Boks dünyasında zirveye oturmuş olan Adonis Creed (Michael B. Jordan) hem kariyerinde hem de aile hayatında başarıya ulaşmıştır. Adonis’in uzun süre hapis yattıktan sonra yeniden ortaya çıkan çocukluk arkadaşı ve eski boks yıldızı Damian (Jonathan Majors), ringde bir şansı hak ettiğini kanıtlamaya heveslidir. Eski dostlar arasındaki karşılaşma bir kavgadan çok daha fazlasıdır. Adonis, kaybedecek hiçbir şeyi olmayan bir boksör olan Damian’la dövüşmek için geleceğini tehlikeye atmak zorundadır. Creed III: Efsane Devam Ediyor, başarılı serinin üçüncü filmi ve Michael B. Jordan’ın ilk yönetmenlik deneyimi.

[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]

YÖNETMENİN BEYANI

Filmimdeki karakterlerin, insanlık ve bunun ince ayrıntıları hakkında empatiyle bir açıklama yaparken kendi anlaşmazlıklarıyla yüzleşmelerini istedim. Duygularımızı nasıl ele aldığımız ve ilettiğimiz, içsel benliğimizi keşfetmemizin bir parçasıdır. Creed III: Efsane Devam Ediyor, farklı seçimler yapan, farklı hayatlar yaşayan ve kendilerini aynı ringde bulan iki adamın farklı yollarını, ilişkilerini ve etkileşimlerini gösteriyor.

Filmimin hayatta öğrendiğim dersleri yansıtmasını istedim. Birbirimize karşı ama en çok da kendimize karşı nazik olmakla ilgili dersleri. Çoğumuza bunu nasıl yapacağımız öğretilmedi. Filmimin, toksik erkeklik konusunun yanı sıra, geçmişinizle yüzleşmediğinizde, travma ve acılarınız hakkında konuşmadığınızda ve bunlar üzerinde çalışmadığınızda neler olduğu konularını ele almasını istedim.

Affetmek her türlü çatışmanın en ayrılmaz parçasıdır çünkü karşı karşıya olduğunuz şeyin üstesinden gelmenin tek yoludur ve kendinizle gerçek bir şekilde yüzleşmek de iyileşerek ilerlemenin yoludur. Creed III: Efsane Devam Ediyor’un özünde bağışlama var. Kendini ve başkalarını bağışlama. Kim olursanız olun ya da koşullarınız ne olursa olsun, geçmişinizin üstesinden gelebilir, her türlü engeli aşabilirsiniz.

Bu filmin konusu bir adamın bir diğeriyle dünya şampiyonluğu için dövüşmesi değil. Konu kendinize meydan okumak ve varlığınızın meşru olduğunu, sahip olduğunuz nimetleri hak ettiğinizi kendinize kanıtlamak. Kendiniz ve başkaları için zarafetle hareket etmek. Olduğunuzu söylediğiniz kişi olduğunuza ve yaptığınız her şeyin gerçekten önemli olduğuna inanmak.

MICHAEL B. JORDAN

[/box]

YAPIM HAKKINDA

Geçmişinden kaçamazsın!..

Adonis Creed’in birden bire ortaya çıkıp, merhum babası Apollo Creed ve akıl hocası Rocky Balboa’nın bir zamanlar sahip olduğu unvanı kazanarak dünyayı şok etmesinin üzerinden yıllar geçti. Viktor Drago ve Danny “Dublör” Wheeler gibi rakipleri yenen Adonis, nam-ı diğer Donnie, Dünya Ağır Sıklet Şampiyonu olarak emekliye ayrılmıştır ve eski köşecisi Tony “Küçük Duke” Burton ile birlikte Delphi Akademisi’ni yönetmektedir.

blank

Adonis, yönetmenlik ve yapımcılık için kamera arkasına geçen yıldız Michael B. Jordan tarafından üçüncü kez hayata geçiriliyor. Jordan şöyle diyor: “Hikayenin nasıl olmasını istediğime, Creed ailesinin nereye gitmesini istediğime dair net bir vizyonum vardı. Yönetmenliğin zorluğu beni motive etmeye yardımcı oldu; uzun zamandır kafamda dönüp duran bir şeyi yönetmek ve oynamak için gerekenlere sahip olup olmadığımı görmek istedim. Creed III: Efsane Devam Ediyor benim için çok kişisel. Neyse ki sözünü ettiğim tüm bu noktalar bir araya gelince bu film için mükemmel bir durum ortaya çıktı.”

