EPISODE Dergi yeni sayısında ünlü İtalyan Yönetmen Paolo Sorrentino ile Blu TV’de yayınlanan The Young Pope dizisinin yeni sezonu The New Pope dizisini konuştu. Paolo Sorrentino’nun senaristi ve yönetmeni olduğu The New Pope’da Jude Law, John Malkovic, Cécile de France gibi isimler yer alırken, . Sharon Stone ve Marilyn Manson da konuk oluyor.
The Young Pope sizin için nasıl bir deneyim oldu?
The Young Pope, benim için dizi ya da uzun bir film çeken yönetmenlerin hislerine benzer şeyler ifade etti. Çok fazla yazma eğiliminde olduğum için ilk defa yazıp kesmeden aklımdaki her şeye yer verebildim. Kısacası geleceğe bakmama da sebep oldu çünkü sinema zor zamanlardan geçiyor ve çelişkili olarak roller değişti. Eskiden televizyonda çok az özgürlük alanı vardı ve bu alan sinemada yaratılabiliyordu fakat şimdi tersini gözlemliyoruz dolayısıyla The Young Pope, sinemada bazen bulamadığım özgürlüğe erişmemi sağladı.
İkinci bir sezonun fikri nerede ve nasıl doğdu?
Fikir birinci sezonun kurgusu esnasında doğdu, montaj sırasında terörist saldırılar hiddetlendi ve buradan ikinci sezon için fikirler geldi.
Javier Cámara şimdiden 3. sezon için dua ediyor, oyuncular onları ikinci sezon için çağırdığınızda nasıl tepki verdiler?
Mutlu oldular, oyuncularım çalışmayı çok seviyor ayrıca hepimizin sette iyi bir ilişkisi oldu. Sette güzel bir atmosfer vardı. The Young Pope’ta beraber çalıştığım ve yeni sezonda da bizimle olan oyuncuların hepsi profesyonel anlamda çok başarılı olmakla beraber insan olarak da harikalar. Dolayısıyla beraber tekrar çalışma arzumuz vardı ve sanıyorum 3. sezonun olma ihtimali de var.
The Young Pope’un sonunda nerede kalmıştık ve The New Pope’un başında neredeyiz?
The Young Pope’un finalinde kendini kötü hisseden Papa ile kalmıştık ve ikinci sezonun başında onu komada buluyoruz. Bu komadan çıkış olmadığı için Vatikan’ın yeni bir Papa bulması elzem oluyor ve bu sebeple biraz çelişkili bir durum yaşanıyor. Aynı anda komada bir Papa ile resmi olarak görevde olan bir Papa var.
Dizideki diğer karakterler, Lenny’nin komada olmasını nasıl karşılıyor?
Uzun bir dizi olduğu için tepkiler de çeşitli, başta acıyla karşılanıyor ve iyileşip geri döneceği umuluyor, sonrasında John Malkovich tarafından canlandırılan yeni Papa’nın seçimi var. Bu karakter son derece sakin ve vakur olmasıyla yavaş yavaş gönülleri ve hatta bir önceki Papa’nın ciddi destekçilerini de kazanıyor. Ardından bir noktada eski Papa da oyuna katılıyor ve durum karışmaya başlıyor. Tepkiler farklılaşıyor.
The Young Pope yalnızlık üzerineydi; The New Pope için ne söyleyebilirsiniz?
Her şey yalnızlık üstüne. Dünyada her şey yalnızlık ekseninde dönüyor, insanların hepsi öyle olmadıkları konusunda kendilerini kandırdıklarında bile yalnız. Bu sebeple her anlatı bir yalnızlık anlatısıdır fakat The Young Pope, daha çok karakterlerin tasviri üzerineyken ikinci sezonda bana da sürpriz oldu ama bazı olaylar da var ki genelde olay örgülerini dışlama, marjinalleştirme eğilimindeydim. Burada ise temel işlevleri var.
Bu dizide daha fazla olay var fakat yalnızlık, insan olmanın şartı özellikle de kilise gibi bir yerde. Kilisede tam da bu yalnızlık hissinden ötürü Tanrıya sığınılıyor.
Lenny’nin ruhu nerede? Plaj sahnelerini nasıl açıklıyorsunuz, bir araf temsili mi?
