Dünyanın dışında yaşam olduğuna dair inancı giderek büyüyen Stanley Kubrick 1964’te yazar Arthur C. Clarke ile tanışmasının ardından gelen ilhamla, bir bilimkurgu filmi yapmakta kararlıdır. Bunun sonucu olarak da gelmiş geçmiş en etkileyici bilimkurgu filmi 2001: A Space Odyssey (1968) ortaya çıkar.
Muhtemelen filmin en tartışmalı tarafı, Kubrick’in geleneksel anlatım tekniklerinden kaçınması ve onun yerine diyaloğu en az seviyede tutup görselliğe önem vermesidir. Türe bu zeki yaklaşımı ve yenilikçi efektleri (Kubrick tek Oscar’ını bununla kazanmıştır) seyircide şaşkınlık ve merak etkisi yaratmıştır.
Dört ayrı bölümden oluşan filmde, insanlığın doğuşundan uzaydaki ilk adımına kadar, insan hayatının evriminin nasıl geliştiğine ışık tutar.
Tüm zamanların en iyi 10 filmi arasında yer alan 2001: A Space Odyssey, en iyi İngiliz bilimkurgu filmlerindendir. İngilizlerin türe katkı sağlayan en iyi 10 bilimkurgu filmi şu şekilde:
The Man Who Changed His Mind (1936)
Yönetmen: Robert Stevenson
O dönemde, Hollywood’un başarılı olduğu korku/bilimkurgu filmlerine yetişmeye çalışıyorsanız, yapımınızda türün yıldızı Boris Karloff’ı kullanmanız çokta yanlış olmaz. Karloff bu filmde oldukça çılgın ve korkunç görünüyor.
İki insanın aklını transfer etme teorisinin alay konusu olmasının ardından Dr Laurience (Karloff), daha dengesiz biri haline gelir ve şempanzelerden insana aktarım yapmaya başlar. Filmin Universal’dan etkilenilmiş olduğu açıkça görülüyor. Oysa, Robert Stevenson’ın yönetimi, yaratıcı senaryosu ve Jack Cox’ın sinematografisi İngiliz tarzını, zekasını ve espriliğini yansıtmaktadır.
Things to Come (1936)
Yönetmen: William Cameron Menzie
22. yüzyılın başlarında dünyanın teknolojik elitler tarafından yönetildiği, sosyalist toplum hikayesi kulağa iyi bir film malzemesi olarak gelmeyebilir. Yapımcı Alexander Korda’nın, H.G. Wells’in 1933 yılında çıkardığı kitabının filme uyarlanmasının zor olmasına rağmen, yazara olan hayranlığı gözlerini kör etmiştir.
Projenin ticari zayıflığı Korda’nın tüm zamanların en heyecanlı İngiliz bilimkurgu filmini çekme isteğini engellemez (o zamana kadar ülkede yapılmış en pahalı film) ve prodüksiyondaki zayıflıkları çok olabilir yinede film muhteşem, cesur ve zeka parıltıları yer alıyor.
Quatermass 2 (1957)
Yönetmen: Val Guest
Ekim 1955’de, Hammer Films’in ilk adaptasyon filmi olan Nigel Kneale’nin televizyon serisi The Quatermass Experiment’in yayınlamalarında kısa bir süre sonra BBC, Profesör Bernard Quatermass’in dünyayı uzaylı tehdidinden koruduğu Quatermass II’yu yayınlamaya başladı. Uzaylıların dünyaya gizlice geldikleri ve insanları kullandıkları, Hammer’ın ilk filmin başarısının ardından, karakteri tekrardan ekrana getirme isteğine karşı izleyiciler bu yeni seriye tepki gösterdiler.
İlk filmde kendisini belli eden Amerikalı oyuncu Brian Donlevy profesörü oynamak için geri döndüğü ve Val Guest tarafından yönetilen film yerinizden kalmadan izleyeceğiniz bilimkurgulardan biri.
The Damned (1961)
Yönetmen: Joseph Losey
Yönetmen Joseph Losey bilimkurguya karşı sıfır ilgiye sahip olabilir, ancak bu onu en iyi İngiliz bilimkurgu filmlerinden birini çekmesine engel değil.
Weymouth sahilindeki deri ceketli sürücülere odaklanarak başlayan film, başlarda sanki genç çete filmi izleyecekmişiz gibi görünür. Ancak bir süre sonra film, bir Amerikan turist ve bir kadın çete üyesinin yanlışlıkla orduya ait dehşet verici bir sırrı öğrenmelerinin ardından karanlık ve korkutucu bir hal alır.
Kötü durumda kalmış Hammer Films, The Damned’i vizyona girmeden önce iki yıllığına rafa kaldırmıştı ve Losey’in rahatsız edici filmi şirketin en unutulmaz yapımlarından biri olmaya devam etmektedir.
The Day the Earth Caught Fire (1961)
Yönetmen: Val Guest
Dönemdeki olası atom enerjisi filmleri, yönetmen Val Guest’in kıyamet sinemasına nazaran daha zeki, mantıklı ve sakin. Bir gazeteci iklim değişiminin ardındaki nedeni araştırır ve önemli bir detayı açığa çıkarır: dünya çapında bir nükleer test yapılmaktadır ve gezegenin iklimi bozulmaya başlar. Böylece Londra’da tropikal fırtınalar oluşur.
Guest filmin gerçekçi görünmesi konusunda oldukça kararlıdır. Bu kararlılığı Daily Express’teki haber merkezini yeniden yarattırır, oyuncular arasında tanıdık yüzler görürüz, böylece Guest ve Wolf Mankowitz senaryo dalında BAFTA ödülünün sahibi olurlar. İşin bu zorlayı gücü, Guest’in en başarılı filmi olarak anılır.
