2279351020aKorku filmlerinde büyük aktörlerin, hatta öncesinde Oskar kazanmışların oynaması pek alışılageldik bir durum değildir. Öyle bir durum söz konusu olduğunda ise söz konusu “star”ın ışığı zaten yıllar öncesine tükenmiştir. Yeni yetme yönetmenlerin gözde türü olduğu ve bu genellikle ‘ilk’ filmlerde olmadık numaralar deneyip oyuncuya da pek söz hakkı tanımadıkları için (-Şu sahneyi şöyle çeksek! -Sen ölüyosun zaten abi, karışmasana!) için olsa gerek ciddi oyuncular bu türe pek bulaşmamayı tercih ederler ki bu da tür açısından bir zaaftır aslında…

Tabi her zaman olduğu gibi burada da istisnai durumlar yaşanabilir ve bunların en başarılısı henüz toy bir çocukken siyah beyaz TRT ekranından bir Cuma gecesi izleyerek dehşete kapıldığım efsane aktör George C. Scott’un başrolünü oynadığı The Changeling‘dir (Dehşet).

“Müzik profesörü John Russell, eşi ve kızını bir trafik kazası sonucu kaybeder. Aylarca bu kazanın etkisinden kurtulamayan Russell, acısını unutabilmek için bir üniversitede dersler vermeye başlar. Kısa süre sonra da sessiz ve sakin bir çalışma ortamı için yeni bir ev arayan Russell, yıllardır boş duran ve kimsenin yaşamak istemediği büyük bir malikaneye taşınır.

Kendisini müzik derslerine ve piyanoda yeni besteler yapmaya veren John Russell, çok geçmeden evin içinde yalnız olmadığını anlar. Kendisiyle iletişim kurmaya çalışan ve tüm eve hakim olan ruh, Russell’ı evin tarihiyle ilgili gizli kalmış gerçeklere ulaştıracaktır.”

“Nasıl öldün, Joseph…? Bu evde mi öldün…? Neden hala buradasın…?”

Öncelikle, Peter Medak daha öncesinde pek çok film çekmiş ama korku türüne  bulaşmamıştır. İnandırıcılıktan yoksun olursa feci şekilde elde patlayacak doğaüstü fenomenlerin konu edildiği bir film yönetmen için oldukça risklidir fakat filmin başrolünde oynaması için bol ödüllü aktör George C. Scott’u ikna eder ve The Changeling projesi başlar… Scott’un projeye katılmasının en önemli sebebi Hikayeyi yazan Russel Hunter’ın hayran bir okuyucusu olmasıdır. Taslak senaryo yine Hunter tarafından yazılır ve pek bir değişiklik yapılmadan filme aktarılır. Sonuç; çevrildiği dönemde kıymeti çok bilinmese de Sinemanın en hatırda kalan ve yeni korku filmleri için epey şablon üreten bir film çıkar ortaya… El Orfanato‘da ki eve gelen parapsikologlar, The Ring serisinin kuyuya atılan kızı, ve daha onlarcası hep The Changeling‘den ödünç alınmış öğelerdir.

The Changeling başarısını Scott’un inandırıcı oyunculuğunun yanında, Peter Medak’ın  geniş açılı çekimlerine (kullanılan lensler onun seçimidir) ve dingin anlatımına borçludur. Medak, kanlı, bağırtılı bir korku filmi çekmek yerine bir örümcek sabrı ile filmin atmosferini borçlu olduğu “tekinsiz” ev” hissini oluşturmuş ve sonrasında gelen her sahnenin tüğler ürpertici olmasını sağlamıştır. Özellikle merdivenden yuvarlanan küçük lastik top ve kendi kendine hareket eden tekerlekli sandalye sekanslarında film amacına tamamen ulaşmaktadır.

