BÜYÜLENMİŞ HAYRANLAR
Paul W.S. Anderson’nın Resident Evil bilgisayar oyunu sinema uyarlamasının umulmadık başlangıç hikayesi bir Hollywood filminin sonuna benziyor. Anderson’la 25 yıl boyunca ve serideki tüm filmlerde birlikte çalışmış olan yapımcı Jeremy Bolt şunları dile getiriyor: “2002 yılıydı; İngiltere’ye geri döndüm ve birkaç küçük film yaptım. Paul da Venice Beach’deki evine kapanıp bir ay boyunca bilgisayar oyunu oynadı. Bir gün durup dururken arayıp, ‘Resident Evil diye bir oyun oynuyorum, film haklarını satın almamız gerekiyor’ dedi.”
O günden bu yana, Resident Evil sinema tarihinin en başarılı bilgisayar oyunu uyarlaması oldu. Serinin ilk beş filmi dünya çapında 1 milyar doların üzerinde hasılat yapmanın yanı sıra her seferinde gişede bir numaralı açılış filmi oldu. Capricorn’un orijinal video oyununun ve aksiyon-bilimkurgu türü sevenlerin coşkulu hayranları sayesinde, film serisi 14 yıl boyunca milyonları bulan bir hayran kitlesi ve kendine ait bir itibar elde etti. Bu kitle son teknolojiyi kullanan aksiyonu ve bilimkurgu türüne sürekli yeni yaklaşım getirmesi sayesinde seriye bağlandı. Bolt serinin küresel başarısı için şunları söylüyor: “Bence bunun nedeni stil, aksiyon ve korkuyu birleştiriş biçimi. Düpedüz bir korku filmi olmadığı gibi, geleneksel bir zombi filmi de değil. Fantastik bir bilimkurgu öğesine sahip. Bence Paul’un Alice karakterini (Milla Jovovich) sunuş biçimi oyundan farklıydı çünkü bu şekilde bu filmlerden birini izlediğinizde ondan keyif almak için oyunun hayranı olmanız gerekmiyordu, fazladan bir şeyler vardı: Alice karakteri. Bana kalırsa, kötü niyetli ve son derece güçlü Umbrella Corporation da iyi bir kötü karakter oluşturdu çünkü modern dünyada kesinlikle karşılığı olan bir yapıydı.”
Jovovich sinemaseverlerin Resident Evil’a böylesine bağlanma sebebine ilişkin Bolt’un görüşlerini paylaşıyor: “İnsanların dürüstlük, tutku ve eğlenceye olumlu yanıt verdiğine inanmak istiyorum. İlk başladığımızda Resident Evil filminin bir seriye dönüşeceğini beklemiyorduk; video oyununu sevdiğimiz için yaptık filmi. Her film bu çılgın ve inanılmaz bilimkurgu dünyasını deneyimlediğimiz bir sevgi ve eğlence ürünü oldu. Projede yer alan herkes gerçekten çok iyi vakit geçirdi. Bence izleyiciler o enerji ve coşkuya yanıt veriyorlar.”
“Son Bölüm”de Abigail rolüyle yer alan Avustralyalı aktris Ruby Rose şunları söylüyor: “Resident Evil’ın sevdiğim yanlarından biri, çoğu zaman Hollywood’un her zaman erkeklere bel bağlamayan, erkek bir süper kahramanın yardımcısı ya da esas erkeğin karısı olmayan güçlü bir kadın karaktere duyduğu açlığı gidermesi. Kadın merkezli bir rol olmalı ki bundan fazla sayıda yok. Böyle bir karakteri bulup çıkarmak için epey kafa yoruyor ve sonra yalnızca bir tane olduğunu fark ediyorsunuz! Milla bu işi yıllardır yapıyor ve gerçek hayatta kendisi de canlandırdığı karaktere çok benziyor: Bağımsız, güçlü ve ilham verici bir kadın. Bence bu, insanların seriyi sevmesinin çok büyük bir nedeni. Tabi ayrıca filmin kıyametle ilgili olması, zombilerin varlığı ve çok popüler bir video oyununa dayanması da bunda etkili. Her bir film farklı bir ülkeyi içerdiği için de küresel bir fenomen oldu.”
