“The Amazing Spider-Man 2” 25 Nisan’da Türkçe Dublaj, Altyazı, 2D, 3D ve IMAX 3D Seçenekleriyle Sinemalarda.
YAPIM BİLGİLERİ
Örümcek-Adam’ın en önemli savaşının kendi içinde olduğunu hep biliyorduk: Peter Parker’ın sıradan mecburiyetleri ile Örümcek-Adam’ın olağanüstü sorumlulukları arasındaki çatışma. Fakat “The Amazing Spider-Man 2/İnanılmaz Örümcek-Adam 2”de, Peter Parker en büyük savaşının başlamak üzere olduğunu görüyor.
Örümcek-Adam (Andrew Garfield) olmak artık harikadır. Peter Parker için hiçbir his gökdelenler arasında salınmakla, bir kahraman olmayı benimsemekle ve Gwen’le (Emma Stone) zaman geçirmekle bir olamaz. Fakat Örümcek-Adam olmanın bir bedeli var: Sadece Örümcek-Adam, New Yorklu hemşerilerini şehri tehdit eden korkunç kötü adamlardan koruyabilir. Electro’nun (Jamie Foxx) ortaya çıkışıyla, Peter’ın kendisinden çok daha güçlü bir düşmanla karşılaşması gerekecektir. Ve eski dostu Harry Osborn (Dane DeHaan) geri dönünce, Peter tüm düşmanlarının tek bir ortak noktası olduğunu anlar: OsCorp.
Başrollerini Andrew Garfield, Emma Stone, Jamie Foxx, Dane DeHaan, Campbell Scott, Embeth Davidtz, Colm Feore, Paul Giamatti ve Sally Field’in üstlendiği, Marc Webb’in yönettiği filmin yapımcılığını Avi Arad ve Matt Tolmach; yönetici yapımcılığını ise E. Bennett Walsh, Stan Lee, Alex Kurtzman ve Roberto Orci gerçekleştirdi. Hikayesi ve senaryosunu Alex Kurtzman, Roberto Orci ve Jeff Pinkner’ın kaleme aldığı “The Amazing Spider-Man 2/İnanılmaz Örümcek-Adam 2” , Stan Lee ve Steve Ditko’nun yarattığı Marvel Comic Book karakterine dayanıyor. Filmin görüntü yönetimi ASC BSC’den Dan Mindel’ın, yapım tasarımı Mark Friedberg’ün, kurgusu A.C.E.’den Pietro Scalia’nın, kostüm tasarımı Deborah L. Scott’ın, müziği ise Hans Zimmer ile Pharrell Williams ve Johnny Marr’ın yer aldığı The Magnificent Six’in imzasını taşıyor. Özel Görsel Efektleri Sony Pictures Imageworks Inc. tarafından gerçekleştirilen filmin, görsel efektler amirliğini Jerome Chen üstlendi.
ABD’de 2 Mayıs 2014’te gösterime girecek filmin Türkiye vizyon tarihi 25 Nisan 2014.
FİLM HAKKINDA
2012’de kahramanın hikayesinde yeni bir sayfa açan ve dünya çapında hit olup 750 milyon doların üzerinde gişe hasılatı elde eden “The Amazing Spider-Man”den sonra, “The Amazing Spider-Man 2/İnanılmaz Örümcek-Adam 2”yle role geri dönen Andrew Garfield, “Peter Parker olmak zor ama Örümcek-Adam adam olmak harika” diyor ve ekliyor: “Peter Parker olarak, hepimizin yaşadığı sorunları var –kız meseleleri, maddi sorunlar. Ama kostümünü giydiğinde, muazzam bir özgürlük yaşıyor. Nefes alabiliyor. Örümcek-Adam yapılması gereken doğru şeyi daima biliyor –o, iyilik için, kahraman enerjisi için ve insanları kurtarmak için bir araç. Bundan zevk ve keyif aldığı için oyuncu bir kimliğe bürünüyor.”
Yönetmen koltuğuna geri dönen Marc Webb ise, “Bu filmin daha oyuncu, daha eğlenceli olmasını istedik” diyor. Peter Parker’ın doğal espritüelliği –özellikle Örümcek-Adam olarak– Webb’in yapmak istediği filmin anahtarlarından biriydi: “Çizgi romanlara baktığınızda bunu görüyorsunuz –hazır cevaplılığını, komikliğini, neşeli yapısını. Çoğu insanın Örümcek-Adam’da sevdiği şeylerden biri bu –ben onun bu yönüne kesinlikle bayılıyorum.”
Fakat Peter için her şey eğlence ve oyun değildir. New Yorklu hemşerilerini güvende tutmak için verdiği söz, onu New York’un en güçlü ve önemli şirketi Oscorp’un tam merkezine götürecektir. Bir zamanlar Peter’ın babasının çalıştığı ve anne babasının kaybolmasında rol oynamış olan bu şirket şimdi ortaya çıkan yeni düşmanların arkasında yer alıyor gibi görünmektedir; ve bu düşmanların hepsi ileri teknolojiye ve güçlere sahiptir. “Ne Örümcek-Adam ne de Peter için riskler bu filmdekinden daha yüksek olmuştu” diyen yapımcı Matt Tolmach, şöyle devam ediyor: “Örümcek-Adam için riskler yüksek çünkü kendisine karşı güçlerini birleştirmiş –hepsi bir şekilde Oscorp’la bağlantılı– düşmanlarla karşı karşıya; Peter için riskler büyük çünkü yaptığı seçimlerin ve tutmaya çalıştığı sözlerin gerçek sonuçları var.”
Bir diğer yapımcı Avi Arad ise şunları söylüyor: “Bu Örümcek-Adam filminde, Örümcek-Adam’ın Örümcek-Adam olmayı sevdiği açık. Tüm Örümcek-Adam filmlerinde olduğu gibi, kahraman olmak Peter Parker’ın günlük yaşamı ve istekleriyle çatışıyor. Çok büyük bir düşman ortaya çıkıyor: Oscorp. Peter’ın hayatı, babasının hayatı, Harry’nin hayatı ve tüm kötü adamların bu kötülük kulesiyle bir bağı var. Peter kendini mutlak güce sahip bir kuruluşla karşı karşıya bulduğunda, riskler çok daha yüksek.”
“Oscorp tek bir amaçla kuruldu –Norman Osborn’u hayatta tutmak” diyen Webb, şöyle devam ediyor: “Korkunç bir hastalığı var ve şirketin mal varlığı Özel Projeler bölümünü yaratmak için kullanılagelmiş –çok basit bir soruna çılgın çözümler. Fakat Norman Osborn ahlaklı bir adam değil; Özel Projeler’de bizlerin dünyada serbest kaldıklarını görmek isteyemeyeceğimiz türde pek çok gizli kapaklı, karanlık ve pis işler yürüyor.”
Electro ve Green Goblin söz konusu olduğunda –Örümcek-Adam’ın karşılaşacağı düşmanlardan ikisi–, kötü adamların düz duvara tırmananla uğraşmak için farklı motivasyonları vardır; üstelik bazı açılardan da, kendilerini farklı bir düşmanla savaşıyormuş gibi görmektedirler. “İki adam var; biri Örümcek-Adam’dan nefret ediyor, diğeri ise Peter Parker’dan” diyor senaristlerden Alex Kurtzman ve ekliyor: “Aynı kişiyi öldürmek istiyorlar, ama farklı nedenlerden ötürü. İşte bu yüzden, ikisi bir takım oluşturuyorlar –onları duyguları yönlendiriyor.”
