Geçen gün birkaç dizi aktörü (tiyatrocu) arkadaşımla Cihangir’de bir balıkçıda sohbet ederken Demirkubuz’un İtiraf’ından ve filmdeki oyunculuktan bahsedecektim. Bir de baktım ki masadaki kimse izlememiş filmi. Masada da en az 12 kişi falan vardı sanırım. Çok şaşırdım. Sizler bu ülkede aktörsünüz ve böyle bir filmi nasıl bilmezsiniz dedim!.. Yok demedim öyle bir şey, çünkü alıştım artık en sinemayla iç içe olan insanların bile İtiraf’ı bilmiyor olmasına…
Malesef bu durum bu aktör arkadaşlarıma özgü bir durum değil. Mesela geçtiğimiz yılların yine en güzel filmlerinden Hazan Mevsimi, Tatil Kitabı ve Benim Marlon ve Brandom… Sanırım bugüne kadar bu filmleri izlemiş kimseyle tanışmadım! Sanki yeraltı filmi bunlar, olacak iş değil. Abartmıyorum, bu filmleri izlediğim festivallerde tanıştığım insanlar dışında yok, bütün arkadaşlarıma sordum, hiçbiri bilmiyor. Çok sevdiğim bir arkadaşıma geçenlerde D&R’da bulup da Benim Marlon ve Brandom’u hediye aldım hatta. Kimse zaten bulamıyor, edemiyor, hiçbir yerde duymuyor… Geçip gidiyor bu filmler…
Böylece düşünürken oturup, sadece kendi izlediğim ve keşke başka birçok arkadaşım daha izlese dediğim filmlerden bir liste yapmaya karar verdim. Hani bir Türk filmi listesi yapayım, sonra arkadaşlarıma direk yollayabileyim diye. Sonra yenilerden birkaç film daha geldi aklıma. Bazıları piyasada bilinen ama yine de birer sinema eseri olarak yeterli ilgiyi görmediğini düşündüklerim…
90’lardan bu yana, değeri en az bilinen filmler olsun dedim listenin adı. Hani vardır ya, ”Hiç izlemediğiniz 10 korku başyapıtı” falan gibi keyifli listeler. O minvalde bişey…
Buyrun…
10- Her Şey Çok Güzel Olacak (1998)
Bu filmi izlemeyen mi var ki diyeceksiniz! Biliyorum ama bu film sadece bir Cem Yılmaz güldürüsü olarak hatırlanmaya mahkum edildiği için, ona acıyıp da listeme aldım. Tamam herkes bu filmi çok seviyor ama saygın Türk filmi diye bahsederken bu filmin adını ağzına alan yok. Dizi bozması skeçler-bütünü-güldürülerle bir kefeye koyuluyor bu film! Biz ülkece unutmuş gibiyiz ama aslında komedi filmi yapmak zor bir şeydir. Her Şey Çok Güzel Olacak bu zoru başarmış bir film… Cem Yılmaz’ın, Cem Yılmaz’lığının ikinci planda olduğu, kendi ayakları üzerinde durmayı çok iyi başarabilen, küçük ve ciddi bir B-komedi.
9- Hazan Mevsimi: Bir Panayır Hikayesi (2008)
Biri seyyar bir panayırda, diğeri yakındaki bir yol inşaatında çalışan iki sıradan insanın aşkını anlatıyor Mehmet Eryılmaz’ın filmi. Filmin IMDb’de kaydı bile bulunmuyor. Çok iyi oyunculuklarla beraber gerçek otantik bir panayır havasının başarıyla yakalanmış olduğu bu sessiz sakin film, modern Türk sinemasında ufak bir kayıp hazine.
8- Lola ve Bilidikid (1999)
Kutluğ Ataman‘ın cesur ve çıplak eseri, Almanya’daki Türk eşcinsel alt kültürünü anlatıyor. Sadece içeriğinin çarpıcılığıyla değil, her yönüyle dört dörtlük bir Türk filmi.
7- Dokuz (2002)
Bu kadar iyi bir film nasıl olur da bu kadar saklı gizli kalabilir? Ağır Roman’daki polis sorgulama sahnelerini düşünün. Bütün bir film öyle insanın gırtlağına çöküyor işte. Nasıl olur da bu filmi daha çok görmeyiz, duymayız? Ali Poyrazoğlu’ndan, Serra Yılmaz’a ünlü isimler de var hani. Acaba suç Ümit Ünal’da mı diye düşünmeden edemiyor insan. Çünkü filmin dağıtımcılığında çok ağır problemler olduğu şüphesiz. Neden Ümit Ünal’ın sinemamıza armağını olan Dokuz ve Ara filmlerini kimse bilmiyor? Bunu biri bana açıklasın lütfen.