Creed III: Efsane Devam Ediyor’un başlangıcında, Donnie ve -yine Tessa Thompson tarafından canlandırılan- eşi Bianca’yı yeni bir dönemin şafağında buluruz. Bianca’nın başarılı müzik kariyeri yapımcılığa doğru ilerlerken, küçük kızları Amara da babasından boks öğrenmeye heveslidir. Adonis’in sevgili annesi Mary-Anne’in (rolü bir kez daha Phylicia Rashad canlandırdı) sağlık sorunlarına rağmen, hayat Adonis’in hayal edebileceğinden çok daha güzel bir hâle gelmiştir.

Tam da gelecekleri parlak görünürken, geçmişi Adonis’e hiç beklemediği bir kroşe indirir. Adonis boksu, gençliğinde, yaşadığı ıslahevinde kendisinden yaşça büyük bir çocuk olan Damian “Dame” Anderson’dan öğrenmiştir. Şiddet içeren bir sokak olayı ikiliyi tehlikeye atınca, Dame 18 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Serbest kaldıktan sonra, unvan için Chavez’le dövüşerek hayatını değiştirecek bir fırsat bulma amacıyla Adonis’e gelir. Koşullar bu beklenmedik maçın gerçekleşmesi için sıraya dizildiğinde, ortaya çıkan çarpıcı sonuç hem spor dünyasını hem de Adonis’i şaşkına çevirir. Adonis bir zamanlar arkadaşı olan bu acımasız ve kıskanç adamla hesaplaşmak zorunda kalır.

Senaristler Keenan Coogler ve Zach Baylin senaryoyu yapımcı Ryan Coogler ile birlikte hazırladıkları bir hikayeden yola çıkarak kaleme aldılar. Keenan şunları aktarıyor: “Senaryoya yaklaşımım, bir yandan önceki sekiz filmin oluşturduğu mirası onurlandırmak, diğer yandan da bu destana yeni başlayan izleyicilerde yankı uyandıracağını düşündüğümüz temaları keşfetmekti. Michael, Adonis’e meydan okumanın yeni yollarını bulma konusunda çok tutkuluydu. Bu yüzden Zach’le birlikte Adonis’in onu bir kahraman olarak eşsiz kılan yönlerini istismar edebilecek bir düşman inşa ettik.”

blank

Coogler ise şunu ekliyor: “Adonis yolculuğuna ringde ve hayatta kendi değerini kanıtlamak için başladı ama kısa süre sonra kendisini duygusal olarak bunun beraberinde getirdiği yeni sorumluluklara hazırlıksız buluyor ki bu kusurunun onu herkese sevdirdiğini düşünüyorum.”

Sözü devralan Baylin ise şunları dile getiriyor: “Ayrıca filmin türünde de büyük bir değişiklik yapmak istedik. Elbette tüm Creed ve Rocky filmleri gibi içgüdüsel, heyecan verici, ilham verici bir boks filmi ama aynı zamanda bir gerilim ve gizem filmi. Bence izleyiciler bu bölümün ne kadar gergin, gerilimli ve girift olduğuna şaşıracaklar.”

“Bu film aynı anda hem bir başlangıç hikayesi, hem bir devam filmi, hem de bir üçleme” diyen Jordan, şöyle devam ediyor: “Önceki filmlerde Adonis’i genç yaşta görmüştük ama ıslahevine nasıl girip çıktığını, Mary-Anne’le tanışmadan önce nasıl yaşadığını, evlat edinilip zenginlik, fırsat ve miras dolu bir hayata atılmadan önce onu bildiğimiz Adonis Creed’e dönüştüren şeyin ne olduğunu görme şansımız olmamıştı. Bunun onun için bir tür kimlik krizine yol açacağını hissettim.”

