Robin Williams seksenler çocukları için çok şey ifade eden bir oyuncu idi. Ergenliğimiz boyunca bizi güldürmenin dışında hayat dersleri vererek yılmamayı da öğretti. Her zaman çocuk ruhlu kalmayı başarmış bir komedyen olan Williams’ın filmleri izleyiciyi karamsarlıktan mutluluğa çıkarmak üzere kurulu bir serüvendi.

Williams hayatı boyunca bir Oscar, iki Emmy, altı Altın Küre, altı Grammy ve iki Sinema Oyuncuları Derneği ödülüne layık görüldü. Ödül törenlerinde yaptığı konuşmalar ve tutumu ile de seyircileri eğlendirmeyi başarırdı.

Yaşadığı çağın en önemli komedyen figürlerinden biri olmayı başaran Williams evinde ölü bulundu. Şimdilik haberler muallakta olsa da büyük ihtimal ile intihar ettiği söyleniyor. 65 yılının büyük çoğunluğunu insanları güldürerek geçirmiş birinin elveda şekli altta yatan dramı biraz da olsa ele veriyor. Öteki sinema ailesi olarak kendisini her zaman sevgi ile hatırlayacağız.

Anısına, yazarlarımızdan Robin Williams denince akıllarına gelen ilk beş filmi kısaca yazmasını istedik.

Robin Willams003

Masis Üşenmez

The World According to Garp (1982)

İlk dönem filmlerinden olan The World According to Garp hem eğlenceli, hem toplumsal eleştiri yüklü bir film. Oldukça ilginç komedi ve dram sahneleri ile dolu. Her karakter ayrı komedi. Filmden en çok aklımda kalan sahne Garp’ın çocukları sinemadan getiriken hep yaptığı hızla parka girip frene basma anı. Bu sefer onu bir sürpriz bekler ve karısı park etmiş arabada öğrencisine oral seks yaparken arkadan bindirir.

Dead Poets Society (1989)

Zamanında büyük sükse yapan bu öğretmen öğrenci ilişkisi filmi yıllar içinde yerin dibine de sokulmuştur. Robin Williams’ın gaz filmlerin aranan oyuncusu olması da bu film ile beraber başlar. Ben hala o çocuk niye okul piyesinde oynamadı diye intihar etti anlamış değilim.

One Hour Photo (2002)

Kariyerindeki en sayko rolü olan son kurguda fotoğrafçıda filmleri tab etme görevi olan Willams müşterileri hakkında fantaziler kurmaya başlar ve olaylar gelişir. Fotoğrafçılıkla ilgilendiğim için bu filmi sevmiştim.

Bicentennial Man (1999)

Ne kadar gişede bekleneni veremese de Williams’ı aşık bir robot olarak izlediğimiz film A.I. gibi bir yol izler. Bu sefer aktörümüz bütün film boyunca bir robot zırhının içinde bizleri hem güldürüp hem ağlatmaktadır. Başka bir kişi oynasa çok daha sıkıcı bir film olacakken Williams çok görünmese bile vücut hareketleri ile rolü kotarmayı bilmiştir.

Good Morning, Vietnam (1987)

Williams deyince radyo dj’i olduğu bu filmde “i feel good” sunarken büründüğü ruh hali gözlerimin önünden gitmez. Vietnam ile ilgili çekilmiş en içten, en renkli filmlerden biri olan Günaydın Vietnam Türkiye’de özellikle video döneminin son demlerinde oldukça popüler olmuştur.

Robin Willams002

Ezgi Aksoy

Good Morning, Vietnam (1987)

Vietnam Savaşı sırasında Vietnam’da savaşan ABD askerlerine moral vermek için Vietnam’a ayak basan radyo DJ’i Adrian Cronauer üzerine kurulu Good Morning Vietnam gerçek bir klasik olmasının yanı sıra, Robin Williams’ın en başarılı filmlerinden biri. Good Morning Vietnam’ı Amerikan askerlerini neşelendirmeye çalışan bir DJ’in komik hikayesinden çok; çeşitli propogandalarla kandırılarak bilmedikleri bir ülkede savaşa götürülmüş genç insanların ölüm korkusuyla mücadele etmelerine yardımcı olan bir adamın hikayesİ olarak görmeyi tercih etmişimdir her zaman.