Aksiyon filmlerini erkek kahramanların doldurduğu sinema dünyasında, Jovovich, Alice’in her durumda kendi başının çaresine bakabilen güçlü bir kadın kahraman örneği olduğuna inanıyor: “Bana kalırsa, Alice çok sayıda genç kadının kendileri gibi olmalarına, istedikleri şeylerin peşinden gitmelerine ve oldukları kişiden korkmamalarına ilham verdi.”
“Milla çok hararetli bir aktris ve odaklanmış öfkeyi çok iyi yansıtabiliyor” diyen Bolt, şöyle devam ediyor: “Performansı çok fiziksel ve kendisinin perdede müthiş bir karizması var. Gerçekten de, kimliğiyle kareyi dolduruyor. Daha en başından itibaren istediğiniz her şeye sahip, adeta bir mıknatıs.”
“Benim beyazperdede yaptığımı, diğer kadınlar aslında her gün gerçek hayatlarında yapıyorlar. Yanıma gelip bu filmin ya da karakterin ne kadar anlamlı olduğundan ve hayatlarının çok önemli bir noktasında –ister okul ya da ülke, ister aile ya da erkek arkadaş konusunda- yardım aldıkları bir insandan söz ettiklerinde, gözlerime yaşlar doluyor çünkü bu genç insanların olumlu gelişimlerinde küçücük de olsa bir rol oynadığımı düşünmek muhteşem bir şey” diyor Jovovich.
SON HAYATTA KALANLAR – KARAKTERLER
“Son Bölüm”de, Raccoon City’deki T-virüsünün ikonik kökenlerine geri döner ve burada bulaşıcı hastalığı toptan yok etmeye çalışır. “Resident Evil: Retribution”da Washington D.C.’deki ezici yenilgiden ve kendi kişisel ordusunun dağılmasının ardından, insanlığı Umbrella Corporation’ın planının son adımından kurtarması için kendisine son bir şans verilir. Raccoon City’ye vardığında, Alice hayatta kalmış yeni bir grupla irtibat kurar: Zombi kıyametine direnen son gruplardan biridir bu. Hayatta kalmış bu yeni kişiler arasında serinin favorilerinden Claire Redfield (Ali Larter) de vardır. “Claire bir kaza geçirmiş ve şimdi de bu son hayatta kalanlar grubunun bir parçası olmuş. Alice aralarına girdiğinde, yeniden Claire’le buluştuğuna inanmıyor” diyen Larter, canlandırdığı karakterin, serinin üçüncü filmi “Resident Evil: Extinction”dan beri yaşamı için mücadele verdiğini de sözlerine ekliyor: “Serinin akışı boyunca Claire büyük ölçüde kişisel gelişim geçirdi; işte bu benim için gerçekten ilginç olan şeydi. O, gerçekten inanmak, bağ kurmak istiyor; bir şeyler hissetmek istiyor ama asla zaman bulamıyor çünkü peşinde sürekli olarak bir şeyler var”.
Claire’in yanında seriye yeni katılan, Doc Macken bulunmaktadır. Bu karakteri canlandıran Eoin Macken şunları söylüyor: “Doc, Racoon City yakınlarında, hayatta kalmayı başarmış küçük bir grup asinin lideri. Ayrıca, Claire Redfield’le de bir gönül ilişkisi içinde. Ve bu grubun tek çabası hayatta kalmak. Her şey çok incelikle dengelenmiş çünkü esasen dünyanın sonu gelmek üzere ve herkes son derece stresli ve saldırgan. Milla’nın karakteri geldiğinde, Doc ve Claire sayesinde hayatta kalabiliyor”.
Doc’ın sağ kolu “Razor” (Fraser James), hayatta kalanların sığınağında Doc’la birlikte çalışmaktadır. “Razor dümdüz bir adam” diyor James ve ekliyor: “Kendini bu çılgın nükleer savaş sonrası dünyasında buluyor. Çorak bir dünya. Razor hayatta kalan biri; zaten tüm olanlardan sonra hâlâ yaşıyorsanız, bir hayatta kalansınız demektir. Razor bir de bakıyor ki Doc’ın sağ kolu olmuş.”
