1976′de sinemaya giren Zerrin Doğan da diğer meslektaşları gibi, önce yardımcı kadın devamındaysa başrol oyuncusu olarak çoğu dar bütçeli olan değişik türden filmlerde oynuyor, ama seks furyasına katılmak ve bilinen ilk “porno” filmde oynamakla kendinden söz ettiriyor.
zerrin doğan 1951 istanbul doğumludur.bir süre lcc okulunda mankenlik yapmıştır daha sonra ünlü fotoğrafçı Ersin Alok ile kadın ve doğa üzerine model çalışmaları yapmıştır. 1976 yılında Yılmaz Köksal ve Ünsal Emre’nin başrolünü oynadığı “Korkusuzlar” filmi ile sinemaya girmiştir. Zerrin Doğan 1977 ile 1990 yıllan arasında, ağırlığını 16 filmle 1979′a vererek ve 80 ile 901ı yıllarda sık sık sinemadan ayrılarak, ikinci kadın konumuna kayarak yaklaşık olarak 36 filmde oynuyor.
Aydemir Akbaş ile (Hızlı Giden Yorulur, Ülkü Erakalın, 1977; İster Gül İster Ağla, Yavuz Figenli, 1978; Oooh Oh, Aram Gülyüz, 1978), Tamer Yiğit, ile {Aşkın Kanunu, Çetin İnanç, 1978), Bülent Kayabaş ile {Ne Olacak Şimdi, Çetin inanç, 1978; Sımsıcak, Yücel Uçanoglu, 1978 vd.), Salih Güney ile (Beni Mahvettiler, Yücel Uçanoglu, 1979), Hadi Çaman ile (Kenarın Kızları, Semih Servidal, 1979) oynuyor. Randevuevinde çalışan bir sermaye oluyor (Aga Düşen Kadın, Yücel Uça¬noglu, 1978), tımarhaneden kaçan deli bir kadın (Çılgın Dilber, Aykut Düz, 1979) ya da bir sokak kadını, bir fahişe (Ilık Ilık, Ümit Efekan, 1979; İhtiras Kurbanları, Aykut Düz, 1979). Tecavüze uğrayıp intikamını alıyor (İntikam Kadını, Naki Yurter, 1979), bir bakire oluyor (Kadının Dünyası, Aykut Düz, 1979), bir şarkıcı (Kaldırım Dilberi, Samim Utku, 1979) ya da herhangi başka biri; yeter ki bolca soyunsun, dokunsun ve sevişsin. Furyaya katılan kadın oyunculardan da başka bir şey istenilmiyor.
Tümden soyunmaktan, soft sevişmekten hard pornoya geçmek bir seçim ve karar sorunu oluyor. Faal olduğu yılda Zerrin Doğan, Naki Yurter’in yönettiği birçok film gibi 16 mm. ile çekilen öyle Bir Kadınki (1979) ile Türk pornosunun tarihine yerleşiyor. Ancak öyle Bir Kadınki ile yetinmiyor, porno oyunculuğunu Naki Yurter’in yönettiği iyi Gün Dostu (1979) filminde kocasıyla bir otel işleten tatminsiz bir genç kadını canlandırarak sürdürüyor.
Çoğu meslektaşları türün yıldızlan dâhil olmak üzere beyaz perdelerden çekilirken Zerrin Doğan tek tük filmlerde görünmeyi sürdürüyor. Cüneyt Arkın ile Kartal Murat’ta (Cüneyt Arkın, 1980) oynuyor, Behçet Nacar ile bir araya geliyor (Kobra, Yılmaz Atadeniz, 1983) ve birkaç yıllık bir aradan sonra küçük bir rolde, Eser Zorlu’nun Yorum Yok’unda (1990) son kez beyaz perdede görünüyor.
Türk pornosunun tarihine yerleşen Zerrin Doğan, bu “onuru” hak ediyor: Çünkü film demesi bile güç, “B” bile değil ancak “Z” sımfı film olabilecek, tüm gayretlerine rağmen bir öykü anlatamayan filmlerdeki başarısı onu bu “onura” uygun kılıyor. Ama soft ile hard arasında gidip gelen, erkeklerin edep yerlerinden kesinlikle uzak kalıp kadın erojenini sürekli olarak önplana getiren bu “yapımlar,” kopan ve her taraftan beslenen bir furyanın yine de “doğal” sonuçlan oluyorlar.
Zerrin Doğan başrolde oynadığı Son Günah’ta (1979) ölümcül bir hastalığa tutulmuş, bundan habersiz Aşkım adlı bir genç kadındır (yoksa bir genç kız mı?). Gerçek durumu bir babası (Recep Filiz) biliyor ve kızının son aylarını en iyi şekilde geçirebilmesi için uğraş veriyor. Aşkım’ı Kuştur’un bir tatil köyüne oyalansın diye getirir ve kamera uzun uzun tesisleri tarar, kalabalığı tarar, hatta ve hatta kolunda eşiyle dolaşan filmin yapımcısı Müfit llkiz’i de görüntüler. Orada Aşkım tesisin yöneticilerinden biri olan Kemal (Kazım Kartal) ile tanışır. Kemal’in aslında Ayla adında bir başka sevgilisi vardır, ama minicik bikinilerle ortada dolaşan Aşkım’ın çekiciliğine dayanamaz. Üstüne üstük Aşkım’ın babası ona 10 milyonluk bir çek vererek kızıyla ilgilenmesini rica eder. Kemal hem Aşkım ile ilgilenir hem de Ayla ile. Ama gün gelir kıskanç Ayla, Aşkım’ın karşısına çıkıp gerçekleri anlatır. Şok geçiren Aşkım babasına sığınır ve ondan Kemal’in dürüst olduğunu, çeki yırtıp iade ettiğini öğrenir. Aşkım uzaklaşan Kemal’in peşinden koşar… İzlediğimiz kasetten yetişip yetişmediği belli olmuyor. Fakat devamında, ister aynı filmden ister başka bir filmden, “maço” Kazım Kartal’ın bir başka hızlı macerasını izliyoruz. Bu kez Kazım yeni bir “görev” almıştır: Zengin ve evli bir kadını baştan çıkartmak. Kadına yanaşmadan önce Kemal bir değil de iki hizmetçi kızla bol bol ve çırılçıplak sevişir, ev sahibinin kızıyla sevişir, evli kadınla sevişir ardı ardına.
