Sinemada İstanbul’un iki yüzü var. Biri karmaşık, labirentli sokaklardaki satıcı ve müşterilerin sesi. Sean Connery’nin 007’si dansözün hareketleriyle büyülenirken, Daniel Craig’in James Bond’u Kapalı Çarşı çatısında motosikletini sürer. Bu oryantalist İstanbul, renk ve coşkuyla dolu batılı karakterleriyle güçlü özelliklere sahip.

Ama bu, Orhan Pamuk’un İstanbul’u ile aynı değildir. Nobel ödüllü yazarın karanlık İstanbul tasviri sayısız takdir kazandı. Zevk düşkünü gezginler bu farklı İstanbul’a yabancılaşabilirler, John Ruskin, İngiliz Belgesel yönetmeni Grant Gee’nin şehri karanlık ve samimi bir şekilde ele aldığı yeni filmi Innocence of Memories’de gösterilen harabelere hayran kalmıştır. 90 dakikalık filmde Gee, güneşin göründüğü tek sahneyi bile filme koymamıştır. Pamuk’un Kara Kitap ve son kitabı olan Kafamda Bir Tuhaflık’da karanlık İstanbul tasvirlerini görmeye devam ediyoruz.

Innocence of Memories, Orhan Pamuk’un bir önceki romanı Masumiyet Müzesi’nden oluşturulup yazar tarafından yeni bir anlatımla ele alınmıştır. Pamuk kitaptaki ikinci karakter olan Ayla’nın bakış açısıyla hikâyeyi anlatırken, Gee’nin hareket eden kamerası şehrin anatomisini ortaya çıkarır. Sözleriyle beraber başkarakter Kemal’ın Füsun’a olan takıntısına tanıklık ederiz. Kamera, şehrin ıssız sokaklarında, karanlık yollarında ve caddelerinde ilerlerken Kemal, Ayla ve Pamuk’un sesleri birleşir. Füsun’un ailesinin Çukurcuma’daki şarap kırmızısı evi gösterilince, Kemal’in Füsun’a karşı duyduğu aşkı da görmüş oluruz.

Pamuk sosyal statüsüne yabancılaşmıştır, edebiyata olan aşkı yüzünden sokak satıcıları, taksi şoförleri, kapkaççılarla ezilen Türkiye’nin tarafındadır. Innocence of Memories’de onların bakış açılarından izleriz. Beyoğlu, Fatih ve Kasımpaşa’ya doğru kamera hayalet gibi ilerler, üst geçitlere tırmanır ve aşağıya doğru yolculuk ederek melankolik ve dışlanmış insanların şehre bakış açılarını görürüz. Bu bakış açısından, İstanbul ıssız, samimiyetsiz ve yıkıcı güzelliktedir. Innocence of Memories, eşyalardan nasıl bazı şeyleri anımsadığımızı ve şehrin farklı köşelerinin nasıl geçmişin müzesi olduğunu gösterir.

Journey into Fear (1943)

Yönetmen: Norman Foster

Journey into Fear (1943)

Orson Welles’i İstanbul sokaklarında avare dolaşan Türk polis müdürü olarak görmek isteyenler için böyle bir film mevcut. Naziler tarafından kovalanan, Amerikan ordusunun mühendisinin İstanbul’daki kabusvari hikâyesinin anlatıldığı Journey into Fear, Norman Foster tarafından yönetilse de Welles filmi gibi durur.

Film, İkinci Dünya Savaş’ı sırasında Pera’nın nasıl olduğunu gösterir: Nazi suikastçısı Banat, karısıyla İstanbul’daki Adler Palace oteline gelen Howard Graham’ı (Joseph Cotten’ın oynadığı) öldürmeye hazırlanır. Graham ile otel lobisinde tanışan Banat, onu karısından uzaklaştırarak yakınlardaki bir gece kulübüne götürür. Dumanlı bir atmosferde Graham, bir dansçı ve bir sihirbazla tanışır. Banat’ın sihirbazı öldürmesinden sonra, Graham bir şeylerden şüphelenmeye başlar. Türk polis teşkilatının başındaki Colonel Haki, filmin karanlık, Kafkavari ve eğlenceli atmosferi İstanbul’u korkunç ve son derece bilinmeyen bir yer haline dönüştüren bu olayı ele alır.

From Russia with Love (1963)

Yönetmen: Terence Young

Tatiana Romanova (Daniela Bianchi) traipses Istanbul in From Russia with Love (1963)

İngiliz yönetmen ve ajanların, ikinci James Bond filminde İstanbul canlı bir şehir olarak karşımıza çıkar. Filmin Türkiye sahnesi, orijinal Bond Sean Connery’nin kendine güvenir bir şekilde Atatürk Havalimanı’na gelmesiyle başlar. Sovyet elçiliği yapan güzel yardımcısı Tatiana (Daniela Bianchi) da onun aklını çeler.