Umbrella Corporation ve kapının dışında bekleyen mutant yaratıklar gibi aleni tehlikelerin yanı sıra, hayatta kalmış grupta da bazı iç çatışmalar söz konusudur. James, Michael için Doc’la ilişkisi anlamında en önemli şeyin onu hayatta tutmak olduğunu açıklıyor: “Çünkü grup içinde çatışma var ve Doc’ın iyiliğine olmayacak bir şeyler yaşanma tehlikesi mevcut. Filmdeki çok önemli bir ilişki bu”.
Zengin oyuncu kadrosunda eski favorilerin yanında bazı yeni yüzler de vardı. Dikkat çekici olan, oyuncuların inanılmaz çeşitlilik göstermesiydi. Macken bunu şöyle açıklıyor: “Eğlenceliydi çünkü oyuncu kadrosunda herkes dünyanın farklı yerlerindendi: Küba, Japonya, İrlanda, İngiltere, Kanada, Ukrayna, Rusya, Amerika… Herkeste hoş bir canlılık vardı; ayrıca, Paul ve Jeremy de ortama heyecan verici bir enerji kattılar.”
Küba kökenli Amerikalı aktör William Levy, Resident Evil ailesine Doc’ın grubuyla çalışan militanlardan Christian rolüyle katıldı. Levy projeye duyduğu çekim için şunları söylüyor: “Hikaye daima farklı izleyici kitlelerine ulaşacak; ve ben de Resident Evil gibi inanılmaz bir şeyin parçası olmakta hiç tereddüt etmedim. Önceki filmlerin hepsini izlemiş ve ne kadar iyi olduklarını görmüştüm. ‘Son Bölüm’ün senaryosunu okuduğumda, bunun her açıdan daha iyi bir film olacağını anladım. Bunun bir parçası olmalıydım”. Levy canlandırdığı karakteri şöyle tanımlıyor: “Çok güçlü bir kişiliği var, kimseye güvenmiyor. Önce ateş edip, sonra soru soruyor. Hayatta kalanların hepsini kurtarmak için her şeyi yapmaya, hatta canını vermeye bile hazır.”
Duvarın diğer tarafından Wesker (Shawn Roberts) seriye Umbrella Corporation’ın başı ve başlıca kötü adam olarak geri dönüyor. “Wesker daima dünyanın kontrolü ve bu gezegenin ölümü gibi görünen insanlığı yok etmek için mücadele veriyor; tüm savaşı bu amaca yönelik. Çok sakin, serinkanlı, temkinli ve kontrollü” diyor Roberts ve ekliyor: “Kaosun her yerde olduğunu biliyorsunuz ama bu artık dünyanın dayanak noktası gibi bir şey oldu. Wesker bir yandan insanları haklarken, bir yandan çok temiz ve tertipli bir adam. Bu gerçekten çok havalı!”
Yapım ekibinin de yardımıyla, Roberts ikonik karakteri video oyundaki haline sadık kalarak hayata geçirmek için özel bir çaba gösterdi. Aktör bu konuda şunları söylüyor: “Bunu her yapışımızda farklı bir macera yaşıyoruz. İmajı yaratmak ve şekillendirmek için çok büyük zaman harcadık; her şeyin dört dörtlük olmasını, saçının bile aslına uygun olmasını sağlamaya çalıştık. Hayranları filmi izlediklerinde hayal kırıklığına uğramıyorlar. Bu da karaktere girmenize yardımcı oluyor. Wesker benim favori karakterlerimden biri; yani ona kesinlikle bayılıyorum!”