Electro’yu canlandıran Jamie Foxx, Örümcek-Adam serisine katılmanın başka herhangi bir rol üstlenmeye pek benzemediğini söylüyor: “Bir Örümcek-Adam filminde rol almak harika bir his. Sete ilk ayak bastığım ve Andrew’u kostümüyle gördüğüm günü hatırlıyorum da… benim için, tarihi bir an gibiydi. İnsanların gerçekten sevdiği bir şey yapıyoruz. Bu bizim dokumuzun, kültürümüzün bir parçası. Benim için çok anlamlıydı. İşte o yüzden, ciddiye aldığım bir sorumluluktu –Electro’yu yaratırken, dişli bir rakip olmak istedim.”
Webb ve yapım ekibi için, bu kötü adamlarla çarpışan kişi Örümcek-Adam olsa da, Örümcek-Adam’ı Örümcek-Adam yapanın o maskenin ardındaki çocuk olduğunu unutmamak önemliydi. “Peter, Örümcek-Adam olarak, suçla savaşmakta, zorbaları alt etmekte ve New York’un gökdelenleri arasında sallanmakta başarılı –ama Peter Parker olarak yaşadığı zorluklar bize daha aşina” diyen Webb, şöyle devam ediyor: “Peter bir kızı seven bir çocuk sadece. Ve Gwen hayatı boyunca peşinden koştuğu bir hayali gerçekleştirme fırsatı bulunca, Peter’ın hepimizin anladığı bir gerçekle yüzleşmesi gerekiyor: Bazen sevmenin en zor yanı birisinin gitmesine izin vermektir.”
Tolmach ise şunları söylüyor: “Peter Parker her zamanki gibi genç bir erkek olmak ile bir süper kahraman olmak arasında denge kurmaya çalışıyor. Her şeye sahip olabileceğini sanıyor. Ama hayat seçimler yapmayı ve tavizler vermeyi gerektirir. Bu, bütün Örümcek-Adam hikayelerinin temelidir. Onun bu ikilemi her zaman var olacak. Ve bu filmde, olaylar Peter’ı pek de kontrol edemediği büyük bazı seçimler yapmaya mecbur bırakacak.”
Peter her ne kadar Gwen’in babasına, ölüm döşeğinde, kızını korumak için ondan uzak duracağına söz vermişse de, ikisinin arasındaki romantik bağın herhangi bir sözden daha derin olduğu açıktır. En basit tanımıyla, Gwen hem zihnen hem duygusal anlamda onun dengidir. Gwen Stacy rolünü yeniden üstlenen Emma Stone, “Bu, Gwen’in hayatında muhteşem olması gereken bir an –bölümünü birincilikle bitirdi, Columbia’ya gitmek üzere ve Oxford’a gitmesi için bir teklif alıyor– ama tüm bunların ortasında, babasının kaybıyla uğraşıyor ve Peter’la ne yapacağını çözmeye çalışıyor ki Peter’ın hayatında bir sürü şeyin olup bittiği çok açık. İzleyiciler Gwen’in hikayesine tanık oldukları için çok memnunum –çok zengin ve oynaması çok heyecan verici bir öykü.”
Gwen Stacy’nin hikayesinin yapımcılar için böylesine ilginç olmasının nedenlerinden biri çizgi roman tarihinde bir dönüm noktası oluşturması. Çizgi romanlara geri dönebilme, bu hikayeyi beyaz perdede duygusal açıdan dürüstçe sunabilme fırsatı çok çekiciydi. “Örümcek-Adam filmleri bu hikayeye daha önce sinematik göndermeler yaptılar, ama biz ona saygımızı farklı bir şekilde sunmak istedik” diyor Webb ve ekliyor: “Sinematik bazı özgürlükler kullandıysak da, ilham için çizgi romanlardan faydalandık. Amazing Spider-Man #121 (İnanılmaz Örümcek-Adam, Sayı 121) seride en derin konulardan birine sahip –Peter Parker’ı etkileyiş şekli açısından derin. Gwen’in kaderi doğrudan kahramanın seçimleriyle yönleniyor. Bu, çizgi romanların daha karmaşık bir yön kazanmasına olanak tanıyan hikaye; ve bu sayede, bizler de filme Shakespeare yada operavari bir hava katabildik.”
Marc Webb “The Amazing Spider-Man” ve bağımsız romantik yapım “(500) Days of Summer”ın ardından yeniden yönetmen koltuğuna oturdu. Arad, Webb’in bir Örümcek-Adam filmini yönetmenin gerektirdiği tüm yönlerde usta olduğunu kanıtladığını ifade ediyor: “Marc’ın dahiyane olduğu çok sayıda yönden bir tanesi de karaktere ve hikaye anlatımına duyduğu sevgi; ayrıca, bir aksiyon filminin, büyük bir patlamış mısır filminin nasıl yapılacağını hakikaten anlıyor. Çok büyük, aksiyon yüklü bir Süper Kahraman filmi yapmak için gerekli becerilere ve yeteneğe sahip. Karakterler için neler olup bittiğini, en muazzam aksiyon sekanslarında bile, asla gözden kaçırmıyor. Bu da söz konusu filmlere bambaşka bir katman ekliyor. Bir Örümcek-Adam filminin özünde, her karede, büyük aksiyonlarda bile, karakterin hikayesi olması gerektiğini biliyor. Marc’ın sağlam mizah anlayışı bize Örümcek’in en ünlü karakteristiklerinin keyfini çıkardığımız, hakiki Örümcek-Adam hikayesini veriyor. Eğlence ve komik bir mizah anlayışı.”
“Süper kahraman türü, aşırılıklar yaratmak üzerine kuruludur –fiziksel aşırılıklar olduğu kadar duygusal aşırılıklar da” diyor Webb ve ekliyor: “Örümcek-Adam’da en çok özdeşleştiğim şey metanetli olmaması –o bir çocuk. Bence kahramanların duygularını ifade etmeleri, bunu doğru, özgün ve dürüst şekilde yapmaları önemli. Filmlerimde, hayatın hem en şiddetli hem de en neşeli zamanlarında, insanların içini açmayı seviyorum.”
Webb sözlerini şöyle sürdürüyor: “Bu filmin özünde, Peter Parker’ın Gwen’le ilişkisi var. Örümcek-Adam’ın kaderi çok önemli ama bu Peter Parker’ın kimliğine mâl olabilir; bu, Peter açısından, baş edilmesi zor bir durum. Peter gitgide ürkütücü hâle gelen, ne olduğunu bile tam olarak kavrayamadığı bir güç olan Oscorp’la savaşırken, karşı karşıya kalacağı esas zorluk Gwen için olan aşkı konusunda ne yapacağı. Filmin en özdeşleşilebilen ve önemli kısmı bu.”
Webb için, Örümcek-Adam filmlerini diğerlerinden ayıran da bu. “Bizim filmimiz piyasaya çıkan herhangi bir film kadar, hatta beki daha fazla görselliğe ve aksiyona sahip. Olağanüstü büyük çaplı bir yapım. Fakat eğer karakterleri önemsemiyorsanız, bu dinamik görsel savaş ve aksiyon hiçbir şekilde bir şey ifade etmez. Peter Parker’ı çevreleyen çatışmalar, dünyada büyümeye çalışan bir çocuk hakkında inanılmaz hassas ve insani bir hikaye yaratıyor. Biz bunu destansı, operavari bir boyuta yayıyoruz, ama özü başlı başına hayat dolu, korunaklı, güzel, komik ve eğlenceli.”
Diğer bir deyişle, “Peter’ın güçleri kahramanlığının sadece bir parçası –ve hatta en önemli parçası bile değil. Onu kendisi yapan şey, karakteri, haysiyeti” diyor Webb.