6- Gitmek: Benim Marlon ve Brandom (2008)
Ayça, Taksim’de önümüzden yürüyüp geçebilecek kadar gerçek bir karakter. Esmer, kilolu, 20’li yaşlarda bir tiyatro öğrencisi. Doğu Anadolu’da bir dizi çekimi esnasında bir Kürt aktöre aşık oluyor ve Bağdat’ta savaşın tam patlak verdiği sırada Irak’a gidip sevgilisini görmek için yola çıkıyor. Son derece dokunaklı, belgesel gerçekliğinde, çok ama çok başarılı bir yol filmi. Olayın büyük ölçüde gerçek bir hikayeye dayandığını da hatırlatalım. Ayça’nın Taksim’deki karanlık bir barda, saçlarını açıp kendi başına dans ettiği sahne yüreğime kazındı.
5- Takva (2006)
Takva, bu listedeki en değeri bilinen film diyebiliriz. Ama buna rağmen, içerdiği konunun gölgesinde kalmış bir film. Birçok arkadaşıma soruyorum, ”ha o din filmi mi? yok izlemedik” deyip geçiyorlar… Sinematografi olarak Nuri Bilge Ceyhan’ın filmlerinden, atmosfer olarak da Demirkubuz filmlerinden geri kalmayan Takva, son 20 yılın belki de en iyi bir iki Türk filminden biri!
4- Tatil Kitabı (2008)
Seyfi Teoman’ın ilk filmiyle böyle bir atmosfer yakalaması başlı başına sinemamız için gurur verici bir olay. 10 yaşında bir çocuğun gözünden ailesinin ilgisizliği, sosyal hayatın tekdüzeliği, buna rağmen yürüyen bir düzen ve tembelce mutlu olmak anlatılıyor filmde (bence). Yazın, çocukken, yapacak hiçbir şey bulamadığınız öğlen vakitlerinde, boş boş etrafınıza bakarsınız ya,.. Ben özellikle bana bu hissi çok derinden hatırlattığı için çok sevdim bu filmi sanırım. Filmin başında okuldan dağılan çocuklar sahnesi de bir harika!
3- Bir Tuğra Kaftancıoğlu Filmi (2008)
Eğer Ümit Ünal filmlerini daha çok seyirciye ulaştıramadığı için suçluysa, Hasan Yalaz ve Emre Akay’ı asmak lazım! Bir Tuğra Kaftancıoğlu Filmi, dünya çapında ilgi görmesi gereken, son derece enteresan, deneysel bir sanat eseri; insanın kafasını allak bullak eden bir Türk filmi. Ancak bir DVD dağıtımı bile yok, inanabiliyor musunuz! Bir filmin, kendi kamera arkasıyla iç içe geçip, yine de izleyiciyi sinema büyüsü altına sokması çok ender görünen bir durumdur. Mesela bazı dogma filmlerdeki gibi veya aktörlerin rol yapmayı bırakıp direk kameraya konuştuğu filmler gibi… Bu janrda gelmiş geçmiş izlediğim en uç noktadaki, en iddialı film Bir Tuğra Kaftancıoğlu Filmi diyebilirim. Film, 4. duvarı yıkmakla kalmıyor. Adeta duvarları yapıp bozup izleyenin kafasını Rubik kübüne çeviriyor.