Wesker’ın yanında hakiki bir kötü adam olan Dr. Isaacs bulunuyor. Iain Glen’in en son rol aldığı “Resident Evil: Extinction”dan sonra seriye ilk kez geri dönüyor. Aktör, Dr. Isaacs’in seride neden bu kadar popüler bir karakter olduğunu şöyle açıklıyor: “İyi yazılmış bir kötü adamdan nefret etmeyi severiz. Isaacs çok kentli, çok kontrollü ve şeytanlık konusunda çok zeki. Süregiden o kadar çok tıbbi ve bilimsel şey var ki kendini de süper güçlerle donatmış; dolayısıyla fiziksel güç olarak da çetin bir rakip. Isaacs, Paul tarafından çok iyi çizilmiş bir proje. Paul benim için harika bazı sahneler yazmış. Filmde bu rolü oynamaya bayıldım, sürprizlerle dolu bir karakter”.
Sinsi Umbrella Corporation’ın sorumlularından biri olarak, Dr. Isaacs’in, dünya hakimiyeti için yaptığı radikal planlarını durdurma mücadelesi veren Alice’le savaşması gerekmektedir. “O, akıl hastası bir ego-manyak ve tüm gezegeni kontrolü altına alıp yönetmek istiyor. Alice en sofistike ve muhteşem yaratımlarından biri ama Isaacs’in planı ters tepiyor çünkü Alice’de iyi bir yürek ve yaratımında yer almamasına rağmen durumu düzeltme arzusu var” diyor aktör.
Seriye yeni katılan bir diğer isim de Avustralyalı aktris Ruby Rose. Kendisi, Resident Evil oyununu oynamaya daha az vakit ayırmış olsa okulda daha iyi notlar alabileceğini söylüyor: “Oyuna çok meraklıydım. Dört yıl oynadıktan sonra –hayatımın büyük bir kısmı– okula ‘yeniden ilgi duymaya’ çalıştım.” Rose, “Son Bölüm”ün serinin son filmi olduğunu duyduğunda ve bu filmlerden birinde oynamak için son fırsatı olduğunu öğrendiğinde, projeye balıklama daldı. Hayatta kalanlardan oluşan küçük grupta yer alan Abigail karakteri seride yeni olduğu için, Rose, Abigail için girift bir arka plan hikayesi yaratmak istediğini belirtiyor: “O kadar çok insan hayatta kalamamışken o hâlâ yaşadığına ve bulunduğu yerde bir tür sorumlu olduğuna göre, onun çok güçlü ve çok zeki bir savaşçı olması gerekir. Abigail ellerini çok iyi kullanıyor; büyük ölçüde, grubun tamircisi gibi; ve gerçekten havalı pek çok silah yaratıyor. Ama yine de, sete gidip ona sayfalarda yazılı olduğundan daha fazlasını vermek istediğimi hissettim. Arka planıyla ilgili düşünce onun ailesini, ailesine ne olduğunu, onun bugünlere gelmesine neyin yol açtığını ve tüm bunları aşacak kadar güçlü olmasını neyin sağladığını irdelemekti.”
Güney Koreli aktör ve müzisyen Lee Joon-Gi, Umbrella Corporation’ın adamlarından biri olan “Kumandan Lee”yi canlandırdı. “Kumandan Lee kendine büyük bir özgüven duyan, yetenekli bir savaşçı. Yalnızca fiziksel olarak değil zihinsel olarak da çok güçlü” diyor Lee. Tanınmış bir drama oyuncusu olan Lee’nin aksiyonun merkezinde yer alan karakterini canlandırmak için fiziksel çalışmaya ve talimatlara ihtiyacı oldu. “Paul’un benim daha önceki dramalarımdan, filmlerimden ve çalışmalarımdan birçoğunu izlemiş olduğunu fark ettim çünkü benim aksiyon rollerimi ve sahnelerimi anlıyordu. Hollywood’da dublör ekibiyle iki üç günlük ön çalışma yapmam gerekti; benim aksiyon koreografisi konusundaki düşüncelerime çok açık fikirli yaklaştılar. Bu kadar çok fırsatı bir arada bulmak gerçekten harika ve gerçekten eğlenceli bir deneyimdi. Çok heyecanlıyım.”