Yapımcılar bu film için, Alex Kurtzman, Roberto Orci ve Jeff Pinkner’dan oluşan senarist ekibine başvurdu –ekip “Star Trek”, “Transformers” gibi film serilerinin ve “Alias”, “Fringe” gibi çığır açmış televizyon dizilerinin senaryolarını kaleme almışlardı. (Senaryo hikayesi Alex Kurtzman, Roberto Orci, Jeff Pinkner ve James Vanderbilt’e ait.)
Arad senarist üçlünün seriye yeni bir canlılık getirdiğini söylüyor. “Bu film diğer bütün Örümcek-Adam filmlerinden çok farklı –boyut olarak, yoğunluk olarak, en önemlisi de insaniyet anlamında farklı” diyen Arad, şöyle devam ediyor: “Farklılık insanların gerçekten nasıl davrandıklarında ve mizahta –Peter ile Gwen’in ilişkileri için kurallar oluşturdukları sahneyi bir düşünün. Konu neyin söylendiği değil; insanlar bir jestle aşık olurlar. Bu yazar ekibi bir umut hikayesi, hepimizin özdeşleşeceği ve daha fazlasını isteyeceği bir hikaye yarattı.”
Webb ise, “Hikayeyi geliştirmeye başladığımızda, Peter Parker’ın, hayatının hangi noktasında olduğunu konuştuk. Yazarlar karakterin daha önce görmediğimiz yanlarını derinlemesine incelemekte çok başarılıydılar” diyor.
Yine de, Kurtzman, Orci ve Pinkner serinin ekibine katıldıklarında, senaryolarının ilk “Amazing Spider-Man”de oluşturulan dünyanın bir parçası gibi hissedilmesini sağlamaya özen gösterdiler. Kurtzman bu konuda şunları söylüyor: O filmin atmosferini sevmiştik. Gerçek dünyayla uyumlu, tamamen taze solukluydu, ama aynı zamanda Örümcek-Adam’ın doğasına asla ihanet etmiyordu; hatta, bunu yeni bir şekilde güçlendiriyordu. Dolayısıyla bizim önümüzdeki zorluk bu standarda ulaşmak, onu yeni ve heyecan verici yerlere götürmekti. İlk filmde yanıtlanmamış pek çok soru vardı –bu bizi gerçekten motive etti.”
KARAKTERLER HAKKINDA
Peter Parker / Örümcek-Adam
“The Amazing Spider-Man”le Peter Parker için yeni bir vizyon yaratan BAFTA ödüllü aktör Andrew Garfield, ikinci filmde rolü yine üstlenen isim oldu.
Yapımcı Avi Arad rolün oldukça karmaşık olduğunu belirtiyor. Arad’a göre, Örümcek-Adam, Peter Parker’ın yapamadığı pek çok şey yapabilse de, karakterin özü her zaman Peter’dır: “Stan Lee ve Steve Ditko inanılmaz girift bir karakter yaratmışlar –aktör esasen iki rol üstleniyor: Peter Parker ve Örümcek-Adam. Fakat Andrew ikisinin de üstesinden gelebiliyor –yıllardır gördüğüm en iyi aktör. İnsaniyetin her yönüne sahip; çatışma ve dramı yaratabiliyor; hatta, izin verdiğimiz bütün sahnelerde kendi dublörlüğünü yapabiliyor. Hakikaten inanılmaz bir genç adam. Üstüne üstlük, Andrew hem zihinsel hem fiziksel komedi becerisine sahip; bu da Örümcek-Adam’ın gerçek anlamda hayat bulmasını sağlıyor.”
Garfield birçok nedenden ötürü role geri dönmeye istekliydi –bunlardan önemli bir tanesi, karakterin büyük bir hayranı oluşuydu. “Bir fan olmanın ne kadar önemli olduğunu biliyorum. Örümcek-Adam’ın çocuklar için neler yapabildiğini biliyorum –ve artık çocuk olmayanlar için” diyor aktör ve ekliyor: “Karakterle karşılaşmış, ona karşı zaafı olan herkes için, onun doğru şekilde hayata geçirilmesi çok temin edici bir şey. Hayatınızdaki sorunlar ne olursa olsun, Örümcek-Adam onları aşabileceğinizin bir kanıtı –çünkü Peter Parker’ın çocukken pek çok sorunu var ve o da bunları aşıyor. Size işlerin yoluna gireceğini söylemek için elini uzatıyor.”
Garfield, Örümcek-Adam’ı ezilmişlerin nihai koruyucusu olarak görüyor: “Aşırı gelişmiş bir sorumluluk anlayışı ve kahramanca dürtüleri var; ayrıca, çok derin bir adalet anlayışına sahip. Bu, öğrenebileceğiniz bir şey değil –doğuştan gelen bir şey.”
Garfield yapımcıların –çizgi romanlardaki karakterizasyona geri dönerek– bu filmde karakteri çok daha fazla açtığını söylüyor: “Peter Parker kendi ayağına bile takılıp düşebilirken, Örümcek-Adam herkese çelme takabilir. O bir dalavereci. Dalaverecinin tanımlayıcı özelliklerinden biri düşmanlarının zayıflıklarını –yumruk ve tekmeler savurmak yerine– onlara karşı kullanarak, kendi kendilerini dövmelerini sağlamaktır.”
Garfield bunu başarabilmek için antrenman ve pratik yaptı, ustaları inceledi. Bu konuda şunları söylüyor: “Cal McCrystal bizim ‘Palyaço Mucidimizdi’ –bu, fiziksel komedi danışmanımıza verdiğimiz isim. Belirli sahneler, belirli fikirler doğrudan Cal’le yaptığım sohbetlerden doğdu. Ve ben Charlie Chaplin’e ve Buster Keaton’a bayılıyorum –o yeteneğe hayranım. Örümcek-Adam’ın aynı tarz fiziksel sarsaklığa sahip olmasını irdeleme fırsatı bulduk.”
Gwen Stacy
Garfield, yeniden Gwen Stacy rolünü canlandıran Emma Stone’la bir kez daha birlikte çalışacağı için heyecanlıydı. “Sizi diken üzerinde tutuyor ve ona ayak uydurabilmek için ev ödevinizi mutlaka yapmanızı sağlıyor. Ona nasıl pas verirseniz verin, topu kullanmayı başarıyor. Tanıdığım en yetenekli aktris” diyor aktör.
Stone da bu iltifatlara aynı şekilde karşılık veriyor: “İlk filmi çekmemizden önce, Andrew’nun çalışmaları hakkında fazla bilgim yoktu. Şimdi biliyorum ki çok şeyi yapabilecek kapasitede. Öyle bir aktörle çalışmak onur verici. Kendisiyle çalışmak bana çok şey öğretti. Aynı anda hem inanılmaz hazırlıklı ve titiz, hem de gerçekten cesur. Karaktere muazzam bir derinlik katmayı başarıyor.”
“Emma Stone, Gwen’in ta kendisi” diyen Arad ise, şöyle devam ediyor: “Filme cazibe, sevgi, ışık ve bağımsızlık ruhu getiren, gerçekten müthiş bir aktris. O, bizim kadınlarımızın olmasını istediğimiz şeylerin canlı bir örneği: Zeki, hırslı ve sadık.”
Tolmach ise, “Gwen özünde son derece güçlü bir kadın ve güçlü bir karakter” diyor ve ekliyor: “Oturup, Peter Parker’ın onunla birlikte olup olamayacağına karar vermesini beklemiyor. Onun hayalleri de en az Peter’ınkiler kadar önemli.”