2- Karanlık Sular (1995)
Düşünün ki, koskoca bir ülkenin neredeyse 90 yıllık sinema tarihinde sadece tek bir tane dört başı mahmur bir korku filmi bulunuyor: Kutluğ Ataman’ın Karanlık Sular’ı… Seyirciyi korkutmaya çalışan bir dehşet filmi değil, Osmanlı zamanında İstanbul’da geçen, içinde vampirler de olan bir David Lynch filmi gibi adeta. Filmin sadece başlangıcındaki seyirciye karşı aldığı tavır yeter! Karanlık Sular, sinemamız için çok ama çok önemli bir film. 2007 yılında sınırlı sayıda da olsa Karalık Sular’ı DVD’de piyasaya süren Yunan şirketi Onar Films’e buradan bir kere daha teşekkür ediyoruz…
1- İtiraf (2002)
Liseyi bitirdiğim yıllarda bana sinema yapmaya başlayacak cesareti veren 2 film oldu: İtiraf ve Masumiyet. Nuri Bilge Ceylan ile birlikte Türkiye’nin en iyi yönetmeni olarak kabul ettiğim Zeki Demirkubuz’un en karanlık filmi İtiraf. Taner Birsel ve Başak Köklükaya’nın kendilerini çırılçıplak yönetmenin ellerine bıraktıkları ve yıldızlaştıkları film, insanın boğazına bir el gibi yapışıyor. Aşık olduğu karısına kavga ederken ”senin ananı s…..!” diyen bir adamın çaresizliğinin hiç bu kadar güzel anlatıldığını görmedim! Var mı başka böyle bir sahne sinamamızda? Varsa lütfen söyleyin onu da izleyelim.
Not: Bir otoriteymiş gibi yapmadan, sadece kendi en sevdiğim ve en değerli bulduğum yeni Türk filmlerini sıraladım. Yok o değil, bak bu film bu listede olamlıydı diyenler varsa, buyursunlar yazının altına yazsınlar, hepimiz öğrenelim… Eminim ki Türk filmi diye sadece sulu komediler değil, biraz bu filmlerden de izleyerek büyüyen yeni nesiller ülkelerini daha da çok seveceklerdir. Ne yalan söyleyeyim, ben Nuri Bilge Ceylan’ın, Demirkubuz’un, Fatih Akın’ın filmlerini izleyince Türklüğümle gurur duyuyorum.
Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak, Süt ve Beş Vakit gibi filmleri de bu listeye koyabilirdim. Ancak bu filmlere D&R’larda olsun, gazetelerin sinema köşelerinde olsun biraz daha fazla rastladığım için ilk 10’a koymadım.
benim unutamadığım film Şah Mat (1989)filmidir. başrolünde faruk peker vardı. yönetmende yılmaz atadeniz. yapılmış en iyi polisiye türk filmdir bence. yakın zamanda CG’de paylaşıma sunacağım filmlerden biri.
Şah Mat güzel beğendiğim Türk filmlerinden birisi. Tolgaya katılıyorum. Bir de Raziye (1990) var. Melih Cevdet Anday’ın romanından uyarlama. Kamran Usluer, Yasemin Öymen başrollerde. İzlemeyen arkadaşlara tavsiye ederim.
Ben Sonbahar, Küçük Kıyamet ve Gölgesizleri de ekleyebilirim bu listeye. Belki eleştirmenler tarafından gerekli ilgiyi gördüler ama seyirci tarafından pek de hak ettikleri yerde değiller ne yazık ki.
Gemide ve Laleli’de Bir Azize
Gölge Oyunu
Muhsin Bey
Züğürt Ağa
Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni
Aaah Belinda
Ve eminim bu liste uzar gider.Keza neye göre iyi film,kıstasları belirlemek lazım,tamamen teknik kriterlere göre değerlendirilen bir film belki işi bilenler için muazzam diye nitelendirilebilecekken normal bir seyirci için Çin İşkencesine dönüşebilir.Herşey Çok güzel olacak ve Cem Yılmaz’ın bence en takdir edilesi yönü,Türk filmlerinin neredeyse tamamının aynı hattan çıkma seri ürün film üretmesinin teknoloji eksikliğine bağlanması bahanesinin koca bir yalan olduğunu ortaya koymasıdır.
“Şah Mat” filmi gerçekten de iyi bir filmdi. Benim favori Türk filmim “Gemide”dir.
Benim hatırladığım listede olmayan ”Fasulye” filmi var. Aslında düşününce bir çok film akla geliyor. ”Fasulye” de bana göre hakettiği ilgiyi görmemiştir. Adından fazla bahsedilmez ama Türk sinemasındaki nadide absürd komedilerden biridir.
Sahte Cennete Veda (1988), Zengin Mutfağı (1988), Kara Kentin Çocukları (1999), eskilerden de Kötü Tohum (1963) bu konuda aklıma gelen ilk örnekler.
“Şah Mat” ı da büyük bir merak ve iştahla beklediğimi belirteyim.
