Dehşet verici korku serisinin en son filmi “Ruhlar Bölgesi: Bölüm 3 / Insidious: Chapter 3” serinin ortak yaratıcısı Leigh Whannell tarafından yazıldı ve yönetildi. Hikaye Lambert ailesinin “Ruhlar Bölgesi/Insidious” ve “Ruhlar Bölgesi: Bölüm 2 / Insidious: Chapter 2”deki mücadelesinden ve Elise’in Öte’nin ruhlarıyla savaşlarından yıllar öncesini ele alıyor. Bu geriye dönüş filminde, aktris olmaya hevesli genç bir kız olan Quinn Brenner merhum annesinin kendisiyle temasa geçmeye çalıştığını hisseder ve yetenekli bir medyum arar. Bulduğu kişi Elise’dir.
Elise hassas Quinn’i koruma güdüsü hisseder ama geçmişindeki bir trajedi onu becerilerini kullanmaya isteksiz hale getirmiştir. Çok geçmeden şaşırtıcı bir kaza Quinn’i evde dinlenmeye mecbur bırakınca, dul babası Sean aileyi bir arada tutma mücadelesi verir. Daha sonra, Quinn kendi yatak odasında kötü bir doğaüstü varlığın saldırısına uğrar. Bunun üzerine, Sean yardım etmesi için Elise’e ricada bulunur. İnancı ve amaç anlayışı arasında kalan Elise ölülerle irtibata geçmek için güçlerini kullanır. Bunun için yeni tanıştığı iki kişiden yardım alır: Lisanssız parapsikologlar Tucker ve Specs.
Quinn’i korumak için Öte’nin derinliklerine dalmak zorunda kalan Elise, çok geçmeden o güne dek karşılaştığı en acımasız düşmanla karşı karşıya olduğunu görür. Bu, insan ruhuna doymak bilmez bir iştah duyan bir iblistir.
Günlük hayatımıza paralel yaşayan bir dünya hayal edin; kabuslarınızdan bile daha korkunç; rüyalarınızdan hayatınıza sızıyor. Bu dünya ölülerin ve hiç canlı olmamışların dünyası; yaşayanların dünyasıyla da çatışma içinde. Buranın iblisleri bir dünyadan diğerine dönmek istiyorlar. Bazı hayaletler ölümlerine bir anlam vermeye çalışıyorlar; bazı ruhlar sevdikleriyle yeniden bağlantı kurma arzusundalar. Fakat çoğunun peşinde olduğu şey öfkelerini kusmak, kıskançlıklarını açığa vurmak, nefret ve kin saçmak ve her ne pahasına olursa olsun intikam almak…
Bu ölüler diyarının adı Öte. Yaratıcıları ise, hit filmler Insidious ve Insidious: Chapter 2’nin de yaratıcıları olan Leigh Whannell ve James Wan. “Insidious: Chapter 3”te, dehşet verici korku serisi, Öte’nin derinliklerinde her zamankinden karanlık yerlere gidiyor.
Kendine ait Blumhouse’la “Sinister”, “The Purge”, “Ouija” ve “Paranormal Activity”nin yapımını gerçekleştiren Jason Blum seri için şunu söylüyor: “James ve Leigh, ‘İnsidious’la kendi benzersiz, dehşet verici dünyalarını yarattılar; ve bu film bizi Öte’nin gitgide daha derinlerine sürüklüyor.”
Yeni filmin yapımcısı olan Wan, “Öte’nin mevcudiyeti kendi evreninde. Ama herhangi birimizi herhangi bir zamanda etkileyebilir” diyor.
Yapımcı Oren Peli ise şunu açıklıyor: “Bu filmde ‘Öte’ hakkında daha çok şey anlıyoruz ama farklı bir açıdan. Bu kez izleyicilerin önceden görmediği öğeler ve bol bol korku var.”
Bu filmin yazar ve yönetmeni Whannell’e göre de, “İyi korku yapımlarını sevenler ‘Insidious’ filmlerine bayılıyorlar. İzleyicilerin kesinlikle dehşet yaşamasını istiyoruz.”
