Karşınızda 80’lerin televizyon ikonlarından, (en ünlüsü olmasa bile) en bilinenlerinden Max Headroom ve “20 Minutes Into The Future”. 1985 yılında İngiliz Channel4 için yapılmış 60 dakikalık, distopik bir dünyada geçen bilim kurgu yapımı “20 Minutes Into The Future”‘. Max Headroom ilk olarak bu yapımda karşımıza çıkıyor. Daha sonraları kendi şov programına sahip olacak kekeme bir sanal karakter, reklam oyuncusu ve Vj.
Gelin hep beraber Max Headroom’un köklerine inelim ve “20 Minutes Into The Future” ın konusuna bir göz atalım.
Network 23’te televizyon muhabiri olarak çalışan Edison Carter , çalıştığı kanalın yeni bir reklam verme yöntemi denediğini keşfeder. Bu yöntem, televizyon karşısındaki izleyicilerin bilinç altlarına bazı mesajlar yollanıp beynin uyarılmasına dayanmaktadır. Buradaki gariplik ise beynin bu uyarılma sonrasında vücuttaki sinirlere yolladığı elektriğin organlarda aşırı yüklenmelere sebep olması ve sonuçta izleyicileri patlayarak öldürmesidir. Ancak Carter’ın bunu tamamen ortaya çıkarıp kanıtlayabilmesi için çalıştığı yerde gizli tutulan bir bölüme sızması ve yeterli kanıtları elde etmesi gerekmektedir.
Max Headroom’un kökenlerini spoiler vermeden kısaca bu şekilde anlatabiliriz. Diğer ilginç detayları zaten kısa olan bu filmi izlediğinizde görebilirsiniz. Mesela Max Headroom’un isminin nereden geldiği, izleyicilerle nasıl diyalogda bulunduğu gibi şeyler bu filmde açıklanmakta.
Max Headroom, 1985 yılında yayınlanan bu filmden sonra çok tutulmuş ancak devamı hemen çekilmemiştir. 1987 yılında Amerikan ABC televizyonu 14 bölümlük bir dizi çekmiş, 11 bölümü sırasıyla yayınladıktan sonra programı iptal etmiş. Gerekçe olarak yine düşen reytingler gösterilmiş. Kalan 3 bölüm 1988 yılında yayınlanmış ve yayın hayatına böylece tamamen son verilmiş. Yine bilim kurgu dizisinin başarısı üzerine 1987 yılında Cinemax kanalı “The Original Max Talking Headroom Show” u yayınlamıştır. Bu program dizi konusu ile tamamen alakasız olarak Max Headroom’un Amerikan ünlüleri ile olan röportajlarına ve stand up gösterilerine dayanmakta. Ülkemizde Magic Box veya STAR1 döneminde Max Headroom yayınlanmıştı. Dizi daha ne olduğunu anlayamadan bizde de sona ermişti. Bildiğiniz gibi genelde Türkiye’de yabancı dizi yayınlamayı pek beceremiyoruz.. Bölümleri sırasına göre yayınlamadıkları için konu bütünlüğü ve devamlılığı sağlanamıyor (Kanal D ‘de yayınlanan Alias ve Cine5’ teki Dr.Who bu konudaki en ünlü facialardır) .
Yukarıda yazımın başında filmin distopik bir dünyada geçtiğinden bahsetmiştim. Filmde fazla dış çekim mevcut değil ancak olanlarda da bu hava iyi hissettirilmiş. İnsanlar sosyal durumlarına göre çeşitli isimler verilerek sınıflandırılmışlar (Detaya girip bunları uzun uzadıya yazmıyorum. Kısaca fakirler ve zenginler olarak günümüze uyarlayalım). Yaşadıkları yerlerde buna mukabil çöplükten lüks yerlere kadar değişiklik göstermekte. “20 Minutes Into The Future”un konunun geçtiği yer olarak gelecekteki Londra tasvir ediliyor. Okuduğum kadarı ile dizisinde ise bu detaydan hiç bahsedilmemiş. Bir diğer nokta filmde medya patronlarının ve başında bulundukları kanalların aç gözlülüğünün bizlere anlatılmaya çalışılması. Acımasız medya patronları reyting için ellerine geçen bütün fırsatları kullanmakta ve kanallarının en çok izlenen olması için herşeyi yapmaktalar. Dip not olarak ünlü yazar William Gibson’ın 1984 tarihli “Neuromancer” romanı ile hayatımıza soktuğu Cyberpunk teriminin birçok filmde olduğu gibi burada da çıkış noktası olarak belleklerimizde yer etmesi dikkatimizi çekiyor.