Türk sinemasının en karanlık ve depresif filmi olan Anayurt Oteli. İzolasyonu ve bunun getirisi bireysel saplantıları, deliliğe gidişi böylesine cesurca ve boğucu biçimde görselleyebilecek yönetmen olarak aklıma Ömer Kavur’dan başkası gelmezdi, nitekim her ne kadar eleştirilse de oyunculuk için de Macit Koper kusursuz bir seçim olmuştu.
adım zebercet… cümlesi bu kadar yıkıcı olabilir mi?
“her şey çok güzel olacak” haricinde hiçbiri sinemada doyurucu hasılatlara ulaşamamış filmler. ama bunu hemen bütün nitelikli Türk filmi için söyleyebiliriz. Bu kanıksadığımız bir durum, sebeplerini de yıllardır tartışıp duruyoruz. dolayısıyla, listenin “farklı” olması için eleştirmenlerden hak ettiği ilgiyi görmeyen filmler seçilmeliydi bence. bu durumda yazıdaki ve yorumlardaki pek çok film liste dışı kalır tabii.
ben de hemen aklıma gelen bir film ekleyeyim: geçenlerde kaybettiğimiz Zeki Ökten’in yönettiği, Umur Bugay’ın senaryosunu yazdığı 1988 tarihli Düttürü Dünya. bir Kemal Sunal filmi olduğu için TV’de çok gösterildi, ama diğer Kemal Sunal filmlerinin gölgesinde kaldı. zeki ökten filmografisine değinilen yazılar haricinde eleştirmenlerin bahsettiğine de rastlamadım.
Zeki Ökten ve Umur Bugay işbirliği hep verimli oldu: Kapıcılar Kralı (1976), Çöpçüler Kralı (1978), Düttürü Dünya ve Davacı (1986). Hepsi de toplumsal durum ve sorunları makul bir didaktizmle sunmayı başaran nitelikli filmler.
Düttürü Dünya ise bir insanın hayallerinin gerçek dünyanın çarkları arasında ezilmesini anlatan hüzünlü bir film. hele Kemal Sunal’ın klarnetle oyun havası çaldığı, zeka özürlü oğlunun göbek attığı son sahnesi… her seyrettiğimde yüreğimde bir sıkışma yaratır.
alakasız olacakta, ‘CG’yi çıkartamadım neresidir orası.)
alakalı olarak da, yakın zamandan “anlat istanbul” geldi aklıma.
CG den kasıt : http://www.cinemageddon.org/
her hangi bir yer değil. “filmi izleyip, film hakkında yazacağız”dır demek istenen…
itiraftan bu kadar etkilenen tek kişi olduğumu sanıyordum senelerdir …teşekkürler :)
ya o değil de merak ettim. şu dizi aktörü, pardon tiyatrocu arkadaşlarına bahsedeceğin şey neydi? film ve filmdeki oyunculuklar hakkında ne diyecektin?
suphesiz turk sinemasinda degeri bilinmeyen bircok degerli film var. ama bana soracak olursaniz ne can evrenolun soledigi ilk on ne de yorum yazan arkadaslarin soyledigi filmler, hepsinden de once gelen “a ay” filmidir. turk sinemasinin ilk on filminden birisi olabilecek nitelikte 88 yapimi bir reha erdem klasigidir, munir ozkul`dan cok siradisi bir performans barindiran, william blaketen siir okunduguna tanik olabileceginiz tek turk filmi. siyah beyaz kontrasti, siir, fotograf, resim, roman, dans… gibi dier sanatlardan soyutlanamayan mukemmel yapisi ve turkiye sinemasinin kafa yormasi gereken en buyuk sorunsali kendine konu edinmesiyle takdire sayan bir filmdir. ancak ne var ki bu basyapit kimse tarafindan bilinmemekte, hicbir sekilde gundeme gelmemektedir. eger oteki sinema gibi bir sitede degeri bilinmeyen turk filmleri gibi bir baslik acilmissa bu filmi listenin basina koymak boynumuzun borcu…
Sevgili fanteist, dikkatli okursan bu yazıda 1990’dan bugüne Türk filmlerini listeledim. Evet A-Ay da çok güzel film kesinlikle. Benim zevkime göre biraz sıkıcı, ancak yine de kesinlikle çok önemli ve güzel bir film. Adını hiç duymayanlara duyrulur
Bana göre listeniz harika.Benim eklemek istediğim film Reha Erdem’in başyapıtı “Hayat Var”.Bence son yılların en iyi Türk filmi olmasına rağmen görmezden gelindi.Bir de “Yorum Yok” adında özürlü bir gencin hayatını anlatan bir film vardı.Biraz araştırdım 90 yapımıymış.Sanırım 16-17 yaşlarındayken izlemiş ve çok etkilenmiştim.İyi bir filmmiydi çok ayrıntılı hatırlamıyorum ama farklı ve etkileyici bir filmdi.