Bond ve Tatiana’yı, otel odasında sevişirken ve Kapalı Çarşı ile baharatçılarda dolaşırken görürüz. Ama filmin en akılda kalıcı sahnesi 6. yüzyılda Bizans İmparatorluğu tarafından inşa edilmiş Yerebatan Sarnıcı’nda geçen sahnedir. From Russia with Love’ın hayali dünyasında sarnıç, Sovyet konsolosluğunun hemen altındadır, böylece İstanbul hain planları gerçekleştirmek için mükemmel bir yer haline gelir.

L’Immortelle (1963)

Yönetmen: Alain Robbe-Grillet

L’Immortelle (1963)

Bu Fransız Yeni Dalga modasından ve Alain Robbe-Grillet’in L’Immortelle filminden önce İstanbul tasvir edilmemişti. İsimsiz bir adamın, isimsiz bir kadına olan aşkı İstanbul’un camilerinde, pazarlarında ve kıyı kesimlerinde anlatılır.

Türkçe kısımlar filme ekstra gizem katar. Kadınların kaçırılıp fuhuşa zorlanmalarının amacı ne? Adamın filmin başında tanıştığı kadına ne oldu ve Türkler neden daha önce görmemiş gibi davranıyorlar? Sondaki kaza sahnesi Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi’ndeki Füsun’un ölümünü hatırlatır. Cesur ve güzelliğin buluştuğu şehrin göründüğü yalıda geçen parti sahnesi oldukça etkileyici.

Hamam (1997)

Yönetmen: Ferzan Özpetek

Hamam: The Turkish Bath (1997)

Ferzan Özpetek’in gelecek sene 20. yılını dolduracak olan ilk filmindeki İstanbul temsili antipati uyandıran türden. Hamam’ın İtalyan başrolleri Francesco ve Marta, Roma’da yaşarlar. Çiftin evlilikleri bitmek üzeredir, Francesco’nun İstanbul’daki halası Anita’nın ölüm haberi Roma’ya ulaşır. Halası ona eski İstanbul semtinde bulunan bir Türk hamamı bırakır. Aynalı Sultan Hamamı kullanım dışı ve evle bağlantılıdır.

İstabul’daki ilk gününü Pera Palas’da geçirir ve şehirden nefret eden Francesco, fikrini değiştirerek ailesiyle yaşamaya başlar ve Türk geleneklerine uyama çalışır. Hamamı satmaya karar veren Francesco, etrafta bir tür kahraman ilan edilir. Halasının mektuplarını okuyan Francesco, İstanbul’un insanları nasıl değiştirdiğini öğrenir. Aynı zamanda kendi cinselliğini de keşfeder. İyilikle, bu kötü başlayan İstanbul macerası güçlü pozisyonlarla devam eder.

Güneşe Yolculuk (1999)

Yönetmen: Yeşim Ustaoğlu

Journey to the Sun (1999)

Yeşim Ustaoğlu’nun politik filmi, Hatıraların Masumiyeti’nde yer alan Türk-Ermeni fotoğrafçı Ara Güler’in karakterini paylaşır. 90’lı yılların İstanbul’unu anlatan film, insan haklarının yıkıldığı karanlık dönemde Mehmet, Kürt askeri tarafından yanlış anlaşılınca her şeyini kaybeder. Ustaoğlu’nun İstanbul’u karanlıktır; Mehmet Türk kültürünün altında yatan çatışmaları keşfeder.

Uzak (2002)

Yönetmen: Nuri Bilge Ceylan

Uzak (2003)

Bu İstanbul, fotoğraf ustası ve Türkiye’nin yaşayan en iyi yönetmeni tarafından tasvir edildi. Uzak, Nuri bilge Ceylan’ın en iyi filmi olması dışında Kasaba (1997) ve Mayıs Sıkıntı (1999) film serisinin devamıdır, ama içlerinde kar altındaki İstanbul ile en estetik görüntüye sahip olanı budur.

Egoizm ve bencillik Uzak’ın İstanbul’unda hüküm sürer. Ceylan’ın nefis karakter çözümü, fotoğrafçı ve kuzeni temsillerini şehrin bilinmeyen köşelerinde acı gerçekliğini bulurlar. Kalabalık İstiklal Caddesi bile taşralı ve yalnız Yusuf için ıssız bir yere dönüşür.

2 Genç Kız (2005)

Yönetmen: Kutluğ Ataman

2 Girls (2005)

“Salinger’ın Catcher in the Rye kitabından beri kimse gençlerin acısını bu kadar canlı ve zorlayıcı anlatmadı.” bu The Independent’ın Perihan Mağden’in romanı için yazdığı kelimelerdir. 2 Genç Kız’ın İstanbul’u olabildiğince postmodern: Başrolündeki genç kızlar, vakitlerini turistik olmayan, yüksek mevkili Etiler ve Akmerkez’de vakitlerini geçirirler. Yerebatan Sarnıcı’na gitmektense Bilgi Üniversitesi’nin havuzunu tercih ederler.