“Ruhlar Bölgesi: Bölüm 3 / Insidious: Chapter 3” tüyler ürperterek ilerlerken, saati geri alıyor; hikaye, Lambert ailesinin yaşadığı musallat olayının tırmanışını ayrıntılarıyla anlatan ilk filmlerden yıllar öncesine gidiyor. Ailenin yazgısının çözüldüğü “Insidious: Chapter 2”de, Whannell spot ışıklarını öykülerin değişmezine çevirmeye kararlıydı. Bu, Lin Shaye’in canlandırdığı yenilmez medyum Elise Rainier’dı.
Elise, Lambert ailesini kurtaran mücadelenin bir parçası olarak öldürüldü ama Whannell şunu söylüyor: “Bu karakteri seviyorum. Onu nasıl geri getireceğimi düşündüm. ‘Hayalet Elise’i ele almak söz konusu değildi, onu canlı istedim! İnsanlar ikinci filmde öne çıkardığımız, zamanı değiştiren hikaye anlatımını sevdi ve ben bunun Elise’in yolculuğuna daha derin bir anlam katan bir hikaye sağlayacağını hissettim. Bir başlangıç hikayesi planlamaya başladım: İlk filmden yıllar önce geçen, ‘İnsidious’ın merkezindeki konseptin şekillendiği ve Elise’in geçmişini irdeleyebileceğimi bir geçmişe dönüş. Bunu yazmaya başladığımda, ortaya çıkan malzemeye aşık oldum.”
Shaye, Whannell’in senaryosunun “karakterler hakkında daha fazla ayrıntı” vermesinden etkilendiğini söylüyor ve, “‘’Ruhlar Bölgesi: Bölüm 3 / Insidious: Chapter 3’ te, Elise’in kişisel hayatı hakkında daha çok şey öğreniyoruz. Bu fikirler heyecan vericiydi çünkü benim için önemli olan karakter ve hikaye” diyor. Blum ise şunları ekliyor: “Lin’in perdede Elise’i canlandırışını gördüğünüzde, iblisler ve ruhlarla iletişim kurabildiğine inanıyorsunuz. Paranormal konulu çoğu filmde, karakteri ya da uzmanı inandırıcı kılmak zordur ama Lin bunu müthiş bir şekilde başarıyor.”
Whannell’e göre de, “Lin sette bulunmasından mutluluk duyduğunuz bir aktris çünkü her an kendini işine yüzde yüz veriyor. Bir yazar için senaryonuz hakkında sizinle bu kadar çok konuşan bir oyuncunun olması cesaret vericidir. “Ruhlar Bölgesi: Bölüm 3 / Insidious: Chapter 3”ü yazarken Lin’le bol bol değerlendirme yaptığımız için, Elise karakterini çok geniş bir gerçekçi duygu yelpazesiyle bezeyerek ilk iki filmdekinden bile daha güçlü kıldığımızı hissediyorum. Lin bu duyguları çok başarılı bir şekilde aktardı.” Wan bunu doğruluyor: “Lin Shaye bu filmlerin can damarı. Yeni film bu sayede serinin efsanesini devam ettiriyor ve genişletiyor.”
Peli ise şunları söylüyor: “Aynı evrende geçen harika bir yeni hikaye. Leigh yeni bir aile tanıtmakla kalmayıp, örneğin Elise gibi, önceki bölümlerden favori bazı karakterlere de yer veriyor. Elise’in ilk iki filmde izleyicilerin tanıdığı ve sevdiği kişiye nasıl dönüştüğünü görme imkanı buluyoruz. O, ailenin uğruna şeytani güçlerle savaşmak için kendini feda etmekten kaçınmıyor.”
Whannell, “Ruhlar Bölgesi: Bölüm 3 / Insidious: Chapter 3” te Elise’in gelişimini klasik western filmlerindeki emekli silahşörlerin mesleğe geri dönüşüne benzetiyorum. Ya da bugünlerde olduğu gibi, suikastçilerin geri dönüşüne. Ama bunu yaşlı bir kadının yapışına nadiren tanık oluyoruz. Elise ve [meslektaşları] Tucker ile Specs’i ilk filmde tanıdığımızda, birlikte çalışma geçmişleri olduğu açıktı. Dolayısıyla, nasıl tanıştıklarını irdeleyebilir ve bunu anlatımda bazı tekniklerle ilk filme bağlayabilirdim. Bu filmde, serinin hayranları için ‘Paskalya yumurtaları’ da var. Her gün kendime ‘Hayranlar ne düşünecek’ diye sordum. Onları hayal kırıklığına uğratmak istemedim çünkü filmdeki kurnazca noktalara gerçekten çok olumlu tepkiler verdiler” diyor.