Max Dillon / Electro
Bu aşk hikayesinin karşısında, elbette, Örümcek-Adam’ın New York’u koruma yemini vardır. “The Amazing Spider-Man 2/İnanılmaz Örümcek-Adam 2”de kahramanın en büyük savaşı başlarken, önüne o güne kadarki en çetin engelleri çıkarmak yapımcılar için önemliydi. Yapımcılar, ayrıca, Örümcek-Adam geleneğinin derinlerine kök salmış bir kötü adam istediler: Bir tragedya karakteri; hatta bazı açılardan sempati duyulan, yanlış seçimler yapması sonucunda kötülerin tarafına, Örümcek-Adam’ın karşısına geçen bir karakter.
“Marvel kötü adamları şartların da kurbanı oluyorlar. Sorunları ve acılarıyla başa çıkmak için yanlış şeyler yaparak, birer kötü adama dönüşüyorlar” diyen Arad, şöyle devam ediyor: “Onların sorunları da herkesinki gibi günlük şeyler olsa da, Örümcek-Adam’ın aksine, doğru ile yanlışı ayırt edemiyorlar. Electro bunun başlıca örneği. Max Dillon ezilen biri, kötü bir adam değil –onun için kendinizi kötü hissediyorsunuz. Bütün hayatı boyunca görmezden gelinmiş bir adam. Fakat Electro olunca, her ne pahasına olursa olsun tanınmak istiyor. Electro, kötü adam olarak, hüsranını ve öfkesini insanlıktan çıkarıyor; özellikle de Örümcek-Adam’ı hedef alarak. Hiçbir iyilik cezasız kalmaz.”
Kurtzman ise şunları ekliyor: “Örümcek-Adam New York’un en göze çarpan kişilerinden biri –onun karşısında ise kelimenin tam anlamıyla adeta görünmez olan Max Dillon var. Kendi kendine, ‘Keşke herkes beni Örümcek-Adam’ı gördüğü gibi görse’ diyor. Örümcek-Adam’la ilgili fanteziler kuruyor –hatta tek bir karşılaşmaya dayanarak, çok yakın dost olduklarını hayal ediyor. Tek istediği, iyi yaptığı bir şeyde kabul görmek –ki bu hepimizin istediği şeydir.”
Max bir zamanlar Örümcek-Adam’ın en büyük hayranıydı, fakat Electro olarak, en büyük düşmanı hâline geliyor. Arad, “Kimse onun adını hatırlamıyor, kimse işe gelip gelmediğini umursamıyor; ailesi yok, değer verebileceği ya da ona değer verecek biri yok” diyor ve ekliyor: “Örnek aldığı tek bir kişi, kendi aklınca tek bir arkadaşı var: Örümcek-Adam. Ancak, Örümcek-Adam’ın hareketlerinden birini yanlış yorumladığında, kendini ihanete uğramış hissediyor. Bu onu katılaştırıyor. Her şey paramparça oluyor. Ve o, Electro’ya dönüşüyor. Max karanlıklarda, fark edilmeden yaşıyordu; oysa Electro olarak, herkesin elektriğini alacak ki o şekilde yaşamanın nasıl olduğunu hepsi anlasın. Bu, müthiş bir kötü adam.”
Rolü üstlenen Jamie Fox, “Max çok ama çok zeki bir adam; Oscorp için büyük şeyler inşa ettiğinden ötürü tebrik edilmesi gereken biri. Ona bir şirket arabası verilmesi ve gider hesabı açılması lazım; ama bunun yerine, koca bir hiç alıyor. Buna çok içerliyor ama nasıl tepki vereceğini bilmiyor. Sert bir çıkış yapmaya hazır ama nasıl yapacağını bilmiyor” diyor.
Harry Osborn / Green Goblin
Çok önemli bir karakter olan Harry Osborn rolüyle ekibe katılan Dane DeHaan, “Chronicle”, “Lawless”, “Kill Your Darlings” ve “The Place Beyond the Pines” gibi filmlerdeki performanslarıyla baş döndürdü. Karakterin bu vizyonunda, Harry, Peter’ın en eski arkadaşı. “Babaları ortaktı –ama Norman Osborn ile Richard Parker arasındaki her şey paramparça olup, Richard kaybolduğunda, Peter ile Harry’nin de yolları ayrılmıştı. Çok uzun süre birbirleriyle konuşmamışlardı –ta ki şimdiye kadar” diye açıklıyor DeHaan.
Harry yıllarca yatılı okulda okuduktan sonra, babası ölüm döşeğindeyken, New York’a çağırılır. DeHaan şunları söylüyor: “Babasının, ‘Seni seviyorum, elveda’ diyeceğini sanırken’ bambaşka bir şey oluyor. Babasını öldürmek üzere olan hastalığın aynısının kendisinde de olduğunu öğreniyor. Babasının bu konuda söylediği şey ise, kısaca, ‘Aş bunu!’ İşte Peter, Harry’nin hayatına bu noktada yeniden giriyor. Esasen, çocukken aralarındaki sevgi dolu ilişkiyi hatırlıyorlar.”
Harry, Peter’dan çok farklı biri olarak büyümüştür. “Oraya giderken düşüncem Harry’nin bir vakıf fonu bebeği, aşırı liberal bir New York çocuğu olduğuydu” diyen DeHaan, şöyle devam ediyor: “Bu, çok belirli bir konum ve çok belirli bir insan tipi –dış görünümüne varana kadar. Harry sahip olduğu bu mal varlığına sarılıyor çünkü göstermekten korkmadığı yegane şey bu –içinde olan şeyi saklamak için bu maddi gücü kullanabilir. Marc bu anlamda çok uyumluydu; ayrıca, benim fikirlerimi duyunca, Harry’yi yaratmama yardımcı olmak için beni belli bir yola yönlendirdi.”
Tolmach rol için oyuncu seçimi yaparken, DeHaan’ın Webb ve yapımcıların hayal ettiği ilk isim olmadığını söylüyor: “Dane’i birkaç filmde izlemiştik ama çalışmasının genişliğini bilmiyorduk. Ama sihirli bir şey oldu. Bütünüyle özgün, benzersiz ve farklıydı. Karaktere –olağanüstü bir şekilde– daha önce görmediğimiz, yeni bir gözle bakmaya zorladı bizi. Büyülenmiştik. Gözlerinde bir şey, yakıcı bir yoğunluk var; ve muazzam bir yüreğe sahip, ama çok fazla acı ve karanlık da var. İşte bu, Harry Osborn.”
Arad’ın yorumu ise şöyle: “Dane muhteşem bir oyuncu. Başka kimseye benzemiyor. O gözleri… Kırılgan; sizi kendi yolculuğuna, uyumsuzluğuna, deliliğine, ya da sahne neyi gerektiriyorsa oraya götürebiliyor. Ayrıca, oyuncularını serbest bırakıp içlerinden geleni yapmalarına izin veren Marc Webb için de mükemmel bir eşleşme –Dane kontrolden çıkıp, size çok farklı sahneler verebiliyor.”
“Harry rolüne seçilmek heyecan vericiydi çünkü dolu dolu, dinamik ve çılgın bir karakter” diyor aktör ve ekliyor: Dişlerimi iyice geçirebileceğim bir şey olduğunu biliyordum.”