Quatermass and the Pit (1967)
Yönetmen: Roy Ward Baker
BBC’nin bir diğer Quatermass uyarlaması filminde, boyun eğmeyen bilim adamı tamamen hak ettiği yerde ve tartışmasız yazar Nigel Kneale’ın en iyi işi.
Büyük, tanımlanamayan metal bir nesne Londra metrosunda ortaya çıkar, araştırması için Quatermass çağırılır ve bir uzaylı türünün beş milyon yıl önce dünyaya geldiğini tespit eder. Sadece insanlığın evrimi değil (Kubrick’in 2001: A Space Odyssey ile karşılaştırılır) geleceğin kurtarılmasını anlatıyor. Bilimkurgunun merak uyandırıcılığı ve heyecan vericiliği, Roy Ward Baker’ın kusursuz yönetimiyle film, insanlığın bilinçaltının derinliklerine inip gizli düşmanları ortaya çıkarıyor.
Alien (1979)
Yönetmen: Ridley Scott
Amerikan desteğinin dışında Twentieth Century-Fox’un İngiliz üretimi tarafından yapılan, Ridley Scott’un Star Wars (1977) antitezi olan film, Fox’un gişe patlaması yaptığı uzay temalı filmlerden biri olmuştur.
Scott’ın zeki ve ileri görüşlü yönetimiyle son derece yüksek tempolu ve gerilime sahip, Nostromo adlı uzay gemisinin mürettebatı bir gezegenden gelen sinyali araştırırlar, bu hareketleri sinema tarihinin en korkutucu uzaylılarını gemilerine almalarına neden olur.
Şaşırtıcı yaratıklar ve terk edilmiş uzaygemisi H.R. Giger tarafından tasarlanmıştır, bir yandan rahatsız edici olan ama bir yandan da göze güzel gelen görseller ve filmin medyatik başarısı devam filmlerin yapılmasına önayak olmuştur, ancak bu ilk film bilimkurgu ve korkunun karışımı olarak akıllara kazınmıştır.
Children of Men (2006)
Yönetmen: Alfonso Cuarón
P.D. James’in 1992’de çıkardığı romandan uyarlanan ve Amerikan/İngiliz ortak yapımı film, 2027’de insanlığın neredeyse yok olmak üzere olduğu, polis devleti haline gelmiş İngiltere’yi anlatmaktadır.
Clive Owen’ın hayat verdiği Theo, dünyadaki tek hamile olan kadını Londra’dan güney kıyısına güvenli bir şekilde götürmek için görevlendirilir.
Alfonso Cuarón’un yaratıcı yönetimi tansiyonu yüksek tutar ve tek çekim araba tuzağı ile Bexhill savaş sahneleri hayret vericidir. Yönetmen filmin doğallığını kaybetmemesi ve medeniyetin neredeyse çökmek üzere olduğunu göstermek için teknoloji olanaklarını reddeder. Gravity’de (2013) Oscar’ları toplamasına rağmen, Children of Men en büyük başarısı olarak hatırlanıyor.
Monsters (2010)
Yönetmen: Gareth Edwards
İlk yönetmenlik denemenizle ses getirmek istiyorsanız, izlemeniz gereken yol bu. Gareth Edwards orijinal, yaratıcı ve becerikli canavar filmiyle tüm övgüleri hak ediyor. Ayrıca kendisi şaşılacak derecede iyi kalitedeki özel efektleri, odasındaki bilgisayarında yapmıştır.
NASA’nın Meksika’da Zone adı verilen devasa dokunaçlı uzaylı örneklerinin bulmasından yıllar sonra bir fotomuhabir, bu uzaylı arazisinde patronunun kızına eşlik etmektedir. Filmin gücü, yolculuğun tehlikeli oluşu olayların merkezine getiriyor, güvenilir ve hikayenin etrafında dönen iki karakterin arasında büyüyen bağ hakkında inandırıcı bir hikayeye sahip. Beş ülkede gezinip, büyük ölçüde doğaçlama çekilen Monsters, bilimkurgu filmi yapımı konusunda gelinebilecek son noktadır.
Under the Skin (2013)
Yönetmen: Jonathan Glazer
Seyirciyi ikiye ayıran bir film varsa bu yönetmen Jonathan Glazer’ın, uygun bir erkeği mideye indirmek için araştırma yaparken, İskoçya’da dolaşan bir uzaylının gizli denetimini yaptığı filmidir. Ya seveceksiniz ya da nefret edeceksiniz, orta yolu yok.
Michel Faber’ın 2000’de yazdığı romanına dayanılan filmde Glazer endişe verici ve tehditvari atmosferle etkiler, Mica Levi’nin sinir bozan besteleri de buna yardımcı olur, Scarlett Johansson uzaylı olarak insan olmanın nasıl bir şey olduğunu sorgulayıp etrafına şaşkın şaşkın bakarken, erkekleri şüphelendirmeden harabeye dönmüş eve getirmeye çalışır.
Ana unsurlar ve tüm amaç sonda anlaşılmaz hale gelir, olaylar bazı izleyicileri çileden çıkarır, ancak görüşün cesareti, çarpıcı görselliği ve Johansson’nın büyüleyici performansı filmi unutulmaz kılar.
Çeviri: İrem Naz Güvel
Kaynak: http://www.bfi.org.uk/news-opinion/news-bfi/lists/10-great-british-sci-fi-films
Children of Men gerçekten çok kaliteli ve alt metni dolu dolu bir film muhakkak izleyin