Yeni hikaye akışı her ne kadar serinin sadık hayranlarına çok şey sunsa da, yeni izleyicileri de destana davet ediyor. Whannell şunu hatırlatıyor: “Herkesin korkuları vardır; hangi kültür ya da ülkeden olurlarsa olsunlar. Özünde, her hayalet hikayesi ölüm ve kayıpla ilgilidir. İşte bu yüzden izleyiciler bu hikayelerle özdeşleşebiliyor. “Ruhlar Bölgesi: Bölüm 3 / Insidious: Chapter 3” te buna istisna teşkil etmiyor; insanlar öncekileri izlememiş bile olsalar bu filmi seyredip karakterlerin neler yaşadığını anlayabilirler.
Whannell şöyle devam ediyor: “Benim bu filmdeki yaklaşımım, onu ilk filmin gerçek dehşetine geri götürmekti; o ilk filmde, başlarına ne geldiğini bilmeyen ve neler geleceğini tahmin bile edemeyen bir aile vardı.”
“Ruhlar Bölgesi: Bölüm 3 / Insidious: Chapter 3”te de aynısı söz konusudur: Ele geçirilmeye çalışılan sıradan bir aile. Aktris olmaya heves eden 17 yaşındaki Quinn (Stefanie Scott), teknoloji meraklısı 9 yaşındaki Alex (Tate Berney) ve dul babaları Sean (Dermot Mulroney). Anne ve eş Lily’nin ölümü Brenney ailesinin her bireyini üzmüştür ama özellikle Quinn hassas bir yaşta olduğu için daha çok etkilendiğinden, annesiyle iletişim kurma umuduyla Elise’e başvurmak gibi kadersel bir karar verir.
Whannell bu konuda şunları söylüyor: “Quinn karakterini yazarken, samimi bir şekilde ergen bir kız yaratmaya çalıştım. Bu yaşta kızların filmlerde belli bir şekilde portrelendiğine inanıyorum; oysa bu portre onların amaçlarını ve kaygılarını hakiki bir şekilde yansıtmıyor. Quinn ve Elise hayatlarının bir dönüm noktasında yaşadıkları kayıpla başa çıkma yöntemleri açısından birbirlerine ayna tutuyorlar; izleyicinin her ikisiyle de bağ kurması benim için önemliydi.”
Peli’ye göre, “Bu filmin ilk başlarında, Elise izleyicilerin ilk filmde tanıdıkları ve sevdikleri özgüvenli kadın değil; kocasının ölümünden dolayı yıkılmış, inzivaya çekilmiş bir kadın. Soru şu: İşler kötüleştiğinde, Quinn’e ve Brenner ailesine yardım etmek için kabuğundan çıkacak mı? Bu hikayede yaptıkları önceki filmlerde takip eden olayları ve Elise’in kendi kaderini etkiliyor.”
Shaye ise, “Bu seriyi seven insanlarla sürekli irtibat halindeyim, dolayısıyla beklentilerin farkındaydım. Zorluk kendimizi tekrar etmemekti; Elise’in ‘“Ruhlar Bölgesi: Bölüm 3 / Insidious: Chapter 3”te farklı ikilemleri var. Leigh bana çalışmamda ve rolümde kullanacağım çok şey verdi. Yeni hikayenin öğeleri, bu ailenin karşı karşıya olduğu şey ve Elise’in yaptıkları insanlara çok insani bir şekilde ulaşacak” diyor.
Peli şunları ekliyor: “Leigh Insidious dünyasını ve Öte için her türlü olasılığı, karakterlerin bunlarla mücadelesini çok iyi anlıyor. Tüm bunlar onu yeni bölümü yönetmek için mükemmel bir seçim yaptı. Her yeni filmde çıtayı bir öncekine göre yükseltmeye çalışıyoruz.”