İki rakip arasındaki husumet acı bir kan davasına dönüşür ve Adonis’e babasının ringdeki ölümünü, saf yürekli mazlum Rocky’nin başarısını, kızının onu nasıl gördüğünü, kendi zaferlerini ve yanlış adımlarını nasıl değerlendirdiğini hatırlatır. “Diamond” Dame başından beri istediği şey için geldiğinde her şey doruğa ulaşır. Kader ve kardeşlik, “Los Angeles Savaşı” olarak lanse edilen ve Adonis’in şimdiye kadar ringde karşılaştığı her şeyin zirvesi olan bir maçta karşı karşıya gelir.

blank

Damian’ı canlandıran Jonathan Majors şunları söylüyor: “Bir oyuncu olarak yaklaşımım, her iki karakterin de yolculuklarına ve nereye gittiklerine bakmaktı. Michael hikayeyle ne yapmak istediği konusunda çok dürüst ve heyecan vericiydi; serinin mihenk taşları olan temalardan farklı bir şey yapmak istiyordu. Ama aynı zamanda Rocky ve önceki Creed filmlerinin mirasını da onurlandırmak istiyordu. Michael’la yaptığım konuşmalarda bunun iki adam ve hayallerinin çarpışmasıyla ilgili bir hikaye olacağını biliyordum. Creed III: Efsane Devam Ediyor, bazı açılardan serinin diğer filmlerinden daha samimi hissettiriyor.”

Gerek Jordan, gerek Creed II’yi de görüntüleyen görüntü yönetmeni Kramer Morgenthau, izleyicilerin duygularını ve aksiyonu arttırmak için IMAX sertifikalı dijital kameralarla çekim yapmayı ve IMAX’e özel genişletilmiş en-boy oranını -yüzde 26’ya kadar daha fazla görüntü- kullanmayı tercih ettiler. Böylece Creed serisinin üçüncü filmi “Filmed for IMAX” (IMAX için çekildi) programına dahil edilen ilk spor temalı film oldu.

Jordan ve Morgenthau, -devasa ekranları, hassas ses sistemi ve benzersiz salon tasarımı sayesinde izleyicileri koltuklarının çok ötesine taşıdığı bilinen- IMAX teknolojisini benimseyerek, sinemaseverleri hikayenin içine tamamen sokacak, onların her ter damlasını ve her yumruğun etkisini hissetmelerini sağlayacak farklı bir deneyim sunmak için sınırları zorladılar. Ortaya çıkan sonuç kinetik olduğu kadar içsel bir yolculuktu. Adonis ve Dame’in içsel yüzleşmeleri kameralar tarafından yakalanan dramatik dövüş koreografisine yansıdı. Morgenthau şunu belirtiyor: “Michael’ın ilk yönetmenlik deneyiminde beni yaratıcı ortağı olarak yanına alması benim için büyük bir onurdu. O doğuştan bir hikaye anlatıcısı; karakteri, senaryoyu ve hikayeyi çok iyi anlıyor çünkü bu onun üçüncü Creed filmi. Birçok açıdan, yönetmenlik yapması onun için doğal bir ilerlemeydi.”

Jordan da Jahmin Assa’nın sade, dışavurumcu yapım tasarımından, Creed II’nin kostüm tasarımcısı Lizz Wolf’un kostümlerinden ve besteci Joseph Shirley’nin yoğun müziklerinden övgüyle söz ediyor: “Etrafımda işlerinde muhteşem olan pek çok harika insan olduğu için şanslıydım. Sahnede oyuncu olarak yer alırken yönetmenlik yapmamı mümkün kılan karşılıklı bir anlayış geliştirdik. Vizyonu gerçekleştirmeye yardımcı olacak gerçek işbirlikçiler ya da böylesine inanılmaz bir oyuncu kadrosu olmadan bu mümkün olmazdı. Onlara sonsuza dek minnettarım.”

“Hayatımın son yedi yılını hayal bile edemeyeceğim şekilde yaşadım…”

İzleyiciler Adonis Creed’i Rocky Balboa’nın akıl hocalığı yaptığı, gelecek hayalleri kuran bir müzisyenle aşk yaşayan, ringlerdeki yeteneklerini mükemmelleştiren ve kişisel zirvelere ulaşan genç bir adam olarak gördüler. Mary-Anne Creed onu yanına aldıktan, spor salonundan uzak tuttuktan ve sonunda babası Apollo’nun ölümüne neden olan bu sporda kimsenin onu eğitmemesini sağladıktan çok sonra bile boks, Adonis için yakıcı bir tutku olmaya devam etti. “Bunun nedeni kısmen boksun onun kanında olmasıydı” diye açıklıyor Jordan ve ekliyor: “Adonis’in savaşçı bir ruhu vardı; hayatta kalmak için savaşmıştı ve her zaman bir şeyler için savaşması gerektiğini hissediyordu.”