DeHaan kötü adama dönüşebilmek için günde dört saati makyaj ve kostüm departmanında geçiriyordu. “Makyaj tasarımcısı Sarah ile birlikte makyaj için yeni bir evrim yarattık. Boynumda bir sivilceyle başlıyor ve yavaş yavaş yüzüme yayılıyor –Harry bunu saklamaya çalışıyor ama başaramıyor. Sonra, kendini kurtarma umuduyla örümcek zehrini içmesi, hastalığın neredeyse ölümcül evreye kadar ilerlemesine yol açıyor –Norman Osborn’un öldüğü zaman içinde bulunduğu evre. Birkaç protez taktım –kulaklar ve burun ucu– ama ağırlıklı olarak, özellikle seçtiğimiz yaralar makyajla yapıldı. Ayrıca takma diş ve lens taktım –Goblin’in o tehditkar gülümseyişi ve gözlerine sahip. Saçlarımın şekli Green Goblin’in çizgi romanda giydiği mor kukuletaya bir saygı göstergesi.” diyor DeHaan.
Aleksei Sytsevich / Rhino
“The Amazing Spider-Man 2/İnanılmaz Örümcek-Adam 2”de düşmanlar birleşmeye başladığında, şeytani amaca katılan düşmanlardan biri de Rus gangster Aleksei Sytsevich’tir. Filmin ilk bölümlerinde Örümcek-Adam tarafından durdurulan ve paketlenerek gönderilen Aleksei, oldukça mekanize bir Oscorp icadı olarak geri döner –Rhino.
Rhino aslında Paul Giamatti’nin çocukken en sevdiği Marvel karakteriydi. Aktör, Rhino’nun cazibesini şöyle açıklıyor: “Tam bir kaba kuvvet; çocuklar bu tür şeyleri sever. Her şeyi yok edebilir, tuğla bir duvarın içinden geçebilirsiniz. Rhino’nun her daim müthiş haşin bir yüzü ve havalı bir görünümü var.”
ŞEYTANİ ALTILI HAKKINDA
Örümcek-Adam; Electro, Green Goblin ve Rhino’yla mücadele ederken, şeytani bir yeni dönem başlamakta. “The Amazing Spider-Man 2/İnanılmaz Örümcek-Adam 2”de, sinemaseverler Örümcek-Adam’ın düşmanlarının ona karşı nasıl bir komplo kurduğuna dair ilk ipuçlarını alacaklar.
“Bu film, bilimin en feci hâlini aldığı bir yer olan Oscorp’un bir kötülük kulesi olarak kaderini belirliyor” diyen Arad, şöyle devam ediyor: “Şeytani Altılı bu karanlık kuruluşun bir yaratımı. Bu kötü adamlar insanlığa saldırmak için oradalar. Onları durdurabilecek tek bir kahraman var: Örümcek-Adam. Şehirde serbestçe at koşturabilmek için Örümcek-Adam’ı durdurmak uğruna neler yapabileceklerini ancak hayal edebiliriz. Örümcek-Adam’a duydukları derin nefrette birleşiyorlar.”
Tolmach ise şunu ekliyor: “Şimdiye dek, her filmi ayrı, kendi içinde bir bütün olarak ele aldık; ancak bu kez, hikaye için devam eden bir seyir geliştirirken, geleceğe bakarak, seriyi büyütme fırsatına sahibiz.
May Teyze
İki Oscar ödüllü Sally Field, May Teyze rolünü bir kez daha üstlendi. “O, Peter’ın ahlaki pusulası. Olaylara bir bütün içinde bakan kişi” diyor aktris ve ekliyor: “Ama aynı zamanda Peter’ın neler yaşadığını da anlıyor. Onun en büyük destekçisi. Ayrıca, Peter’ın bilmediği şeyler biliyor –doğru zaman geldiğinde paylaşacağı sırları var.”
NEW YORK’TA ÇEKİM YAPMAK HAKKINDA
“New York şehri her zaman Peter Parker/Örümcek-Adam’ın çöplüğü oldu ve olacak –burada doğdu, burada büyüdü, burada okula gitti ve burada ünlü Empire State Üniversitesi’nde okudu” diyen Arad, şöyle devam ediyor: “Filmin tamamını New York’ta çekmek Peter’ın dünyasının görüntülerini ve seslerini yakalamak için eşsiz bir fırsattı. Ana fikir otantikliği kullanmak ve tüm dünyadaki seyircilerin bu yolculuğunda Örümcek-Adam’a katıldıklarını hissetmelerini sağlamaktı.” “The Amazing Spider-Man 2/İnanılmaz Örümcek-Adam 2” Örümcek-Adam serisinde tamamı New York eyaletinde çekilmiş ilk film. Webb, “Örümcek-Adam New Yorklu ve onun hikayesi bir New York şehri hikayesi. Dolayısıyla, platodaki modelleri yerine, gerçek mekanlarımızda çekim yapabilmek gerçekten cazipti” diyor.
Yapım ekibi, New York eyaletinde New York şehri ve Rochester’daki gerçek mekanların yanı sıra, Long Island ve Brooklyn’deki –Empire State’te gelmiş geçmiş en büyük alanı içeren platolarda da– çekim yaptı. Hatta, New York eyaleti valisi Andrew Cuomo’ya göre, “The Amazing Spider-Man 2/İnanılmaz Örümcek-Adam 2” bugüne dek New York eyaletinde çekilmiş en büyük filmdi.
Filmin –kendisi de New Yorklu olan– yapım tasarımcısı Mark Friedberg kendi çöplüğünde çekim yapacak olmaktan özellikle heyecan duyduğunu ifade ediyor: “Ben ekibime inanırım. Bunun sürecimize bol miktarda enerji kattığına inanırım. Ve bu hikayeyi anlatmamıza da yardımcı olduğuna inanıyorum –bu bir New York hikayesi; ve şehri hikaye anlatımının bir parçası yapmayı başardık. Örümcek-Adam bizim türümüzde insanlar için özel türde bir süper kahraman.”
Yapım ekibi New York’un dört bir yanında çekim yaparken, etraflarına yerel kahramanlarını aksiyon sırasında izlemek isteyen binlerce izleyici toplandı. “New Yorklular Örümcek-Adam’a müthiş bir sevgi ve neşeyle karşılık verdiler” diyen Andrew Garfield, şöyle devam ediyor: “Herkes dışarı çıktı. Evlerinden, dairelerinden, dükkanlarından dışarı çıkıp, çığlıklar attılar, dans ettiler. Örümcek-Adam onların karakteri. Onlara ait. Bu şehre ait. Bu yüzden, orada olmak doğru geldi.”
Emma Stone ise şunları ekliyor: “İnsanlar Örümcek-Adam filminin çekimini izlemek için çok uzaklardan geliyorlar çünkü bu tam bir New York hikayesi ve müthiş büyük bir yapım. Örümcek-Adam olağanüstü sevilen bir karakter ve şehirde bunu gerçekten hissediyorsunuz.”
Garfield bu fırsatı, elinden geldiğince New Yorkluların arasına karışarak kullandığını şu örnekle aktarıyor: “Çekimler arasında harika anlar vardı. Bir keresinde Örümcek-Adam kostümümle gidip çocuklarla basketbol oynadım. Benim için çok eğlenceliydi. Yarım saat boş vaktim vardı ve arka tarafta antrenman maçı yaptıklarını görünce, onlara katılmaya karar verdim. Gerçekten çok ama çok eğlenceliydi –favori anlarımdan biriydi…”
Elbette, kendine saygısı olan tüm New Yorklular gibi, bu çocuklar da olayın üzerinde fazla durmadılar. “‘Evet, Örümcek-Adam’la basketbol oynuyoruz. Ne olmuş yani?’ gibi bir havaları vardı” diyor Garfield gülerek.
Friedberg’e göre, Peter Parker’ın evi Manhattan’ın dışında olduğu için, sinemaseverler New York’un nadiren görülen bir yönünü deneyimleyecekler: “New York, şehir merkezinden ibaret değil –Queens var, Brooklyn var, DUMBO var; köprüler ve tüneller var–. Hatta, Örümcek-Adam FDR’ın altından köprünün yanına Gwen için bir mesaj bırakıyor. Filmlere pek yansımayan semtler var –New York’ta sadece iki haftalığına çekim yapacaksanız, gitmeyi asla düşünmeyeceğiniz yerler.”