Blum bunu şöyle açıyor: “Bir film yaratmış insanlar en iyi devam filmlerini yaparlar ve hikaye anlatımını ileri taşırlar. Kendileri ilk filmi yaptıktan sonra, etkilenme olmaması için devam filmi hakkında onlarla konuşmam. Leigh, ‘Yeni bir film için bir fikir buldum’ dediğinde, ideal olan buydu. Yönetmen koltuğunda ne isterse yapabilmesi için Leigh’yi olabildiğince rahat ettirmeye çalıştık çünkü hepimiz bu hikayeler için bir sonraki yönetmenin o olması gerektiğini hissettik.”
Whannell’ın aktardığına göre, “[Blum’un yapım şirketi] Blumhouse yapımcılara şöyle diyor: ‘Bu dünyayı siz düzenliyorsunuz.’ Başarılarının anahtarı bu; bir seriyi yaratmış insanların ona en çok ilgiyi göstereceğini bilmek.
Whannell şöyle devam ediyor: “Dünyanın dört bir yanındaki insanlarla bağ kuran bu hikayelerin anlatımının parçası olmak bir ayrıcalık. Seyircilerin sinemada topluca izleyebilecekleri bir filmi yönetebilmek muhteşem bir fırsattı. Insidious filmlerini seyircilerle birlikte izlemeyi seviyorum, özellikle de koltuklarından zıpladıklarını görmeyi.”
Whannell bu ruha uygun olarak ve çekimlerin başlamasından önce çalışma arkadaşlarını daha da rahatlatmak için oyuncular Lin Shaye, Dermot Mulroney ve Stefanie Scott’ı –başka konuklarla birlikte– bir “sinema gecesi” için evine davet etti. Gruba ilham kaynağı olması için açık havada izlettirdiği film, bir sinema klasiği olan The Shining’di.
Shaye’e göre, “İlk iki Insidious filmi yapılırken, Leigh her an oradaydı. Kimse bu hikayelerin hissiyatını ondan ve James’den daha fazla ya da daha iyi bilemez. Bu, Leigh’nin kariyerinde kesinlikle bir sonraki aşamaydı.”
İlk iki Insidious filmini, uzun zamandır yapımcı ortağı olan Whannell’in senaryolarına dayanarak yönetmiş olan Wan, “Leigh’nin“Ruhlar Bölgesi: Bölüm 3 / Insidious: Chapter 3” te çıkardığı iş karşısında hayranlık ve gurur duydum. Leigh korku sahneleri yaratmak, gerilim ve merak uyandırmak için ihtiyaç duyduğunuz ayrıntıları anlıyor” diyor ve ekliyor: “Insidious serisinin dizginlerini alacak daha iyi birini düşünemiyorum; meşaleyi müthiş dostuma geçirmekten onur duydum! Onun filmi yönetişini izlerken, üstelik ilk filmi olmasına rağmen, doğal bir yeteneğe sahip olduğunu gördüm. Yönetmenlikte çok rahattı ve çok eğlendi.”
Whannell ise bu iltifata şöyle yanıt veriyor: “Harika bir eğitim aldım. Bu, James’in arkasına oturup onun film yönetişini izlemekten, kurgu odasında elindeki malzemeyle, müzikle neler yaptığını gözlemlemekten geliyor. O, modern korkunun ustası. İkimizin zevkleri ortak: İkimiz de kesintisiz çekim yapmayı seviyoruz ve kurguya olsun bilgisayar efektlerine olsun bel bağlamıyoruz. Kameranın çekim açısında ve karedeki gerçek çekimlerle çalışıyoruz.”
Böyle olduğu halde, yazar-yönetmen Whannell şunu da kaydediyor: “Beniz tarzım James’inkinden biraz farklı. Bu önemli çünkü ilk iki filmin şablonunu takip etmekle birlikte ve bu filmin de aynı evrende geçmesine karşın, James’in yaptıklarını tıpatıp kopyalayamayacağımı biliyordum. Bu hikayelerin dünyasını inşa etmeyi sürdürmek ama daha önce yapmış olduklarımı tekrarlamamak istedim.”