Bir gün villaya bir başka genç kız gelir, ev sahibinin gayrimeşru kızı olduğunu söyler ve villa sahibi baba ona kollarını açar; kız daha sonra yatağını Kemal’e açacaktır. Açar, ama yasal kızı duruma itiraz eder, acaba bu gelen kızda aile işareti var mıdır? Aile işaretini taşıdığını kanıtlamak için kız eteklerini kaldırır, kalçalarını sergiler ve kamera kalçasındaki bir ben’i saptar. Durum normaldir, aile bir fert daha kazanmıştır. Gelen kız banyo alır, hizmetçi kız özenle her yerini sabunlar, yıkar. İyi de yapar, çünkü kız odasına döndüğünde üvey kardeşinin saldırısına uğrar.
Mutlu aile bir deniz motoruyla dolaşır, iki kız pür neşe içinde soyunup denize atlarlar, yüzerek bir kayalığa varırlar, orada sevişirler. Bu seyircilere yetmezmiş gibi üç kız anadan doğma denizden çıkarlar, kumlara serilirler ve kamera uzun uzun her taraflarını, ya da en “uygun” taraflarını tarar. Ya Kemal? O da bir başkasıyla kumsalda sevişir…
Naki Yurter’in alelacele yönettiği, Recep Filiz’in senaryosunu yazdığı Günah Günleri’nde (1979) başrolleri Dilber Ay ve Kazım Kartal ile paylaşan Zerrin Doğan gerilimli olmak isteyen ancak uzatılan sevişme sahneleri (Kazım Kartal-Zerrin Doğan, Kazım Kartal-Dilber Ay) sayesinde hiçbir yere varamayan, ola ki varmak istemeyen bir öykünün kötü kadınlarından biridir. Neşe (Zerrin Doğan), Adnan (Kazım Kartal) ile evli olan Nihal’in (Dilber Ay) yakın arkadaşıdır ve mutlu bir evlilik sürdürürken sinir krizleri geçirmeye başlayan Nihal’in yardımına gelir. Yardıma gelir, ama Adnan ile sevişmekten de geri kalmaz. Nihal kocasının tek varisidir ve bir gece intihar ettiğinde aile serveti yeniden Adnan’a geçer. Ancak… Adnan, Nihal’in sesini duyar, onu görür ve pek açık olmayan bir nedenden dolayı tek mirasçısı olarak Neşe’yi seçer. Ortada, sahte Doktor Melih’in (Baki Tamer) de katıldığı bir komplo dönmektedir, Nihal ölmemiştir, bir gün bir korulukta Adnan’a görünür ve kaçar. Peşine takılan Adnan kurşunlanır ve ona ateş edenle birlikte bir uçurumdan yuvarlanır. Olaylardan kuşkulanan polis tetiktedir, ama hiçbir şey kanıtlayamaz. Öldü bilinen fakat kıt akıllı Bekir (Recep Filiz) tarafından kurtarılan Adnan, Nihal’e görünür. Paniğe kapılan Nihal ve Neşe, Adnan’ın mezannı çıplak elleriyle kazarken Adnan görünür ve kendini Adnan’ın ikiz kardeşi Selim olarak tanıtır. Adnan iki kadına sarılır ve “son” yazısı çıkar.
Editörün notu: Bu site, 1975-1980 yılları arasında örnekler vermiş, Dönemin sosyo-ekonomik gelişimi sebebiyle hakim tür haline gelmiş ve sıkıyönetimin ilanı ile sona ermiş “Seks Furyası” ile sadece Türk sinemasının gelişimi dolayısiyle ilgilenmektedir. Bu yazı ve içeriği 70′lere damgasını vurmuş bu türü neden ve sonuçlarıyla akademik açıdan inceleme gayreti ile oluşturulmuştur.
Yazı ve görsel materyaller, cinsel sömürü amacı taşımadan dönemin tanıklığı amacı ile sunulmuştur. İlginize ve dikkatinize…
Gövde yazısı: Metin Demirhan (kısaltılarak yayınlamıştır.)
Afişleri Derleyen: Murat Tolga Şen
Gövde Yazısı için faydalanılan Kaynak : Erotik Türk Sineması – Kabalcı Yayınları
zerrin doğanın çok filmlerini seyrettim, süper bir kadın, fakat şimdi onun filmlerini nasıl temin ederim, birçok yere sordum bulamadım.
harika nostalji böylesi günümüzde yok
merhabalar ismim ercan zerrin doğanın hayranıyım ismini bile duyduğumda içim kıpır kıpır ediyor onunla tanışıp bir akşam yemeği yemek için neler vermezdim zerrin doğana saygılar
merhabalar zerrin doğanın fanatik hayranıyım çok hoşuma gidiyor hayallerimin kadını onu benden çok kimse sevemez hep aklımda ona aşığım
nasıl bir kadınsın sen böyle zerrin doğan adını bile duyunca kanım kaynıyor sana aşığım duy sesimi