DESTANSI BİR SON
Resident Evil’ın ilk beş bölümünün bugüne kadarki kayda değer başarısı düşünüldüğünde, yapımcıların “Resident Evil: Son Bölüm”de bir farklılık yaratması, hikayeye istisnai ve daha önce görülmedik bir açı katması, çıtayı yükseltmesi ve seyircilere seri için muhteşem bir final sunması gerekiyordu. Yapımcı Jeremy Bolt, “Hayranları daha kırılgan, daha insani bir Alice, daha umutsuz ve daha perişan bir dünya bekleyebilirler. Karakterlerin dayanacak gücü kalmamış; bu da bize insanlığın T-virüsüne ve Umbrella Corporation’a yenik düşmek üzere olduğu hissini veriyor” diyor.
Bolt yapımcıların yeni bir çevre bulmaya çalışarak her filmde serinin değerini nasıl arttırdıklarını aktarıyor: “İlk film Almanya’da çekildi ve büyük ölçüde yeraltında geçiyordu; ikinci film sekiz hafta boyunca geceleri açık mekan çekimiyle gerçekleştirildi; üçüncü film ise Meksika’da adeta bir çöl filmiydi. Dördüncüsü Los Angeles’ta, beşinci de platoda biraz fantastik tarzda çekildi. Paul’la birlikte hayranlara sunmaya çalıştığımız şey jeneriği izlediklerinde daha önce görmedikleri tarzda bir Resident Evil hissini yaşamaları. Bence seri filmlerin değerini düşüren şey, yeni filmin jeneriğini izlerken, ‘Bu bana son filmi hatırlatıyor, bu filmi izlemişim gibi hissediyorum’ diye düşünmeleri. Bir yandan onlara aşina oldukları bir şey verirken, bir yandan da orijinal olmaya çalışmalısınız” diyor Ali Larter ve ekliyor: “Bunun ‘Son Bölüm’ olması inanılmaz, bence bu film içlerinde en katıksız olanı. Seyirciler insanlar ile gerçek bir insaniyet arasındaki farklı bağı hissedecekler.
Eoin Macken son filmi en destansı kılacak olan şeyin yoğun senaryosu olduğuna inanıyor. “Bütün hikayedeki açık uçları bir araya getiriyor ve içinde hiç boşluk yok. Yoğun tempolu bir aksiyona sahip ve her şey daha büyük. Tabi bir de her şeyi anladığınız büyük final var. Alice karakteri için bu muazzam bir hikaye eğrisi ve çok sürükleyici.”
Fraser James de bu görüşe katılıyor: “Bence Paul, Jeremy ve Milla bu filmde kendilerini aştılar. Destancı hikaye akışını aktarmak için kurulan setler devasa, aksiyon olağanüstü ve oluşturulan uluslararası oyuncu kadrosu muhteşem! Bir araya geldik ve aramızda bir aile bağı oluştu.”
“Paul her şeyi çok zekice bağladı ve her şeyin neden başladığını anlamanızı sağladı. Hikaye olağanüstü bir sona ulaşıyor” diye ekliyor Iain Glen.
Jovovich ise şunları söylüyor: “Bence hayranlar bu filme bayılacak çünkü son beş filmde yapmak istediğimiz ama fırsat bulamadığımız her şeyi bu kez nihayet yaptık. Filmde akıl almaz pek çok öğe, çılgın setler ve muhteşem dublör sahneleri mevcut; herkes için bir şey var. Bu filmde adeta yok yok ve bundan çok gurur duyuyorum”.
RESIDENT EVIL DÜNYASINDA ZOMBİLER VE TASARIM
Resident Evil dünyasını üç farklı kısma ayıran Jeremy Bolt, “Bu filmin önceki filmlerden harika ortamlar almış olmasını umuyorum” dedikten sonra, şöyle devam ediyor: “Birincisi, Alice’in gezegendeki son insanmış gibi göründüğü ıssız Washington D.C. İkinci kısım Alice’in Racoon City’ye seyahatini ve Dr. Isaacs, Umbrella güçleri ve çeşitli zombilerle karşılaşmasını gösteren bir yol filmi. Son perde ise Umbrella Corporation’ın gizli tesisi Kovan’dayken filmin bilimkurgu öğelerini öne çıkarışı” diyor.
