinsel eğilimi olan bir avukat. Öğrenci (yeniyetme Antonio Banderas) birçok fahişeyi öldürdüğünü itiraf edince, avukat (Assumpta Serna) onu temsil etmek için tutulur ve olaylar onu boğa güreşçisinin (Nacho Martínez) yörüngesine çeker.

Seks ve ölümün dansı Pedro Almodóvar’ın kara komedisinde hayat bulur. Almodóvar, matador ve avukat arasında avantajı değiştirerek filmi bir kovalamacının içinde ilerletir.

The Last Seduction (1994)

Yönetmen: John Dahl

The Last Seduction (1994)

John Dahl’ın The Last Seduction’ında olgunlaşmış noir, yuppie peril ile buluşur. Linda Fiorentino akıllı femme fatale Bridget Gregory rolüyle karşımızda. Kocası (aynı zamanda suç ortağı) ona tokat atınca Bridget 700,000 dolarla kaçar. New York’un küçük bir kasabasına kadar gelir ve barda Mike ile tanışır. Burada intikamını planlar ve cazibesini kullanarak Mike’ı kışkırtmaya çalışır.

Dahl, noirın göz alıcı, sert konuşan anti kahraman özellikleriyle oynaması, saygı durmasını zorlaştırıyor. Fiorentino’nun Bridget’i 20. yüzyılın sonlarında görebileceğimiz özgürlüğüne düşkün bir kadın, böylece femme fataleden daha çok cani biri haline gelir. Erkeksi gömleğiyle sigara içer, inatçı saldırganlığıyla keskin bir duruş sergiler.

Eyes Wide Shut (1999)

Yönetmen: Stanley Kubrick

blank

Stanley Kubrick kışın geçen hikayede, cinsel kıskançlığın psikolojisine ayartıcı bakış açısıyla yaklaşıyor. Noel’de New York’un ışıltılı sokaklarından Tom Cruise’un paltosuna kadar Eyes Wide Shut’ın her bir sahnesi zenginlik parlıyor. Tom Cruise, karısı Alice’in (Nicole Kidman) onunla birlikteyken başka adamları hayal ettiğini itiraf etmesinin ardından panik olan doktor Bill Hartford rolünde. Hartford’un varoluşsal krizi onu garip maskelerin yönettiği gizli bir tarikata yönlendirir.

Sıcak, yumuşak ışıltılı, 35 mm çekimin yardımıyla Kubrick’in aldatması bir düş hissi yaratınca, onu diğer akranlarından ayırır. Eyes Wide Shut’da seks oldukça erotik. Hem Kubrick’in kamerası, hem de Tom Cruise, Jocelyn Pook’un güçlendirilmiş eseriyle çıplak bedenleri gergin ve özgürce seyrederler.

In the Cut (2003)

Yönetmen: Jane Campion

In the Cut (2003)

Jane Campion’ın cesur noir filminde yakışıklı bir polis (Mark Ruffalo), birçok olayın yaşandığı Frannie Avery’nin(Meg Ryan) evinin çevresinde araştırma yapar. Romantik komedinin altın kızının kirli, seksi rolde görmek hem izleyenleri, hem de eleştirmenleri rahatsız etmiştir. 11 Eylül öncesi politik konularla ya da Campion’ın puslu, doğrusal olmayan yaklaşımı korkusuz açık içerikle bağlantılı olduğunu anlamak zor. In the Cut yaşla ilerler, Campion, Ruffalo ve Ryan’ın elektriğinden yararlanır, özel, düşünülmüş ve yoğun erotik kadın hazzını gösterir.

Ryan tutkunun yargıyı engelleyebildiği akıllı kadın rolüyle, Ruffalo cazibe makinesi olarak mükemmel.

Swimming Pool (2003)

Yönetmen: François Ozon

Swimming Pool (2003)

Alain Delon’un başrolünde yer aldığı 1969 yapımı aynı isimli filmle, François Ozon’un eğlenceli havuz gizemi bir İngiliz yazarın etrafında. Sarah (Charlotte Rampling) son romanı üzerinde çalışmak için editörünün Fransa’daki evine gider, Julie (Ludivine Sagnier) adındaki çekici genç bir kadının eve gelmesiyle işi bölünür. Julie’nin davranışları orta yaşlı Sarah’nın fantezilerini etkiler ve yeni romanına konu oluşturur. Evde ceset bulduklarındaysa işler karışır.