Gerçekten de, film New York şehrinin dört bir yanında çekildi: Oscorp Industries’in yerine geçen, 8. Bulvar’da 57. Cadde üzerinde yer alan Hearst Building; Batı Yakası’ndaki Lincoln Merkezi; Brooklyn’deki Bensonhurst semti; Manhattan’ın Flatiron Bölgesi; Union Square; Park Avenue; Chelsea; Yukarı Doğu Yakası; Brooklyn’deki DUMBO; Financial District (Finans Bölgesi); Bronx’taki Throgs Boğazı; Aşağı Doğu Yakası’ndaki East River Parkı; Brooklyn’deki Windsor Terrace; ve Manhattan’daki Çin Mahallesi gibi.
Yine de, başrolde oynayanlar şehrin en ünlü bazı kesimleriydi. Filmin büyük aksiyon sekanslarından birinde, ışıl ışıl parlayan, mavi derili Electro’ya yeni dönüşmüş olan Max Dillon (Jamie Foxx) yeni elde ettiği elektriği kontrol etme gücünden ötürü hayrete düşmüş biçimde Manhattan caddelerinde gezinir. Daha çok voltaj içtikçe güçlerinin arttığının farkına varan Electro, doğal olarak –ABD’de en fazla elektriği kullanma konusunda Las Vegas’la boy ölçüşen bir yer olan– Times Meydanı’na yönelir.
Yapım ekibi bir gece işlek Times Meydanı’nda Jamie Foxx’la mekan çekimi yaptıysa da, sekansın büyük kısmı New York-Bethpage’deki Gold Coast Stüdyoları’nda çekildi. “Long Island’da Times Meydanı’nın kuzey kısmının çok büyük bir kısmını inşa ettik ki mekan üzerinde azami kontrole sahibi olalım” diyor Webb. Meydanın kopyası olan set, 46. caddeden 47. caddeye, Broadway ve Yedinci Bulvar boyunca mağazaların cephelerinin, kırmızı tribünleriyle Father Duffy Meydanı’nın ve Times meydanının parlak billboard’larının çevrelediği TKTS standının mükemmel bir kopyasını da içeriyordu.
“Times Meydanı’nın nasıl göründüğünü hepimiz biliyoruz –burası ikonlaşmış bir yer. Dolayısıyla, orayı yeniden yaratıyor olsak da, Times Meydanı görüntüsü ve hissini bire bir yansıtmamız gerekiyordu” diyor Tolmach ve ekliyor: “Kelimenin tam anlamıyla Times Meydanı boyutlarında bir set inşa ettik; yeşil ekranlar Times Meydanı’nda gördüğünüz ekranlarla aynı büyüklükteydi –ve ışıklandırmayı da Times Meydanı’ndaki gibi yaptık. Tek kelimeyle muazzam boyutta bir setti.”
Filmi izleyenler yapım ekibinin –dünyanın en işlek trafiğine sahip yerlerden biri olan gerçek Times Meydanı’nda çekim yapmak yerine– burayı yeniden inşa etmesinin nedenini çok iyi anlayacak: Aksiyon gereği, dev ekranlar patlıyor, polis arabaları havada uçuşuyor, silahlar ateşleniyor, kalabalıklar paniğe kapılıyor. “Bence New York şehri, bunları gerçek mekanda yapmayı denemek yerine, mekanı platoda inşa etmiş olmamızdan dolayı mutlular” diyor Friedberg gülerek.
Friedberg ve ekibinin inşa ettiği diğer devasa setler, askeri ve genetik araştırmada önde gelen bir mega kuruluş olan ve hikayede önemli yer tutan Oscorp Industries’in çeşitli iç mekanlarıydı. Yapım ekibi Norman Osborn’un çatı katı ofisini ve Oscorp’un Özel Projeler Departmanı’nı Long Island’daki Grumman platolarında; Oscorp’un enerji santralini ise Gold Coast’un açık stüdyolarında inşa etti.
Friedberg ve ekibi, yapımcıların plato olarak kullandığı Brooklyn’deki devasa Marcy Silah Fabrikası’nda Oscorp’un üç katlı, gösterişli lobisini inşa edip, burayı New York’un en prestijli galerilerinden ödünç aldıkları otantik bazı sanat eserleriyle donattılar. “Bizim için buradaki zorluk, yarım milyar dolarlık bir bina olması gereken yapıyı, yarım milyar dolar harcamadan inşa etmek ve güzel ya da ilginç bir mimari yaratmaya çalışmaktı” diyor tasarımcı.
ÖRÜMCEK-ADAM KOSTÜMÜ HAKKINDA
“The Amazing Spider-Man 2/İnanılmaz Örümcek-Adam 2”yle ilk kez Örümcek-Adam için kostüm tasarlayan Oscar ödüllü kostüm tasarımcısı Deborah L. Scott, “Böyle sürekli bir karakter için her bir filmde farklı bir kostüm tasarlanması fikri ilginç” diyor.
Marc Webb bu film için Örümcek-Adam’ın görünümünde daha geleneksel bir yol izlemeyi seçti. “İlk filmde, kostüme çok gerçekçi yaklaşmak istedim –kendimize, ‘Bir çocuk bu kostümü nasıl yapabilir?’ diye sormalıydık” diyen yönetmen, şöyle devam ediyor: “Queens’de bir çocuğun ulaşabileceği kumaşlar ve tasarımlar kullandık. Örneğin, gözler –gerçekten de güneş gözlüğünden yapılmıştı çünkü bulabileceği şey buydu. Bu kez ise, çizgi romanda yaptıkları şeyi kucaklamak istedim –Örümcek-Adam’da bildiğimiz aşina, sıcak, ikonlaşmış öğeler. Ve yine, gözler bunun önemli bir parçasıydı –bu kez, o gözlerin ne kadar iri ve dostça olduğunu görebiliyorsunuz. İnsanlar o kostümle etkileşime girdiğinde, bir sıcaklık, bir güvende olma hissi, insanların sahip olduğu türde bir bağ hissediyorlar –ve bence bunun gözlerle bir ilgisi var.”
Scott’ın, Webb’in talimatı doğrultusunda, yeni kostümün tasarımı için yaptığı araştırmalar çizgi romanın belirli bazı sayılarına geri gitmeyi gerektirdi. “Kaynak malzemeye, orijinal çizgi romana sadıktık” diyor Scott ve ekliyor: “Önce gerçekten orijinali esas aldık, ardından da kostümün daha gösterişli, havalı bir versiyonunu yaratmamıza olanak tanıyacak mevcut tekniklere ve imkanlara yöneldik.”
Scott şöyle devam ediyor: “Özellikle bu kostümde gözler Marc ve yapımcıların fazlasıyla odaklandığı bir öğeydi.” Son filmden daha büyük ve beyaz olan gözler, içlerinde gerçek lensler bulunan yüksek teknolojili plastikten yapıldı. Tasarımcı, “Şekilleri gerçekten ikonik” diyor ve şöyle devam ediyor: “Benim için hakikaten önemli olan bir diğer şey de, kırmızı ve mavinin belirli tonlarıydı.” Örümcek-Adam’ın yeni kostümü önceki filmden daha koyu tonda bir maviyi, önde ve arkada girift ağ desenleriyle birleştiriyor.
“Farklı türde katman katman baskı vardı. Bunlar önce bilgisayarda yapıldı, ardından desen olarak taslakları çizildi, çoklu katman olarak basıldı; üstelik her şeyin olağanüstü hassas olması gerekiyordu” diye açıklıyor Scott.