Yıllar sonrasını işleyen Creed III: Efsane Devam Ediyor, her ne kadar uzak geçmişte, Los Angeles sokaklarında büyüdüğü sırada Adonis için hayatın nasıl olduğuna dair daha fazla bilgiyi açığa çıkartıyor olsa da, başlangıçta Adonis’i ring dışında çalışırken, ailesiyle birlikte geleceğe bakarken resmediyor.

blank

Jordan karaktere şahsi bir yakınlık hissediyor. Küçüklüğünden beri oyunculuk yapmış olsa da, başarılı bir sinema oyuncusu olarak kabul edilişi, film yapımcısı Ryan Coogler ile tanışmasına vesile olan ödüllü drama Fruitvale Station’daki performansıyla gerçekleşti. Aktör, Coogler imzalı Black Panther filmindeki başarısıyla dünya çapında yıldız olmadan önce, yine Coogler’ın yönettiği 2015 yapımı Creed filmiyle efsanevi serinin sadece hayranı değil, bir parçası olmanın gücüyle de tanıştı.

“Adonis Creed ile birlikte büyüdüm” diyor Jordan ve ekliyor: “Onu Ryan’la birlikte yarattım ve kendi kişisel hayatımın önemli dönemlerinde onu oynama şansı buldum. Dolayısıyla şimdi, serinin üçüncü filminde, şu anda bulunduğum yerin ve Adonis’in yolculuğunda bulunduğu yerin hikayesini anlatabilmek son derece kişisel hissettiriyor.”

Thompson ise şunları ifade ediyor: “Sanırım Bianca’da en ilgimi çeken şey onun kalbi. Bu filmlerin aile hakkında olduğu çok açık ve bence onun aileye ne şekillerde öncelik verdiği, ailenin onun için ne anlama geldiği önemli. Creed filmleri boyunca dünyada kim olduğunu, kim olmak istediğini, sanatını ve hayallerini anlamaya çalışıyor. Bunlar benim kesinlikle bağ kurduğum şeyler ve bence pek çok izleyici de bağ kuruyor.”

Thompson Bianca’nın bu kez geçirdiği evrimi şöyle aktarıyor: “Nasıl ki Creed III: Efsane Devam Ediyor’da gördüğümüz Adonis ringde değilse, Bianca da onu geçmişte gördüğümüz şekilde sahnede değil. Her ikisi de yeni kimliklerini ve yaptıkları şeye bağlı olmadıklarını anlamak durumundalar. İkisi de belli açılardan bununla mücadele ediyor ama bu durum aynı zamanda büyümeleri, kendileri ve birbirleri hakkında bir şeyler öğrenmeleri için de bir fırsat sunuyor.”

Thompson’a göre, Bianca’nın kariyerindeki değişikliklerin ilham kaynağı şuydu: “Mike’la yaptığımız çok komik bir sohbette, Bianca’nın kaç tane altın plağı vardır gibi şeyleri merak ettik. Onun bir plak şirketi sahibi olması gerektiğine karar verdik. Bu belki de sekiz yıl önce aklımıza gelmeyecek bir şeydi. Şimdi her ikisinin de kendi kariyerlerinde kendi kaderlerini sahiplendiklerini görüyorsunuz.”

Özellikle de Lizz Wolf ile yakın şekilde çalışmaktan keyif aldığını belirten Thompson, “Kostümleri böylesine harika şekilde yapan Lizz, bir yandan Bianca’nın başarısını giydiği kıyafetlerle ifade etmeme yardımcı oldu; bir yandan ise onun özgünlüğünü de koruyarak, Philadelphia’da yan komşunuz olabilecek biri gibi hissettirdi. Oysa şu anda Los Angeles’ta yaşıyorlar. Bence bir karakteri uzun bir süre boyunca canlandırmanın en keyifli yanı da bu; ekranda gördüğünüz her unsuru kullanarak karakteri gerçekten rafine edebiliyor ve karakterin tüm yönlerini keşfedebiliyorsunuz” diyor.

blank

Yıllar içinde Bianca ve Adonis’in hayatındaki belki de en önemli değişiklik, serinin son bölümünde dünyalarına giren kızları oldu. Film yapımcıları ülke çapında yaptıkları bir araştırmanın ardından, bu filmde Amara’yı canlandırması için dokuz yaşındaki Mila Davis-Kent’i seçtiler. Karakterin giriftliğini gerçekçi bir şekilde irdeleyebilmek için rolde sağır bir oyuncunun yer alması yapımcılar için önemliydi.