Orta sınıfın parlaklığı ve sakinliği, Akdeniz teması olmasına rağmen, cinayet hikayesi ve şüpheli bekçisiyle izlemesi eğlenceli bir filme dönüşüyor.

Lust, Caution (2007)

Yönetmen: Ang Lee

Lust, Caution (2007)

Ang Lee’nin İkinci Dünya Savaşı filmi eşit miktarda casusluk ve erotik bölümler barındırıyor. Çin’in Japon işgalindeki Sanghai’da komünist ajan Wong Chia Chi (Tang Wei), Japon hükümeti için çalışan iş adamı Mr Yee’yi (Tony Leung) baştan çıkarmak ve öldürmek için görevlendirilir. Avcı av olur ve tutkulu bir aldatma doğar, siyasi planlar da raydan çıkar.

Yavaş tempoda ilerleyen uzun bir film. Bu durgun hız politik hikayeyle noktalanır. Ancak filmin avantajı, 1940’lı dönemdeki hafif aydınlatışmış (ve akrobatik) seks sahnesinin detayları bu yavaşlıkla vurgulanıyor.

Stoker (2013)

Yönetmen: Park Chan-wook

Stoker (2013)

Güney gotiği ve ucuz gerilim, Koreli yönetmen Park Chan-wook’un ilk İngilizce filminde buluşur. Kitap kurdu sakin genç India’nın (Mia Wasikowska) hayatı amcası Charlie (Matthew Goode) tarafından sarsılır. Charlie’nin belirsiz niyetine rağmen, yakın zamanda ölen babasının ardından yaşayan tek bağlantısıdır. Onun varlığıyla çevresindeki olaylara karşı aşırı duyarlı olur ve erotik bir uyanış yaratır.

Sadece Indie’nin kendisi bundan etkilenmez, akli dengesi bozuk annesi Evie (Nicole Kidman) onun dikkatini çekmek için kızıyla yarışır. Philip Glass’ın eseri, Charlie’nin düşmeye başlayan maskesi gibi erotik gerilimi arttırır.

Stranger by the Lake (2014)

Yönetmen: Alain Guiraudie

Stranger By the Lake (2013)

Sakin, parlayan bir göl, yazar-yönetmen Alain Guiraudie’nin Stranger by the Lake’in merkezinde olan, Fransa’nın güneyinde gay yolculuğuna yer verir. Yazın boğucu sıcağında, Franck (Pierre Deladonchamps) soyunarak yakışıklılığını sergiler, orta yaşlı Henri (Patrick d’Assumçao) ile platonik ilişki başlatır. Çok geçmeden, yeni gelen bıyıklı Michel (Christophe Paou) oltasına takılır, bu yolculukta dalgalanmalara neden olur ve Henri’nin midesine bir şeyler saplanmaya başlar.

Guiraudie başka bir bölüm ekleyerek korunmasız ilişkilere dikkat çeker: bugün bile AIDS, şehvetli hazcılık, talihsizlikle anılıyor. Aslında seks, röntgenciliğin yasadışı heyecanın buğulu meditasyonunda çatışmacı. Şiddet, önemli derecede ölçülü, filmin sonundaki orgazm patlamasından önce yavaşça inşa ediliyor.

[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]Çeviri: İrem Naz Güvel

Kaynak: bfi.org.uk[/box]

blank

Öteki Sinema

Öteki Sinema editörleri Prometheus'un David'i gibi... Siz uyurken bile, hoşunuza gidecek yazıları buluyor, itinayla hazırlıyor ve yayına sunuyor. Öteki Sinema çalışıyor!

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

En Sevilen Hammer Korku Filmleri (1957-1974)

The Curse of Frankenstein bundan tam 60 yıl önce çekildi.
blank

Top 100: Edgar Wright’ın Favori Korku Filmleri

Shaun of the Dead’in yönetmeni ve senaristi Edgar Wright, geçtiğimiz