ELECTRO’YU TASARLAMAK
Marc Webb, Electro’nun görünümü için, çizgi romanda resmedilenden farklı bir yöne gitmeyi seçti. Karakterin özel efekt makyajının yaratımı için KNB EFX Group’la çalışıldı; Sony Pictures Imageworks ise Electro’yu hayata geçiren görsel efekt katmanlarını ekledi. KNB EFX Group’tan Greg Nicotero tasarımın başındaki isimdi; ve Oscar ödüllü özel efektler makyaj sanatçısı Howard Berger da yapımdan önce test edilen görünümün son hâlini hazırlamanın yanı sıra, sette hem Foxx hem de dublör Electro’nun makyajlarını uyguladı.
KNB, makyajı yaratmak için, Jamie Foxx’un bir dizi vücut kalıbını ve taramasını yaptılar ve üç boyutlu heykeller inşa edebilmek için bunları kullanarak pozitifler yarattılar. Bu noktadan sonra, sanatçılar çeşitli tasarımlar denediler ve Webb’den talimatlar aldılar. “En sonunda 21 tane ayrı silikon parça yaratıldı ve bunlar her gün Jamie ve dublörü Clay Fontenot’ın vücuduna yapıştırıldı” diyor Berger ve ekliyor: “Oldukça karmaşık bir işti ama derinin gerçek niteliğini yakalamak istedim.”
Electro’nun ışıldayan mavi cildinde gözle görülebilen damarlar var. Bu damarlardan kan yerine elektrik akıyor; gözleri ise parlak beyaz irisler şeklinde.
Berger için Electro’nun tasarımının kilit öğelerinden biri, makyajın Jamie Foxx’un performansına engel olmamasıydı; KNB daha önce “Django Unchained” ve “Ray”de de aktörle çalışmıştı. “Jamie’nin yapması gereken şeyi yapabilmesini, makyajın performansını hiçbir şekilde engellememsini sağlamayı hedefledim” diyor Berger ve ekliyor: “Her şeyi yeterince ince yaptık ki Jamie’yi gerçekten görebilesiniz. Çılgın lensli mavi bir adam olmasına rağmen, baktığınızda onun Jamie olduğunu biliyorsunuz.”
Berger, Webb’in yönlendirmesi üzerine, Sony Pictures Imageworks Görsel Efektler amiri Jerome Chen’le de yakın bir çalışma içine girdi. Chen’in görevi Electro’nun nihai görünümüne elektrik efektini eklemekti. “Ufuktaki bulutları ve bulutların içinde meydana gelen şimşek fırtınalarını inceledik. Birbirine karışan o büyülü, uhrevi niteliğe sahip ışığı görüyorsunuz. Bence bu gerçekten kışkırtıcı” diyor Webb.
Berger ise şunu ekliyor: “Jerome’la çalışarak, beraberce, sadece normal mavi bir adamdan öte, gerçekten farklı bir şey yapabileceğimizi biliyordum. Jamie Foxx bizim tasarımımız ve Imageworks’ün görsel efektlerinin üzerine, daha önce görülmemiş, oldukça müthiş bir karakter yarattı.”
“Marc sürekli olarak, ‘Parlaması gerekiyor’ dedi. Marc’ın talimatıyla, elektrik fenomeninin görüntüleri üzerine araştırmaları gözden geçirmeye başladık. Neredeyse tesadüfen, içine el feneri yapıştırılmış bir kafatası resmine denk geldik –içinden bir ışık yayılıyordu” diyen Chen, şöyle devam ediyor: “İşte bunu irdelemeye başladık –elektrik Electro’nun sadece derisinin üzerinde değil, aslında içinde –onun kanı olmuş. Electro ete bürünmüş bir elektrik varlığı. Derisinin içindeki elektrik süzülerek cilt yüzeyine yansıyor.”
Sony Pictures Imageworks’teki görsel efektler ekibi, ilham kaynağı olarak göklere baktı. Dijital efektler amiri David Alexander Smith şunları söylüyor: “Marc’ın yönlendirmesiyle, geceleri yıldırımlı fırtınaları referans aldık. Bu fırtınalar sırasında gökyüzüne baktığınızda, çoğu zaman bulut görürsünüz, ama bazen tüm gökyüzü aydınlanır, şimşek çakar ve buluttan bir yıldırım çakar. Bizim ilham kaynağımız buydu. Bunu insan vücudunun içindeki nörolojik ağ ile birleştirdik –bu bizim, elektrik yüklerini taşıyan içsel ışıklandırma ağımız oldu. Dolayısıyla, olay Electro’nun alnında başlıyor –orada bir elektrik fırtınası meydana geliyor– ve bu tüm vücuduna yayılıyor. Gerçekten etkileyici bir görünüm; Jamie Foxx’un performansıyla birleştiğinde, karakter hakikaten özel bir hâle geliyor.”
“O mavi, o maviyi yakalayışları insanların akıllarını başından aldı” diyor Jamie Foxx ve ekliyor: “Dolayısıyla, mavinin içine girdiğimde, sesim bile değişti –Electro’nun ses tellerinin yanmış olduğunu tahmin ettim.”
Sonuçta, karakterin bu öğesinin hayata geçirilmesi yaklaşık 150 sanatçının bir yıllık çalışmasının ürünüydü.
Yapımcılar Electro’nun ilk olarak ortaya çıkışının –Times Meydanı’nda– gerçek hissi vermesini istediler. “Times Meydanı’na kapüşonlu bir sweatshirt ve bol pantolonla geliyor –ışığın bedeninin içinden taşıyormuş gibi görünmesi gerekiyordu. Bunu büyük ölçüde gerçek efektlerle gerçekleştirdik –kapüşonun içine ışıklar koyduk, ama bunları yüzüne öyle bir şekilde yansıttık ki ışık Jamie’nin içinden geliyormuş gibi gözüktü. Gerçekten yapması inanılmaz bir şeydi” diyor Tolmach.
GÖRSEL EFEKTLER HAKKINDA
Yapımcılar, filmin görsel efektleri için, tüm Örümcek-Adam filmlerinde görev almış, Sony Pictures Imageworks’ün Oscar ödüllü ekibiyle ve “The Amazing Spider-Man”de aynı görevi üstlenmiş Görsel Efektler amiri Jerome Chen’le çalıştı. Chen, Marc Webb’le yeniden birlikte çalışma fırsatından büyük mutluluk duyduğunu söylüyor: “Marc birlikte çalışması harika bir insan. Görsel efektleri çok iyi anlıyor. Onun için adeta ikinci bir dil gibi. Temel bir tasarım, esnek bir çerçeve yaratıp, sizin kendi araştırmanızı yapmanıza ve kendi fikirlerinizle gelmenize olanak tanıyor. Hatta en çılgınca fikrinizi bile kabul ediyor, üzerinde duruyor ve onu hikayeye uyarlamanın bir yolunu buluyor.”
Herhangi bir Örümcek-Adam filminde görsel efektler açısından büyük zorluklar mevcuttur; “The Amazing Spider-Man 2/İnanılmaz Örümcek-Adam 2” da bu konuda bir istisna değildi. Chen’e göre, en büyük zorluklardan biri, Electro’nun görsel efekt öğelerini yaratmaktı. Bu zorluk iki şekildeydi: Birincisi, karakterin kendisine elektrik öğesini eklemek; ikincisi ise, karakterin ürettiği elektriğin kendini nasıl göstereceğinin yollarını bulmak.