“Son Bölüm”de, seyirciler ilk Resident Evil filmindeki “Kovan”ın yeniden yaratımından bu kıyamet sonrası dünyanın oluşumuna, en gösterişli, en zengin Resident Evil filmiyle karşılaşacaklar. Yapım tasarımcısı Edward Thomas tüm tasarımlarının video oyunundan esinlendiğini vurguluyor.
Her ne kadar “Resident Evil: Son Bölüm” Thomas’ın yer aldığı ilk film olsa da, “Ancak filme bakmaya başladıktan sonra, onu kariyerimdeki daha önceki filmlerimden tasarımlara dayandırdığımı fark ettim” diyor tasarımcı.
Thomas şöyle devam ediyor: “Daha önceki filmler gerçekten de harika bir başlangıç noktasıydı; ayrıca, bu filmlerdeki tasarımlar video oyununa ne kadar saygı duyulduğunu gösteriyordu. Ben de son filme bunu yansıtmayı çok istedim. Paul’un serinin eski filmlerinden bazı klasik setleri geri getireceğini öğrenmek heyecan vericiydi; onları yeniden yaratmak da ilham verici.”
Alice’in Raccoon City ve Kovan’a geri dönüşü için, Thomas ve ekibinin 2002 yapımı orijinal “Resident Evil” filminden ikonlaşmış setleri yeniden yaratmaları gerekiyordu. Thomas bu kilit setler için şunları söylüyor: “Kovanın içinde kontrol odası; devasa yeraltı ve depodan oluşan Öldürme Katı. Böylesine kasvetli ve rutubetli bir yerden sonra Kontrol Odasında yarattığımız ferah ve temiz görüntüye geçiş yapmak muhteşemdi.”
Buna ek olarak, Güney Afrika’da gerçek mekanlarda çekim yapmak kıyamet sonrası dünyasının boyutunu göstermek açısından harika fırsatlar ve manzaralar sundu. “Muazzam bazı dış setlerimiz vardı. Müthiş bir mimari örneği olan, Johannesburg’daki Ponte binası bunlardan biriydi” diyor Thomas. Yapımcılar Cape Town’un Nyanga kasabasında, terk edilmiş Philippi Çimento Fabrikası’nda harika bir alan buldular; burası çok yoğun bir nüfusa sahip olduğu için, çekim ekibinin çok atik hareket etmesi gerekti.
“Bizim görevimiz tüm bu yerleri iç içeymiş gibi göründüğünden ve inandırıcı olduklarından, seyircinin onları çıkardığınız yolculuğa inandıklarından emin olmak. Bu yerler birbirlerine binlerce kilometre uzak da olsalar, yan yanaymış gibi durmalılar. Bu filmin keyfi burada” diyen Thomas, Resident Evil dünyasını yaratırken serinin hayranlarına hizmet etmenin önemini şöyle vurguluyor: “Kendi adıma bu filmin en büyük zorluğunun hayranlara ve oyuna sadık kalmak olduğunu düşünüyorum. Geçmişte de böyle projelerde çalışmış biri olarak, bir hayrandan, ‘Olağanüstü bir iş çıkarmışsınız, şurayı oyundan ya da serinin diğer filmlerinden tanıyoruz’ şeklinde bir e-posta almanın ne demek olduğunu biliyorum.”
Zombi güruhları ve diğer zombi yaratıklar olmadan bir Resident Evil filmi yapmak olmazdı. Seri, beyazperdeye gelmiş geçmiş en yaratıcı ve korkutucu zombi yaratımlarını taşımasıyla ünlü. Protez tasarımcısı Clinton Aiden-Smith yapım için 1500’den fazla zombinin son teknolojiye dayanan tasarımlarını ve yaratımlarını gerçekleştirerek çıtayı bir kez daha yükseltti. Bilgisayar oyununun uzun zamandır hayranı olan Aiden-Smith yaptığı işten kişisel olarak gurur duyduğunu belirtiyor: “Büyürken, Resident Evil oyunları geceleri beni uzun saatler ayakta tuttu; zombilere büyük ilgi duyuyordum. Bu filmde çalışmak harika bir fırsattı. Bence film, bu oyunlarla büyümüş herkes için o çocukluk deneyimini bir kez daha yaşatacak.”