Davis-Kent bu ilk uzun metrajlı filmi için şunları söylüyor: “Michael, yönetmen olarak, bana biraz yardım etti; duygularımı Amara olarak nasıl aktaracağım konusunda bana yardımcı oldu. Bazı sahnelerde bir şeyler denememi tavsiye etti. ‘Sadece dene, nasıl hissettirdiğini gör’ dedi. Ve bunu yaptığımda, ortaya harika bir şey çıktı. Her şey yerli yerine oturdu.”

Davis-Kent ayrıca şu keşfini paylaşıyor: “Amara’nın kişiliği benimkine çok benziyor; o gerçekten sert bir kız, dikbaşlı, inatçı. Çok inatçı,” diyor gülümseyerek ve ekliyor: “Ama aynı zamanda çok tatlı. Ailesini çok seviyor. Çok şefkatli ve ailesini korumak istiyor. Çok iyi kalpli biri. Tüm bunlar bende karşılık buluyor.”

Yapımcılar, filmde Amara’nın öğretmeni rolünü de üstlenen Amerikan İşaret Dili danışmanı Jeremy Lee Stone’u projede görevlendirdiler. Stone’un görevleri arasında şunlar yer alıyordu: Senaryonun unsurları hakkında danışmanlık yapmak; gerektiğinde ekiple iletişim kurmak ve hatta Davis-Kent’in kostüm tasarımlarının -özellikle de kumaş seçimlerinin- aktrisin performansı sırasında dikkat dağıtıcı olmamasını sağlamak üzere Wolf gibi departman sorumlularıyla birlikte çalışmak.

Wolf’un tasarımları her yönden mükemmeldi. “Tüm kostümlere bayıldım” diyen Davis-Kent, şöyle devam ediyor: “Gardırop olağanüstüydü. İçeri her girdiğimde, ‘Vay canına! Tüm bu farklı kıyafetlerden seçebiliyorum’ diye düşünüyordum ve hepsi çok tatlıydı. Genel olarak kıyafetleri seviyorum, bu yüzden çok eğlenceliydi.”

Bu yeni oyuncu için asıl mutluluk, anlattıkları hikayenin bir parçası olmaktı. “Bu film bir aile olarak Adonis, Bianca ve Amara Creed ve onların boks mirası hakkında. Amara babasına gerçekten çok saygı duyuyor ama annesinden de babasından olduğu kadar çok şey öğreniyor. Bu da Amara’yı daha güçlü ve cesur yapıyor” diyor Davis-Kent.

blank

Jordan ise şunları söylüyor: “Mila filmde müthiş ve Amara da yeni nesli temsil ediyor. Boks her zaman babalar ve oğullarıyla ilgili olmuştur. Ben ise Muhammed Ali ve kendisi de profesyonel bir boksör olan kızı Laila gibi babalar ve kızları için bunun nasıl bir şey olduğunu keşfetmek istedim. Bu film serisinin nereye gittiğini ve bunun hikayede nasıl bir his uyandırdığını görmek istedim. Şahsen hayatımda kızları olan pek çok güçlü erkek tanıyorum ve Adonis’i sadece daha iyi bir dövüşçü değil, aynı zamanda daha iyi bir adam, daha iyi bir baba, daha iyi bir koca yapacak bir şey göstermek istedim… Bu, hikayeye dahil etmek istediğimiz bir şeydi.”

Her ne kadar ringlerde geçirdiği zamanı geride bıraktığına inansa ve yeni nesil dövüşçüleri desteklemeye yönelse de, Adonis’in geçmişi peşini bırakmaz ve onu seçimlerini yeniden gözden geçirmeye zorlar.

Jonathan Majors‘ın canlandırdığı Damian Anderson, Adonis’in çocukluk arkadaşıdır ama aynı zamanda, bir tür rövanş talep etmek için geri dönen, geçmişinden bir hayalettir. Adonis’e en iyi boksörün kendi olduğunu ama bunu kanıtlama fırsatını hiçbir zaman elde edemediğini söylerken, sadece eski günleri yad etmemektedir.