Gelelim özel efektlere. “20 Minutes Into The Future” izlerken dikkatinizi çekecek ilk şey bilgisayar efektleri. 3 boyutlu çizimlerin daha tam anlamı ile vektörel olamaması. Grafikler tel “wired” olarak anime edilmişler. O zamanki bilgisayarların gücü göz önüne alınırsa bu bile büyük başarı. Dikkatli arkadaşlar herşey vektörelde Max Headroom’da neyin nesi, nasıl canlandırmışlar bu sanal karakteri diye soracaklardır. Arkadaşlar, Max maalesef bilgisayar animasyonu değil. Kafasına plastik maske geçirmiş birisi onu canlandırıyor. Zaten ne dizide ne de filmde omuzlarından aşağısını görmek mümkün değil. C64 ile büyümüş birisi olarak oyıllarda manyak bilgisayar efekti yapmışlar deyip durdum. Ama çok geçmeden acı gerçeği öğrenince büyük hayal kırıklığı yaşamış oldum.
MAX HEADROOM VE KORSAN YAYIN OLAYI
Max Headroom demişken bu olaydan bahsetmemek olmaz. Dünya televizyon tarihinde sayılı olaylardan birisidir bu olay. 22 Kasım 1987 tarihi akşamı Chicago, Illinois’da 2 yerel kanalın yayınları 3 saat içerisinde kesilmiş ve Max Headroom kıyafetli birisi ekranda belirmiştir. Önce WGN-TV kanalı canlı yayındayken korsan yayın başlıyor ve cızırtılı bir ses eşliğinde korsanımız ekrana geliyor. Ardından yine aynı akşam WTTW kanalında ünlü bilim kurgu dizisi “Doctor Who” yayınlanırken korsanımız tekrardan ekranda beliriyor ve bu defa bozuk bir ses eşliğinde halka sesleniyor. Bir politikacıdan daha iyi olduğundan bahsediyor ve elinde Pepsi kola tutarak o zamanki reklam sloganlarını söylüyor. Burada ironik olan Max Headroom’un aynı dönemde Coca Cola’nın reklam yıldızı olarak her yerde boy göstermesi :) Yayın, korsanın “Beni yakalamaya geliyorlar” demesi ile beraber sona eriyor. Tabi hemen ertesi gün bütün ulusal kanallarda ve gazetelerde bu olay yer alıyor. Sevindirici olan ise korsan yayını yapanın hiçbir şekilde yakalanamamış olması. Bu olay sonucunda WGN-TV ve WTTN kanalları büyük itibar kaybediyorlar ve HBO çatısı altına girerek yayın hayatlarına son veriliyor. Aşağıdaki karede korsan yayından bir anı görebilirsiniz.
“20 Minutes Into The Future” dvd olarak 2005 yılında Japonya’da yayınlanmış. Gariptir ki dünyanın geri kalanında ne bu filmi ne de dizi ile ilgili olarak her hangi bir dvd bulmak mümkün değil. Sadece Youtube’da parça parça filmi bulmanız mümkün. Veya P2P ortamında VHS / laserdisc sürüm olarak bulabilirsiniz. Merak eden arkadaşlar buralardan edinebilirler.
Son olarak dünya televizyonlarının en ilginç yapımlarından birisi olan “Max Headroom” karşınızda izlenmeyi bekliyor. Bakmayın siz şu andaki dizilerin ve filmlerin durumlarına. Televizyon dünyası bilim kurgu yapımlarında İngilizlerden çektiği kadar kimseden çekmemiştir. Hollywood sürekli berbat taklitler ve uyarlamalar ile İngilizlerin orijinal yapımlarını takip edip durmuştur. Sürekli kısık sesli diyaloglar barındıran Hollywood yapımlarından bıktıysanız “Lanet Olsun Dostum!” diye bağırın ve “20 Minutes Into The Future” a geçin. :) Hepinize şimdiden keyifli seyirler.
Max Headroom’ dan haberdar olan birinin varlığı :) inanılmaz mutlu oldum.Harika yazi,teşekkürler İlker Güler.
“How do I get to sleeep
I know, I’ll count
Those bars on the window
One, two, three, sleep
Paranoimia, paranoimia…..”
Max’in konuk vokalini hatırlayanlara (ve de sevenlere, tabii)…
Max’in bulaştığı işlerden bir diğeri.
Art Of Noise’un “Paranoimia” isimli parçası …
:D