Cadillac Man (1990)

İki gün içinde 12 Cadillac satması gereken otomobil satıcısı Joey O’Brien, bu iki gün içinde delirmeden nasıl sağ ve salim kalacak; üstelik başına sırayla bir yığın bela gelmekteyken? “I love to sell” (satmayı seviyorum) diye kendine telkinlerde bulunup dursa da bu doğru mu acaba? Cadillac Man aslında çok çaktırmasa da, “satıcılık” ile sembolize edilen bir sisteme dair ince bir eleştiri barındıran, çoğu Robin Williams filmi gibi tatlı bir film. Ayrıca Robin Williams’ın yönetmenlerden, senaryolardan ve filmlerin kendisinden azade; özgün bir ruh ve tarz geliştirtirmeye başladığı ilk filmlerden.

The Fisher King (1991)

Terry Gilliam’ın dehasını konuşturduğu güzide filmlerinden The Fisher King; fantastik, sürreal ve büyülü diliyle küçük bir dünya üstü evren yaratmış ve o evrene de Robin Williams’la Jeff Bridges’i konduruvermişti. Terry Gilliam sinemasını tanımadan ya da filmi bilmeden izlediğinizde, rahatlıkla varolmayan bir fantezi dünyasında geçtiğini düşünebileceğiniz The Fisher King; hem döneminin genel sinema dilini yakalayan, ama aynı zamanda evrensel ve zamansız bir dile de sahip eşsiz bir sinema deneyimi.

Awakenings (1990)

Robin Williams filmlerinin en büyük özelliği hüzünle mizahı süper rafine bir biçimde birleştiriyor olması. Hıçkıra hıçkıra ağlarken bir anda kahkahalar atmaya başlayabilirsiniz örneğin. Awakenings’te Robin Williams gene o bilindik hümanist ruhlu aktör olarak karşımızda. Hümanizmden nefret edenlerin bile aklını çelebilecek kadar da sahici. Ayrıca Williams gibi, Robert De Niro da unutulmaz bir performans sergiliyor ve ikisi birden Awakenings’i bana göre tüm zamanların en iyi filmlerinden biri kılıyorlar.

The Birdcage (1996)

Robin Williams’ın gay bir kabare sanatçısını canlandırdığı The Birdcage, “gay sanatçı” olmanın başlı başına bir komedi unsuru olarak kullanıldığı bir dönemde o sulardan mümkün olduğunca uzak duran bir komedi. Ayrıca Williams’ın oyunculuğu da abartıdan uzak ki bu da hayli önemli. Öte yandan Birdcage hakkaten de iyi bir film…

Robin Willams001

Egemen Tokatlıoğlu

Ölüm haberi ile biz sevenlerini üzen usta oyuncu Robin Williams’ın en iyiler listesini hazırlarken duygusal davrandığımı itiraf etmeliyim. Özellikle daha çocukken izlediğim ve o zaman bile minik gözlerimi doldurmuş olan “Dead Poets Society” (Ölü Ozanlar Derneği, 1989) yeri bambaşkadır. Ölüm haberi ile kalbimi sızlatan bu efsane, bizim de çocuklarımıza izleteceğimiz pek çok film bıraktı ardında. Sinema dünyası sevimli bir adamı kaybetti, sinema dünyası kaliteli bir aktörü kaybetti. Ama kalbimizdeki yeri şüphesiz ki asla değişmeyecek.