Hayır, plajdaki sahneler gerçekte rüyalar, rüyalarımın ve filmde Ludivine Sagnier’in canlandırdığı Esther karakterinin yansımaları, daha önce bahsettiğim klasik anlatıyı delen görsel öğeler.
Uyanışından sonra nasıl bir Lenny ile karşılaşacağız?
Öncelikle komada kaldığı bir yıl içinde yaşananları anlamayan bir adam, kendini bir anda Papa değilken buluyor. İnsanların da olanları ona nasıl aktaracakları konusunda bir çekince var; bu da komik durumlara sebebiyet veriyor çünkü aslında kendisinin yerine başka birinin göreve getirildiğini bilmeyip kendini hâlâ Papa zannediyor ve Papa’ya artık Papa olmadığını söylemek zordur.
Zor durumdaki kiliseye yardım etmeye çalışan bir insan olmaya çalışıyor çünkü bütün bu zaman içinde kiliseye karşı saldırılar gerçekleşti ve kötünün sistematik ve kararlı bir şekilde kendini var ettiği bir zamanda hayata döndü. Dolayısıyla son derece sadık ama aynı zamanda hırslı bir adama dönüşürken kilisenin içindeki kötülüğü tek seferde ve kökten yok edeceğini düşünüyor. Uyanışının mucizeviliği insanların, onun Mesih olduğunu düşünmesine sebep oluyor çünkü tam olarak da İsa’nın dirilişine benzer bir fikir oluşturuyor. Bu adam da insanların bu düşüncesinden faydalanarak dünyanın iyiye ya da kötüye gidişini yönlendirmeye çalışıyor. Bu sebeple biraz iddialı bir dizi olacak.
Olaylar nasıl gelişiyor?
Benim de tasvir etmeyi sevdiğim ideal bir dünyada iktidarı suistimal edince onu kaybetme riski oluşuyor. Ne yazık ki bu gerçek hayatta gerçekleşmiyor ama Vatikan’da gerçekleşiyor, çok fazla güç barındıranlar kendilerini de rahatsız etmeye başlayınca oluyor. Hayır, vazgeçtim; aslında gerçek hayatta da oluyor.
John Malkovich’in canlandırdığı Sir John Brannox’u konuşalım. Onu seçmenizde neler etkili oldu? Malkovich, karakteri nasıl yorumladı?
Çok başarılı oldu. Malkovich‘i istedik çünkü o, bir anda pek çok fikir ortaya atan bir insan ve oyuncu. Aynı zamanda karizma ve otorite de barındırıyor. Bizim de bu karakteri yaratmamız için ihtiyacımız olan buydu. Bir önceki Papa’nın temsil ettiği gençlik, yakışıklılık ve önyargının aksine Vatikan tam tersi karizma ve otoriteyi seçmeyi tercih ediyor. John Malkovich kendiliğinden bu niteliklerle gelen bir adam. Benim gözümde belli bir ürkütücülüğü uyandıran biri olduğu için öncelikle onu seçtik ve tabii ki inanılmaz bir oyuncu olması sebebiyle böyle uzun bir anlatının sorumluluğunu üstlenebileceğini düşündük.
Sir John Brennox tam olarak kim ve güçlü / güçsüz yönleri neler?
Her insan gibi güçlü yönleri herkes tarafından gözlemlenirken güçsüz yönlerini içinde yaşıyor. Güçlü yönü; büyük bir sakinliğe, ağırlığa sahip olup orta yol olarak adlandırdığı yöntemle büyük ölçüde teoride ve manen taviz vererek sorunları çözümleyebilmesi. Güçsüz yönü ise son derece özel. Yaşadığı acı olaylar onu güçsüzleştiriyor. Bu iki çelişkili yön de karakterin patlamasına sebep oluyor, olmalı.
Brennox hemen ayrışıyor çünkü çok özel bir görünüşü var. Bu karakter için kimden ilham aldınız?
Tam olarak Malkovich’ten ilham aldım. Onu ilk defa gördüğümde bende direkt “yaşayan son dandy” izlenimi verdi ve bu anlamda en akıllıcasının ilhamı kendisinde bulmanın olduğunu düşündüm. Malkovich’i al ve Papa’ya dönüştür. Bu sebeple görünüş, giyim kuşam, bazı hareketler ve gariplikler şaşırtıcı derecede aslında Malkovich’e benziyor.