Hazan Mevsimi’ni izledim. siz listeye almışsınız ama ben filmi beğenebilmek için tek bir sahne bile göremedim. bence amatör ötesi bi yapım, hani ben çeksem daha iyi denir ya, bu deyiş filmde geçerli işte. size katılmıyorum.
Belki çok erken ama sinema gişelerinde bir “Recep İvedik” olamayan ama “Recep İvedik”i her yönüyle sollayıp şarampole yuvarlayacak bir film olan “Vavien” değil de nedir? Keşke “Vavien” gibi filmler sinemaları doldursa da bu filmler için kuyruklar oluşsa…
“şarampol” deyince bir anda gözümün önüne Engin Günaydın’ın Binnur Kaya’yı uçurumdan attığı sahne gözümün önüne geldi:) Çok güzel film,şimdi yeniden izlemiş gibi oldum..
Kesinlikle “Hayat Var” . Sinematografi anlamında Türk sinemasının en iyi filmidir. Bu filmin görsel ve estetik düzeyine hiçbir film ulaşamamıştır Türk sinemasında. Ayrıca biçim olarak dünya sinemasında bile farklı duracak bir “film modeline” sahip… Bu arada bu filmin en iyi sahnesi, kimilerine belki ilginç gelebilir ama giriş sahnesidir; Hayat’ın arkasını dönmüş olarak günbatımını izlediği sahne… Ama gişede hüsrana uğramıştır tabii ki, hatta Reha Erdem Yeşilçam Ödül Törenin’de bu konuyla ilgili son derece komik bir gönderme bile yapmıştı, kendisine ödül veren jürilerin sayısı kadar seyircisi olduğuyla ilgili…
“Vavien” de çok sıkı filmdi, o zayıf finali olmasa belki bir başyapıt bile olabilirdi ama son anda senaryonun kurbanı olmuştu maalesef…
ses-zeki ökten tarık akanın işkencecisini sesinden tanıdığı sahne ve tarık öcalın müziği için.-içmeyen adamdan korkarım ben.orhan çağman-engin şenkanın tarık akana yaptığı dublajda harikadır.
çapkın hırsız atıf yılmaz-tamam 70 ler tarık akan filmleri çok cici ama bu film cicili bicili.finalinde neden ikincisi çekilmedi diye üzülüyorsunuz.-ve ben bu filmin ikincisiyle ilgili bir kısa film yazdım bir gün param olursa çekerim belki.çapkın hırsız 2 kenan demir-atıf yılmaz harika-.
rumuz goncagül irfan tözüm-metin zaten harika,kahkahalarla güleceğiniz iki sahne garanti edebilirim.türkan şorayın kült partneri bence hakan balamir.irfan tözümün en iyisi.
zengin mutfağı başar sabuncu-12 mart döneminin tüm enerjisini iliklerinize kadar hissediyorsunuz.vasıf öngören böyle yazmış yazımızı.-ölü yok ama yaralı tonla,hem onlardan,hem bizden-.
cafer çocuk hırsızı hulki saner-fena halde nostaljik.kadir savun,suphi kaner o kadar sevimliki cikcik diye ötüyorsunuz ekran karşısında.suphi kaner hakkındada bir kısa film yazdım umarım bir gün mutlaka.
raziye yusuf kurçenli-oğuz tunçtan haberi olan varmı.bu film harika.erdal kahramanın kameralarını ben taşısaydım keşke.
bir gün mutlaka bilge olgaç-müthiş ajite o yüzden ortalıklarda yok galiba,birileri hasır altı ettiler bu filmi.
üç süpermenler olimpiyatlarda yavuz yalınkılıç-kötülüğün ötesine geçmeliğiz şiarını başardığı için.
daha nice hakkı yenmiş film var ama ben yoruldum.