İlginçtir ki “Ruhlar Bölgesi: Bölüm 3 / Insidious: Chapter 3”ün yapımı Wan’in yönetmenliğini yaptığı büyük bütçeli en son filmi “Furious 7”yle çakıştı. Wan yine de çeşitli kereler Whannell’i sette ziyaret etti –ve hatta bir sahnede konuk oyunculuk yaptı– ama projeyi daha çok modern iletişim kanallarıyla takip etti. “Leigh’ye korku tüyoları için cep mesajı atıyordum” diyor Wan ve ekliyor: “O da bana araba patlatma tüyolarıyla yanıt veriyordu [Furious 7 için]! Yani yüz yüzeyken her zaman yaptığımız şeyi yapıyorduk –fikir alışverişinde bulunup, projelerde birbirimize yardım ediyorduk.”
Whannell hayranı olduğu deneyimli sinemacıya ulaşmak için de 21. yüzyılın teknolojisinden yararlandığını söylüyor: “Çekimlere başlamadan önce, William Friedkin’e ‘İlk filmimi yönetiyorum, bana verebileceğiniz bir tavsiye var mı? Keşke yönetmenliğe başlamadan önce bunu bilseydim dediğin bir şey mesela?’ diye sorduğum bir tweet attım. Mr. Friedkin hemen yanıt verdi: ‘Öğle yemeği yiyip konuşalım.’”
Whannell şöyle devam ediyor: “Gerçeküstüydü. Kendisiyle hiç tanışmamıştım. Öğle yemeğine gittiğimde daha ancak ‘merhaba’ demiştim ki, ‘Oyuncularını gerçek anlamda korkutmalısın. The Exorcist’te ateş ettim. [Bir sahnede] Telefon çaldığında [rahibi] canlandıran aktörün o şekilde zıplamasını sağlayabilir miydim sanıyorsun?’ dedi.”
Haftalar sonra, Oscarlı yönetmenin tavsiyesini hayata geçirme çabasında, Whannell konseptin –silah ateşlemek değil– uygulanabilir olduğunu gördü. “Korna kullandım” diye itiraf ediyor yönetmen. “Sadece bir kez.”
Dermot Mulroney “Aktörde işe yaradı. Leigh setin diğer tarafında olduğu halde, epey bir korku yarattı” diye açıklıyor.
İblislerle ve Öte ile yüzleşmenin daha fiziksel boyutunu irdeleyen “Ruhlar Bölgesi: Bölüm 3 / Insidious: Chapter 3” herkesi diken üstünde tuttu; hatta önceki Insidious filmlerinin deneyimli çekim ekibi üyelerini bile. “Yetenekli bir çekim ekibimiz ve işine düşkün oyuncularımız vardı” diyor Whannell ve ekliyor: “İlk yönetmenlik deneyimimde böylesine destek gördüğüm için kendimi şanslı hissettim.”
William Friedkin’in kırk yıl önce yaptığı gibi, Whannell de kendini genç bir aktrise yoğun sahnelerde rehberlik ederken buldu; yönetmen, Stefanie Scott’ın canlandırdığı Quinn Brenner karakterinin dönüştüğü özellikle rahatsız edici sahnelere hazırlanırken benzersiz bir yaklaşım denedi. “Leigh beni bir dolaba götürdü ve karanlıkta 30 dakika boyunca death-metal müzik dinletti” diyen Scott, şöyle devam ediyor: “Kapının önünde bekleyen bir nöbetçi vardı; ara sıra içeri girip müziğin sesini kısıp kısmadığımı kontrol ediyordu. Korkunçtu ama sahnenin çekim zamanı geldiğinde hazırdım!”
Mulroney ise şunları aktarıyor: “Leigh’nin baştan beri umduğu şey bir gün nihayet gerçekleşti: Sahnemi oynamak üzeri içeri girdiğimde başka bir oyuncuyu görmedim. Üzerinde tam takım iblis kostümüyle yakınlarda durmuş kendi sırasını bekliyordu. Karanlıktı ve çok korktum! Beklemediğim bir diğer şey de gerilimli sahneleri çekerken korkmaktı. Leigh’nin yarattığı ortam öylesine gerçekçiydi ki canlandırdığımız durumlar tüylerimi ürpertti. Kasıtlı olarak öyle bir atmosfer yarattı.”
Korkutma taktikleri bir yana, kendi de oyuncu olan Whannell karakter geliştirmenin ve portre için bir arka hikaye oluşturmanın öneminin de farkındaydı.