Majors şunları dile getiriyor: “Daha güçlü ve yaşlı olan Damian, kardeşi gibi olan genç boksöre nasıl dövüşüleceğini ve nihayetinde nasıl hayatta kalınacağını öğretiyor ve onu hiç terk etmiyor. Dame hapishanede Adonis’in çabalarını ve galibiyetlerini, aslında onun her ikisinin de hayali olan şeyi yaşadığını izleyerek aralarındaki bağı koruyor. Ama bu aynı zamanda düşmanca bir ruha da yol açarak, Dame’in içinde hınç yaratıyor.”

Jordan ise şunları aktarıyor: “Jonathan Majors inanılmaz; olağanüstü bir aktör ve insan. Aslında film için onu ben aradım! Bir setteydi ve ona ne kadar inanılmaz biri olduğunu düşündüğümü söyledim. Daha önce ayaküstü tanışmış ve bu konuyu konuşmuştuk. Karakterin derinliğine hemencecik dalmaya başladı ve her şeyi benimsedi. Dame onun daha önce oynadığını görmediğimiz türden bir karakter.”

Majors’la çalışmak kişisel ve profesyonel hayatı birleştirdi: “Kamera önünde ve arkasında bir bağ oluşturmak istedim. Jonathan, özellikle Creed III: Efsane Devam Ediyor’u çektikten sonra, iyi bir arkadaş olarak kabul ettiğim biri. Böyle bir filmde birlikte çalıştığınızda, hayat boyu birbirinizle bağınız devam ediyor.”

blank

“Mike’la sette, çekimlerden önce ve çekimler sırasında yaptığımız konuşmalar -tıpkı Damian ve Adonis’in yaptığı konuşmalar gibi- bir oyuncu olarak benim hayatımı değiştirdi; gerek oyuncu gerek insan olarak beni iyileştirdi” diyor Majors.

Rolün fizikselliği Majors’ın Damian’ı oynarken ilgi çekici bulduğu pek çok şeyden biriydi. Majors bunu şöyle aktarıyor: “Dame gibi bedeniyle bu kadar iletişim halinde olan, onun hakkında yalnızca beden dilinden ve hareket tarzından bilgi edinebileceğiniz bir karakteri daha önce hiç oynamamıştım. Her zaman atletiktim; futbol, basketbol oynardım ve kros koşu yapardım. Texas’taki mahallemde büyürken en iyi arkadaşım boksördü; onu izler, yaptıklarını taklit etmeye çalışırdım. O gerçek bir Altın Eldiven dövüşçüsüydü. Onu spor salonuna kadar takip edip boksu denerdim. Ve kendi kendime, ‘Kaptın bu işi’ diye düşünürdüm. Ta ki yıllar sonra, ‘Kapmış falan değilsin!’ diyene kadar. Ama bu film için antrenman yapmaya başladığımda, dövüş koreografisini öğrendiğimde ve dublör koordinatörü Clayton Barber’la çalıştığımda çok çabuk kavradım. Hızlı bir çalışmaydı. Doğru yapmak konusunda azimli bir yaklaşımım vardı.”

Thompson şöyle diyor: “Adonis ringde eski dostuyla yüzleşme olasılığıyla karşı karşıya kaldığında ve sonunda bu gerçekleştiğinde, onu zorlayan konu, geçmişleri. Bianca, Adonis’in tüm bu dikkat dağıtıcılardan gerçekten arındığından emin olmak istiyor ki Adonis içinde bulunduğu duruma odaklanıp güçlü bir şekilde dövüşebilsin.

Wood Harris filmde Adonis’in deneyimli antrenörü ve köşecisi Tony “Küçük Duke” Burton rolüyle seriye geri dönüyor. Hatırlanacağı gibi babası Duke, 1970’ler ve 80’lerde Apollo Creed’in güvenilir köşecisiydi. Bu karakterin varlığı Adonis için başka bir yoldaşlık katmanı ekliyor.

Harris şöyle diyor: “Bence bu film, seride gerçekten yeni bir şeyin başlangıcı. Creed ile Rocky arasında bir köprü vardı ve bu köprü hâlâ var ama bir anlamda köprüyü geçmiş gibiyiz. Hâlâ aynı enerjiye sahibiz ama artık yeni bir şeyler var. Rocky, Creed’i büyüten tohumdu ve şimdi Creed III: Efsane Devam Ediyor ile yeni bir noktadayız, yeni bir zirvedeyiz ve bu olağanüstü.”