Ataman ve Mağden’ın birleşiminden oluşan bakış açılarıyla İstanbul ve Türk toplumu düzensiz ve enerjik aktarılır. Filmin soundtrackini yapan Replikas filmin asi ve erkek egemenliğine baş kaldıran bu iki kızın güçlerini temsil ediyor.

İstanbul Hatırası: Köprüyü Geçmek (2005)

Yönetmen: Fatih Akın

Crossing the Bridge: The Sound of Istanbul (2005)

Fatih Akın’ın eşsiz sunumuyla İstanbul müzikle eşleşir. Alman müzisyen Einstürzende Neubauten’in basçısı Alexander Hacke, mikrofonuyla İstanbul sokaklarını dolaşıp çevredeki doğal sesleri kaydeder. Hacke, Akın’ın Altın Ayı kazanan filmi Duvara Karşı’da (2004) geçen Grand Hotel De Londres’da kalır. Ona eşlik eden Aynur Doğan, tarihi bir hamamda harika bir Kürtçe şarkı söyler. Rock grubu Replikas’ın denemesinde Roman müzisyenler ziyaret edilir, İstanbul’un en ünlü rapçisi Ceza görünür.

Akın’ın kamerası Boğaz’ın iki tarafını da gösterir, ünlü Türk Sanat Müziği sanatçısı Müzeyyen Senar ve arabesk kralı Orhan Gencebay ile tanışırız. Filmin büyük bir çoğunluğu İstanbul sokaklarında geçiyor, birçok müzik türüne ilham kaynağı olan film bir aşk mektubu gibi.

Tinker Tailor Soldier Spy (2011)

Yönetmen: Tomas Alfredson

Tinker Tailor Soldier Spy (2011)

1974 yılına ait Tinker Tailor Soldier Spy isimli romanın uyarlanmasında, esrarengiz İstanbul tasvirleri sunuluyor. Günümüz turist ve hipsterların uğrak yeri olan ve son moda restoranlarıyla Karaköy, Sovyet ve İngilizlerin çekişmesine ev sahipliği yapar.

Irina (Svetlana Khodchenkova) ve İngiliz ajanı Ricki Tarr’in (Tom Hardy) arasındaki ilişki İstanbul’da başlar, çok önemli bir rolle George Smiley (Gary Oldman) Sovyet köstebeğini bulmaya çalışır. İstiklal Caddesi’nden Taksim gece kulüplerine, karanlık otel odalarına ve ithalat ve ihracat işlerine kadar, her ne kadar başta vahşice öldürülmüş cesetler olsa da Tinker Tailor Soldier Spy’ın eski İstanbul’u izlemeye değer.

Mustang (2015)

Yönetmen: Deniz Gamze Ergüven

Mustang (2015)

Yabancı Dilde En İyi Film Oscar adayı olan ve Sofia Coppola’nın The Virgin Suicides (1999) filmiyle karşılaştırılan Mustang’in sadece son sahnesinde İstanbul görülür. Karadeniz’deki İnebolu’da yaşayan, yetim kardeşler amcaları tarafından eve hapsedilirler.

Filmin başında öğretmenlerinin İnebolu’dan İstanbul’a yerleşmesi gibi film boyunca bir sürü İstanbul referansı yapılır. Garda görülen İstanbul yazısı, İstanbul’u kaçış aracı olarak gösterir. Mustang’in en mükemmel sahnesi, kızlar uyanırlar ve kendilerini erken saatte Boğaz Köprüsü’nün üstünde bulurlar. Güneşin doğuna tanık olur ve gün ışıkları gelecek umutlarını doğurur. Mustang’deki kızlarla birlikte biz de Cihangir sokaklarını dolaşırız.

[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]

Çeviri: İrem Naz Güvel

Kaynak: bfi.org.uk[/box]

blank

Öteki Sinema

Öteki Sinema editörleri Prometheus'un David'i gibi... Siz uyurken bile, hoşunuza gidecek yazıları buluyor, itinayla hazırlıyor ve yayına sunuyor. Öteki Sinema çalışıyor!

1 Comment Leave a Reply

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Filmi / Dizisi Çekilmesi Gereken 25 Oyun

İşte Öteki Sinema yazarı Kaan Çapulesku'nun "hangi oyunun filmi/dizisi çekilse
blank

Sinemanın En Psikopat Kadınları

Masum görünüşlerine aldanmayın. Onlar beyaz perdenin en tehlikeli, en psikopat