Hayalet yazar-yönetmen Todd Robinson’un hayatı boyunca denizaltılara ve denizaltıları konu alan filmlere duyduğu hayranlığın bir ürünüdür.
Filme de konu olan olayda bir Rus denizaltısı kaybolur. Kaybolan denizaltı daha sonra Amerikalılar tarafından bulunduğunda ise füze ateşleme tüplerinden birinde bir patlama gerçekleşmiş olduğu ve bunun sonucunda da denizaltının battığı ortadadır. Akla gelen açıklamalardan biri de denizaltının nükleer bir füze atmaya kalkıştığı yönündedir. Hayalet ise Robinson’un denizaltının batmasına neden olmuş olabilecek olayların kurgu versiyonudur.
Hayalet’te KGB ajanları Amerika Birleşik Devletleri ve Çin arasında nükleer bir restleşmenin fitilini ateşlemeye karar verir. Tek bir şekilde kazanabilecekleri bir nükleer savaş başlatmayı seçerler; kendilerinin içinde yer almadığı bir nükleer savaş. Film karşıt kültürlerin birbirlerini yanlış anlaması sonucunda korkunç şeylerin nasıl da olası hale getirilebildiğinin çarpıcı bir örneğini sunuyor.
Kırk yılı aşkın bir süredir birlikte film yapan ve Akademi Ödülüne aday gösterilmiş olan yapımcı ortakları Densham ve Watson’ı cezbeden unsurlardan biri de senaryodaki denizaltı kaptanı ile KGB ajanı arasındaki karakter çatışmasının çok başarılı bir şekilde betimlenmiş olmasıydı.
“ Bizi heyecanlandıran şey asla bildiğinden şaşmayan ve gerektiğinde diğerlerinin geleceğini kurtarmak için kendi hayatını feda eden karakterlerdir. Hayalet’te de işte tam böylesi bir durum söz konusu” diyor Densham.
Watson filmi gerçek bir denizaltında çekilen ilk denizaltı filmi olabileceğini söylüyor ve ekliyor “Söz konusu bu seçimin beraberinde getirdiği pek çok zorluk oldu.” Robinson “Bunlardan biri de hiç şüphesiz dar alanda çekim yapmaktı. Bir keresinde ufacık bir alanda tam 27 kişi ve bir sürü ekipman vardı. Açıkça ifade etmek gerekirse dip dibe çalışmak durumundaydık ve hiç kimse, konumu ne olursa olsun bir ayrıcalığa sahip değildi. Herkes aynı zorluğa göğüs germek zorunda kaldı. Aynı zamanda çekim yapılan denizaltı çok eski bir denizaltı idi ve neredeyse dağılmak üzereydi. Çekime hazır hale getirebilmek için pek çok yerinde delikler açmamız gerekti.”
Birleşik Devletler’e ait USS Sea Wolf (SSN-575) denizaltısının kaptanı Charles MacVean “Hayalet tüm zamanların en gerçekçi denizaltı filmi” diyor. “Aynı zamanda neredeyse tamamı San Diego’daki Deniz Müzesi’nde demirli gerçek bir Sovyet soğuk savaş denizaltısında çekilmiş olan ilk Hollywood filmi.”
Densham “Film çekim ekibimiz tıpkı denizaltı mürettebatı gibi kapalı ve dar bir alanda çalışmak zorunda kaldı. Oldukça zordu ve denizaltı mürettebatını inanılmaz takdir etmemize neden oldu” diye ekliyor.
KGB ajanını canlandıran Duchovny “Filmi izlerken gördükleriniz bir film seti dekorasyonu değil. Tüm gördüğünüz kollar, dümenler, metaller, borular, her yerden adeta üzerinize fışkırıyor. Bir keresinde periskopa çarptım. Kafamı sıkça çarptım. Çekim yapılan alanın darlığı size bir oyuncu olarak gerçekçi bir şekilde çalışmanıza yardımcı oluyor” diyor.
Watson ekliyor: “Bence en iyi filmler sizi daha önce hiç bulunmadığınız yerlere götürüp, sizin bunu deneyimlemenize olanak sağlayan filmlerdir. Bu filmde kendinizi 1 saat 40 dakika bir Rus denizaltısının içinde geçirip sanki sizde aynı olayı yaşamış gibi hissediyorsunuz.”
Hayalet’in yapım aşamasında birbirinden çok farklı iki yapım yolu kullanılmıştır. Gerçek aksiyon sahneleri çoğunlukla denizaltının içinde çekilmişken, harici sualtı sahneleri ile diğer denizaltılar ile okyanusun altındaki etkileşimleri gösteren sahneler ise görsel efektler ve modeller kullanılarak yaratılmıştır. Her iki çekim şeklinde de film yapımcıları film yapım teknolojisindeki yeni trendlerin avantajını kullanmışlardır.
Robinson “Bu filmi birkaç yıl önce asla yapılamazdı. Filmi teknik olaylar yapılabilir kıldı” diyor.
Söz konusu teknik olaylar iki yönlü idi : Biri film yapımcıların kamera seçimi, küçük gövdesi ile denizaltı gibi dar alanlarda bile çalışmayı imkanlı kılan ve tamamen dijital bir kamera olan RED EPIC idi. İkincisi ise dijital animasyon maliyetinin ödenebilir oluşuydu. Robinson maliyetlerin gitgide düştüğünü söylüyor.
Filmde bir diğer kilit karar ise oyuncuların Rus aksanıyla konuşturma konusu idi ki, Robinson aksi yönde karar verdi. “Rus aksanını bilerek kullanmadım çünkü izleyicinin oyuncuların Rus denizcileri olduğunu unutup onları büyük bir baskı altındaki insanlar olarak görmelerini istedim” diyor Robinson. Karakterlerin komik aksanlarından dolayı göz ardı edilmelerini istemedik.
Densham filmin esas gücünün izleyiciyi günlük hayatlarından uzaklaştırabilme kudretine sahip oluşunda olduğuna inanıyor. Yapımcı “Ben insanların yalnızca bir tür filmini izlemeye gittiklerini düşünmüyorum. Filme daha önce hiç gitmedikleri bir yere götürecek bir şeyi görmeye gidiyorlar. Bir Cuma akşamı onları yaşamakta oldukları yerin dışında, daha önce hiç gitmedikleri bir yere götüren bir filme gidiyorlar. Önceden ne yapacağı belli olmayan karakterlerin yer aldığı ve olayların sonunun nereye varacağının belli olmadığı filmlere gitmek istiyorlar ve bence bu film bu ihtiyacı tam anlamıyla karşılıyor.”
Robinson da aynı fikirde : “Bence izleyicileri filmde harika bir çekişme, büyük bir enerji ve aksiyon bekliyor. En son ana kadar ne olacağından asla emin olamayacaklar ve bu tür bir olayın gerçekten olası olduğunun farkına vardıkları anda da “Aman Allah’ım” diyecekler.”