“Duke ve Adonis ortak oldukları için, bu doğal bir ilerleme sayılır,” diye devam ediyor Harris ve şunu ekliyor: “Duke bir antrenörden çok daha fazlası; babaları Apollo ve Duke Sr. ile aralarında akrabalık bağları var. Dolayısıyla bu doğal bir evrim ve Adonis yeni dövüşçüler bulup tanıtarak, onların geleceğini planlamaya başladığında, Duke da bu çabalara yardımcı ve ortak olmak üzere orada oldu.”

blank

Jordan gibi Majors da Harris’in hayranı olduğunu ve onunla çalışmaktan keyif aldığını belirtiyor: “Wood’la sahnelerde oynamak eğlenceliydi çünkü ona büyük hayranlık duyuyorum. Wood NYU mezunu, ben Yale mezunuyum ama aynı hocadan ders aldık ve Doğu Yakası oyuncuları olarak benzer eğitimlerden geçtik. Wood’un Duke karakterine getirdiği enerjiyi, gençliği ve bütünlüğü sevdim.”

Adonis’in her zaman yanında olan annesi Mary-Anne Creed’i, Phylicia Rashad canlandırdı. “Mary-Anne ailenin reisi” diyen Jordan, şunu da ekliyor: “Onun hikayesi Adonis’e pek çok şeyle yüzleşme fırsatı veriyor: Kayıptan sonra nasıl toparlanırsınız? Nasıl başa çıkar, nasıl mücadele eder, nasıl yas ve matem yaşarsınız? Ve hayatlarımızın çoğunda olduğu gibi, duygusal olarak bir tür pişmanlık var. Bu anlarda izleyicilere bir ayna tutmak istedim. Bu noktada, Mary-Anne ile olan ilişkinin Adonis’i nasıl etkilediği çok önemli.”

Ana kadroyu tamamlayan ve Adonis ile Duke’un kefil olduğu ve Damian’la kritik bir maça çıkacak olan şampiyon Felix Chavez rolüyle ilk uzun metrajlı filmini gerçekleştiren California’lı Jose Benavidez’in, bir Yarı Orta Sıklet Altın Eldiven’i ve 11 ulusal şampiyonluğu bulunuyor. Benavidez 16 yaşında kazandığı şampiyonlukla gelmiş geçmiş en genç Altın Eldiven sahibi oldu.

Jordan bu konuda şunları aktarıyor: “Filmde boks dünyasını gerçekten bilen gerçek dövüşçülerin yer alması harika. Bir aktör olarak, o dünyada ne kadar sahici olduğunuzu ölçüyorsunuz. Creed III: Efsane Devam Ediyor’da pek çok gerçek boksör ve hakem yer alıyor. Dövüş sahneleri çekerken sette Jose gibi insanların olması harika bir şey; yarattığımız dünyaya özgünlük katıyor.”

Jonathan Majors ise şunları söylüyor: “Yönetmen olarak Mike’tan bahsedecek olursam, filmin dünyasının inşası ve canlandırdığım karakterin anlaşılması konusunda hiç bu kadar özen gösterildiğini hissetmemiştim. Öyle bir şekilde çalıştık ki bu gerçek bir işbirliğiydi. Nedeni ne olursa olsun, işi yapacağıma güveniyordu ve bu güveni hissettiğinizde, başarmak istiyorsunuz. Ve bir oyuncu olarak, kimyamızın bu kadar uyuşması beni şaşırttı.”

Tessa Thompson da şunları ekliyor: “Creed III: Efsane Devam Ediyor, Michael’ın yönetmesi için mükemmel bir projeydi. Her şeyden önce yönetmenliğe geçmesi mantıklı: Gençliğinden beri oyunculuk yapıyor ve bu kadar çok inanılmaz insanla çalışmanın avantajına sahip olduğunuzda çok şey öğreniyorsunuz. Kariyeri boyunca edindiği tüm bilgileri özellikle Creed III: Efsane Devam Ediyor’da kullanması çok doğru çünkü bu serinin dünyasını biliyor. Michael aynı zamanda bir grup insanı bir araya getirip onlara görüldüklerini ve önemsendiklerini hissettiren bir ruha sahip. Bunu izlemek bir onurdu.”