şah mat 1989
http://www.youtube.com/watch?v=Avq2D5IB_bw
film artık internette
http://www.youtube.com/watch?v=nZtd0PjVCds
dvdsinden bizzat riplemişem.
hatta ondan önce şuraya da koymuş idim:
http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/105465/karanlik-sular-the-serpents-tale-1993-82-dk
Yorum yok adlı filmi nasıl bulabilirim yardımcı olun lütfen
*Onur Ünlü filmleri
*Sen Aydınlatırsın Geceyi (2013)
*Günaydın İstanbul Kardeş (1999)
*Anlat İstanbul (2005)
Güzel filmler, liste için teşekkür.
“hayallerim aşkım ve sen” ısrarla anlaşılamamış olduğunu düşünüyorum…
Son dönemlerde Sivas, Sarmaşık, htr2b: Dönüşüm ve Gözümün Nuru gibi filmlerde çıktı. Onları da listeye ek olarak söylemek isterim. Ayrıca Baskın’ı da çok beğendik. :D
Tabutta Röveşata, Biri ve Digeleri (Aytaç Arman oynuyor), At (Genci Erkal).
Hakkari’de Bir Mevsim, Bereketli Topraklar Üzerinde ve Otobüs benim listemde olmalı.
Pazar: Bir Ticaret Masalı. Yönetmeni yabancı da olsa etkileyici bir filmdi. Cengiz Bozkurt’u ilk bu filmde görmüştüm.
Mehmet Aslantuğ’un yapımı bir film vardı “Aşkın İkinci Yarısı” güzel etkileyici bir filmdi ama reklam yapılmadığı için piyasada fazla kalamadi.
Kara kentin çocukları 1999 yilinda çekiliyor asıl ismi “kara kentin piçleri” ama sansür yiyeceklerini düşündükleri için değiştiriyorlar, inanılmaz deneysel farklı bir film ve 90’lar Beyoğlu gençlerini sanki belgesel tadında yaşam tarzlarına eğlence kültürüne bir ayna tutuyor. Kesinlikle değeri bilinmemiş döneminin sanat eseri, Youtube’da film bulunmakta, underground film severlere şiddetle tavsiye ederim..
Masumiyetin öncülü olan kader de inanılmaz bir film. Bence masumiyetten çok daha iyi
Filmleri izleyebileceğiniz bir link var mi
Eskilerden Ağır Roman, Tabutta rövaşata, yakın zamandan Erdem Tepegöz’ün Zerre, Kazım Öz’ün Zer, Tolga Karaçelik’in Sarmaşık.
Bunlar da kıymetli filmler. Listedeki 9 özellikle favorim.
Mommo Kız Kardeşim – Atalay Taşdiken
Saç – Tayfun Pirselimoğlu
Rıza – Tayfun Pirselimoğlu
Bulutları Beklerken – Yeşim Ustaoğlu
Bunlar hakkı yenen değeri verilmemiş sanat eserleridir.
Kıymeti bilinmemiş bir çok film yazıda ve yorumlarda dile getirilmiş zaten. Ben de belirli bir gişesinin, yıldız oyuncularının varlığına rağmen ” Karagöz Hacivat Neden Öldürüldü”nün bu listeye alınması gerektiğini düşünüyorum… Bu film diliyle, tarihi ele alış biçimiyle, günümüze dair söyledikleriyle sinemamızın nadide örneklerinden biri. Üzerinde çok daha fazla konuşulmalı tartışılmalıydı…
Tarihleri uyar mı bilmem ama Jin ve Dilber’in Sekiz Günü de etkileyici yapımlar.
bana göre en hakkı yenmiş yapımlardan biri özcan özgür’ün otobiyografiye kaçan filmi ”kardeşim benim” dir. fasulye filmi de çok sürprizli bir keşiftir. kara kentin çocukları ve iz filmleri de izlemesi enteresan yapımlar. bu filmlerin ortak özelliği, daha az film çekilen; aslında yerli sinemanın krizde olduğu yıllara ait filmler olmaları. yerli bir tarantino filmi havası veren son dönem işlerinden ”kanunsuzlar”da çok ilginç bir film.
Dar Alanda Kısa Paslasma da çok iyi bir filmdi bence.
Takva ve Gemide filmleri favorim
Gölgesizler listede olmalı bence
“Kaç Para Kaç” ve “Kaçıklık Diploması” her ikisi de iyi filmlerdir.
Kara köpekler havlayınca diye bir flim vardı çok amatör gibi görünsede izleyiciyi etkileyen bir flimdi.
Bu filmleri yeniden izlemek lazım gerçekten hakkı yenmiş filmler can evrenol abiye teşekürler.