2003078632967423141_rs-tile

Tekinsiz evleri popüler eden asıl film sanırım The Amityville Horror. Onun da çekilme nedeni kitabının çok ünlü olması. AIP gibi bağımsız bir firmadan çıkmakla beraber, kitabın şöhretiyle de inanılmaz bir gişe elde eden bu film sayesinde büyük firmalar gözlerini benzeri gerçek olduğu söylenen olaylara (daha doğrusu kitaplara) gözünü dikmiş. 1968 yılında Denver’da yaşanmış benzeri bir olaya dayanan The Changeling de bu filmlerden. Hatta 70 sonu 80 başı korku filmlerinde kullanılan eski oyuncu barındırma geleneğine de sahip.

Filmin esinlendiği olaylar ile ilgili ayrıntılı bilgiyi “http://www.hauntedcolorado.net/Denver_Haunts.html” adresinde “The Changeling House” başlığı altında bulabilirsiniz.

Şahsen, o kadar uğraşmama rağmen The Amityville Horror’dan zerre kadar zevk almamış biri olarak The Changeling’i çok sevdiğimi söylemeliyim. Teoride böyle bir filmde sırıtır gibi gelen George C. Scott ise muhteşem. 79 yaşındaki Melvyn Douglas’da çok iyi. Bir de o evdeki vurma sesleri hala ürkütüyor desem… Bu film asıl “korkunç” olanın hep hayal gücümüzde olduğunu kanıtlayan az ama öz filmlerden…

Bir de 1987 yapımı, The Changeling 2 diye bir film var. Yönetmeni de Lamberto Bava! Aslında İtalyan korku filmlerinin bilinen en ünlü senaristi Dardano Sacchetti ile Lucio Fulci’nin bir projesi imiş. İşin tuhafı filmin konusunun, Fulci’nin tanımıyla bir tür The Postman Always Rings Twice’ın devamı şeklinde gelişiyor olması. Fakat proje aşamasında, birlikte pek çok film yapan bu ikilinin arası bozulmuş. Filmi yapma şansı Lamberto Bava’ya denk gelmiş. Filmin asıl ismi Fino Alla Morte. İngiltere’de ise The Changeling 2: The Return diye video piyasasına sürülmüş.

The Changeling az kalsın remake furyasından nasibini alacakken şimdilik bu proje rafa kalkmış gibi görünüyor… bloodydisguisting.com’un Ağustos 2007 tarihli haberine göre, sıradışı yönetmen Guillermo Del Toro The Changeling‘i yeniden çekmek için kolları sıvamış ve senaryoyu yazması için Paul Haggis (Crash, Million dollar Baby) ve David Kajganich (The Invasion) ile anlaşmıştı  ama görünen oki bu proje tamamen rafa kalktı çünkü IMDB girdilerinden de anlaşılacağı üzere Del Toro kendini The Hobbit projesinde adamış durumda…

Film ülkemizde, vizyon çöplerinden sıra bulup DVD olarak basılabilmiş değil ama divx olarak internetten indirilebilir ve türkçe altyazısı kolayca bulunabilir. Fakat uyarmadı demeyin; İlk kez bu filmi izleyecekler bu geç tanışma yüzünden epey klişe bulacaklardır. Çünkü The Changeling, fikirleri geçen 29 yılda, köpekbalıklarının saldırdığı balina cesedi misali epey  yağmalanmış  bir film… Bu, orijinalinin klişeye dönüşme duygusu filme oldukça hakim ama yine de çok az filmde başarılmış gerçekten tekinsiz atmosferi için mutlaka görülmeli.

Murat Tolga Şen – Anıl Seçkin

“Filmin konusu” kısmı için kaynak: http://beyazperde.mynet.com/film/4008/arama/Dehset

The Changeling Remake’i ile ilgili bağlantı: http://www.bloody-disgusting.com/news/9553

blank

Murat Tolga Şen

Murat Tolga Şen, sinema eleştirmeni, senarist ve oyuncudur. Öteki Sinema'nın kurucusudur ve OFCS (Online Film Critics Society) üyesidir. 2012-2023 yılları arasında Medyaradar sitesinde TV sektörüne dair eleştiriler kaleme almış, 2014-2016 sezonunda Okan Bayülgen’in Dada Dandinista adlı programının yazı grubunu yönetmiştir. Ayrıca 2017-2019 yılları arasında Antalya Sinema Derneği’nin danışmanlığını yapmış ve 2014-2023 yılları arasında Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası’nda oyunculuk yapmıştır. Şen, "Bir Notanın Hikayesi" adlı belgeselin senaryo yazarı ve "Bir İz - Madımak" belgeselinin danışmanıdır. Yazılarına Beyazperde ve Öteki Sinema'da devam etmektedir.