Chen, Electro’nun ateşleyebildiği elektriği görsel açıdan olabildiğince heyecan verici kılmanın kendisi için önemli olduğunu söylüyor: “Beklenmedik bir şey yapmak istedik.” Bu yüzden de, doğaya başvurdular. “Uzaydan fotoğrafların ve sualtı hayvanlarının renklerine ve dokularına baktık. Nebulaya, tropikal hayvanların tonlarına ve çeşitliliğine baktık. Bu renkleri Max’in önce depodaki dönüşümüne uyarladık; sonra da, Electro yıldırımlar atmaya başladığında kullandık. Basit mavi elektrik akımları saçmıyor –içlerinde turuncu ve mor da var. Renk yelpazesini çok daha geniş tuttuk” diyor Chen.
Filmin bilgisayar grafikleri amirlerinden olan Christopher Waegner ise şunları ekliyor: “Daha en başında bize verilen talimat, Electro’nun elektriğinin ‘güzel ama ölümcül’ olması gerektiğiydi. Elektriğin hareketini görmek için şimşek ve yıldırımla ilgili yüksek hızlı videolar izledik. Tesla bobinlerini, plazma toplarını, enerjinin her türlü temsilini inceleyip, bunların hepsini bir araya getirdik. Electro’nun fırlattığı yıldırımlar, ne tür bir yıldırım fırlattığına ve çevreyle nasıl etkileştiğine bağlı olarak, yaklaşık bir düzine öğe katmanından oluşuyor.”
Görsel efektler ekibi Times Meydanı’nın büyük bir kısmını dijital olarak yaratmaktan da sorumluydu. Her ne kadar yapım tasarımı ekibi muazzam ve etkileyici bir set yaratmış olsa da, belli öğeler yalnızca bilgisayarda gerçekleştirilebilirdi. Bunlar arasında binalar, binaların içleri, mağaza cepheleri, işaret tabelaları, billboardlar, şimşek ve hatta çiçeklik ve lamba direkleri gibi küçük ayrıntılar bulunuyordu.
Görsel efektler ekibi, Times Meydanı’nı yeniden yaratabilmek için, işe mekanın aslıyla başladı. “Ana yapım başlamadan çok önce, Times Meydanı’nda bir belirleme çekimi yaptık –bir etütçü ekibiyle her bir santimetre kareyi sinema kamerası ve sabit kamerayla görüntüledik” diyor dijital efektler amiri David Alexander Smith ve ekliyor: “Her ayrıntıyı yakalayıp çalışma atölyemize getirdik ve meydanı en ince ayrıntısına kadar burada dijital olarak inşa ettik. Bizi olmamız gereken yere götürecek ve otantik görünecek, karmaşık ama etkili bir geometri oluşturduk.”
Chen ise şunları söylüyor: “Times Meydanı, elbette, muazzam büyüklükte bir yer. mesela, orada 140 adet dev ekran var –bunların hepsinde farklı malzemeler dönüyor. Her bir dev ekran için kendi malzememizi üretmemiz gerekiyordu. Dolayısıyla, sadece dijital bir ortam üretmekle kalmadık, yüzlerce video klip de ürettik. Ve sekansın ilerleyen bölümlerinde, bunlar hikayede önemli bir noktaya geldiler: Tüm ekranlar ya Örümcek-Adam’ı ya Electro’yu gösteriyordu. Marc için, bu, Electro’nun nasıl görülmek istediğine dair bir sahne; o yüzden, ekranlar Örümcek-Adam’ı göstermeye başladığında, Electro için bu büyük bir dönüm noktası oluyor çünkü Örümcek-Adam’ın dikkatleri kendisinden aldığını fark ediyor.”
Dünya üzerindeki en ikonlaşmış yerlerden birini inşa etmek sekansı komplike hâle getirmeye yetmezmiş gibi, Webb ve Chen bir öğe daha eklediler –Örümcek Duyusu. “Electro, Örümcek-Adam’ın fırlatıcılarından birini tahrip edince, Örümcek-Adam’ın stantlardaki insanları kurtarmanın bir yolunu bulması gerekiyor” diye açıklayan Chen, şöyle devam ediyor: “Marc zamanda bir anı dondurma fikrini buldu; Örümcek-Adam o tek bir an içinde bu insanları kurtarmaya ilişkin tüm karmaşık olasılıkları gözden geçiriyor. Buna Örümcek Duyusu çekimi adını verdik –donmuş bir anda herkes duruyor, Örümcek-Adam ise o anın içinde hareket ediyor.”
Sekansı hayata geçirmenin birçok çözümü olduğu halde, yapımcılar şaşırtıcı ölçüde pratik bir seçim yaptılar. “Andy Armstrong dansçılar ve sporcular buldu –yani kas kontrolleri çok iyi olan insanlar– ve onlardan kameranın geçiş süresi olan 5-6 dakika boyunca ellerinden geldiğince kımıldamadan durmalarını istedik” diyor Chen ve ekliyor: “Herkes bir pozu korumak için haftalarca pratik yaptı –ister hareketsiz duruyor olsunlar, ister koşuyor ya da düşüyor olsunlar. Eğer dinamik bir pozda iseler, ağırlıklarını vermeleri için bazı destekler inşa ettik. Daha sonra, post prodüksiyonda, onları elimizden geldiğince boyayabiliyor ya da dondurabiliyorduk –bu illüzyonun başarılı olmasını sağlamak aylar süren bir çabaydı.”
“The Amazing Spider-Man 2/İnanılmaz Örümcek-Adam 2” Örümcek-Adam’ın şehirde sallanışını yansıtış biçimi açısından ileriye doğru bir adımı temsil ediyor. Chen bu konuda şunları söylüyor: “Çok gözüpek biri hâline geldi. Olabildiğince yükseğe sallanıp, bir sonraki ağını fırlatmadan önce yere olabildiğince yakın düşüyor. Dolayısıyla, onun düşmesine izin verdiğimiz bazı anlar var; hatta bir çekimde göğsüne bağlı bir kameramız varmış gibi duruyor –Örümcek Adam’ın gözünden düşüş nasıl görünürdü? Onun şehirle etkileşimi için çeşitli yollar bulurken çok eğlendik –ama bir yandan da yerçekimi ve fizik kurallarına bağlı kaldık ki sahneler gerçekçi görünsünler.”
Yine de, Örümcek-Adam’la ilgili bazı şeyler hiç değişmeyecek: Sony Pictures Imageworks’teki animatörlerin deneyimleri sayesinde, Chen olabilecek en iyi ekiple çalıştı. “Animatörlerimiz bizim uzman tanıklarımız. İster çizgi film tarzında, ister gerçekçi olsun, önce hareketleri inceliyorlar. Taklit etmede ve kendi nüanslarını katmada müthiş becerikliler. Andrew’nun hareket edişini izliyor ve ardından kilit kareleri, elde anime etmeden önce kendi testlerini yapıyor ve ondan sonra kendi dokunuşlarını devreye sokuyorlar. Sonuçları izlemek çok güzel” diyor Chen.
Son görsel efektler öğesi ise üçüncü kötü adam olan Rhino’ydu. “Rhino’yla muhteşem bir kötü adam yaratma konusunda bazı yaratıcı özgürlükler kullandık –o, insanları aynı anda hem güldürecek hem korkutacak bir karakter” diyor Smith ve ekliyor: “Eski Rus tankları ve askeri teçhizatlarına baktık. Hantal ama sarsak olmadığı hissi vermek ama diğer yandan da onun ıvır zıvırlardan oluşmuş türde bir şeye benzemesini istedik. Sonunda Paul Giamatti’nin yarattığı karakterle oynayarak ortaya çok güçlü ve çok eğlenceli bir şey çıkardık.”