Lenny ve Brannox çok farklılar, hem insan hem de Papa olarak. Bu farklılıklardan bazılarının altını çizmek isteseniz hangilerini seçerdiniz?
Biri Papa olmayı çok isterken diğeri için bu durum çok farklılık yaratmıyor. Buna bağlı olarak hırs ve amaç farklılığı sözkonusu aralarında. Jude Law’un karakteri Papa olmanın gerçek bir misyon olduğuna inanırken Malkovich’in karakteri ise bunun yaraları sarmak için bir fırsat olabileceğine inanıyor.
Diğer karakterlerden bahsedelim. Voiello’dan konuşalım, ikinci sezonda nasıl bir yol izleyecek ve hangi zorluklarla karşılaşacak?
Voiello bazı sorunları aşmak durumunda kalacak. O, her zamanki gibi bir kurum adamı ve sorunları da genelde kurumsal sorunlar. Kurumu koruması gerekiyor ve tüm eylemleri yalnızca kurumu korumak amacıyla gerçekleştiriyor. Kardinaller ülkenin en önemli insanları -Vatikan bir ülke- kurumu korumak için perde arkasında çalışıyorlar ve liderlerin yanlış yaptığı yerde ciddiyeti getiriyorlar. Voiello bu insanlardan biri. Kurumu korumak için sık sık kötüye de başvurması gerekiyor, bu artık bir örgütün, kurumun işleyişinde kabul görmüş bir yöntem. Bu sebeple Voiello kurumu kurtarmalı ve bunun için her şeyi yapmalı. Daha sonra başına birçok olay geliyor; en yakın arkadaşının, zor durumda olan Girolamo isminde bir çocuğun ölümü.
Voiello için Girolamo kim? Bu karakter neden bu kadar önemli?
Onun yalnızca gülümsemelere tepki veren, konuşmayan en iyi arkadaşı. Voiello için mümkün olan tek arkadaş. Onun bir akrana, eşe ihtiyacı yok; bilmesi gereken her şeyi zaten biliyor.
Cécile de France’ın canlandırdığı Sophia karakterinden bahsedelim; bu karakterin nasıl bir gelişimi olacak?
Sophia bilmediğimiz, kocasına kıyasla daha özel, karanlık diyebileceğimiz bir yönünü keşfetmemizi sağlıyor. Kocası, Vatikan’ın tartışmalı işlerine karışıyor fakat Sophia sadakatini koruyor; bu anlamda bir yönden dişi bir Voiello gibi. Her ne pahasına olursa olsun, başka bir adamla ilgilenmesine rağmen, kurumu koruyan biri. Özel hayatına hâkim olan karanlık yaşam ile profesyonel hayatının getirdiği gereklilikler arasında bir tercih yapması gerekiyor.
Cécile de France, erkeklerin egemen olduğu bu dünyada, karanlığın içinde bir güneş ışığı gibi olduğunu söylemiş. Siz de böyle mi hayal etmiştiniz?
Tüm kadınlar, tanımı gereği bunalım olan erkek egemen dünyada birer güneş ışığı. Dolayısıyla kesinlikle çok önemli bir yere sahip, ağır bir dünyayı hafiflettiği için. Neredeyse tamamı erkeklerden oluşan bir din dünyasını, gerçekliği de zorlayarak çokça kadın karakteri rahibe olarak eklemeyi başardık. Ve olumlu bir şekilde de gündeme gelen bir dünya oldu ki biz yazarken rahibelerin kilisede yaşadıkları sorunlara değinmemiştik. Çekimler sırasında bunlar ortaya çıktı; ne tesadüf ki yazdıklarımızla yaşananlar arasında bir ilişki kuruldu diyebiliriz, rahibelerin ruhbanlar tarafından kabulü ve erkek egemen dünyaya nasıl girdikleri…
Ludivine Sagnier’nin canlandırdığı Esther karakterinden bahseder misiniz? Dizinin belki de en zor ve acı verici yolculuğunu yapan karakter.