Resident Evil’ın final filmi için, yapımcı Paul W.S. Anderson zombilerin görünüşüne dair daha güncel bir vizyon istedi. Aiden-Smith bunu şöyle açıklıyor: “Paul uzun zamandır ölü olan zombiler için belirli bir görünüm istedi. Onları çok yıpranmış gösterdik ve biraz farklı bir şey yaratmaya çalıştık. Bu filmde son bilgisayar oyunundan esinlenilen, kana susamış yeni bir mutanta da yer verdik.” Aiden-Smith bu tuhaf yaratığı hayata geçirme sürecini şöyle aktarıyor: “Bu karakterin görünümünü yaratmak için çeşitli öğeleri birleştirmemiz gerekti: Özel kıyafet, protez ve diş çalışması. Diş çalışması özellikle zordu çünkü bir yanak tamamen yoktu ve sıra sıra dişlerin görünmesi gerekiyordu. Dolayısıyla, işin kimyasını, ürünleri nasıl kullanacağınızı ve bunları ihtiyaçlarınız doğrultusunda nasıl bir araya getireceğinizi bilmek çok önemliydi.”
OLAĞANÜSTÜ AKSİYON
“Son Bölüm” seyircisine sağlam bir hikaye ve seriye daha önce hiç görmedikleri bir yaklaşım sunacak. Serinin tarihi boyunca gelmiş geçmiş en tehlikeli sahnelerle, yapım ekibi Alice’in insanlığın son kalesi olarak duruşunu kurgulamak için sınırları zorladılar. Dublör koordinatörü Grant Hulley, “Son Bölüm”ün serinin olağanüstü aksiyon konusundaki ününü daha da pekiştireceğini belirtiyor: “Bir sonrakinin bir öncekiyle aynı olmasını istemezsiniz. Bu yüzden, daha fazla canlı aksiyon eklemeye, BYG ve görsel efektleri azaltmaya çalıştık. Bence bu film daha cesur ve daha gerçek.”
Hulley şöyle devam ediyor: “Milla’nın tehlikeli sahnelerinin özgün bir his vermesini ve aşırıya kaçmamasını istedik. Dövüşlerinin tekrara düşmesini arzu etmediğimiz için, özel hareketler ve farklı öğeler ekledik.” Yapımcılar için görsel efektleri kullanarak da olsa belli bir özgünlük düzeyi yakalamak önemliydi. “Bilgisayar yapımı görüntüler (BYG) gerçekliğe dayanıyor. İnanıyoruz ki her çekim %50 gerçek kamerayla, %50 BYG olacak” diyor yapımcı Jeremy Bolt ve ekliyor: “Görsel efekt çalışmalarının kullanımı fantastik deneyimi ve Alice ile yandaşlarının aksiyon dolu sekanslarını pekiştirecek.”
ALICE’İN NİHAİ MÜCADELESİ
Hiç kuşkusuz, serinin en güçlü unsurlarından biri başrol oyuncusu. Milla Jovovich, “Alice” rolünü altıncı ve son kez üstlendi. Serinin tamamı boyunca, Alice olağanüstü mücadeleler vermek zorunda kaldı ama insanoğlunun son kurtarıcı olarak Umbrella Corporation güçlerine karşı ayakta kalmayı başardı.
Jovovich ve canlandırdığı karakter aksiyon-bilimkurgu türünün ikonları arasına girdi. “Resident Evil: Son Bölüm” Alice karakterine bugüne kadarki en iddialı ve görkemli şekilde veda ediyor. Filmin sürpriz dolu akışı içinde, hikaye T-virüsünün kaynağına döndüğü için, hayranlar nihayet her şeyi öğrenecekler. “Bu son film gerçekten inanılmaz bir deneyim oldu çünkü başa, her şeyin başladığı Kovan’a dönerek her şeyi bambaşka bir açıdan görme fırsatı buluyoruz” diyen Jovovich, şöyle devam ediyor: “Paul için de çok heyecan verici olduğunu biliyorum çünkü orijinal mekanlara, orijinal hikayeye çok daha fazla dönüp çok daha derine inme fırsatı buldu. Bana kalırsa, hayranlar için de heyecan verici olacak. Hikayenin bütününü gerçek anlamda görebilecekler, ilk filmin sorduğu soruların yanıtlarını bu filmde bulacaklar.