“Bianca. Rocky. Babam. Bu, onların omuzları üzerine inşa edildi.”

Atlanta-Georgia’daki prodüksiyona doğru ilerlerken Jordan, Adonis Creed’in dünyasını yeniden yaratmak için yapım tasarımcısı Jahmin Assa ile birlikte çalıştı. Aradan sekiz yıl geçmişti ve bu da hayatın -içeride ve dışarıda- oldukça değişmiş olacağı anlamına geliyordu. “Mike en başından beri filmin tamamının nasıl olması gerektiğine dair çok odaklanmış ve sağlam bir vizyona sahipti. Tüm nüansları, hikayenin tüm küçük parçalarını, atmamız gereken tüm adımları anladı. Ve bu hiç değişmedi” diye vurguluyor Assa.

Tasarımcı, setlerin Atlanta’da inşa edilmesinin Jordan’ın her ayrıntıyı doğru yapma konusundaki kararlılığından kaynaklandığını belirtiyor. Ayrıntılara gösterilen bu özen hem filmin doruk noktası olan “Los Angeles Savaşı” için Dodger Stadyumu’nu, hem Los Angeles’ın acımasız sokaklarından gösterişli Bel Air’e taşınmış Creedlerin başarılarını yansıtan stilize evlerini, hem Adonis’in geleceğini temsil eden spor salonunu, hem de -belki de yönetmen için en kişisel olanı- filmin açılış sahnelerinde görülen genç Adonis’in 2002 civarındaki yatak odasının yeniden yaratımını kapsıyordu.

“Michael’ın, yatak odasında genç Adonis’in hayatını yansıtan bazı şeylerden bahsettiğini duymak gerçekten çok dokunaklıydı” diyor Assa ve ekliyor: “Bizim için zorluk şuydu: Islahevinde çok zor bir çocukluk geçiren ve Apollo’nun eşi Mary-Anne tarafından birdenbire Bel Air’deki güzel bir eve getirilen bir çocuğu nasıl temsil ederiz? Bu yüzden oraya bir sürü CD, bir sürü L.A. Lakers hatırası, posterler, eski tip bir iMac koyduk ve de bazı klasik, eski tarz araba aksesuarları. Bunları yaratmak harikaydı. Büyük bir işbirliği söz konusuydu ve Michael da çok anlayışlıydı ve pek çok şeye açıktı.”

blank

Ancak Jordan’a göre Creed III: Efsane Devam Ediyor’a perdedeki unutulmaz sağlı-sollu yumruk etkisini veren şey, yapımın her cephesindeki sıkı çalışma ve özveriydi. Hikayeye karakterleriyle hayat veren oyuncular, hayattaki büyük ve küçük kararları, dönemeçleri ve dönüşleri, son derece sinematik bir tuvale yansıttılar.

Michael B. Jordan için Adonis Creed’i üçüncü kez canlandırmak ve aynı zamanda filmi yönetmek kendi kendine bir meydan okuma gibiydi; güç ve yaratıcılık, drama ve psikolojik donanım rezervlerine erişmeyi gerektiriyordu.

Jordan izleyiciler için özetle şunları söylüyor: “Bu büyük ekranda izlenmesi gereken bir film! Dövüşleri, aksiyonu yakından ve kişisel olarak görmek istiyorsunuz; her yumruğu hissetmek, her darbeyi duymak, her ter damlasını ve kan damlasını görmek istiyorsunuz. Bu sizi güldürecek, ağlatacak ve neşelendirecek bir film! Herkesin buradan kendini iyi hissederek, ‘Dostum, ne yolculuktu ama!’ diyerek ayrılmasını istiyorum.”

blank

blank

Öteki Sinema

Öteki Sinema editörleri Prometheus'un David'i gibi... Siz uyurken bile, hoşunuza gidecek yazıları buluyor, itinayla hazırlıyor ve yayına sunuyor. Öteki Sinema çalışıyor!

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Geleceği Kim Değiştirecek? Fantastic Beasts: The Crimes of Grindelwald

Geleceği kim değiştirecek? Fantastic Beasts: The Crimes of Grindelwald hakkında
blank

Warcraft Yapım Notları

Yönetmenliğini Duncan Jones’un yaptığı, Charles Leavitt ve Jones tarafından yazılan