ROBIN WILLIAMS TOP 5

  1. “Dead Poets Society” (Ölü Ozanlar Derneği, 1989)
  2. “Jumanji” (1995)
  3. “What Dreams May Come” (Aşkın Gücü, 1998)
  4. “Good Will Hunting” (Can Dostum, 1997)
  5. “Patch Adams” (1998)

robin-williams-weapons-of-self-destruction-1024

Başak Bıçak

Dead Poets Society (1989)

Aynı adlı kitaptan uyarlanan Dead Poets Society, Robin Williams’ın en bilinen filmleri arasında yer alır. Oyuncunun, John Keating isimli bir edebiyat öğretmenini canlandırdığı ve öğrencilerini şiirin ve sözcüklerin dünyasıyla tanıştırdığı; carpe diem vurgusu, kapitalizm eleştirisi ve etkileyici final sahnesiyle gönüllerde taht kurmuş filmidir.

Jumanji (1995)

Çocukluğumun unutulmazları arasında yer alan ilk film Aslan Kral’sa ikincisi de Jumanji’dir. Yine bir kitap uyarlaması olan film, hayal ürünü bir oyunda zarın geldiği her noktada yaşanan tuhaf olayları ve kahramanların peşindeki birçok hayvan ve bitkilere rağmen oyunu bitirmek zorunda olmalarını konu alıyor. Bir çocuk için ne kadar etkileyici olduğunu siz düşünün!

Good Will Hunting (1997)

Performansıyla Robin Williams’a En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında Oscar kazandıran etkileyici filmdir. Dahi bir hademe ile üniversitesi hocasının dayanışmasını ve gencin hayata kazandırılma sürecini anlatan Good Will Hunting, diyalogları, oyunculukları, müzikleri ve finaliyle izlenmesi gereken filmler arasında kendisine yer bulmuştur.

Good Morning, Vietnam (1987)

Robin Williams’ın, Vietnam’a gönderilen Adrian Cronauer isimli bir dj’i canlandırdığı ve Vietnam Savaşına farklı bir açıdan bakan filmidir. 60’ların hit müzikleri ve mizahi üslubuyla epey eğlenceli ama bir o kadar da dramatik olan film, usta oyuncunun en iyi filmleri arasında kabul edilir.

Patch Adams (1998)

Gerçek bir hikâyeye dayanan filmde Robin Williams, hastalıkların tedavisinde mizahın önemini vurgulayan ve bunun için mücadele eden idealist bir doktoru canlandırılıyor. Gülümsemenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlatan film, Robin Williams’ı yeniden izlemek isteyenler için iyi bir seçim…

blank

Öteki Sinema

Öteki Sinema editörleri Prometheus'un David'i gibi... Siz uyurken bile, hoşunuza gidecek yazıları buluyor, itinayla hazırlıyor ve yayına sunuyor. Öteki Sinema çalışıyor!

4 Comments Bir yanıt yazın

  1. Çocukluğumun bir güzelliği daha gitmiş.Güle güle Robin abi.Öteki tarafta tanrı yı görürsen söyle ona lütfen şu hayvan katliyamlarını durdursun.–ekşi de yine bir kedi katliyamı gördüm az önce artık gülmekten utanır,korkar oldum,gülmeyi bırak yakında Keje gibi hiç konuşmayacağım.

  2. “Aynı adlı kitaptan uyarlanan Dead Poets Society, Robin Williams’ın en bilinen filmleri arasında yer alır.” Tam tersine, kitap filmden uyarlanmıştır.

  3. Dead poets society’deki cocuk niye mi intihar etti?

    1-Piyesi oynadı sonra intihar etti
    2-Babasi piyes sonu bütün arkadaşlarının önünde onu rezil etti. Gururu fena kırıldı.
    3-Babası onu resmen eve kapattı. Okul parani ben veriyorum tip okuyacaksın ve bizim dediğimiz gibi yaşayacaksın dedi.
    4-En büyük hayali tiyatro okumaktı ve hayali son buldu.

    Sevgili yazar filmi nasıl izledin veya gerçekten izledin mi?

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

John Rambo’nun “Acıklı” Hikayesi…

John Rambo'nun özgürlük savaşçısı olarak tanımlanması, bir “first lady”nin en
blank

Dosya: Meksika Sineması II

II. BÖLÜM: MASKELİ KAHRAMANLARDAN ve LANETLİ ‘LLORONA’LARDAN “YENİ DALGA”YA MEKSİKA