Ludivine Sagnier’nin karakteri ilginç çünkü tarifi etmesi zor, karmaşık bir yapısı var, maddi zorluklar yaşıyor ve bu zorlukları aşmak için kendini fiziksel rahatsızlıkları olan erkeklere satmayı kabul ediyor. Ve başta reddettiği bu dünyada beklenmedik bir sevgi çeşidi buluyor. Başta maddi sebeplerle girdiği bu dünyada, psikolojik zorunluluk haline gelen, anlatması güç bir yapıya sahip. Bence çok ilginç bir karakter gelişimi ortaya çıkıyor.
Javier Camara’nın canlandırdığı Gutierrez karakterine ne olacak?
Gutierrez’i, başka rahiplerin de zaman zaman yaşadığı, kilisenin gerektirdiği davranış ve ahlaki kalıpların içerisinde kalıp aksi yöne kapılan insani dürtülerin ikileminde kalışını göreceğiz. Gutierrez özelinde bu savaşı daha da derinlemesine gözlemleyeceğiz çünkü çok iyi ve erdemli bir insan olmasına rağmen acılarıyla ve dürtüleriyle yüzleşmekte ve kilise ile Tanrıya verdiği yemine sadık kalmakla ahlaksız dürtülere kapılmak arasında sıkışıyor.
Halihazırda bir önceki sezondan Vatikan’ın duvarları dışına çıkan çokça şey vardı. Sanki bu sezonda daha da fazla ileri gittiğiniz izlenimi var. Doğru mu bu?
Bunda bir kasıt yok. Sadece karakterlerin anlatı aksı buna sık sık sebep oldu. Öte yandan tamamen de doğal bir olgu çünkü Vatikan “boş” gerçekler devleti. Birisi bugün Vatikan’a gitse bulacağı şey, Vatikan müzelerini işgal eden turistler dışında, boşluk olur, çok az insan yaşıyor. Daha çok ofislerin olduğu boş bir konteyner gibi. Kilise yaşamının büyük bir bölümü Vatikan’ın dışında gerçekleşiyor. Biz de bu dünyayı anlatarak bunu yapmaya çalıştık.
Bazı konuk oyuncular da olacak dizide, kim olduklarını ve nasıl seçtiğinizi de anlatabilir misiniz?
Konuk oyuncularımız Sharon Stone ve Marilyn Manson olacak çünkü Papa’nın şahsiyetlere özel bir ilgisi var, bu sebeple konumunu ve gücünü kendisine sempatik gelen ünlüleri ağırlamak için kullanıyor. Stone ve Manson’ı da sevdiği için misafir ediyor. Dolayısıyla konuk oyuncular farklı sahneler ve bölümlerde kendilerini oynuyorlar. Papa bu başarılı olmuş kişiliklerden gücünü pekiştirmek ve kilisenin yüzünü değiştirmek için sırlarını çalmak için yararlanıyor. Stone ve Manson’dan başarılarının sırlarını çalmaya çalışacak.
Bu iki isim nasıl aklınıza geldi?
Çünkü hoşuma gidiyorlar. Benim tercihime kaldığı için sevdiğim insanları seçtim; bu kadar basit.
The New Pope’un senaryosunun yorumlara açık olduğunu söylemiştiniz. Bu, setteki işleyişi nasıl etkiledi?
Hayır, senaryonun yorumlara açık olması setteki oyuncuları ve diğer çalışanların senaryoyu istedikleri gibi yorumlayabildiği anlamına gelmiyor, aksi sözkonusu. Oyuncular ve set ekibi senaryodan edindiğim çok belirgin fikirleri uyguladılar ama bu fikirler özel olarak izleyicinin edindiği yorumlara uygun olmayabileceği gibi seyircinin farklı yorumlarına açık. Ortaya çıkan işte benim fikirlerimin hâkim olduğu zamanlar oluyor fakat seyirciyle buluştuğu noktada fikirlerim marjinal ve hatta demode kalabiliyor.
Paolo Sorrentino harika bir yönetmen. bu ismi görünce ne yaparsa yapsın izlerim. film ya da dizi fark etmez. aynı nbc gibi. ayrıca ilgisi yok ama nbc dizi çekmeyerek bu yönetmenlerin de üstünde bir yönetmen olduğunu kanıtladı. umarım hiç bulaşmaz bu tv işlerine.