13 Comments Bir yanıt yazın

  1. Küçük bir topla nasıl gerilim yapılır? Cevabı bu filmde.
    Bir oyuncu filmi nasıl götütür? Cevabı bu filmde.
    Bir film kendinden sonrakilere nasıl ilham olur? Onun cevabıda bu filmde…

  2. Yorumları yazanlara baktım da frekansımızın aynı olduğu nasıl da belli! :)

    Bu filmi yıllar sonra izlettiğim çoğu insan sıkıcı deyip sonuna kadar sabredemediler, keza Anıl’ın da benzer tecrübeleri olmuş ama bence büyük bir ödül ve gerçek bir klasiktir The Changeling

    Bu arada Anıl Seçkin’in iki güzel yorumu vardı ama çok beğenip yazıya entegre ettim. Yazıyı tekrar gözden geçirirseniz göreceksiniz.

  3. Del Toro tekrar çevrimini yaparsa adı The Changeling değil El Orphanato 2 olur:)

  4. A Nightmare Before Christmas’ın Tim Burton filmi muamelesi görmesi gibi El Orfanato da Guillermo del Toro filmi olarak anılıyor ki şaşırtıcı değil aslında. El Orfanato ile The Changeling hem konu hem de tarz olarak çok benzeşmese de çoğumuz için birbirine yakın olduğundan, Hobbit olmasa bile Del Toro’nun yeniden çevirime pek cesaret edebileceğini sanmıyorum. Zaten maalesef yine Del Toro’nun yapımcılığında Amerikan versiyonu da çekiliyor.

  5. Evet yahu ona hiç dikkat etmemiştim. Filmin kapağında “Guillermo Del Toro sunar” şeklinde bir ifade var sadece. Yönetmeninin Del Toro olduğunu nereden çıkardım ki ben

  6. Bu arada Türkçemize ”Dehşet” diye çevrilen bu filmin orjinal adı ”Changeling”, kelime manası olarak ”devşirme” demektir.

  7. Ayrıca, changeling, peri masallarında, genelde yemek ya da hizmet ettirmek için bazen de yetiştirmek üzere, insanların çocuklarını kaçıran yaratık ve canavarların, çocuğun kaçırıldığı anlaşılmasın diye yerlerine bıraktıkları kendi çocuklarına ya da büyüyle kaçırılan çocuk gibi görünmesi sağlanan cansız nesneye verilen isimdir.

    Filmde de zaten ailesi çocuğu kabullenmiyor. Fazla ayrıntıya girmiyorum.

  8. slmlar bu filimi yıllar önce izledim yine izlemeyi çok isterim nasıl izlerim yada nasıl satın alabilirim yardımcı olmanız ricasıyla saygılar

  9. iyi güzel link vermişinde türkçe yada türkçe alt yazı olarak eklesen iyi olmazmıydı cinemaxx eklersen sevinirim arkadaşım.

  10. Film ilginç bir şekilde aradan geçen 40 yılda gölgede kalmış görünüyor türkiye de özellikle unutulmuş durum da oysa imdb notu 7.2 ve metascore 70 bu film zamanın da trt de gösterildiğin de çok ilgi görmüş ama filmi çok zor buldum nostalji olarak izlemeye değer bir film yeniden hatırlansın diye bir yorum yapayım dedim güzel bir yazı olmuş teşekkürler murat tolga şen abi.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Bahtsız Troll (1986) ve Kötü Kardeş Troll 2 (1990)

Troll resmen çöldeki bahtsız bedevi kadar şanssız bir filmdir. Troll
blank

The Crow: City of Angels (1996)

The Crow II ya da bilinen adıyla City of Angels,