Alice ilk filme hafızasını kaybetmiş olarak başladığından bu yana çok çalkantılı bir serüven yaşadı. “Bu filmde Alice büyük ölçüde kendisini bulmuş ve güçlü bir savaşçıya dönüşmüş olarak karşımıza çıkıyor. Bence başka pek çok filmde kendini arıyordu. Birincide hiçbir şey hatırlamıyordu; ikincide vücuduna zerk edilmiş maddeyle savaşıyordu; kime dönüşüyordu? Bir canavar mıydı; insan mıydı, değil miydi?” diyor Jovovich ve şöyle devam ediyor: “Sonraki filmlere taşınan temalar bunlardı; Alice, Umbrella’yla ve tıbbi olarak kendisine yapılanla savaşıyor. Güçleri var mı? Yok mu? Bu güçleri nasıl kontrol ediyor? İnsan olarak kim olduğundan hiç emin olmuyor. Şimdi ise kendini bulduğunu hissediyorum. Bunu sorgulamıyor ve artık tereddüt etmiyor. Felsefesi şu: ‘Ben kimsem oyum! Hoşuna gitmiyorsa, cehennem ol!’ Onun bu yönü hoşuma gidiyor çünkü, her ne olursa olsun, kendinizle mutlu olmanız bence önemli. Öyle bir özgüvene ve öyle bir güce sahip olmak ilham verici; ve bu kez Alice artık kendini tam olarak bulmuş.”
AİLEYE VEDA
Ali Larter şunu ekliyor: “Biz bir aileyiz. Bir film yaptığınızda herkes yakınlaşıyor ve sonra herkes eski hayatına geri dönüyor. Ne zaman yeniden bir araya gelsek, aradan hiç zaman geçmemiş gibi oluyor ama bu kez iki bebeğimiz var; Milla buraya bebekleriyle geldi. Bu anlamda, hepimiz beraber büyüdük. Milla’yla o düzeyde bağ kurmak ve konuşmak benim için gerçekten inanılmaz. Buna bayılıyorum! Bizler çalışan anneleriz ama hâlâ çok sağlamız ve ben bununla gurur duyuyorum. Kadın merkezli bu serinin bir parçası olduğum için gururluyum. Milla yıllardır Alice’i canlandırdı ve ‘Hadi git onları hakla’ denilen bir karakter oldu! Bize göz kulak olması için bir erkeğe ihtiyacımız yok; ve bence bu, her zamankinden daha güncel bir unsur.”
Aileden söz açılmışken, Ruby Rose da düşüncelerini paylaşıyor: “Son filmi yaparken biraz baskı oluyor. Paul ve Milla’nın yarattığı bu dev mekanizmada son bölümün bir parçası olmak müthiş bir onur ve elinizden gelenin en iyisini yapmayı istiyorsunuz. Herkes koca bir aile gibi böylesine candan, eğlenceli ve sevecen olunca çok çalışmak bile zevkli bir hâle geliyor.”
On beş yılı aşkın bir sürede, bir film serisinin tamamında kilit rol oynamak Resident Evil’ı Jovovich’in iş hayatının olduğu kadar kişisel hayatının da ayrılmaz bir parçası haline getirdi. “Bu seri sayesinde kocamı, çocuklarımın babasını buldum, dolayısıyla bu bir aile işi oldu. Bu açıdan bakınca, serinin sonlanması üzücü çünkü hikayeye, karakterlere, tekrar tekrar birlikte çalıştığımız çekim ekibine ve oyunculara çok alıştık. Alice’e ve Resident Evil serisine veda etmek zor olacak” diyen Jovovich, bunun kendisi için acı tatlı bir veda olduğunu da sözlerine ekliyor.