Perdede baba kızı canlandıracak iki oyuncunun da daha önce hiç korku filminde oynamadıkları halde, istekli olmaları yönetmen için bir şanstı. Scott, “Hep bir korku filminde oynamak istemiştim!” diyor.
Yirmi beş yıldan uzun süredir beyaz perdede yer alan deneyimli aktör Mulroney, “Korku filmlerine çok meraklı olan, ergenlik çağında bir oğlum var. Onu ‘ilk gece gösterimleri’ne götürdüm ve böylece ben de ilk iki Insidious filminin hayranı oldum. Leigh Whannell de bu filmlerden keyif alıyor ve coşkusu bulaşıcı. Bence “Ruhlar Bölgesi: Bölüm 3 / Insidious: Chapter 3” teki konsepti dahice: Yani, bir yandan zamanda geriye gidip bu sayede çok geniş bir yelpazede yeni karakterler sunarken, bir yandan da izleyicilerin zaten tanıdığı karakterleri vermek –Elise rolünde çok özgün olan Lin Shaye gibi” diyor.
Mulroney sözlerini şöyle sürdürüyor: “Fakat yeni karakterlerimiz için, Leigh çizgi filmlerdekine benzer bir aile portresi sunmuyor. Bu aile bir kriz yaşıyor ve hikaye de bu noktada başlıyor; film korkuya olduğu kadar mateme ve kabullenişe de yer veriyor. Leigh’yle konuşurken, duygusal titreşim hakkında bolca konuştuk. Lin’le de korku unsurunun bu ailenin yaşadığı şeylerin bir uzantısı olduğunu hissettiğimizden söz ettik.”
Shaye ise, “Dermot birlikte çalışması muhteşem bir aktör ve Stefanie de çok güzel” diyor ve ekliyor: “Bir yönetmen olarak Leigh konuştuğumuz şeyleri renklendirmeyi başarıyor. Bunda kendisinin de bir oyuncu olmasının payı var.”
Mulroney’ye göre de, “Leigh’nin size karakterinizin en önemli parçalarını anlamanızda yardım edebileceğini de işte bu sayede biliyorsunuz. Leigh çok kolay iletişim kurabildiğiniz biri. Bir yönetmen olarak da, gözünden hiçbir şey kaçmıyor; senaryoyu ezbere biliyor ve en küçük sahnelerde bile ne istediğinin farkında.”
Whannell ise şunu söylüyor: “İlk kez yönetmenlik yapan biri olarak, bu kadar çok filmde rol almış Dermot gibi bir aktörle çalışmak harikaydı. Hem sinemacılığın teknik yönlerini biliyor hem de karakterin ifade etmesini –ya da etmemesini– istediğimiz duygularına erişebiliyor.”
Yazar-yönetmenin kendisi de zaman zaman kameranın önünde Mulroney ve öteki başrol oyuncularıyla sahne paylaştı. Canlandırdığı parapsikolog Specs rolünde serinin bir diğer alamet-i farikası olan Tucker’ı canlandıran Angus Sampson’la karşılıklı oynadı. Peli, “Onlar herkesin favori hayalet avcıları; Insidious filmlerine daima biraz mizah katıyorlar” diyor gülümseyerek ve ekliyor: “ “Ruhlar Bölgesi: Bölüm 3 / Insidious: Chapter 3”te, nasıl başladıklarını görüyoruz –ve nasıl boylarından büyük işlere kalkıştıklarını.”
Whannell şu açıklamayı yapıyor: “Tucker ile Specs’in Elise için hiç sahip olamadığı oğullar olduğunu hissediyorum. Angus eski bir arkadaşım ve perdede gördüğünüz karşılıklı paslaşmaları mükemmelleştirmek için yıllarımızı harcadık. Insidious’ı yazarken aklımda o vardı. Bu filmlerde Tucker ile Specs arasında gördüğünüz şeylerin pek çoğu aramızdaki doğaçlamalar; karakterleri gerçekten çok iyi tanıyoruz.”
Whannell sözlerini şöyle noktalıyor: “Angus benim en rahat oyunculuğuma tanık olduğunu söylüyor: Bunun nedeni muhtemelen aklımda çok daha büyük yükümlülüklerim olduğu için performansıma fazla kafa yormayışımdı.”